ARŞİV
Bayraktutar'dan Engelliler Günü Açıklaması
Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.
Bayraktutar, yaptığı açıklamada dünya genelinde engelliden çok engel koyanların olduğuna dikkat çekti.
İşte o açıklama:
Toplum olarak ön yargılarla insanları değerlendirme gibi hatalı bir tercih yapıyoruz. İnsanların değerini yaşadığı ve yaşattığı tavır ve davranışlar şekillendirir. Bunun için engelli olmak gerekli değildir. Ülkemizde engelliler için son yıllarda hassas çalışmalar yapılırken, toplu taşıma, kaldırımlar, hastaneler, okullar, ibadethanelerde engelli kardeşlerimize uygun bir mimari anlayışın yeteri kadar olmaması bizi kaygılandırmaktadır.
Kur'an-ı Kerim'de doğrudan engellilerle ilgili birkaç ayet-i kerime vardır. Söz konusu ayetlerde Rabbimiz, bazı konularda engellilerin sorumluluklarının olmadığını ifade buyurmuş ve onları rahatlatmıştır. Bu ayet-i kerimelerin içerisinde Abese Suresi'nde özet olarak, tefsir kitaplarında geniş bir şekilde anlatılan Hz. Muhammed (a.s.m.) ile görme engelli sahabe Abdullah b. Ümmi Mektûm arasındaki olay çok ilginçtir.
Rivayetlerden anlaşıldığına göre Allah Resulü, İslam’ı daha geniş kitlelere yaymak maksadıyla Mekke’nin ileri gelenleriyle ilgilendiği bir zamanda, Abdullah b. Ümmi Mektûm’un yanına gelmesi ve birşeyler sorması üzerine yüzünü ekşiterek ona sırtını dönmüş, bunun üzerine Abese Suresi’nin ilk ayetlerinde Allah Teâlâ, Peygamberini şöyle uyarmıştır:
“Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. Kendini muhtaç hissetmeyene gelince, sen, ona yöneliyorsun. (İstemiyorsa) Onun arınmamasından sana ne! Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür.” (Abese, 80/1-11).
Bu ifadelerle engelliler konusunda ikaz edilen Allah Resulü, engelliler noktasında daha da duyarlı hale gelmiştir. Bu eğitim sürecinden sonra, Peygamber Efendimiz engellilere daha hassas davranmıştır.
Peygamber Efendimiz, görme engelli sahabi Abdullah b. ÜmmüMektûm’u her gördüğünde ona, “Rabbimin beni kendisi sebebiyle azarladığı kişi” der, onunla ilgilenirdi. Artık Abdullah, Efendimizin hayatının bir parçasıydı. Ona kalbindeki müstesna bir yeri vermiş ve bunu göstermek üzere her ne zaman Medine dışına çıkacak olsa onu, yerine vali vekili olarak atamıştır. Onca insan varken Abdullah b. ÜmmüMektûm, Medine’de devletin başı olmuş ve hatta Peygamberimizin namaz kıldırdığı, ayağını bastığı, Rabbiyle konuştuğu yerde, Mescid-i Nebevî’nin mihrabında sahabe-i kirama namaz kıldırmış, imamlık yapmıştır. O’nun yerinde olmak, Peygamberimizin engellilere verdiği önemi gösteriyordu.
Fizikî olarak insanların hoşlanmayacağı bir surete sahip olan insanlar genelde toplum nezdinde değersiz görülür. Çoğu zaman bu insanlar psikolojik bir baskı altında herkes tarafından kendilerinin basite alındığını düşünürler. Asr-ı Saadet’te böyle bir durumda olan Cüleybîb, bir yandan Resulullah’tan kendisini evlendirmesini isterken öte taraftan eziklik psikolojisiyle “Ya Resulallah! Gerçi siz beni belki değersiz görüyorsunuz” diyebilmiştir. İnsanları çok iyi tanıyan ve onları Allah Teâlâ’nın yarattığı bir varlık olarak gören Rahmet Peygamberi, “Hayır, sen Allah katında kesinlikle değersiz değilsin” buyurmuştur.
Böylece engellilik konusunda Resul-i Ekrem değişmez kesin ölçüyü koymuştur: İnsanların nazarında değil, Allah katında değerli olmak. Dolayısıyla Yaratıcı, yarattığı hiçbir insanın engelli oluşuna bakmayacak, onun yaptığı fiillere bakacaktır. İşte Cüleybîb de insanlar yanında ne kadar değersiz kabul edilirse edilsin, gerçek makamda ne kadar değerli olduğu Hz. Muhammed tarafından dile getirilen büyük bir sahabedir.