ALİ YALÇIN
2021, Sağlığa, Huzura ve Umuda Vuslat Yılı Olsun
2020, her neresinden bakarsanız bakınız insanlığın Covid-19 salgınına bağlı olarak küresel ölçekte büyük bir kapatılmaya maruz kaldığı bir yıl olarak tarihe geçti. Evet, 2020 yılına ilişkin üst başlığı “büyük kapatılma” olarak atıyoruz. Fakat ben burada, bugün yaşadığımız büyük kapatılmanın köklerinin korona öncesine dayandığını düşünüyorum. Daha açık bir ifadeyle, koronavirüs, küresel krizin yaşandığı bir zaman diliminde, yani, ekonomik ve siyasal krizlerin birbirini kovaladığı bir zeminde, sistemin en zayıf anında insanlığı kuşatmış ve esir almıştır. Tam da bu sebepten, merkez üssü gelişmiş ülkeler olan şok ve karamsarlık bütün iyi niyetli söylemlere rağmen atlatılabilmiş değil. Öyle ki, ilk günden itibaren, insani bakımdan asla kabul edilmeyecek bazı konuların, örneğin, tedavi önceliği gibi kararların, şokun hangi boyutlarda olduğunu bize göstermektedir.
Türkiye, bu süreçte, insani perspektifi güçlü, akılcı çözümleriyle ve özellikle sağlık çalışanlarının fedakâr çabalarıyla taraflı, tarafsız herkesin takdirini kazandı. Aslına bakılırsa, bu dönemde geliştirilen stratejinin temelinde insani bakış açımız belirleyici olmuştur. Hiçbir insanın hayatı, öncelik sonralık skalasında değerlendirilemez. Tabi hemen şunu da belirtelim ki, bütüncül ve dinamik yaklaşımlar, virüse karşı refleksimizi de şekillendirmiştir. MEMUR-SEN ve bağlı sendikalarımızın yönetimleri ile üyelerimiz, yekvücut olmuş bir şekilde ilk günden itibaren, gerek sağlık çalışanlarına, gerekse hayatın olağan akışını aksatmamak için çaba sarf eden diğer çalışanlara, deyim yerindeyse cephenin ön saflarındakilere tüm gücümüzle destek verdik.
Bu noktada, hizmetin sunumunda sorumluluk alan, dönüşümlü mesai uygulamasından yararlanmayan, dönüşümlü mesai uygulaması yapılmayan kurumlarda görev yapan, pandemiyle mücadelede kişisel konumları ve görev yaptıkları kurumları nedeniyle de öncü ve özel sorumlulukları bulunan kamu görevlilerine ayrıca değinmek gerekmektedir.
Vefa Sosyal Destek Gruplarında ve filyasyon ekiplerinde yer alan eğitim, sağlık ve diyanet hizmetlerindeki kamu görevlilerimiz, adalet, maliye ve sosyal güvenlik hizmetini sunan, ulaşım ve haberleşme hizmetlerinde sorumluluk alan kamu görevlilerimiz, tarım ve gıda alanında bilgileri ve ilgileriyle sahaya hâkim kamu görevlilerimiz, yerel yönetim hizmetlerinde aksamaya sebebiyet vermeyen yerel yönetim personelimiz, din hizmetleriyle toplumun moral ve motivasyonunu artıran din görevlilerimiz, turizm sektöründe yeniden canlanma için sorumluluk alan kamu görevlilerimiz, ulaşım, alt yapı ve tapu hizmetlerini vererek ticaretin, üretimin ve ekonominin çarklarını döndüren kamu görevlileri Türkiye’nin millet ve devlet olarak en az hasarla pandemi sürecini atlatmasında öncü ve paydaş oldular. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Hepimiz biliyoruz ki, kestirmeden çözümlere itibar edeceğimiz bir süreç yaşamıyoruz. Fakat şunu da söylemeliyiz ki, korku propagandalarının şekillendirdiği anaforu da dağıtacak umut ilkesini güçlendirecek eylemler geliştirmek zorundayız. Biz MEMUR-SEN ailesi olarak böylesine zor bir ortamda, gerek kendi üyemiz ve ülkemiz adına, gerekse dünya insanlığı adına, korku propagandalarına kapılmadan, ama gerçeği de ıskalamadan mücadele azmimizle umudu hep ayakta tuttuk, tutmaya da devam edeceğiz.
Tam da bu noktada bir hususun altını çizmek isterim ki, her ne kadar virüse ilişkin tablolar hayatımızın olağanı hâline gelmişse de, rakamlar bazı şeyleri sıradanlaştırıyormuş gibi görünse de her hayat kıymetlidir ve istatistik verilerini aşar. Canlarımız gitti. Birçok sevdiğimizi, ebedi âleme uğurladık. İşte, 16 aralıkta vefat eden Mithat Sevin başkanımız. O, bizim kendi hanemizden ötelere uğurladığımız nice canlardan birisiydi. Aslında vebanın ecel olup bizden aldığı bütün canlar bizim hanemizdendi. Rabbim her birine rahmet eylesin, her birimizin başı sağ olsun.
