KONFEDERASYON HABERLERİ
4+4+4 Yeni Eğitim Sistemine İlişkin Öğretmen ve Veli Algısı Araştırmamızı Açıkladık
Yeni eğitim sisteminin, öğretmenler ve veliler tarafından nasıl algılandığını tespit etmek amacıyla 7-25 Nisan 2012 tarihleri arasında 12 ilde, 1200 öğretmen ve 1200 veli ile yüz yüze gerçekleştirdiğimiz ``4+4+4 Yeni Eğitim Sistemine İlişkin Öğretmen ve Veli Algısı`` araştırmamızı açıkladık.Genel Sekreterimiz Ahmet Özer tarafından basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulan araştırmanın detayları şöyle:Araştırmanın Kısaca Demografik Bilgileri Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 52,8`i kadın, yüzde 47,2`si erkek; bunların yüzde 59,2`si ilköğretimde, yüzde 24,4`ü genel ortaöğretimde, yüzde 16,4`ü ise mesleki ve teknik ortaöğretimde görev yapmaktadır. Ankete katılanların yüzde 30,3`ü sınıf öğretmeni, yüzde 69,8`i branş öğretmenidir. Araştırmaya katılan velilerin yüzde 49,4`ü kadın, yüzde 50,6`sı ise erkektir. Bu verinin toplumun genel cinsiyet yapısına uyduğunu ve örneklemimizin topluluğu iyi temsil ettiğini söyleyebiliriz. Velilerin yüzde 55,4`ü 35 yaş ve altında iken, yüzde 44,6`sı 36 ve üzeri yaştadır. Her iki veliden birinin (yüzde 47,1) 26-35 yaş arasında olduğu söylenebilir. Araştırmaya katılan velilerin yüzde 75,7`sinin çocuğu ilköğretime gidiyor, yüzde 24,3`ünün çocuğu daha okula başlamamıştır.
8 Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 34,7`si, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim denince aklına ilk olarak ``Devletin her çocuğun eğitim almasını istemesi`` geldiğini, yüzde 17,2`si, ``İmam hatiplerin önünü kesmeye yönelik bir sistem`` geldiğini, yüzde 13,9`u, ``Meslek liselerini bitiren bir sistem`` geldiğini, yüzde 14,4`ü, ``Olması gereken bir sistem`` geldiğini, yüzde 14,5`i, ``28 Şubat postmodern darbesi`` geldiğini ifade ederken, yüzde 5,3`ü ise `diğer` şeyler geldiğini dile getirmektedir. Buna göre, öğretmenlerin yüzde 45,6`sının, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim denince aklına ilk olarak ``İmam hatiplerin önünü kesmeye yönelik bir sistem, meslek liselerini bitiren bir sistem ve 28 postmodern darbesi`` ifadeleri gelmektedir. Araştırmaya katılan velilerin yüzde 40,3`ü, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim denince ilk olarak aklına ``Devletin her çocuğun eğitim almasını istemesi`` geldiğini, yüzde 10,3`ü, ``İmam hatiplerin önünü kesmeye yönelik bir sistem`` geldiğini, yüzde 5,8`i, ``Meslek liselerini bitiren bir sistem`` geldiğini, yüzde 16,6`sı, ``Olması gereken bir sistem`` geldiğini, yüzde 8,7`si, ``28 Şubat postmodern darbesi`` geldiğini ifade ederken, yüzde 4,5`i ise `diğer` şeyler geldiğini ifade etmektedir. Buna göre, velilerin yüzde 24,8`inin, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim denince aklına ilk olarak ``İmam hatiplerin önünü kesmeye yönelik bir sistem, meslek liselerini bitiren bir sistem ve 28 postmodern darbesi`` ifadeleri gelmektedir. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 12,1`i, okula yeni başlayan çocukların son sınıflarda 14 yaşındaki çocuklarla aynı okul ortamını paylaşmasını isterken, yüzde 87,9`u istemediğini ve kesinlikle istemediğini ifade etmektedir. Ankete katılan ve çocuğu daha okula gitmeyen velilerin yüzde 18,2`si, çocuğunun okula başladığında son sınıflarda okuyan 14 yaşındaki çocuklarla aynı okul ortamını paylaşmasını isterken, yüzde 81,4`ü istemediğini ve kesinlikle istemediğini kaydetmektedir.
