ARŞİV
Durduğu Yeri Bilen En Büyük konfederasyonun Tüm Mensuplarına Teşekkürler
Memur Sendikaları Konfederasyonu(Memur-Sen)olarak, üyelerimiz, kamu görevlileri, milletimiz ve insanlık için kesintisiz mücadele etmeye, sayısız kazanımlar üretmeye ve dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumun yanında zalimin karşısında durmaya devam ediyoruz. Bu duruşumuz ve elde ettiğimiz kazanımlar, kamu görevlileri tarafından takdirle karşılanıyor. Resmi Gazete’de(6 Temmuz 2013) yayınlanan, sendika ve konfederasyon üye sayıları bu takdirin belgesidir. 2012 yılında 650 bin 328 olan üye sayısını 2013 yılında 707 bin 652’e çıkarıp yetkimizi güçlendiren, lider ve model örgüt olmamızı tescilleyen kamu görevlilerine teşekkür ediyorum. Büyük Memur-Sen ailesine, 57 bin 324 yeni birey katıldı. Onlara da ailemize ‘hoş geldiniz’ diyorum. Memur-Sen ailesi, kendisine duyulan bu güveni şimdiye kadar boşa çıkarmadığı gibi, bundan sonra da hizmetlerini daha da artırarak, yeni sorumluluklar alarak kamu görevlilerinin ve milletimizin hizmetkarı olma yolculuğuna devam edecektir. Sendika üye sayılarıyla ilgili istatistikleri incelediğimizde, toplam sendikalı memur sayısının yüzde 48.20’sinin Memur-Sen üyesi, yüzde 30.30’unun Kamu Sen üyesi, yüzde 16.15’inin KESK üyesi olduğu görülüyor. Memur-Sen’in 707 bin 652 üyesine karşılık Kamu Sen’in üye sayısı 444 bin 935, KESK’in üye sayısı ise 237 bin 180. Bu rakamları, analiz ettiğimizde ortaya çıkan tablo, hem oransal olarak hem sayısal olarak Kamu Sen ile KESK’in üye sayısı toplamı Memur-Sen’in üye sayısının gerisinde kalıyor. 11 hizmet kolunun 10’unda Memur-Sen’in, sadece bir hizmet kolunda KESK’in yetkili olması da imza ve itiraz yetkisinin neredeyse tek başına Memur-Sen ve bağlı sendikalarına ait olduğunun kanıtıdır. Kamu Sen’in toplu sözleşme masasında yetkili sendikasının kalmamış olması, söz konusu konfederasyonun toplu sözleşme masasındaki varlığını tartışmalı hale getirmiştir. Hem yetkili sendika sayısı hem üye sayısı ve oransal büyüklük açısından Memur-Sen’in açık ara önde olması dolayısıyla Kamu Sen’in toplu sözleşme masasındaki varlığının kanuni ancak hukuki ve meşruiyet zemini olmadığını ortaya koymaktadır. Başka bir söyleyişle toplu sözleşme masasında KESK’in varlığı sembolik, Kamu-Sen’in varlığı ise seyirciliktir. Genel merkezlerde oturup Türkiye’nin en büyük konfederasyonuna ‘nasıl çamur atalım, nasıl karalayalım’ anlayışıyla yetkili olunmuyor. Marka konfederasyonun genel başkanının konuşmalarını didik didik ederek, nereden bir açık bulabiliriz diyerek de zirveye çıkılamıyor. Türkiye’nin en etkin ve etkili konfederasyonu olmak için önce üyelerinin, kamu görevlilerinin, milletin ve insanlığın derdini dert edineceksin, mahrumiyet ve mağduriyet çekenlerin sorunlarını nasıl çözebilirim diye kafa yoracaksın, raporlar hazırlayacaksın, sorunları çözüm makamlarını ikna edip çözdüreceksin. Aynen Memur-Sen’in 2012 yılında 4/C’lilerin çalışma sürelerini 11 aydan 11 ay 28 güne çıkartarak 4/C’li kardeşlerimize 28 gün daha fazla ekmek götürmenin yolunu açtığı gibi. Başbakan, bakanlar, bürokratlar ve TBMM arasında mekik dokuyarak, önergeler ve teklifler hazırlayarak; Torba