AHMET DÖNMEZ
Beyaz Baston ve Empati
İnsanlar doğarlar, kimi büyür ama günü geldiğinde her biri ölür.
Aslında tamamımızın temel yaşam öyküsü yukarda yazdığım tek cümleden oluşmaktadır…
Küçük yaşamsal farklılıkları ise bizleri özgünleştiren,bizi biz yapan diğer her şey…
Allah yarattığı kullarına farklı farklı yollar, kaderler çizer. Her bir kuluna roller verir.
Dünya bir sahnedir adeta. Kimi zaman öğrenir, kimi zaman öğretir insan.
Bizler bizim dememizle kör, sizin söylevinizle görme engelli bireyler olarak bu sahneyi sizlerle paylaşan rol arkadaşlarınızız.
Bir çoğunuz bizleri elimizdeki beyaz bastonlarımızdan fark edersiniz. Çoğunlukla meraklı gözleriniz bize odaklanır; yolları, binaları, otobüsleri, diğer her şeyi nasıl bula bildiğimizi, nasıl anlamlandırabildiğimizi anlamaya çalışırsınız.
Kiminiz cesaret edip bize sorarken; bir çoğunuz bu soruların cevabını kendi zihninde arar.
Bazılarınız gözlerini kapatıp bizleri anlama ya da bir anlığına kör olma çabasına girer. En tehlikeli grup işte buna yeltenenlerdir.
Ömrü boyunca görerek her işini karşılayan kıymetli dostlarımız birden kör oluvermiş, hiç bir işini yapamaz hale gelmiştir. Maalesef kendi durumunu değerlendirme yerine tüm körleri anladığını zannederek derin biracıma hali alırlar.
Oysaki körler ömürleri boyunca bütün işlerini görme eyleminden faydalanmadan gerçekleştirmişler; zihinsel algı, duyma, koklama, dokunma duyularıyla görüp algılamıştırlar.
Bir kör anlık görme duyusuna sahip olduğunu hayal edelim.
Birden bütün işlerini görerek yapmak zorunda kalsa anlık körlüğü deneyimleyen insan kadar acizleşecektir.
Peki körleri anlamak empati kurmak isteyen, bireysel ve toplumsal duyarlılığa sahip Hz. İnsan ne yapacak?
Bir körün sosyal, akademik ve iş yaşamlarında karşılaştıkları zorlukları, maruz kaldıkları ön yargıları anlamaya çalışacak;
Kendisi böyle bir durumda olsa ne yapması gerektiğini düşünecek, kendi ön yargılarını bir çöpe atarak toplum kaynaklı bir engelleme varsa bunu ortadan kaldırmanın bir çaresine düşecek ve kendi payına düşeni gerçekleştirecektir.
Siz bir eğitimci iseniz körler için öğretim metotlarını araştırmalısınız.
Siz bir mimar, çevre mühendisiyseniz sokakların, binaların, kamusal alanların engelli erişimine uygunluğunu sorgulayacak ve gereken önlemleri almaya dertleneceksiniz.
Siz devlet adamıysanız ülkenizdeki tüm yurttaşlarınızın kamu hizmetlerinden eşit olarak faydalanması mücadelesini verirken engellileri de aynı hizmetlerden nasıl faydalandıracağınızın çözümlerini düşünecek ve bununla ilgili önlemleri nasıl almanız gerektiğini mücadelesini de vereceksiniz…
Bizler ayrımcılığın negatifiyle pozitifiyle ilgilenmiyor ayrımcılığın tamamının ortadan kaldırmanın mücadelesini veriyoruz…
Klişe bir söz vardır.: “her insan bir engelli adayıdır.”
Her insan engelli olabilme ihtimaline sahiptir ama bunun olmama ihtimali olma ihtimalinden daha güçlüdür.
Bizler “Yarın engelli olabilir miyim?” Endişesiyle bir bilinç aşılama derdinde değiliz.
Yaradılmışların en yücesi olan Hz. İnsanın insani yükümlüleri ve bilincinin farkında olması mücadelesindeyiz.
Her insan engelli adayı mıdır? Bilmem ama her insanın kesinlikle aday olacağı bir şey varsa o da ölümdür.
Önemli olan bu dünyada hoş bir seda bırakmaktır. Önemli olan insanın Kendisine dertlendiği kadar diğer insanlara da dertlenmesi değil midir?