4+4+4 Kesintili Zorunlu Eğitim
Öğretmenlerin yüzde 31,2`si, 4+4+4 kesintili zorunlu eğitim sistemini olumlu ve kesinlikle olumlu olarak değerlendirirken, yüzde 33,6`sı, kısmen olumlu, yüzde 35,2`si ise olumsuz ve kesinlikle olumsuz olarak değerlendirmektedir. Bir başka ifadeyle her üç kişiden ikisi 4+4+4 kesintili zorunlu eğitimi olumlu ya da kısmen olumlu bulurken, olumsuz olarak görenlerin oranı ise her üç kişiden sadece bir kişi olarak çıkmıştır. Sınıf öğretmenleriyle branş öğretmenleri aynı oranda, erkek öğretmenler kadın öğretmenlere oranla; mesleki ve teknik ortaöğretimdeki öğretmenler diğer kurumlardaki öğretmenlere oranla 4+4+4 kesintili zorunlu eğitim sistemini daha fazla olumlu bulmaktadır. Öğretmenlerin mesleki kıdemi arttıkça, yeni eğitim sitemini olumlu bulanların oranı da artmaktadır. Velilerin yüzde 45,9`u, 4+4+4 kesintili zorunlu eğitim sistemini olumlu ve kesinlikle olumlu olarak değerlendirirken, yüzde 26,3`ü kısmen olumlu, yüzde 27,8`i ise olumsuz ve kesinlikle olumsuz olarak değerlendirmektedir. Yaklaşık olarak her 4 kişiden 3`ü olumlu, kesinlikle olumlu ve kısmen olumlu bulurken, olumsuz bulanların oranı ise her dört kişiden yaklaşık olarak bir kişi olarak gözükmektedir. Çocuğu okula başlamamış velilerin çocuğu ilköğretime giden velilere oranla ve yaşı 35 ve altında olan velilerin diğer velilere oranla 4+4+4 kesintili zorunlu eğitim sistemini daha fazla olumlu buldukları görülmektedir. Daha genç kuşaklar yapılan değişimi orta ve üstü kuşaklara göre daha olumlu karşılamaktadırlar. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 40,8`i, `yeni sistemde ortaokul öğrencilerine de açıköğretim hakkı verilmesi ve kesinlikle verilmesi gerekliydi` derken, yüzde 59,2`si `verilmemesi ve kesinlikle verilmemesi` gerektiğini ifade etmektedir. Araştırmaya katılan her üç öğretmenden yaklaşık olarak ikisi (yüzde 64,7), yeni sitemde ortaokul ve liselerde, okul ve program türleri arasında geçişlerin esnek ve kolay olması ve kesinlikle olması gerektiğini, yüzde 23,4`ü kısmen olması gerektiğini, yüzde 11,9`u ise olmaması ve kesinlikle olmaması gerektiğini dile getirmektedir. Öğretmenlerin yüzde 39`u, yeni müfredat hazırlanırken mevcut müfredatın içeriğinin zenginleştirilmesi gerektiğini, yüzde 30,2`si müfredatın A`dan Z`ye değişmesi gerektiğini, yüzde 12,8`i müfredatın seçmeli hale getirilmesi gerektiğini, yüzde 18,1`i müfredatta güncel konuların yer alması gerektiğini belirtmektedir.