Kanunla 100 bin sözleşmeliye daha kadro aldırdığımız gibi pek çok hizmetin altına imza atacaksınız. Dünyanın neresinde görülmüş konfederasyon genel merkezinde dedikodu yapılarak, alın teri dökülmeden ve kamu görevlilerini kucaklamadan kazanım üretildiği. Memur-sen’e yönelik güvenin ve beklentinin yüksekliği tatlı sitemleri de beraberinde getiriyor. Bundan da rahatsız değiliz. Çünkü kamu görevlilerinin sorunlarını çözdükçe peşinden yeni talepler geliyor, onları çözdükçe yenileri takip ediyor. Bu karşılıklı iletişimden büyük bir keyif alıyoruz. Telefonlarımız susmak bilmiyor. Önce çözdüğümüz sorunlardan dolayı teşekkür, ardından “bu sorunu çözseniz çözseniz siz çözersiniz” diyerek yeni sorunların iletildiği diyaloglar. “Başkanım sözleşmeliydim, kadroya aldırdınız, Allah razı olsun” diyen bir kadın üyemiz hemen ardından: “Eşim üniversite mezunu işçi kadrosunda çalışıyor, ancak memurların yaptığı işi yapıyor. Bu statüde çalışanların sorunlarını çözerseniz dua ederiz.” teklifleri geliyor. Büyük Memur-Sen ailesi olarak, sorunların çözümü sürecindeki hazırlık ve ikna turları aşamasında yoruluyoruz. Sorun çözülüyor bütün yorgunluğumuz gidiyor. Tekrar yorgunluk, tekrar sorunun çözüldüğüne dair bir müjdeli haber. Kamu görevlilerine, milletimize ve insanlığa adanmış kutlu bir yolculuk… Memur-Sen, sendikal geleneğe yeni bir anlayış getirdi. Ülkenin devasa sorunlarına karşı bugüne kadar sendikaların aldığı tavır “Yanlış yapıyorsunuz, ihanet ediyorsunuz.”dan öteye geçmiyordu. Memur-Sen’le birlikte ‘teklif sendikalcığı, çözüm sendikalcığı’ ortaya çıktı. Elini taşın altında koyan, sorumluluk alan, öneri getiren ve “birlikte yapabiliriz, başarabiliriz” diyen bir sendikal anlayış gelişti. Çözüm süreci gibi ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren bir mevzuda biz de “bu ihanet sürecidir”(Kamu-Sen gibi) ya da “ bu ülkenin tek kurtuluşudur” gibi sloganik cümlelerin arkasına saklanarak sorumluğumuzu yerine getirdik şeklinde düşünebilirdik. Ancak öyle yapmadık. Kolay yolu değil, zor yolu seçtik. Elimizi değil bedenimizi taşın altına koyarak, bazı kesimlerin şiddetli eleştirilerini göğüsleyip “bu millet görevidir” diyerek Akil İnsanlar Heyeti’ninde görev aldık. Genel başkan olarak, 37 ilimizde toplumun tüm kesimleriyle temas kurdum. Kalan bütün illerde de yardımcılarım çalışmalar yaptı. Bazı konfederasyonlar genel merkezden yaptığı açıklamalarla toplumu ayrıştırma yolunu seçerken, biz farklı kesimleri tek tek dinleyerek insanların birbirlerini anlamalarını, birbirlerine bir adım daha yaklaşmalarını sağlayacak girişimlerde bulunduk. Teröristle mücadelenin devletin ve güvenlik güçlerinin işi olduğunun altını çizerek, terörün bataklığının kurutulmasının bizlerin elinde olduğunu hatırlatarak ve şehitlerimizin kırmızı çizgimiz olduğunun altını çizerek akan kanı durdurmanın yolunu halkımızla birlikte aradık. Şehit yakınlarının “biz yandık başkaları yanmasın” çığlıklarını dinledik, gazilerimizin “sorunu çözün” kararlılıklarına şahitlik ettik. Romanların “bizim de sorunlarımıza sıra gelecek” heyecanına ortak olduk. ‘Kürtler başbakan oluyor, Cumhurbaşkanı oluyor ancak Kürt olamıyor” diyerek eşit yurttaşlık isteyen vatandaşlarımıza kulak kesildik. “Başörtülüler başbakan eşi olabiliyor, cumhurbaşkanı eşi olabiliyor ancak birey olamıyor.” diyen vatandaşlarımızın başörtüsüyle eğitim, siyaset ve kamuda görev alma taleplerini not ettik. Kamu Sen, vatan hainliği ile suçluyor. 