KONFEDERASYON HABERLERİ

BEYAZ BASTON: BİR YÖN BULMA ARACI MI, DİJİTAL DEVRİMİN SİMGESİ Mİ?
Ahmet DÖNMEZ – Memur-Sen Engelliler Komisyonu Başkanı
Gözlerimle değil, belki de onlardan çok daha derin ve hakiki bir pencereden, kalbimle gördüğüm bir dünyanın içinde yürüyorum. Adımlarımın yönünü belirleyen şey, ışığın coşkun seli değil; bastonumun çıkardığı tok ve güven veren sestir. Her “tık” sesi, karanlık bir gecenin ortasında yanan bir fener misali, bana dünyanın hâlâ önümde uzandığını, yolların ve hayatın engelsiz bir şekilde bana da ait olduğunu fısıldar. Beyaz baston… O, sıradan, plastik ya da metal bir nesne değildir; bir görme engellinin tüm dünyaya "Buradayım! Varım ve yürüyorum!" deyişidir.
Bu sessiz devrimin ve bağımsızlığın sembolü olan beyaz bastonun hikâyesi, tesadüfen atılmış bir adımdan doğmuştur. Yıl 1921, yer Londra… Görme yetisini trajik bir kaza sonucu kaybeden fotoğrafçı James Biggs, trafikte fark edilme zorluğuyla karşı karşıya kalır. Çözümü basit ama dehasında derinlik barındırır: O, bastonunu farkındalık yaratması için beyaza boyar. Biggs’in o gün attığı bu mütevazı ancak anlam yüklü adım, yıllar içinde milyonlarca görme engellinin sadece güvenliğinin değil, aynı zamanda özgürlüğünün, onurunun ve bağımsızlığının tartışmasız simgesine dönüşmüştür. Bugün, beyaz baston sadece bir fiziksel yön bulma aracı değil; hayata tutunma, varoluş çabası ve tüm zorluklara rağmen ilerleme iradesinin somutlaşmış halidir.
Benim için beyaz baston, sessiz ve sadık bir rehberden çok daha fazlasıdır. O, benim dünyaya uzanan dokunaçlarımdır. İnsanların gözleriyle süzdüğü, baktığı dünyayı, ben bu bastonun toprağa, taşa, asfalta vuruş sesiyle, o titreşimle hissederim. Onun yere dokunduğu her noktada, bir hayat hikayesi, bir anın fısıltısı gizlidir: kaldırımdaki çatlağın sertliği, bir çocuğun yakından duyulan kahkahası, bir kedinin ürkek ayak sesi, değişen zeminin uyarıcı tonu… Tüm bunlar bana, yaşamın sadece görmekle değil, tüm benliğimizle, kalbimizle, kulaklarımızla ve en önemlisi hissetmekle anlaşılabileceğini en yalın haliyle anlatır.
Bağımsızlığın Yeni Sınırı: Dijital Erişilebilirlik
Ancak bağımsızlığın yolculuğu, sadece somut kaldırımlarla sınırlı kalmadı. Bugün, hayatın en büyük meydanları fiziki değil, dijitaldir. İnternet, bankacılıktan eğitime, sosyal yaşamdan habere kadar her şeyi barındıran dev bir şehre dönüştü. Fiziksel dünyadaki engelleri aşma aracı olan beyaz bastonun ruhu, artık sanal dünyaya da taşınmak zorundadır. Dijital Erişilebilirlik, bu yeni şehirdeki bağımsızlığımızın temel dayanağı ve modern beyaz bastonumuzun ta kendisidir.
Fiziksel dünyada bir rampa veya hissedilebilir yürüme yüzeyi neyse, dijital dünyada da ekran okuyuculara uyumlu bir kodlama, doğru etiketlenmiş görseller (alternatif metin), yeterli kontrast ve yalnızca klavye ile navigasyon imkanı odur. Bir web sitesi, bir mobil uygulama erişilebilirlik standartlarına uymadığında; yetersiz kontrastlı bir metin veya okunmayan bir PDF dosyası bizim için beton bir duvardan farksızdır. Dijital dünyada atılan her "tık" sesinin karşılığını almak ve herkes gibi bilgiye eşit erişim sağlamak, dijital dünyada körlüğün önlenmesi demektir. Dijital erişim bir lütuf değil, temel bir insan hakkı, zorunlu bir eşitlik ve koşulsuz bir saygıdır.
Beyaz baston, benim yarına açılan en emin ve en sağlam kapımdır. Onunla birlikte sokağa adım atmak, sadece mekanik bir yürüyüş değildir; o, boyun eğmemenin ve bağımsızlığın ilk ve en cesur adımıdır. Toplumun bazen acıyarak ya da lütfederek sunduğu sınırlı fırsatlarla değil, kendi azmimle, kendi çabamla ve bu rehberin gücüyle ilerleyebilmemin temel aracıdır. Bastonum, elimde taşıdığım somut bir umut, sarsılmaz bir cesaret ve boyunduruk tanımayan bir özgürlük sembolüdür. Yere vurduğu her dokunuşta, "ben yaparım, ben bu dünyanın bir parçasıyım" diyen bir kalbin ritmik, güçlü sesidir.
15 Ekim Dünya Beyaz Baston ve Güvenlik Günü, bu yüzden sadece takvimde işaretlenmiş bir farkındalık günü değil; tüm topluma yapılmış yürekten bir çağrıdır. 15 Ekim, yalnızca bir takvim notu olmasın. Bastonun sesini duyun. O 'tık' sesine dikkat kesilin. Fiziksel dünyada yolları açın; sanal dünyada kodları erişilebilir kılın. Unutmayın ki, kolaylaştırıcı olmak, insan olmanın en temel gereğidir.