KONFEDERASYON HABERLERİ
28 ŞUBAT YASAKLARI SON BULSUN
Referandum sonuçlarını Anadolu`da Vakit Gazetesi`ne değerlendiren Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündogdu, milletin sandıkta `Evet` diyerek militarist dayatmayı sona erdirdiğini, millete rağmen karar verenleri de halk adına karar vermeye davet ettiğini söyledi. Sivil, özgürlükçü ve çalışanların alın terini koruyan bir yeni anayasa istediklerini açıklayan Gündogdu, "Değişiklik paketi ile kısmen vesayetçi baskı kırıldı ama anayasayı darbecilerin mahalle baskısından tümüyle kurtarmak lazım" diye konuştu. Genel Başkan Ahmet Gündoğdu ile yapılan ve bugünkü gazetede yayınlanan röportaj şu şekilde:
ASLAN DEĞİRMENCİ/ANKARA
"Yetkili Konfederasyon" olma unvanını koruyan Memur Sendikaları Konfederasyonumun (Memur-Sen) Genel Başkanı Ahmet Gündogdu, Vakit`in sorularını cevapladı. Yaklaşık 400 bin üyesiyle ülkenin en büyük STK`ları arasında yer alan Memur-Sen Konfederasyonu`nun taleplerini açıklayan Gündogdu, referandum sonuçlarını da değerlendirdi. Gündogdu, milletin sandıkta `Evet` diyerek militarist dayatmayı sona erdirdiğini, millete rağmen karar verenleri de halk adına karar vermeye davet ettiğini söyledi. Gündogdu, anayasa değişikliğine karşı çıkan siyasi partilerin çıkan tabloyu iyi okumasını isterken, AK Parti`nin de sorumluluğunun bilinciyle, yeni anayasa çalışmasına hemen başlamasını istedi.
* GEÇMİŞ DÖNEMLERİN KİRLERİ KISMEN TEMİZLENDİ
-Referandumda `evet` çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Tek parti diktatörlüğü ile sözde demokrasiye geçildiği iddia edildi. Çok partili hayata geçilirken vesayetçiler ise millete yetki verilmemesi konusunda söz birliği yaptı. 1960 darbesi ile de millet iradesinin tecelli yerini Meclis`ten çıkarıp kurumlara devrettiler. 12 Eylül darbesiyle bu perçinleştirildi, 82 Anayasasfyla da dayatıldı. Değişiklilik paketinin, sınırsız yetkileri elinde bulunduran HSYK, YAŞ, AYM`yi kapsıyor olması ve çalışma hayatı boyutuyla toplu sözleşmeyi bünyesinde bulundurmasından dolayı `Evet` dedik. Hazırladığı iddianamede komutanların adı geçiyor diye, darbecilerin yargılanmasını talep ettiği için linç edilen savcıları unutmadık. Annesi hanımı örtülü diye ihraç edilen askerleri de unutmadık. Geçici 15. maddenin arkasına sığınanları da iyi tanıyoruz. `Sadece darbeciler yapar` anlayışından `millet anayasasına geçiş` olduğu için referandum sürecini çok önemsedik; ama 12 Eylül`den itibaren de ülkenin ihtiyacının yepyeni bir anayasa olacağını da söyledik. Bu anlayışa sahip çıkan vatandaş referandumda `Evet` diyerek militarist dayatmayı sona erdirmiş, millete rağmen karar verenleri millet adına karar vermeye davet etmiş, demokrasi ve özgürlük istediğini beyan etmiş, kısaca `Ben milletim, egemenlik benim` demiştir. 12 Eylül 2010`da geçmiş dönemlerin kirleri kısmen temizlendi. Şimdi ülkenin geleceğinin birlikte şekillendirilmesi için çalışmalara başlanmalıdır.
* İPEKÇİ`YE FETVA VERDİRECEK BİR LAİKLİK İSTEMİYORUZ
- Peki Memur-Sen nasıl bir anayasa istiyor?
