ARŞİV
DEMOKRATİKLEŞMEYE VE REFERANDUMA ‘EVET’, ŞİDDETE VE TERÖRE ‘HAYIR’
Memur-Sen tarafından Mardin’de düzenlenen “Terör, Anayasa Değişikliği, Referandum ve Demokratikleşme Süreci” konulu çalışma toplantısında, demokratikleşmeye ve referanduma ‘evet’, şiddete ve teröre ‘hayır’ mesajı verildi.
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun başkanlığında Grand-Yay Oteli’nde düzenlenen toplantıya, Memur-Sen Genel Sekreteri ve Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Kaçar, Genel Mevzuat ve Toplu Görüşme Sekreteri ve Enerji-Bir-Sen Genel Başkanı H.Bayram Tonbul, Genel Mali Sekreter ve Büro-Memur-Sen Genel Başkanı Yusuf Yazgan, Genel Eğitim ve Dış İlişkiler Sekreteri Ahmet Kaytan, Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, Toç-Bir-Sen Genel Başkanı Günay Kaya, Ulaştırma-Memur-Sen Genel Başkanı H.İbrahim Kütük, Birlik-Haber-Sen Genel Başkanı Ali Erdoğan, Bayındır-Memur-Sen Genel Başkanı Abdulhadi Karasaban, Bem-Bir-Sen'i temsilen Genel Teşkilatlanma Sekreteri Medeni Sevinç, Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı sendikaların genel merkez yönetim kurulu üyeleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden 29 il temsilcisi ve diğer bölgelerden de 10 il temsilcisi katıldı. İki gün süren toplantının ardından terör, bölgesel kalkınma, gelir dağılımı, anayasa değişikliği, demokratikleşme ve referandum süreci ile ilgili bir ‘Sonuç Bildirisi’ yayınlandı.
Bildiriyi okuyan Memur-Sen Genel Başkanı Gündoğdu, ülkenin birliğini ve dirliğini yok etmek, büyümesini ve gelişmesini engellemek, medeniyet köklerinin inşa ettiği kardeşlik iklimini bozmak isteyenlere, bu ülkede 81 Mardin olduğunu, 81 Sakarya, 81 Burdur, 81 Niğde, 81 Diyarbakır, 81 Trabzon, 81 Urfa olduğunu hatırlatmak için Mardin’de olduklarını söyledi.
* BU TOPRAKLARIN ÇİMENTOSU KARDEŞLİKTİR
“Bu toprakların çimentosu, kardeşliktir” diyen Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu toprakların mayasında ve özünde, dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma vardır.
Bu topraklarda dayatmaya, hesaplaşmaya ve paylamaya yer yoktur.
Bu topraklarda ve bu toprağın insanlarında birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu vardır.
Bu ülkenin ve insanlarının hamurunda var olan bu kardeşliği ortadan kaldırmaya kimsenin gücü yetmez.
Hiçbir kirli oyun, hiçbir kirli tezgâh; birlikte oluşturdukları desende birlikte yaşamayı başarmış bu milleti ayrıştıramaz ve ayrıştıramayacaktır.”
* SORUNLARIN TEMEL NEDENİ DEMOKRASİ ÜZERİNDEKİ VESAYET
Türkiye’de yaşanan sorunların temel nedeninin, demokrasi üzerindeki vesayet olduğunu kaydeden Gündoğdu, “Maalesef, vesayetin kurucu, taşıyıcı aktörleri ve onun devamını sağlayan kurumlar var. Merkezi, seçkinci ve otoriter zihniyetten beslenen vesayetçi anlayışın, siyaset kurumunda da temsilcileri ve uzantıları bulunmaktadır.
Toplumu kontrol altına almak ve ona tahakküm etmek isteyen bu zihniyetin taraftarları ve taşeronları; yolun sonuna geldiklerinin, denizin bittiğinin farkına vardıkça daha saldırgan, daha insanlık dışı tavırlar sergilemektedirler.
Bu saldırgan çırpınışlarının, egemenliklerinin sona eriyor olmasından ve güçlerinin tükeniyor olmasından kaynaklandığını biliyor ve diyoruz ki; milletle güreşe tutuşmak aptallığına düşenler için yenilgi dışında bir seçenek yoktur.