Kur`an-ı Kerim, Hz. Peygamberimizin Hayatı ve Din Eğitimi Esaslı Seçmeli Dersler Araştırmaya katılan öğretmenlerin yarısından fazlası (yüzde 57,3), Kur`an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatının yasayla seçmeli ders kapsamına alınmasını olumlu ve kesinlikle olumlu, yüzde 20`si kısmen olumlu, yüzde 22,6`sı ise olumsuz ve kesinlikle olumsuz bulmaktadır. Yaklaşık olarak her beş öğretmenden biri olumsuzlamaktadır. Araştırmaya katılan her üç veliden ikisi (yüzde 70,4), Kur`an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatının yasayla seçmeli ders kapsamına alınmasını olumlu ve kesinlikle olumlu, yüzde 17,3`ü kısmen olumlu, yüzde 12,5`i ise olumsuz ve kesinlikle olumsuz bulmaktadır. Yaklaşık olarak her on veliden sadece biri olumsuz karşılamaktadır. Yine öğretmenlerin yarısından fazlasının (yüzde 58,8), Kur`an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı seçmeli derslerinin dışında din eğitimi esaslı seçmeli derslerin yer almasını istediği ve kesinlikle istediği, yüzde 41,3`ünün ise istemediği ve kesinlikle istemediği; her üç veliden ikisinin (yüzde 68,7), Kur`an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı seçmeli derslerinin dışında din eğitimi esaslı seçmeli derslerin yer almasını istediği ve kesinlikle istediği, yüzde 31,4`ünün ise istemediği ve kesinlikle istemediği görülmektedir. Hem öğretmenlerin hem de velilerin büyük bir çoğunluğu Kur`an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı seçmeli derslerinin dışında din eğitimi esaslı seçmeli derslerin yer almasını istemekte; veliler öğretmenlere nazaran daha fazla olumlu ve kesinlikle olumlu bulduğunu ifade etmektedir. Değerler eğitimi bakımından çok önemli bir girişim olan Kur`an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı dersinin seçmeli ders olarak okutulması, devlet katında da toplumun değerlerine karşı var olan önyargıların ve tabuların yıkıldığını göstermektedir. İnsan haklarının bir gereği olarak Avrupa`da ve diğer çağdaş devletlerde olduğu gibi veliler artık çocuklarını kendi tercihlerine göre yetiştirme imkanına kavuşmuş oldular.
Sınıf İçi Oyun Alanı ve Okul Bahçelerindeki Yeşil Alan Konusu
Öğretmenlerin yüzde 6,9`u okulunun bahçesinde yeterince yeşil alan olduğunu, yüzde 19,7`si yeşil alan olduğunu, yüzde 50,8`i çok az yeşil alan olduğunu, yüzde 22,6`sı ise hiç yeşil alan olmadığını dile getirmektedir. Her dört veliden üçü (yüzde 74,9), okula yeni başlayanların sınıfında oyun alanı olması gerektiğini ifade ederken, yüzde 22,6`sı olmaması gerektiğini söylemektedir. `Olabilir de`, `olmayabilir de` diyenlerin oranı ise yüzde 12. Burada dikkat çeken husus, halen velilerimizin çocuk yaşında bile oyunu çocukların dersi motive etme aracı olarak değil, dersin karşıtı ya da rakibi olarak görme eğiliminin azımsanmayacak oranda yüksek olduğunu göstermektedir.
Okul Öncesi Eğitim ve Yeni Sistemde Yaş Sınırları Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 72,7`si, okul öncesi eğitimin zorunlu olması gerektiğini, yüzde 13,3`ü zorunlu olmaması gerektiğini, yüzde 14`ü ise fark etmeyeceğini belirtmektedir. Burada ciddi bir yığılma söz konusudur. Araştırmaya katılan velilerin yüzde 58,5`i, okul öncesi eğitimin zorunlu olması gerektiğini, yüzde 22,9`u zorunlu olmaması gerektiğini, yüzde 18,4`ü ise fark etmeyeceğini dile getirmektedir. Velilerin yarısından fazlası da okul öncesinin zorunlu olmasını istemelerine rağmen, her dört öğretmenden yaklaşık olarak üçünün zorunlu olmasını istedikleri anlaşılmaktadır. Her dört öğretmenden üçü (yüzde 78,1), yeni sistemle okula başlama yaşının ay olarak alt sınırının 69 ay olması gerektiğini, yüzde 12,2`si 66 ay olması gerektiği ve yüzde 9,7`si 60 ay olması gerektiğini ifade etmektedir.Her dört veliden üçü (yüzde 73), yeni sistemle okula başlama yaşının ay olarak alt sınırının 69 ay olması gerektiğini, yüzde 14,2`si 66 ay olması gerektiğini, yüzde 12,9`u ise 60 ay olması gerektiğini düşünmektedir. Okula başlama yaşı konusunda öğretmenlerle veliler arasında yakın ve benzer bir eğilimin olması dikkat çekmektedir. Okula başlama yaşının alt sınırının 69 ay olması konusunda önemli ölçüde bir mutabakat oluşmuş durumdadır. Liselerde Üst Yaş Sınırı Öğretmenlerin büyük bir kısmı (yüzde 81,5), yeni sistemde liselerde okuyanlara devam zorunluluğu olduğu için örgün eğitimde üst yaş sınırı getirilmesi gerektiğini, yüzde 18,5`i ise getirilmemesi gerektiğini belirtmektedir. Velilerin yüzde 59`u, yeni sistemde liselerde okuyanlara devam zorunluluğu olduğu için üst yaş sınırı getirilmesi gerektiğini, yüzde 18,5`i ise getirilmemesi gerektiğini dile getirmektedir.