- Tek cümleyle özetleyecek olursak; sivil, özgürlükçü ve çalışanların alın terini koruyan bir anayasa... Değişiklik paketi ile kısmen vesayetçi baskı kırıldı ama anayasayı darbecilerin mahalle baskısından tümüyle kurtarmak lazım. Anayasamıza başlangıç bölümü darbe ile eklenmiştir. Burada topyekûn vesayet var. Anayasanın başlangıcı olmaz, istiklal Marşı, bayrağımız, dilimiz ile milletin meşesi yok. Millet istiklal Marşı`nı mutabakat metni olarak kabul etmiş, bayrağını Yeni anayasa çalışmaları hemen başlatılsın. Laiklik yeniden tanımlansın. Anayasa "ama" ve "ancak"lardan kurtarılsın. Laiklik yeniden tanımlansın. Eğitimde fırsat eşitliği sağlansın, 28 Şubat yasakları tümüyle son f bulsun. Basın özgürlüğü koruma altına alınsın. Anayasa`daki yazısal değişim, yapısal değişime ay yıldızıyla sahiplenmiş, üniter yapısıyla, diliyle de hiçbir meselesi yok. Problem onun başına eklenen vesayetçi tek tipçi yapı... işte bunun değişmesi lazım. Anayasanın niteliklerindeki tanımsızlık da büyük bir mesele olarak karşımızda durmaktadır. İşte laiklik. Cemil ipekçi laiklik tanımı yapıyor; kutsal mekânda defile düzenliyor. Laiklik anlayışına göre bu durum bir sakınca oluşturmuyor. İpekçi`ye dini fetva verdirecek bir laiklik istemiyoruz. Sütçü imam`ın torunları laikliğin sopasıyla dövülüp, bu ülkeden sürgün edildi. Şimdi laikliğin doğduğu Fransa`da bu çocuklar, yanlarında götürdükleri dövizler ile özgürce okuyabiliyorlar. Bu Türkiye`nin ayıbıdır. Bu ayıptan kurtulmanın tek yolu da laikliğin tanımının yapılmasıdır. "Demokratik devlet" deniliyorsa bu devletin bürokratik, darbeci derin devletin ve vesayetçi sistemin zıddı olması lazım. Bu demokratik devletin tanımıdır. "Laik devlet" deniliyorsa; dindarın dindarlığının teminatı sağlanmalıdır. Laiklik tanımı vatandaşını tanımlayan değil, tanıyan devlet şeklinde yapılmalıdır. Yani herkesin varlığını kabul eden, zenginlik olarak gören bir tanım... Doğuştan insana verilen haklar var. Bu, ülkemizde kısıtlanıyor. Eğitimde fırsat eşitliği, inanç ve ifade hürriyeti de artık koruma altına alınmalıdır, Anayasayı `amalardan, `ancak`lardan kurtarmak zorundayız.
* 28 ŞUBAT YASAKLARI SON BULSUN
12 yaşına girmeyen çocuk halen yazın camilere gidemiyor? Kim bunun mimarı, 28 Şubatçılar... 28 Şubat`ın hiçbir bilimsel, akli durumu var mı? Yok. Varsa yoksa dayatma. Peki darbecilerin koydukları yasaklar ile yola devam edilecekse nerede kaldı demokratikleşme? İnanç hürriyeti yokken nasıl "Demokratik devlet" diyeceğiz. Artık bu yasak son bulsun. Din eğitiminin önündeki engeller de tümüyle kaldırılsın. Darbecilerin kirlettiği alt yapının üstüne yapı inşa edilmez. Eğitim sistemi ortada... Onun için "eğitim" deniliyorsa bilimsel veriler dikkate alınmalıdır, örnek olunmak isteniyorsa; Tanzanya diye bir ülke aramaya gerek yok. Her parti, tüzüğünde AB`yi önemsediğini deklare ediyor. O zaman AB`yi oluşturan ülkelerin kilise eğitimi nasıl bir baksınlar. Eğitimde tanınan haklar ve özgürlükler hangi durumda incelesinler. AB`yi sözde önemsiyoruz demekten vazgeçsinler.
* BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DERHAL YARGI KISKACINDAN KURTARILMALIDIR
- Son günlerde Ergenekon başta olmak üzere kritik davaları haber yapan gazeteciler hakkında açılan davaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Haber alma hürriyeti ve basın özgürlüğü adına endişe verici olaylar gerçekleşmektedir. Ergenekon dava sürecini takip edip konuya ilişkin haber yapan muhabirler ve köşe yazan gazeteciler hakkında açılan davalar var. Bu muhabirlerin suçu ne; Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları kapsamında şaibeli tahliye kararları veren yargıçları eleştiren `haberlere imza atmak... ETÖ`nün karanlık yüzünü deşifre etmek ve kamuoyunu bilinçlendirmek. Gazeteciler haklarında `gizliliği ihlal`, `ki. şisel verilerin açıklanması`, `ihlal edilmesi` suç lamalarıyla açılan davaları takip etmekten artık iş yapamaz hale getirildiler. Bunu nasıl kabul ederiz? Binlerce muhabire dava açan başka ülke var mı? Basın özgürlüğü derhal yargı kıskacından kurtarılmalıdır. Hükümet derhal kanuni düzenleme yapmalıdır. Ergenekon davalarında haber ya da köşe yazı sı ile olayları deşifre eden gazete çilerin hakları koruma altına alınmalıdır. Anayasa uluslararası mevzuata ve uluslararası dü zenlemelere uygun bir hale sokularak derhal düzenlemelere gidilmesi gerekir. Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu bütünüyle değiştirilsin.
