ARŞİV
Kadim Bir Miras Olarak Siyaset
Siyaset, kurumsal nitelik kazanmasından çok önce hatta insanlık tarihinin başlangıcından itibaren beynel beşer bir vakıadır.
Eş, dost, çocuklar, akraba ilişkileri, çevre, çalışma hayatı vb. tüm diyalog ve temaslarda her bireyin kullandığı üslup, tercih ettiği yöntem ya da bir başka deyişle benimsediği strateji, esasen siyasetin güncel tezahürlerinden ibarettir. Bu özellikleriyle siyaset, bir bakıma hava gibi, su gibi hayatın tüm safhalarına ve zeminlerine sirayet etmiş ve zaman içerisinde insana bahşedilen yönetme, idare etme kudreti ile bütünleşmiştir. Öyle ki, bütün dünya ve içinde ne varsa hepsiyle muhatap olmayı zorunlu kılan bir siyaset kurgusu da hakim hale gelmiştir.
Tüm uygarlıkların popüler bir akademik disiplin olarak ele aldığı siyaset ilmi, zamanla, özellikle uluslar arası ilişkiler bakımından en önemli bilim dalı olarak ön plana çıkmayı başardı.
Böylece, henüz yeni bin yıla başlarken, geçmişin bu kavram üzerinde biriktirdiği engin hazine ve tecrübenin üzerinde durmaktayız. Günümüzün ve geleceğin ana meselelerine çözüm bulmanın yolları arasında, insanlığın tüm mensuplarının birlikte inşa edeceği siyasi mekanizmalar, şüphesiz ilk sırayı alacaktır.
Her ne kadar, kimi zaman bazı siyasi aktörlerin hırs ve ihtirasları yüzünden insanlık alemi kana, gözyaşına, ve katliamlara maruz kalsa da, şefkatli, merhametli, adaletli bir sistemi, tesis ve temin etmek, ancak güçlü siyasi kimliklerle ve kurumlarla sağlanabilecektir.
Bu tespit, aynı oranda güçlü, ilkeli ve nitelikli sivil toplum kurgusu açısından da geçerlidir. Son aylarda Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ da ortaya çıkan siyasi çalkantılar, açıkça göstermektedir ki; hem siyasi yapılara hem de topluma eleştirel bir gözle bakabilen, gerektiğinde gerçekleri bütün çıplaklığıyla söyleyebilen sivil toplum kuruluşlarının yoksunluğu, ciddi krizlere yol açmakla kalmamakta, “tek adam” egemenliğine dayalı zulmün uzun yıllar devamına da kapı aralamaktadır. Çünkü, sivil toplum yoksa sivil ve özgür bir siyasetten, örgütlü toplum yoksa iradesini hükme çeviren milletten bahsetme imkanı da yoktur.
Siyasi geçmişinde “açık oy gizli tasnif” gibi eşine az rastlanır seçim garabetleri bulunan ülkemizde, milletimizi temsil edecek milletvekilleri, hala siyasi partilerin genel başkanları tarafından belirleniyor ve bu yönüyle demokrasimizin tanımı, “seçilmişlerin seçimi” şekline dönüşüyor olsa da, iki de bir darbe ve muhtıralarla sarsılsak da, devam eden demokrasi mücadelesi ve tecrübesi, küçümsenecek gibi değildir.
12 Haziran 2011 milletvekili genel seçimlerine doğru, konusunu “siyaset ve seçim” olarak belirlediğimiz bu sayımızda; akademisyenlerimizin yanı sıra, siyasi partilerimizin görüş, düşünce ve gelecek vizyonlarına da yer verdik. Bu yazıların içeriğinde yer alan eleştirilerin, siyasi partilerin kendilerine ait olduğunu, dergimizin demokratik bir tartışma zemini olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtir, katkı sağlayan herkese şükranlarımı sunarım.
(Bu makale, Kamu'da Sosyal Politika Dergisi'nin Nisan 2011 sayısında yayınlanmıştır.)