8 aydır şehit cenazesinin gelmemesinden, sivil toplum kuruluşlarının ve aydınlarının milletin dertlerini dinlemesinden, önerilerini anlatmalarından niçin rahatsız oluyorlar anlamak mümkün değil. Bugüne kadar ayrımcılığın, çatışmanın, kavganın zemini haline getirilmek istenen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü, birliğin, dirliğin, ortak geleceğin zemini haline getirecek adımlar attık. “Hak, Emek ve kardeşlik için 1 Mayıs’da Çanakkale’deyiz” dedik ve Çanakkale’den yeniden “Bin yıllık desende bir ve beraberiz” mesajı gönderdik tüm Anadolu’ya.. Birliğimizi ve dirliğimizi kadim dostluklarımızı güçlendirdik. Kardeşlik hukukunun yaşayan modeli olduk. Memur-Sen olarak, asil medeniyetin akil örgütü olarak yol alıyoruz. ‘Terör tacirlerinin oyunu bozulsun, ülkem huzur bulsun’ diyen halkımızın vicdanı oluyoruz. Bugün şehit haberi almamaktan dolayı sevinçliyiz. Özgürlüklerin genel merkezlerden yapılan karşı koyan ya da isteksiz ve cılız basın açıklamalarıyla sağlanamayacağını biliyoruz. Bunu bildiğimiz için kamuda kılık kıyafet özgürlüğünün gerçekleşmesi adına üst üste eylemler düzenleyerek sorunu kamuoyunun dikkatine getirdik. Eylemlerle yetinmedik. “Kılık kıyafet özgürlüğü için 10 milyon imza” kampanyası başlattık. Kısa sürede 12 milyon 300 bin imzaya ulaşma başarısını yakaladık. Kamu görevlilerinden sorumlu bakan olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e imzaları teslim ettik. Memur-Sen bir hak arayışı başlatmışsa o hak, kamu görevlileri veya milletimizin emrine sunuluncaya kadar kararlılığını devam ettirir. Bu anlayışla imza kampanyası ile yetinmedik. 15 Mart 2013 tarihinde sivil itaatsizlik örneği sergileyerek kamuda kılık kıyafet yasağına uymama kararı aldık. Önce devlet yasaklıyorsa vardır bir hikmeti diyenler, verdikleri röportaj veya açıklamaların satır aralarında ‘yasak kalksa iyi olur’ demeye, biz sivil itaatsizlik eylemini başlatınca sadece bir hizmet kolunda dil ucuyla beş gün gerisine karar alarak ‘biz de kamuda başörtüsü yasağının kalkmasını istiyoruz’ demeye başladılar. Niçin bunu yaptılar? Üye kaybetmeyelim diye. Memur-Sen, bir karar alırken de uygularken de üye gelir mi, gider mi diye hesap yapmaz. Bu ülke için gerekli mi değil mi, özgürlükleri zedeliyor mu zedelemiyor mu ona bakar. Tıpkı çözüm sürecinde olduğu gibi, tıpkı ortak akıl mitinglerinde ve 12 Eylül 2010 referandumda olduğu gibi. Memur-Sen olarak, değerlerimizin inşası, özgürlüklerin genişlemesi, ekmeğimizin büyümesi için varız. Ne değerlerimizden ne özgürlüklerimizden ne de ekmeğimizden vazgeçeriz. Üçünün de artmasından, büyümesinden yanayız ve bu yolda çalışıyoruz. Her zaman söylediğim gibi kuruş değil duruş sendikacılığı yapıyoruz. Milletimiz “Zincirler kırılsın Ayasofya ibadete açılsın” diyorsa bu sese kulak tıkayamayız. Bu sesin daha çok çıkması için katkı veririz, destek sağlarız. Yıllardır darbecilerin elini güçlendiren, darbelere dayanak yapılan