KONFEDERASYON HABERLERİ
Eğitim-Bir-Sen 13. Türkiye Buluşması Antalya’da Yapıldı
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, üyeleri için onur, kamu görevlileri için umut olma hüviyetlerini koruyarak, sınırlar ötesine yeni bir soluk olma hedefiyle yol alacaklarını ifade ederek, “Yükümüzün, sorumluluğumuzun farkındayız. Çağı yeniden kurmanın, mazlumların hakkını, insanlığın onurunu korumanın ağır yükünü taşıyoruz. Bunun için sadece yürek yetmez, emek ve bilgi de gerek. O nedenle bugün bu toplantıda sadece bir teşkilat buluşması gerçekleştirmiyoruz. Aynı zamanda Türkiye’nin öncü sendikacılarıyla sendikal fikirleri buluşturacak bir eğitim toplantısı da gerçekleştiriyoruz” dedi.
Eğitim-Bir-Sen 13. Türkiye Buluşması Antalya’da yapıldı. Şube yönetimleri ve ilçe temsilcilerinin katıldığı toplantının açılışında konuşan Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen çınarının gövdesinin ürettiği gölgenin, dallarının ürettiği rüzgârın sadece Anadolu’ya değil, sadece medeniyet coğrafyamıza değil, bütün dünyaya ve insanlığa güven ve umut verdiğini, ufku yükselttiğini belirterek, şöyle devam etti: “Biz de, yarının nesilleri için yeni fidanlar dikiyor, bizden sonraki nesillerin istifadesine sunuyoruz. Günübirlik işlere, vizyonsuz gidişlere itibar etmeyen, çağı aşan bakışın, çağı kurtaracak duruşun, yeni çağlar açacak arayışın kapısıyız. Bilginin hakikate, fikrin hikmete, beşerin insana dönüştüğü mücadelenin adıyız. Akif İnan’ın izinden gidenlere, Erol Battal’ın duruşunu devam ettirenlere, Ahmet Gündoğdu’nun mücadele azmiyle büyüyenlere, Eğitim-Bir-Sen için ter akıtanlara; fikri eskimeyen, yönü değişmeyen, ekseni kaymayan, terazisi şaşmayan teşkilatın liderlerine selam olsun.”
Rekabet süreci bitti, refakat dönemi başladı
Dört aylık rekabet sürecinin sona erdiğini, dört yıllık refakat döneminin başladığını kaydeden Yalçın, “Eğitim-Bir-Sen olarak, delege, ilçe temsilciliği ve şube seçimleriyle bir kez daha yenilendik. Aramızda güven tazeleyen, ilk defa emaneti devralan arkadaşlarımız var. Bugün burada uhuvveti, nezaketi, asaleti ve adaleti ilke edinen teşkilatın liderleri var. 81 ilde, 957 ilçede, 131 şubede seçim yaptık. 222 bin 387 üyemiz oy kullandı, 25 bin 923 delege adayı yarıştı. Öyle bir seçim süreci yaşadık ki, üyelerin yüzde 100’ünün oy kullandığı seçim bölgeleri oldu. Katılımcı, demokratik, şeffaf bir seçim sürecinin sonunda yine güçlü temsili olan bir irade ortaya çıktı. Her kardeşimiz kuruluş ilke ve misyonumuza uygun davrandı. Kirletmeden, kirlenmeden muvakkitler saatin zembereğini yeniden kurdu. Heyecanımızı tazeledik, saflarımızı sıklaştırdık, kardeşliğimizi pekiştirdik, birlik ve beraberliğimizi perçinledik. Dört aylık rekabet süreci bitti, dört yıllık refakat dönemi başladı. İçimize, işimize ve dışımıza yolculuğumuz bu anlayışla sürmeli, davaya sadakatle hizmet çabamız artarak büyümelidir. Bizim ortaklığımız dava ortaklığıdır. Biz anlamsız bir yarışın peşinde değil, hedefe birlikte varışın derdindeyiz. Dava adamının durduğu an, öldüğü andır, durmayacağız” şeklinde konuştu.
Zirveden yeni ufuklara içe, dışa, işe yolculuğumuz sürecek
Dört yıl önce, ‘Zirveden Yeni Ufuklara’ şiarıyla, hayallerini, hedeflerini deklare, yeni ufuklara üç kulvardan yürüyeceklerini ilan ettiklerini hatırlatan Yalçın, “Bu yolculuk bugün başlayıp yarın bitecek bir yolculuk değil. Uzun soluklu bir koşudan, uzun menzilli bir hedeften, uzun erimli bir mücadeleden bahsediyoruz. Peki, neler yaptık, neleri gündemimize aldık? Eğitim çalışanlarının hakları, hukuku, eğitim, eğitim sisteminin durumu, sendikaların ve sendikacılığın Türkiye ve dünyadaki konumu hep gündemimizde oldu. Sorunları teşhis, çözümleri tespit odaklı çalışmalarla sendikal kulvarda farkımızı ortaya koyduk. Yol gösterdik, yol açtık, yol aldık. Kayıplara son verdik, kazanımları artırdık. Müfredattan ders kitaplarına, sınav sisteminden yerleştirme uygulamalarına her konuda ses verdik, söz söyledik. Doğruyu işaret edip, hatadan vazgeçirdik. Yayımladığımız raporlarla, odak analizlerle, yaptığımız çalıştaylarla, sempozyumlarla fikirlerimizi, öneri ve eleştirilerimizi muhataplarına ulaştırdık. Eğitime Bakış İzleme Değerlendirme, Yüksek Öğretime Bakış İzleme Değerlendirme raporları hem sendikamız hem Türkiye için bir ilktir. Suriyeli Çocukların Eğitimi, Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi, Müfredatın Demokratikleştirilmesi, Eğitim Çalışanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri raporlarımız bugüne kadar hem bu alanlarda hem de sendika tarafından hazırlanan ilk ve kapsamlı raporlar olmasıyla; içeride de dışarıda da fikri kapasitemizi, kendi alanımızdaki yetkinliğimizi tescilleyen çalışmalar oldu. Yakıp yıkan değil üreten, kırıp döken değil düzelten, cam indiren değil fikir bildiren, barikat kuran değil engel kaldıran tavrımızla yasaklara karşı çıktık, özlük ve özgürlük mücadelesi verdik. Ya dalga kırdık ya da yeni bir dalga kurduk. Bunları hâkim bilgi, halis niyet, sarsılmaz aidiyet ve örgütün gücünü arkasına almış ehliyetle yaptık. Bu birikimle hem eğitim çalışanlarını sendikalı yapmanın hem de sendika için çalışanları eğitimli sendikacı yapmanın çatısını kurduk. Teşkilat eğitim programlarımız; sendikayı, sendikacılığı, küresel sendikal kulvarı ve evrensel sendikal hakları bilen sendikacıların yetişmesine imkân ve fırsat verdi. Örgütlenmedeki gücümüz, teşkilatımızın kapasitesi ve sendikacılığımızdaki yüksek birikim değişim üretti, gelişim üretti, yeni bir paradigma üretti. Kurum İdari Kurulu’ndan Toplu Sözleşme’ye, davalardan eylemlere, ikili ilişkilerden uluslararası diplomasiye her zeminde üyeye, ülkeye, insana ve dünyaya kazandırmanın peşinde olduk. Çok şükür başarılı da olduk. Hayatımızdan çıkardığımız yasaklar, müfredattan çıkmasını sağladığımız dersler, uygulamasına son verdiğimiz baskılar ne burada anlatacak kadar kısa ne de tek kelimeyle geçiştirilecek kadar önemsiz. Amfilerde öğrenciler, sınıflarda öğretmenler başörtülü ise bu sizin eseriniz. Milli Güvenlik Dersi’ni müfredattan, apoleti sınıftan çıkaran sizsiniz. Nöbet ücretinin gelmesi de ek ders ücretinin artması da sınav ücretlerinde adaletsizliğin son bulması da terimizin sonucu. 4/C’nin son bulması, sözleşmelilerin kadroya alınması çıkardığımız güçlü sesin, yaptığımız eylemlerin sonucu değil mi? Açtığımız ve lehimize sonuçlanan yüzlerce dava, kamu görevlilerinin, eğitimcilerin, öğretmen dışı personelin sorunlarına deva üretmedi mi? Ne kadar çok şey başarmışız diyerek koltuğa sırtımızı yaslama hakkımız yoktur” ifadelerini kullandı.
Doğru bakmaya, çözüm aramaya, kamu görevlilerine kazandırmaya devam edeceğiz
Doğru bakmaya, çözüm aramaya, kamu görevlilerine kazandırmaya devam edeceklerini vurgulayan Yalçın, şöyle konuştu: “Özne Eğitim-Bir-Sen ise tümleç ahlaktır. Özne Eğitim-Bir-Sen ise yüklem ya kazanmak ya kazandırmaktır. Ne kadar anlatsak az gelir, ne kadar övünsek yeridir. 28 Şubat kararlarının çöpe atılmasında, başörtüsü yasağının sona ermesinde, katsayı engelinin kaldırılmasında, 15 Temmuz ihanetinin püskürtülmesinde yerimiz, terimiz, imzamız var. Sadece bunlarda mı? ‘Ortak Akıl’ mitinglerinde biz vardık. Toplu sözleşmenin önünü açan referandumda, milletin ürettiği ‘evet’in inşasında biz vardık. Millet iradesine itibar, yönetimde istikrar için hükûmet sistemi değişikliğinin anlatılması, anlaşılması ve hayat bulmasında sorumluluk aldık. Teröre karşı ortak duruşun, kadim kardeşliği birlikte haykırışın öncüsü olduk. Sendika olmanın hakkını verdik, sivil toplum örgütü vasfını hiç kaybetmedik. Hamasetle değil, ferasetle iş yapıyoruz. Husumetle değil, uhuvvetle yol alıyoruz. Cesamete değil, cesarete dayanıyoruz. Diğerlerine göre değil, değerlerine göre sendikacılık yapıyoruz. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak, sınırları aşan bakış açısıyla; tarihî derinliğimiz, güçlü vizyonumuz ve gelecek tasavvurumuzla yepyeni bir sendikal kimlik inşa ettik.”
ILO’da temsil 66 yıl sonra Memur-Sen’e geçti
1 milyonu aşan üyesiyle Türkiye’nin en büyük konfederasyonu olarak, bu yıl ILO’da emek tarafını temsil ettiklerini kaydeden Yalçın, “Türkiye’nin 66 yıllık ILO serüveninde temsil tekeli kırıldı ve ilk defa yetki kamu görevlileri sendikalarına geçti. Bu tarihî bir eşiktir, bu bir devrimdir. ILO’da, ILO kürsüsünde küresel emperyalizme, Afrika’nın sömürülmesine; Filistin’in, Arakan’ın yaşadığı vahşete itiraz ettik, isyan ettik. Biz ILO’da ‘Dünya beşten büyüktür’ün emekçesini, ‘Emek sermayeden değerlidir’ dibacesini deklere ettik. ‘Yeni bir dünya için’ ortaya koyduğumuz yürüyüşte ILO’yu, ‘dünyanın farklı kıtalarındaki sendikaları’ paydaş yapmanın mücadelesini verdik. Çok şükür önemli bir mesafe de katettik. Kapitalizmin ve emperyalizmin insanlığı çıkmaza sürüklediği, yeni sömürgeciliğin kanımızı emdiği; savaşların, sömürü, açlık ve fakirliğin kol gezdiği, neoliberal zulmün dünyayı kırıp geçirdiği, her türlü itirazın bombalarla susturulduğu, ekonomik yaptırımların silaha, doların şantaja dönüştürüldüğü, mazlumların nefesinin kesildiği, insanlığın hepten umudunu yitirdiği bir zeminde; ILO kürsüsünden çarpık dünya düzenine itirazımızı ve adil dünya çağrımızı en yüksek sesle haykırdık” diye konuştu.
Ufkumuz sınırları aştı
Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gidemediğin yer senin, tokalaşmadığın el seninle değildir anlayışıyla, hem medeniyet coğrafyamıza hasretimizi bitirmek hem de dünyanın farklı bölgelerine mesajımızı götürmek için yola revan olduk. 4. Genel Kurul’dan itibaren; 5 kıtadan 37 ülkeye, 45 sendika ve 2 bölgesel eğitim örgütüne ziyarette bulunduk. 5 kıtadan 77 ülkeden, 94 sendika ve 4 bölgesel eğitim örgütünü Türkiye’de ağırladık. TODAİE aracılığıyla 45 ülkeden 49 genç sendikacıya sendikacılık eğitimi verdik. Bu vesileyle söz konusu ülkelerle gönül köprüleri kurduk.”
56 ülkeden 78 sendika ve bir bölgesel örgüt ile iş birliği protokolü imzaladıklarını, 31 Ağustos-1 Eylül 2018 tarihleri arasında ‘Küreselleşme, Eğitim ve Sendikalar’ uluslararası sempozyumuyla 77 ülkeden 89 sendika ve 4 uluslararası örgütten 175 yöneticiyi bir araya getirdiklerini, 11-12 Mart 2016 tarihleri arasında ‘Ata Yurdunda Mehmet Akif Ersoy’ uluslararası sempozyumunu Akif’in vatanı Arnavutluk’un başkenti Tiran’da organize ettiklerini dile getiren Yalçın, “Müktesebatımızı dünya sendikal hareketleriyle buluşturarak, tarihine ve inanç değerlerine bağlı entelektüel birikimimizi, sınırları hatta kıtaları aşan ufkumuzla bilinç, eylem ve söyleme dönüştürerek, yeni bir dünyayı, yeni bir paradigmayı kurmanın alın ve akıl terini dökerek yolculuğumuzu sürdürüyoruz” dedi.