Meslek Liseleri, Farklı Katsayı, Ek Puan ve Sınavsız Geçiş Hakkı Her dört öğretmenden üçü (yüzde 79,8), yeni sistemle birlikte yükseköğretime giriş sınavında puan hesaplamasında uygulanan farklı katsayı uygulamasının kaldırılmasının, yüzde 20,2`si kaldırılmamasının gereklilik olduğunu ifade etmektedir. Her beş kişiden dördü kaldırılmasını onaylamaktadır. Öğretmenlerin yüzde 41,7`si, yeni sistemle birlikte yükseköğretime yerleştirmede meslek liselilere kendi alanlarıyla ilgili bir yükseköğretimi tercih etmeleri durumunda verilen ek puanın kaldırılmasının gerekli olduğunu dile getirirken, yüzde 58,3`ü ise tam tersine gerekli olmadığını düşünmektedirler. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 37,5`i, meslek liselerinin devamı mahiyetinde olan yükseköğretim önlisans programlarına sınavsız geçiş hakkının kaldırılması gerektiğini ifade ederken, yüzde 62,5`i kaldırılmamasından yanadır. Bir başka okumayla yaklaşık olarak her üç kişiden ikisi meslek liselerinin devamı mahiyetinde olan bir yüksek öğretime sınavsız geçişi onayladığı anlaşılmaktadır. Her iki öğretmenden biri (yüzde 53), yeni sistemle birlikte meslek liselerinin daha cazip hale geleceğini, yüzde 26,4`ü pek bir şey fark etmeyeceğini, yüzde 20,6`sı ise cazip hale gelmeyeceğini düşünmektedir. 8 yıllık kesintisiz eğitim sisteminde meslek liselerine karşı aşırı olumsuz beklentilerin tam tersine bir sonucun artık öğretmenler nezdinde de olmadığı görülmektedir.
Sınav Sistemleri ve Dershaneler Öğretmenlerin yüzde 55,3`ü, yeni sistemde ortaokuldan liseye geçişte sınav veya sınavların olması gerektiğini, yüzde 13`ü fark etmeyeceğini, yüzde 31,7`si ise olmaması gerektiğini söylemektedir. Velilerin yüzde 38,9`u, yeni sistemde ortaokuldan liseye geçişte sınav veya sınavların olması gerektiğini, yüzde 12,7`si fark etmeyeceğini, yüzde 48,4`ü ise olmaması gerektiğini ifade etmektedir. Ortaokuldan liselere sınavlı ya da sınavsız geçiş konusunda öğretmenlerle veliler arasında ciddi bir farklı tutumun olduğu dikkat çekicidir. Veliler, öğretmenlere oranla daha fazla, yeni sistemde ortaokuldan liseye geçişte sınav veya sınavların olmaması gerektiğini düşünmektedir. Böyle düşünmelerinin nedeni, yeni sınavların ortaya çıkması dershanelere yönelmenin önünü açacaktır ve bu da veliye ekstra külfet getirecektir. Veliler bu durumun bilincindedir. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 45,2`si, mevcut sınav sistemlerinin (SBS, YGS-LYS) kaldırılması gerektiğini, yüzde 54,8`i ise kaldırılmaması gerektiğini söylemektedir. Her üç öğretmenden ikisi (yüzde 65,2), dershanelerin kaldırılması ve kesinlikle kaldırılması gerektiğini, yüzde 34,8`i ise kaldırılmaması ve kesinlikle kaldırılmaması gerektiğini düşünmektedir. Velilerin yüzde 57,5`i, dershanelerin kaldırılması ve kesinlikle kaldırılması gerektiğini, yüzde 42,5`i ise kaldırılmaması ve kesinlikle kaldırılmaması gerektiğini ifade etmektedir. Öğretmenler, velilere oranla dershanelerin kaldırılması gerektiğini daha fazla dile getirmektedir. Sınavların varlığı ile dershanelerin varlığı arasında doğrusal bir ilişki olmasına karşın öğretmenlerin ortaokuldan liseye geçişte sınav isteyip de dershane istememeleri ilk etapta çelişki gibi gelebilir. Fakat pedagojik açıdan düşünüldüğünde, öğrenmenin asıl mekanı okullar olmalıdır.