Ülkemizin küresel ve bölgesel sorunlara çözüm üretme gücü elde ettiği son dönemde bu durumdan rahatsız olanlar ve onların taşeronları bu sefer hak ettikler cevabı alacaktır.
Çünkü bu ülke teröre binlerce can verdiğini ve terör yüzünden milyarlarca liralık kaynağını heba ettiğini fark etti. Artık, terörün sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini idrak etti.
Demokratikleşmeye, sivilleşmeye ve özgürleşmeye yöneldi. Bu durumun en büyük sonucu, son 50 yıldaki en önemli anayasal metin olarak değerlendirdiğimiz ve 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma sunulacak olan anayasa değişikliği paketidir” şeklinde konuştu.
* 12 EYLÜL 2010 VESAYETÇİ VE VELAYETÇİ ZİHNİYETTEN KURTULUŞ GÜNÜ OLACAKTIR
Anayasa değişikliği paketinin, 12 Eylül 1980’de, demokrasisi üzerine vesayet, iradesi üzerine velayet konan bu milletin özgürleşmesinin; devletin sivilleşmesinin, anayasa yargısının yasama erkinin, idari yargının yürütme erkinin alanını taciz etmemesinin zeminini hazırlayacağına inandıkları için Anayasa değişikliği paketine “evet” diyeceklerini vurgulayan Gündoğdu, “Milletimizin de ‘evet’ demesini isteyeceğiz. Çünkü 12 Eylül 2010, 12 Eylül 1980’de kurumsallaştırılan vesayetçi ve velayetçi zihniyetten kurtuluş günü olacaktır. İnanıyoruz ki; annelerin sadece güldüğü, şehit cenazelerinin olmadığı bir Türkiye isteyenler, 12 Eylül 2010’da sandığa giderek ‘evet’ diyecekler” dedi.
Bildirinin sonunda, Memur-Sen Mardin İl Temsilcisi Mustafa Aydın, Gündoğdu’ya, günün anısına bir plaket vererek, toplantının Mardin’de düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
* Memur-Sen Genel Başkanı Gündoğdu, tarafından okunan bildiride aşağıdaki maddelere yer verildi.
1- Devletin görevleri ve varoluş sebepleri; vatandaşlarının yaşama, güvenlik, adalet, özgürlük ihtiyaçlarını karşılamaktır. Devlet, her türlü ideolojiye, inanç ve felsefi görüşe eşit mesafede bulunmalıdır. Devlet; totaliter, otoriter ve dayatmacı olamaz, olmamalıdır.
2- Devlet; “demokrasi”, “insan hakları”, “özgürlük, barış içinde ve beraber yaşama” değer ve taleplerini, bir ideolojinin unsuru ya da dayatması olarak görmemelidir. Devletin, vatandaşlarını tek tipleştirmek gibi bir hedefi olmamalıdır.
3- Ülkemizin farklı inançlara, farklı kültürlere ve farklı etnik kimliklere ilişkin çeşitliliği devlet eliyle değiştirilemez. Dinsel, kültürel ve etnik çeşitliliği ve farklılıkları zenginlik olarak görmemek, ayrılma ve ayrışma gerekçesi olarak göstermeye çalışmak ancak kötü niyetle açıklanabilir.
4- TBMM, terör dahil her türlü sorunun çözümünde merkez olmalıdır. Herkes Meclisin iradesine saygı göstermelidir
5- “Vatandaşını potansiyel tehlike olarak gören Devlet” anlayışı terk edilmelidir. Özgürlükçü ve katılımcı demokrasinin kökleşmesi; örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması sivil toplumun güçlendirilmesiyle mümkündür. Bu çerçevede, hiç bir bireyi veya grubu siyasetten, kamu alanından, örgütlenme hakkından yoksun bırakmayan bir zemin oluşturulmalıdır.
6- Düşünce, din ve inanç özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında ve teminat altına alınmasında yaşanan sıkıntılar, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile hukukun evrensel ilkeleri doğrultusunda ivedilikle giderilmelidir. Bu kapsamda, öncelikle eğitim olmak üzere her alanda fırsat eşitliği tesis edilerek toplumsal ve kültürel eşitsizlikler giderilmeli, anadil öğretimi imkanları sağlanmalıdır.
7- Geçmişte denenmiş antidemokratik ve hukuku zorlayan OHAL ve benzeri uygulamalar, ülkenin barış, huzur ve güvenliğine katkıda bulunmadığı gibi kaos ve huzursuzluğu artırmıştır. Bu nedenle, sivil ve demokratik yöntemlerin dışına çıkılmamalıdır.
8- Herkes ve her kurum, daha duyarlı ve daha kucaklayıcı bir dil kullanmaya özen göstermelidir. Mülki ve idari amirler başta olmak üzere bütün kamu görevlileri, toplumun değerleriyle barışık olmak konusunda hassasiyet göstermelidir.
9- Ülkemizde, demokrasinin bütün kural ve kurumlarıyla hayata geçirilememesinin, demokrasi kültürünün derinlik kazanamamasının temel sebebi, darbe ve müdahalelerle hayat bulan vesayet rejimidir. Demokratik parlamenter rejime yönelik darbeler, militarist kalkışmalar, vesayetçi dayatmalar; Türkiye’nin demokratik, siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan gelişmesine engel olurken darbecilerin, vesayetçilerin ve taraftarlarının yer aldığı egemen ve mutlu bir azınlık sınıfı oluşturmuştur.
10- Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel, toplumsal çoğulculuğu sağlamayan ve geniş bir meşruiyet zeminine sahip olmayan darbe ürünü 12 Eylül Anayasasıdır.
11- 82 Anayasa’nın otoriter, baskıcı ve dayatmacı ruhunu ortadan kaldırmak için; temel hak ve özgürlükleri esas alan, demokratik hukuk Devleti’ne ilişkin evrensel değerleri referans alan, mümkün olan ve makul kabul edilecek en geniş toplumsal uzlaşmayla, demokratik standartları yükseltecek yeni bir anayasa yapılmalı ve yürürlüğe konulmalıdır. Bu niteliklere sahip bir Anayasa için ihtiyaç duyulan gereklilikler ve yeterlikler fazlasıyla mevcuttur.
12- Sivil, özgürlükçü ve demokratik anayasaya sahip olma isteklerini, girişimlerini önemsiyor ve destekliyoruz. Sivil ve demokratik anayasa girişiminin, başta siyasi partiler kanunu olmak üzere seçim, ceza ve örgütlenmeye ilişkin temel kanunlarla ilgili yasalarda yapılacak değişikliklerle desteklenmesi gerekir.
13- Sivil ve askeri bürokrasi; demokratik hukuk devletinde siyasal kararlar alma yetkisinin, halkın demokratik usullerle seçtiği vekillerden oluşan yasama organına ve yasama organının güven onayıyla işlerlik kazanan yürütme organına ait olduğunu unutmamalıdır. Bu kapsamda; son yıllarda TBMM’nin görev alanına yönelik hukuksuz ve antidemokratik yetki aşımı girişimlerini şiddetle reddediyoruz. Bu tür girişimlerin tekerrürünü engelleyecek anlayış ve mevzuat değişiklikleri ivedilikle hayata geçirilmelidir.
14- Anayasa Değişikliği Paketinin AYM ve HSYK ile ilgili hükümlerindeki bazı ifadeleri iptal eden Anayasa Mahkemesi, anayasayı yok sayma veya ihlal etme yetkisini kendisinde görmekten vazgeçmelidir. Hangi ideolojinin taraftarı olursa olsun, hangi siyasi partiye yakınlık duyarsa duysun, hangi sivil toplum kuruluşuna mensup olursa olsun vatandaşlarımız, 12 Eylül 2010’da gerçekleştirilecek referandumda 12 Eylül 1980’de demokrasisi üzerinde oluşturulan kirli vesayete, iradesi üzerindeki velayete son verecektir.
15- Terörü hak arama yöntemi olarak kabul etmeyen ve her türlü şiddet, baskı ve terör eylemini lanetleyen, daima özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin yanında ve millettin tarafında olan Memur-Sen olarak; demokratikleşme, özgürleşme ve sivilleşmeye dair talep ve beklentilere cevap vermesi nedeniyle Anayasa değişikliğini destekleyeceğiz. Mevcut Anayasa’nın bütünüyle yürürlükten kaldırılması ve yeni Anayasa yapılması talebimizi de seslendirmeye devam edeceğiz.
SONUÇ BİLDİRİSİ TAM METNİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