İşte, böylesine acı ve hüzün dolu zamanlarda varoluşun iki yönünü, daha doğrusu varoluşumuzu şekillendiren hayat ve ölümün iç içe olduğunu daha derinden hissediyoruz. Onun için diyorum ki, kapitalist dünya sisteminin istatistik ilmini silaha dönüştürerek araçsallaştırmak istediği mazlumların hayatları ile egemenlerin hayatlarının ölümde eşitlendiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu mücadelenin yönünü de, stratejisini de şekillendiriyor. Biz, adil bir dünya için gerçekleştirdiğimiz mücadelemizi, pandemi öncesinde olduğu gibi daha da derinleştireceğiz, entelektüel zeminde de eylem düzeyinde de yerküredeki bütün dostlarımızla birlikte daha da derinleştireceğiz.
Evet, böylesi dönemler yenilenme dönemleridir aynı zamanda. Zira her sorgulama, her muhasebe beraberinde yeni yöntemlere kapı aralar. Mesela, maliyet hanesinde değerlendirilen emeğin daha nitelikli bir değer olduğu, hatta bugünkü nicel zeminleri aşan ve “değer üreten değer” olduğu gerçeğiyle daha da fazla yüzleşeceğimiz zamana doğru gidiyoruz. Her ne kadar, endüstri 4.0, 5.0 gibi söylemler dolaşıma sokulsa da ülkeler, önümüzdeki süreçte yaşanabilecek daha derin krizleri aşabilmek için insan ve emek merkezli bir sistem oluşturmak zorunda kalacaklardır.
Son dönemde insanı kaynak olarak gören bir anlayış ve personelin niteliğini artırmaya yönelik bir yaklaşım sistemde, mevzuatta ve uygulamada hâkim olmak için hummalı çalışmalar yapıyor. Ancak, biz 2020’de olduğu 2021’de de insanı kaynak değil değer olarak, personeli de niteliklerinin hak ettiği karşılığını alan insan olarak tanımlamakta ısrarcı olacağız. Özellikle, her zemin ve şartta dile getirdiğimiz “sözleşmelilik bitmeli, herkes güvenceli istihdamdan yararlanmalı” şiarımızın gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışacağız. Bizim bakışımız, yaratılışla, kadim anlayışla ve insana mahsus mizaç ve fıtratla uyumludur. Çünkü insan emeğiyle sadece eşyayı ve sistemi değil kaderi de değiştirebileceği müjdelenen eşref makamına matuf mahluktur. Bu nedenle 2021’de emek kesiminin bütün özneleri bütün kurumları ve emeğe dönük çalışma yapan devlet aygıtının bütün unsurları alın terinin karşılığını eksiksiz vermenin kuralını koymak, uygulamasına yön vermek, müktesebatını oluşturmak maksadıyla hareket etmektir.
2021 en kapsamlı sosyal politika aracı olan toplu pazarlığın yapılacağı yıldır. Kamu görevlileri için de işçiler için de emekliler için de adalet, hakkaniyet ve nezafet çerçeveli kararların alındığı, imzalandığı, kuralların hayat bulduğu, kadim kavramların yeniden nefes aldığı, kadimi besleyen inanca dayalı kuramların insanı, dünyayı ve çalışma hayatını kavrayıp kapsadığı yeni bir milat için kritik eşikteyiz. Pandemi yeni bir bölüşüm ve dönüşüm teorisine değil yeniden kadime dönmek ve adil bölüşmek için kendimize gelme uyarısı olarak görülmeli. Tedbirle korku arasındaki tezgâhın korkudan yana galibiyetle tamamlanmasını umanlara inat korkuyu da pandemiyi de yenerek, Allah’ın izni ve lütfuyla hem yeni bir yıla hem yeni bir yola hem yeni bir ufka hem yeni umuda “Bismillah” diyeceğiz.
Emeğin asaletini, gelirde ve vergide adaleti, istihdamda güvenceyi, ek ödeme cömertliği ve cesareti, kariyer ve liyakatte hakkaniyeti ve ehliyeti, ek göstergeden, özel hizmet tazminatına bütün maaş unsurlarında insan onuruna uygun yaşayacak maaş ve ücreti alacağımız, kuracağımız, kazanacağımız ve yaşayacağımız 2021; insana, insanlığa ve insanca bakışa seferin zaferle taçlandığı zamanın başlangıcı olur inşallah. Sağlığınız, afiyetiniz, iyi niyetiniz, sizi, vakti ve evreni kuşatsın. Allah her an ve zaman yar ve yardımcınız olsun…