Sonuç ve Öneriler
Yeni eğitim sisteminin, öğretmenler ve veliler tarafından olumlu ve kısmen olumlu olarak karşılandığı görülmektedir. Sadece üçte birlik bir kesim olumsuz olarak değerlendirmektedir. Hem hükümetin hem de MEB`in yeni eğitim sistemini; uygulayıcısı olan öğretmenler ve hizmet alıcısı olan öğrencilerin velilerine anlatma noktasında biraz daha çaba harcaması gerekmektedir. 8 yıllık kesintisiz eğitimdeki gibi 4+4+4 yılın ilk sekizinde de zorunlu eğitimde bir değişiklik olmamasında ortaya çıkan yanlış algılamalarda olduğu gibi özellikle velilerde çeşitli endişeler ve yanlış yönlendirmeler olabilir. Bunların en aza indirilmesi gerekir. Yeni sistemde ortaokul ve liselerde, okul ve program türleri arasında geçişlerin esnek ve kolay olması gerekmektedir. Yeni müfredat hazırlanırken mevcut müfredatın içeriği zenginleştirilebilir veya müfredat A`dan Z`ye değiştirilebilir. Son zamanlarda yeni sitemle birlikte erken yaşta evliliklerin artacağına dair yapılan çeşitli spekülasyonların bir sonucu olsa gerek, aynı konuda kadın öğretmenler ile erkek öğretmenler arasında farklı algılamaların olduğu ortaya çıkmıştır. Bunların önlenmesi için MEB`in bu konuda açıklamalar yapması ve kamuoyunu bilgilendirmesi gerekmektedir. Değerler eğitimi açısından Kur`an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı`nın yasayla seçmeli ders kapsamına alınması, hem öğretmenler hem de veliler tarafından çok güçlü bir şekilde olumlu karşılanmıştır. Yaklaşık olarak her beş öğretmenden 4`ü; her on veliden dokuzu ise, Meclis`te alınan kararı onaylıyor. Bu bakımdan, her iki dersin seçmeli ders olarak konulması belki de ilk kez İHL`den sonra devletin toplumsal talepleri devlet ve toplum kaynaşması adına yaptığı en önemli girişimlerden biri olmuştur. Bu, devlet ve millet kaynaşmasını sağlayacaktır. Fakat bu derslerin dışında din eğitimi esaslı seçmeli derslerin de yer almasını istemektedirler. Bu seçmeli derslerin neler olabileceği göz önünde bulundurulup program dahilinde isteğe bağlı veya seçmeli olarak verilebilir. Okula yeni başlayacak çocuklar için, tüm okullarda sınıf içi oyun alanları yapılmalıdır. Bununla birlikte okulların bahçeleri yeniden gözden geçirilmeli, uygun yeşil alanlar yapılmalıdır. Sonuçta okul ortamları, öğrenciler açısından daha cazip hale getirilmelidir. Çarpık kentleşmenin ve konutlaşmanın bir sonucu olarak maalesef devletin yapmış olduğu özellikle şehir merkezlerindeki okullarımızda bile çocukların sosyal alanları ve donatıları yok denecek kadar azdır. Olanların bir kısmı da otoparka çevrilmiştir. Bu ihtiyacı gidermek için MEB`in ``haydi kızlar okullara`` kampanyası gibi, proje ve kampanya ekseninde çocukların yaşayarak öğrenmesi, gerektiğinde derslerin bir kısmının bahçede yapılmasını sağlayacak girişimlerde ve yatırımda bulunması elzemdir. Okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilmelidir. Bunun için gereken altyapı ve öğretmen açığı acilen giderilmelidir. Yeni eğitim sistemiyle birlikte kamuoyunda okula başlama yaşının bir yaş aşağıya çekilmesine yönelik çok çeşitli tartışmalar yaşandı. Hem öğretmenlerin hem de velilerin yanlış yönlendirildiğini düşünüyoruz. Halihazırda uygulanan okula başlama yaşı; o yılın Aralık ayı itibariyle 72 ayını dolduranlar Eylül ayında okula başlayabiliyordu. Bu, okula başlama alt yaşının ay olarak 69 olmasıdır. 31 Aralık itibariyle 71 ay 29 günlük bir çocuk okula başlayamıyor ve bir sonraki sene 80 aylıkken okula başlıyordu. Yani okula başlama yaşı ay olarak 69-80 ay arası çocukları kapsamaktaydı. 80 aylık çocuklar 69 aylık çocuklarla aynı ortamı paylaşıyor ve diğerlerine göre daha fazla gelişmiş oluyordu. Öğretmen ve velilerin görüşleri incelendiğinde sendikamızın görüşüyle aynı yönde olduğu görülmektedir. Eylül ayı itibariyle 69 ayını dolduranlar veya Aralık ayı itibariyle 72 ayını dolduranlar için zorunlu, 66-72 ay arasındaki çocuklar ise gelişim yönünden hazır iseler velilerin görüşleri doğrultusunda isteğe bağlı olarak kayıt yaptırmaları yönündeydi. Milli Eğitim Bakanı, dün yapmış olduğu açıklamada, 2012-2013 eğitim-öğretim yılı için 30 Eylül 2012 tarihi itibariyle 66 ayını tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemlerinin e-okul sistemi üzerinden merkezi olarak yapılacağını; 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin yazılı isteği ile gelişim yönünden hazır olduğu anlaşılanların ilkokula devamlarının sağlanacağını belirtmiştir. Ankete katılan öğretmen ve veliler, MEB`in açıklamış olduğu yaşı çok küçük ve erken bulmaktadır. Bu nedenle MEB`in açıklamış olduğu bu yaşı erken bulduğumuzu ve yeniden gözden geçirerek kamuoyunun tercih ettiği yaşı baz almasını bekliyoruz. Meslek liselerine uygulanan katsayı ve ek puan verilmesinin kaldırılması yerinde bir karardır. Yıllardır meslek liselerine uygulanan ambargo, bu kurumlardaki öğrencilerin niteliğinin düşmesine neden olmuştur. Yeni sistemle meslek liseleri cazip hale getirilmiştir. Bu yasayla meslek liseleri itici değil, çekici bir lise hüviyetinde olacaktır. Bu da, sanayicimizin ve piyasanın yıllardır beklediği ve sıkıntısını çektiği ara eleman açığının zamanla kapanması demektir. Bununla birlikte meslek liselerinin niteliğini artırmaya yönelik tedbirler alınmalıdır. Öğretmenlerin ancak üçte biri (yüzde 31,7) mevcut sınavların kaldırılması gerektiğini, üçte ikisi ise dershanelerin kaldırılması gerektiğini ifade etmektedir. Fakat velilerde dershanelerin kaldırılmasını düşünenler daha azdır. Sınav odaklı bir eğitim sistemi olduğu sürece dershanelerin de buna paralel olarak var olacağı aşikârdır. Dershanelerin kaldırılabilmesi için önce dershaneyi gerekli kılan nedenlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
2012-2013 öğretim yılından itibaren 4+4+4 kesintili zorunlu yeni eğitim sistemiyle eğitimciler ve toplum olarak yolumuza devam edeceğiz. Sistemin etkili ve verimli bir şekilde işleyebilmesi için tüm kesimlerin ve paydaşların elini taşın altına koyması ve çalışması gerekir. Türkiye`ye, gelecek yıllarda her alanda derin bir nefes aldıracak olan bu sistem, öğrencilerimize yapılmış en iyi yatırımdır..