TSK’nin İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesinin kalkmasını sürekli gündemde tuttuk, kaldırılması için çağrılar yaptık. Meclis’ten geçen bir yasayla kalktı. Kim kazandı? Ülkemiz kazandı, milletimiz kazandı, demokrasimiz kazandı. Demokrasimiz bir ayıptan daha kurtularak dünya demokrasi liginde bir basamak daha yükseldi. Millete ayak bağı olan kanun, yönetmelik ve İç tüzüklerden kurtulmaya devam etmeliyiz. Bu çerçevede, ilk olarak yok hükmünde gördüğümüz başörtüsü yasağını düzenleyen antidemokratik ‘kılık kıyafet yönetmeliğinin kaldırılmasını ve Meclis İç Tüzüğünün yasakçı hükümlerinin değiştirilmesini bekliyoruz. Türkiye demokratikleştikçe ve terör belasından kurtuldukça dünyanın önemli süper güç merkezlerinden olması mümkün. Ancak Türkiye’nin yasaklardan, terör belasından kurtulmasından rahatsız olanlar da var. Çözüm süreci tam da işlemeye başladığında Gezi parkı olayları ülkenin gündemine sokularak hem süreci baltalamaya, hem ülkemizin dünyadaki imajını yıkmaya, ekonomik ve siyasal istikrasızlık çıkarmaya çalıştılar. Sivil çevrecilerin arkasına saklanan şiddet yanlısı, darbeci unsurlarla, ulusal ve uluslar arası faiz lobilerinin ülkemizi gerisin geriye götürmenin hesaplarıyla hareket ettikleri, gün geçtikçe ortaya çıkmaktadır. Milletimiz bu oyunu bozmuştur. Bir sivil toplum kuruluşunun temsilcisi olarak, bu süreçte en çok üzüldüğümüz nokta, aynı 28 Şubat sürecinde darbecilerin kuklası 5’li Çete gibi, Gezi Parkı olaylarını fırsat bilip sahte grevler yaparak bu faiz ve sermaye lobilerinin değirmenine su taşıyan sendikaların, örgütlerin olmasıdır. Yine bu süreçte bizi şaşırtan, devleti kutsallaştıran bazı sivil toplum kuruluşlarının ülkenin kamu kurumları yakılıp yıkılırken, vatandaşlarımızın iş yerleri yağmalanırken susmalarıdır. Ülkenin bir tuzakla ve uluslar arası bir oyunla karşı karşıya kaldığı bir süreçte sivil toplum kuruluşlarının aldığı pozisyonu hem kamu görevlileri hem de milletimiz not etmiştir. Bu notu Mısır’da halk iradesini hiçe sayarak darbe yapan Sisi’lere sessiz kalanları da eklemek gerekir. Memur-Sen olarak, ülkemizde millet iradesine yönelik vesayetçi egemen güçlere karşı aldığımız tavrın aynısını Mısır’daki ve küresel egemenlere karşı da sert açıklamalar ve eylemler yaparak gösterdik ve Mısır halkının iradesinin yanındaki yerimizi aldık. 24 Ağustos’da Memur-Sen, Hak-İş, Mazlum-Der ve Anadolu Gençlik Derneği ile birlikte düzenlediğimiz “Mısır İçin Direniş Mazlumlar İçin Diriliş” mitinginde yüz binleri buluşturduk. Mitingte katil Sisi ve Cani Esed’i lanetlerken, bu katillerin katliamlarını sessiz kalan Birleşmiş Milleri kirleşmiş milletler olarak bütün dünyaya ilan ettik. Yine Filistin’de İsrail’in, Doğu Türkistan’da Çin’in, Afganistan’da ABD’nin, Suriye’de Baas Rejimi’nin, Arakan’da Myanmar cunta rejiminin zulmünü kınadık, eylem ve mitinglerle tepkimizi ortaya koyduk. Konfederasyon olarak, İslam dünyasının bir olmasının, iri olmasının ve diri olmasının önünü kesmeye yönelik her türlü küresel oyunun karşısında olmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Konfederasyon olarak, demokrasiyi yeşertmek, medeniyet değerlerimizi yaşatmak için çalışıyoruz. İstikametimiz