-
* KAMU GÖREVLİLERİ HAKEM KURULU, TARAFSIZ KALABİLECEK VE BAĞIMSIZ BİR ŞEKİLDE KARAR VEREBİLECEK NİTELİKTE BİR ÜYE YAPISIYLA TEŞKİL EDİLMELİDİR
- Sendika olarak `evet`in ardından beklediğiniz adımlar nelerdir?
- Anayasa metnine ilişkin yazısal değişikliğin demokrasiye ve özgürlüklere ilişkin yapısal değişikliğe dönüştürülmesi gerekiyor. Bunun yöntemi de bellidir; anayasa değişikliğinin gerektirdiği kanuni düzenlemeleri bir an önce yapmak. Milletin vekâletini elinde bulunduran ve 1 Ekim`de açılacak olan TBMM`nin en büyük ve en öncelikli sorumluluğu budur. Millet sorumluluğunu 12 Eylül`de yerine getirdi, milletin vekilleri de 1 Ekim`den itibaren milletin talimatının gereğini yapma azmiyle hareket etmelidir. Konfederasyonumuz, 2011 yılında toplu sözleşme yapmak istek ve kararlılığındadır. Bunun için yapılması gereken, kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerini toplu görüşme sürecine mahkûm eden 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu`nu bütünüyle değiştirmek, örgütlenme ve toplu sözleşme haklarını ayrı ve münhasır kanunlarla düzenlemektir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, tarafsız kalabilecek ve bağımsız bir şekilde karar verebilecek nitelikte bir üye yapısıyla teşkil edilmelidir. Toplu sözleşmenin konusunu teşkil edecek mali ve sosyal hakların neler olduğu, toplu sözleşmenin daha fazla alanı etkilemesine imkân verecek şekilde belirlenmelidir. Emekli kamu görevlilerinin toplu sözleşmeden yararlanmasına yönelik düzenleme, gerçekten toplu sözleşmenin kazanımlarından emeklilerin de yararlanmasını sağlayacak şekilde kurgulanmalıdır. Aksi tavır ve düzenlemeler, anayasa değişikliği paketiyle ilgili açıklamalar ve referandum sürecinde ortaya konulan beyanların samimiyetsiz olduğu algısı uyandıracaktır.
* MUHALEFET İNTİHAR EDİYOR
- Sandıktan çıkan sonucun ardından siyasi partilere vereceğiniz bir mesajınız var mı?
- Anayasa değişikliğine karşı çıkan siyasi partiler çıkan tabloyu iyi okumalıdır. AK Parti, sorumluluğunun bilinciyle, yeni anayasa çalışmasına hemen başlamalıdır. Kenan Paşa ile aynı safta durarak değişikliğe karşı çıkıp, `Evet` diyenleri de kabul edemeyeceğimiz kategorilere sokan anlayış, kendi ayağına kurşun sıkmaya devam etmemelidir. Bunun sonu intihardır, intiharın anlamı da ilk seçimlerde Meclis dışı kalmalarıdır. Kendilerine son kurşunu sıkmadan, siyasileri bir daha düşünmeye davet ediyorum. Derin devletten kopamayan siyasi partiler millet adına siyaset yapamaz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu`nun başörtüsü konusunda görüşmelerini ise olumlu buluyorum. Sayın Başbakan`ın ekipleri hemen kurma ve çalışmaya başlama önerisini destekliyoruz. Bu Kenan Evren konuda CHP`den gelecek olumlu adımı bekliyoruz. Sendikaları Kanunu`nu bütünüyle değiştirmek, örgütlenme ve toplu sözleşme haklarını ayrı ve münhasır kanunlarla düzenlemektir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, tarafsız kalabilecek ve bağımsız bir şekilde karar verebilecek nitelikte bir üye yapısıyla teşkil edilmelidir. Toplu sözleşmenin konusunu teşkil edecek mali ve sosyal hakların neler olduğu, toplu sözleşmenin daha fazla alanı etkilemesine imkân verecek şekilde belirlenmelidir. Emekli kamu görevlilerinin toplu sözleşmeden yararlanmasına yönelik düzenleme, gerçekten toplu sözleşmenin kazanımlanndan emeklilerin de yararlanmasını sağlayacak şekilde kurulanmalıdır. Aksi tavır ve düzenlemeler, anayasa değişikliği paketiyle ilgili açıklamalar ve referandum sürecinde ortaya konulan beyanların samimiyetsiz olduğu algısı uyandıracaktır.
İŞTE MEMUR-SEN`İN TALEPLERİ:
Yeni anayasa çalışmaları hemen başlatılsın.
Laiklik yeniden tanımlansın.
Anayasa ``ama`` ve ``ancak``lardan kurtarılsın.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlansın
28 Şubat yasakları tümüyle son bulsun.
Basın özgürlüğü koruma altına alınsın.
Anayasa`daki yazısal değişim, yapısal değişime dönüştürülsün.
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu bütünüyle değiştirilsin..