KONFEDERASYON HABERLERİ
Asgari Ücret; Tutarı ve Artış Oranıyla Felaket Senaryosuna Gerekçe, Adalet İddiasına Dayanak Yapılamaz
2021 yılı asgari ücreti; Asgari Ücret Tespit Komisyonunun oy çokluğuyla ( ve işçi tarafının muhalefetiyle) aldığı kararla, 2.825,90-TL olarak belirlendi. Buna bağlı olarak, 2.324 TL tutarındaki mevcut asgari ücret, yüzde 21,56 oranında ve 500 TL tutarında artırılmış oldu.
Artış oranı; enflasyonda hedefin değil gerçeğin dikkate alındığını gösteriyor
Asgari ücretin tespitinde en dikkat çeken husus, artış oranını enflasyon hedefine göre değil gerçeğine göre belirleme çabasıdır. 2020 yılı enflasyonunun %15’i aşacağı neredeyse kesinleşti. 2021 yılı enflasyonunun ise en iyimser beklentiyle dahi %10’u aşması öngörülüyor. Asgari ücretteki %21.56’lık artış, bu yönüyle 2020 yılına ait mevcut TÜİK enflasyon verisinin üzerinde fakat 2021 yılı enflasyon hedefi/tahmini ile 2020 enflasyonuyla birlikte değerlendirildiğinde, enflasyona karşı mutlak koruma sağlamanın gerisindedir.
Bilindiği gibi, asgari ücret yıllık belirlenmekte ve altı aylık dönem sonunda enflasyona dayalı bir artışa tabi tutulmamaktadır. Bu bilgi ve veriler çerçevesinde asgari ücretteki artış; kötümser bakışın üzerinde, iyimser beklentinin altında şeklinde tanımlanabilir. Daha açık ifadeyle 2021 yılı asgari ücreti; ne felaket tellallarının ekmeğine yağ sürmüş ne de gelir dağılımında adalet isteyen ve bekleyenleri tam olarak mutlu etmiştir.
Enflasyon, kur ve faiz artışları birlikte ela alınmalı ve maaşlara yansıtılmalı
Bu tablo; kalkınan, büyüyen, gelişen, misyonunu derinleştiren ve vizyonunu genişleten Türkiye fotoğrafıyla uyumsuzdur. Bize göre Türkiye, daha yüksek tutarda asgari ücret belirleyecek, dar ve sabit gelirlisine, işçisine, emeklisine, kamu görevlisine daha üst düzey hayat standardı sağlayacak siyasi, idari ve iktisadi güce de bunun için gereken maaş ve gelir düzeyini temin edecek ekonomik güce ve büyüklüğe de sahiptir. Bu gücün ve büyüklüğün sonuç üretmesi için yapılması gereken; kaynağı ve geliri adil paylaşmak konusunda karar almak ve kararlı olmaktır.
2020 yılı kısmen pandeminin de etkisiyle enflasyon, kur ve faiz tarafından özellikle emek kesimini zorlayan yukarı yönle ve olumsuz etkili süreçlere, artışlara zemin olmuştur. 1 Ocak-31 Aralık aksında; faiz oranlarında %80’lere varan artış, enflasyon hedeflenenin neredeyse %100 üzerinde gerçekleşmiştir. Kur tarafında %25-35 bandında, altın tarafında ise %40 seviyesinde yükseliş söz konusudur. Maaş ve ücretlerde yapılacak artışın bütün bu veriler birlikte ele alınarak belirlenmesi adaletin, hakkaniyetin, insan onuru ve saygın iş noktasında çalışma hayatı hassasiyetlerinin gereği olarak görülmelidir.
Faiz oranlarındaki artışın maaş ve ücretlerdeki artıştan fazla olması herkesi rahatsız etmeli
Maaş ve ücretlerde meydana gelen artışın oranı ile faiz oranlarında meydana gelen artışın oranları göstermektedir ki; faizlerdeki artış, maaş ve ücretlerdeki artıştan daha yüksektir. Faiz oranlarındaki artış, emek tarafına aktarılması mümkün kaynağın faize kaptırılması; hem sosyal adaletin teminini zorlaştıran hem de ekonomik zafiyet oluşturan bir sorun olarak görülmeli ve çözülmelidir.
Faiz oranlarında ve bütçe faiz yüklerindeki artış; ekonomide ve iktisadi zeminde adaletin kaybına, gelir dağılımında adaletin imkânsızlaşmasına neden olduğu gibi sosyal politika aracı konumundaki bütçe imkânlarının kısıtlanmasına de sebep olmaktadır. Mevcut asgari ücretin yüzde 21,56 oranında artırılması; siyasi irade tarafından gelir dağılımı adaletinin sağlanmasına yönelik “doğru ve yetersiz adım” olarak tanımlanmalıdır. Bu tanımlamayı haklı, makul ve makbul, sürdürülebilir kılmak ve gelir dağılımı adaletini sağlamak noktasında kararlı olmak bakımından siyasi irade/kamu işvereni açısından birçok fırsat ve imkân bulunmaktadır.
Toplu pazarlık; gelirde adaleti sağlama imkânı ve ücretli kesimin payını artırma fırsatı görülmeli
2021 yılında emek kesiminin maaş, ücret ve gelirlerini belirlemeye yönelik toplu pazarlık süreçlerinde, siyasi irade ve kamu işvereni; emeğin gelirlerini artırmaya, giderlerini azaltmaya, bu kurguyla da gelir dağılımında adaleti sağlamaya odaklanmalıdır. Siyasi irade ve kamu işvereni, kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerini yükseltmeyi, maaşlarındaki kesintileri ve giderlerine dönük maliyetleri düşürmeyi hedef olarak belirlemelidir.
Asgari ücret vergiden muaf olmalı, maaşlarda vergi yükü azaltılmalı
Siyasi iradenin ve kamu işverenin 2021 yılında emek kesimine, asgari ücretle geçinenlere, işçilere ve kamu görevlilerine yönelik ilk olumlu, kapsayıcı ve gelir adaleti hedefli adımı vergide adaleti sağlamak olmalıdır. Bu çerçevede, asgari ücretlinin net ücretini artıracak, gelir vergisi mağduriyetini ve adaletsizliğini ortadan kaldıracak biçimde “asgari ücrette gelir vergisi muafiyeti tam olmalı” asgari ücretten vergi alınmamalıdır. Benzer biçimde asgari ücretliden alınmayan tutarda gelir vergisi tutar, maaş ve ücret geliri elde eden kamu görevlilerinden de alınmamalı, böylece gelir vergisinin maaşları eriten, geliri düşüren, mağduriyet üreten özellikleri ücretli ve maaşlı kesim için sona ermelidir. Bu amaçla, 2021 yılı gelir vergisi matrah ve oranlarına ilişkin Tebliğ’de kamu görevlileri ve işçiler açısından %15’lik dilimin aşılmasını engelleyecek özel matrah tutarları belirlenmeli ya da gelir vergisinden muaf asgari ücret (ve kamu görevlilerinin maaşlarından da benzer tutarda vergi muafiyeti) uygulaması hayata geçirilmelidir.
Asgari ücretin net olarak artmasını, vergi adaletsizliğinin azalmasını, gelir vergisinin gelir-maaş-ücret tüketen unsur vasfından kurtulmasını sağlayacak adımlar; kamu maliyesine asgari düzeyde maliyet ve devlete, millete, kamu yönetimine ve kamu görevlilerine Yeniden Büyük Türkiye hedefi noktasında azami düzeyde cesaret ve gayret katkısı sağlayacaktır.