kamu görevlilerinin, milletimizin talep ve beklentileri doğrultusunda oluşturduğumuz yol haritamızdır. Bir yandan bu yol haritasını takip ederek kamu görevlilerine, milletimize ve insanlık için kazanımlar üretmeye devam edeceğiz, diğer yandan büyüyeceğiz. Yeni katma değerler ürettikçe büyüyeceğiz, büyüdükçe ulusal ve uluslar arası yeni sosyal ve ekonomik kazanımlar elde edeceğiz. Yeni hedefler koymayan, yol alamaz, kazanım üretemez. Memur-Sen olarak, 1 Ağustos’ta başlayan toplu sözleşme süreciyle 4/C’lilerinin mali, idari ve sosyal durumlarında iyileşme sağlanması ve kadro alınması, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, toplu sözleşme ikramiyesinin artırılması, 666 Sayılı KHK mağduriyetinin bitirilmesi gibi çok sayıda sorunun çözümünü hedeflemiştik. Allah’a hamd olsun 7 Ağustos’ta Kamu İşveren Heyeti’ne imzalattığımız toplu sözleşmeyle hedeflerimizin büyük bir bölümünü gerçekleştirdik, kamu görevlileri için çok sayıda kazanım ürettik. Taban aylığa 175 TL zam yapılmasını sağlamak; taban aylığın yüzde 17 oranında artması yanında sendikalar ve hükümet arasında yürütülen toplu pazarlıkta münhasıran ilk defa taban aylığıa zam yaptırmak, son 10 yıllık dönemde taban aylığa yapılan en yüksek zammım gerçekleştirmek anlamına da geliyor. Taban aylık zammıyla, emekli maaşına 146 TL, emekli ikramiyesine 5.250 TL zam aldık. Emekli kamu görevlilerinin maaşlarında yüzde 12. 46’ya varan zam aldık. 4/C’lilerin maaşlarında yüzde 50’ye yaklaşan zam artışı sağladık. Toplu sözleşmeyle en düşük memur maaşı ile en yüksek memur maaşı arasındaki makası daralttık. Ayrıntılarını bültenimizin diğer sayfalarında okuyacağınız kazanımları üreten toplu sözleşme son yılların en iyi toplu sözleşmesidir. Yine fiilen çözdüğümüz başörtüsü yasağının hukuken de çözülmesi, kamu görevlilerine uygulanan siyaset yasağının kaldırılması, grev hakkının elde edilmesi, sendikacılığın alanının genişletilmesi, emekliler, polisler, hakim ve savcılara sendika kurma hakkının verilmesi önemli gündemlerimiz arasında yer almaktadır. Toplu sözleşmeyle ilgili taleplerimizin ayrıntısını hem internet hem de bültenimizin sayfalarından okuyabilirsiniz. Her zaman olduğu gibi ana gündemimiz ise, ülkemizin ve milletimizin gelecek vizyonunu belirleyecek demokratik, özgürlükçü ve sivil bir anayasanın yapılarak devletin milletinden milletin milletine geçişin biran önce tam olarak sağlanmasıdır. Ülkemizin en büyük konfederasyonu olarak tüm Türkiye’nin gözü kulağı olan Memur-Sen, 707 bin 652 üye sayısıyla yetkisini ve liderliğini güçlendirmiştir. Bu derin hissiyat ve duygularla başta üyelerimiz, kamu görevlileri ve milletimiz olmak üzere, konfederasyon yöneticilerimizden sendika genel başkanlarımıza, sendika yönetim kurulu üyelerimizden il temsilcilerimize, sendikalarımızın şube başkan ve yönetim kurulu üyelerimizden ilçe ve işyeri temsilcilerimize tüm teşkilatlarımıza ihlaslı çalışma, katkı ve desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Tüm teşkilatlarımızı örgütlenme çalışmalarında başarılar diliyor, geçmiş Ramazan Bayramlarını kutluyor, yolumuz açık, yolculuğumuz bereketli, Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum.