KONFEDERASYON HABERLERİ
Yalçın: İstismar Eğiliminin Yok Edilmesi Gerekiyor
ÜLKE TV canlı yayınında konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 1'inci ayını geride bırakan Afrin Operasyonu'na ilişkin, "Türkiye, milletimizin desteğiyle, alnının akıyla ve TSK'nın mücadelesiyle bu operasyonu başarıya ulaştıracaktır" derken, son günlerde ülke gündemine gelen "Çocuk İstismarları"na ilişkinse, "Çocuklara yönelik cinsel istismarı, sadece ceza araçlarıyla caydırıcılık üretmemiz gereken bir sorun olarak tanımlamak doğru olmaz. Öncelikle, bu alanda istismar eğiliminin yok edilmesi, istismar riskinin bertaraf edilmesi, istismar eylemlerine karşı koyma becerisinin geliştirilmesi noktasında önleyici çerçevenin ortaya konması gerekiyor" dedi. Yalçın programda, 4/B ve 4/C ile öğretmen atamaları konusunda da değerlendirmelerde bulundu.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, ÜLKE TV'de Mustafa Yıldız'ın konuğu oldu. Yalçın gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunarak, "25 Bin öğretmen ataması" , "4/B ve 4/C'liler", "Çocuk İstismar vakaları" ve "Afrin Operasyonu"nu değerlendirdi.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan "25 Bin öğretmen ataması" konusunda, Yalçın, "Eğitim alanı iki konu da 'yok'u kabul etmez. İki alanda 'yok', eğitim hizmetini gereksiz ve geçersiz hale getirir. Sınıf yoksa, koridorda ders yapabilirsiniz. Kitap yoksa not alarak eğitimi sürdürürsünüz, araç-gereç yoksa biraz yorucu olsa da eğitim-öğretimi sürdürebilirsiniz. Fakat, öğretmen yoksa, öğrenci yoksa eğitimden, öğretimden, eğitilen ve öğretilen zeminden bahsetme imkanınız yok. Türkiye’nin cari açığından, bütçe açığından, açığından daha önemli konu öğretmen açığıdır. Elektrik ihtiyacı karşılanmadığında, yol ihtiyacını karşılanmadığında, derslik ihtiyacını karşılanmadığında güne etki eder, konforumuz etkilenir. Fakat öğretmen ihtiyacı karşılanmadığında geçmişle bağınız, güne dair çalışmalarınız, geleceğe dair planlarınız hem millet hem de devlet düzleminde hasarla karşı karşıyadır. Bu anlamda, Türkiye’nin en önemli açığı öğretmen açığı, ivedilikle karşılaması gereken ihtiyacı ise öğretmen ihtiyacıdır. Bu noktada, öğretmen açığının bir bölümünü giderecek olan 20 bin+5 bin öğretmen istihdamında düğmeye basılması ve hızlı davranılması çok önemli" şeklinde konuştu.
Atılan Adımlar Önemli, Mutlu Sona Doğru Devam Ettirilmeli
"Memur-Sen, kuruluşundan bugüne kamu personel sisteminde kadim iki kurumun varlığını korumasını ve ana unsur olmasını savunuyor" diyen Yalçın, "Bunlar, iş güvencesi ve kadrolu istihdamdır. Bu noktada, biz geçici personel statüsünde 4/C istihdamını da, sözleşmeli personel kapsamında 4/B istihdamını da doğru bulmadığımızı sürekli deklare ettik. Personeline güvence vermeyen kamu yönetiminin, kamu hizmeti kurumlarının milletine güven veremeyeceğine, kaliteli hizmet sunma noktasında güven oluşturamayacağını söyleyegeldik. İş güvencesi kırmızı çizgimiz derken kastımız ve amacımız, üyelerimizin, kamu görevlilerinin hakkını korumakla sınırlı değil milletin de hukukunu gözeten bir bakışla bunu söylüyoruz. Kamu yönetimi ve kamu hizmeti, iç rekabet odaklı bir sistem, ayrıcalıklara, ayrımcılığa zemin oluşturan hükümlerle donatılmış bir sistem olarak kurgulanamaz. Kamu hizmeti, şirketler eliyle sunulamaz, piyasa ilkeleriyle biçimlendirilemez. Asli ve sürekli nitelikte kamu hizmetlerinin kamu görevlileri eliyle görülmesini emreden bir Anayasal çerçeve var. Buna rağmen, kamuda taşeron uygulamasının artması, geçici personel statüsünde 4/C kapsamında personel istihdamının varlığını koruması gibi bir süreç geçirdik. Biz her ikisine de itiraz ettik ve her iki uygulamanın da kaldırılması yönünde kapsamlı tekliflerimizi hem siyaset hem bürokrasi makamlarına ilettik. Bu noktada etkili bir kararlılık ve ikamesiz bir öncülük yaptığımızı söylemekte sakınca görmüyorum. Toplu görüşme döneminde de dört kez gerçekleşen toplu sözleşme süreçlerinde bunu teklif olarak masaya taşıdık. Nihayet 3. Dönem Toplu Sözleşmesinde yer verdiğimiz hüküm doğrultusunda 4/C statüsü kaldırıldı ve mevcut 4/C’li personel 4/B yani sözleşmeli personel statüsüne alındı. Bunu önemli bir adım fakat tamamlanması gereken, mutlu sona doğru devam ettirilmesi gereken bir yaklaşım olarak görüyoruz. Mutlu son, tamamlanması gereken derken kastımız mevcut 4/B’li personel dahil 4/C’den geçişi yapılanlar dahil kamu görevlilerinin kadrolu statüye geçişi, mutlaka sağlanmalıdır. Fikir düzeyinde makul, karar düzeyinde makbul bu adım kısa süre içinde atılmalıdır. Bu adımın atılmasına kadar geçecek sürede, 4/C’den 4/B’ye geçişi yapılan personelin görev unvanları, pozisyon isimlendirmeleri, özlük, mali ve sosyal hakları hiç 4/C pozisyonunda görev yapmamış gibi öğrenimlerine, özgeçmişlerine, yeterliliklerine ve kişisel niteliklerine göre hak ve adalet ölçüsü esas alınarak belirlenmeli, bu amaçla yetkili konfederasyonun ve sendikaların ortaklığıyla bir çalışma yürütülmelidir. Sözleşmeli personel pozisyonunda doğrudan 4/B’li, 4/C’den geçiş yapan 4/B’li gibi bir ayırıma neden olunmamalıdır. Aksi halde 4/C etiketi ile yaşanan sıkıntıların 4/B tıtri ile yaşanmasından başka bir değişim ve geçiş gerçekleşmiş olmaz. Taşeron işçilerin sürekli işçi pozisyonuyla ilişkilendirilmesi sadece işçi kardeşlerimiz için değil kamu kurumlarımız açısından da, kamu personel sistemi açısından da olumlu olmuştur. Zira, kamu otoritesinin kapsamındaki kurumlarda çalışma hayatının asgari normlarının dahi uygulanmadığı görüntüler, süreçler yaşanıyordu. Bu anlamda, taşeronların sürekli işçi kadroları üzerinden kamuyla ilişkilendirilmesi sadece işçi kardeşlerimizin mağduriyetine son vermemiş, kamu idaresinin bu çerçevedeki olası mahcubiyetlerini imkansız hale getirmiştir" diye konuştu.
İstismar Eğiliminin Yok Edilmesi Gerekiyor
Yalçın, gündemdeki çocuk istismarı vakalarına da değinerek şöyle konuştu: "Çocuklara, insan küçüğü olarak nitelendirdiği yavrularımıza ihtiram hassasiyetinden istismar haysiyetsizliğine dönük bir gündemin içinde olmak hem üzüyor hem de gerginlik üretiyor. Çocuklara yönelik cinsel istismarı, sadece ceza araçlarıyla caydırıcılık üretmemiz gereken bir sorun olarak tanımlamak ve tanılamak doğru olmaz. Öncelikle, bu alanda istismar eğiliminin yok edilmesi, istismar riskinin bertaraf edilmesi, istismar eylemlerine karşı koyma becerisinin geliştirilmesi noktasında önleyici çerçevenin ortaya konması gerekiyor. Çocukları sevmenin makul, kendini sevdirmeyen çocuğun yaramaz kabul edildiği bir bakışımız var. İstismar eğiliminde olanların işini kolaylaştıran, istismar eylemlerini fark etmemizi imkansızlaştıran zorluklar bunlar. Bu anlamda, çocuklarımıza, ebeveynlerimize dönük istismara karşı korunma, istismar eğilimlerini, istismara meyilli kişilikleri fark etme noktasında eğitim vermeli ve beceri kazandırmalıyız. Çocuklara yönelik cinsel istismarı, sadece ceza araçlarıyla caydırıcılık üretmemiz gereken bir sorun olarak tanımlamak ve tanılamak doğru olmaz. Bu alanda istismar eğiliminin yok edilmesi gerekiyor. Çocuklarımıza, ebeveynlerimize dönük istismara karşı korunma, istismar eğilimlerini, istismara meyilli kişilikleri fark etme noktasında eğitim vermeli ve beceri kazandırmalıyız."
Türkiye Bölgede Bağımsız Politikalar Yürütüyor
Yalçın, Afrin konusuna da değindi. Türkiye'de bitme noktasına gelen örgütün sınır dışında güçlendirilmeye çalışıldığına dikkati çeken Yalçın, "Türkiye’de bitme noktasına gelen, Irak’ta köşeye sıkışan, İran’da zaten pek etkili olamayan PKK’yı Suriye’de yeniden güçlendirmek isteniyor. PKK’yı güçlendirmenin yetmeyeceğini bildiğinden, Türkiye gibi güçlerin müdahalesinden korumak için PKK’ya uluslararası meşruiyeti olan bir statü kazandırmaya çalışıyor. Böylece bölgede daha rahat at koşturabileceği, her istediğini yaptırabileceği, topraklarını her amaçla kullanabileceği bir zemin yakalayabilecek. Çünkü artık bölgede, Türkiye bağımsız politika üretiyor, Irak’ta daha çok İran etkili, İran’ı zaten kullanamıyor. Bu nedenle yeni bir uydu devlet veya devletçiğe ihtiyaç duyuyor. Bir PKK devleti ABD için bu nedenle son derece stratejik bir hedef. Ancak Türkiye, mücadelesiyle ve milletimizin desteğiyle alnının akıyla bu operasyonu tamamlayacaktır" dedi.