Kadın üyelerimiz mücadelemizde olmazsa olmazımızdır
Sendikal yolculukta kadın üyelerin yerini önemsediklerinin, örgütlenmelerinde kadına yönelik çalışmalara ayrı bir önem verdiklerinin altını çizen Yalçın, “Bize düşen, kadın üyelerimizin sayısını artırmak, kadın üyelerimize düşen ise temsilde sorumluluk almak için ter akıtmaktır. O yüzden ilk günden beri kadın üyelerimize diyoruz ki, ‘ol açık, yola çık!’ Yolun açık olduğunu ispat eden, yola çıkmakta tereddüt etmeyen ve seçimle gelen ilk kadın şube başkanımızı, İzmir 2 No’lu Şube Başkanımız Sevgi Kocaoğlu’nu tebrik ediyor; sağlık problemleriyle mücadele ettiği için bugün aramızda olmayan Kadınlar Komisyonu Başkanımız Melek Altunel’e ise Allah’tan acil şifalar diliyorum” dedi.
Nerede bir mazlum varsa orası bizim sorumluluk vatanımızdır
Millete, ümmete ve insanlığa dair sorumluluklarının bilincinde olduklarını ifade eden Yalçın, “Mescid-i Aksa’ya sahip çıkan, Filistinlileri katleden Siyonistlere tepki veren biziz! Arakan’da, Suriye’de, Gazze’de, Yemen’de kan ağlayan mazlumlara el veren, omuz veren biziz. Kapitalizmin tetikçisi, emperyalizmin bekçisi yönetimlere dur diyen, muhacir kardeşleriyle sofrasını paylaşan biziz. Ücrete odaklanıp zulmü, zulmeti es geçenlerden değiliz. Nerede bir mazlum varsa orası bizim sorumluluk vatanımızdır dedik; gözyaşı ve acıyla karılmış o topraklara ilk biz vardık. Siyonizm Kudüs’ü başkent ilan ettiğinde meydanlara koşan da Suriye’de kimyasallar kardeşlerimizi boğduğunda alanları dolduran da Doğu Türkistan’da Çin zulmüne sessizliği bozan da biziz. Arakan’a, Suriye’ye, Filistin’e, Nepal’e, Bayırbucak’a, Kobani’ye, Türkmeneli’ne, Irak’a ilk koşanlar olduk. İnsani rotamızı şimdi de Yemen’e çevirdik. Kurtuluş Savaşı’nda, ziynet eşyalarını satıp Anadolu direnişini destekleyen, ağıtlarımızda türkülerimizde yer tutan, bugün ise emperyal çıkar putuna kurban olarak sunulan Yemen, açlıkla ve ölümle pençeleşiyor. 8,5 milyon insan açlığa mahkûm, her 10 dakikada bir çocuk savaş nedeniyle can veriyor. Görmemek, ses vermemek mümkün mü? Elbette değil. Çünkü biz Eğitim-Bir-Sen’iz, Memur-Sen’iz. İşte bu yüzden, Hak-İş ile birlikte Kızılay, İHH, AFAD ve Deniz Feneri’ne 200 bin lira bağışladık. Türkiye çapında bir yardım kampanyasının fitilini ateşledik” değerlendirmesinde bulundu.
Örgütlülüğümüzün zekâtı neslimizi eğitmektir
İlmin irfanla buluşmasını, tecrübenin geleceğe pusula olmasını istediklerini kaydeden Yalçın, şunları söyledi: “Bu çabalarımızla örgütlülüğümüzün ve gücümüzün zekâtını, bize bu gücü kazandıran milletimize de borcumuzu ödüyoruz. Nimetin şükrü nimeti paylaşmaktır. Örgütlülüğümüzün ve gücümüzün zekâtı ise neslimizi eğitmek, davaya insan yetiştirmektir. Mücadele ruhunu, bilgelik çıtasını ufkun ötesine, ulaşılması zor zirvelere taşımaktır. ‘İyilikte Yarışan Sınıflar’ projemizin protokolünü yeniledik, ‘Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var’ sloganıyla on binlerce yetime umut olmaya devam edeceğiz. Genç Memur-Sen ile geçen yıl 43 bin öğrenciye ulaştığımız ‘Bir Bilenle Bilge Nesil’ projemizde yarından tezi yok tekrar sahaya iniyoruz. İstiyoruz ki, ilim irfanla buluşsun, tecrübe geleceğe pusula olsun.”
Sadece mekânlarımızı değil, mevzuatlarımızı da ortaklaştırıyoruz
1995’te bir oda, bir masa, beş çekmeceden ibaret bir Genel Merkez binasına sahip olduklarına dikkat çeken Yalçın, “Oysa şimdi şubelerimizin dahi birden fazla kattan oluşan hizmet binaları var. Genel Merkezimizin de kiradan kurtulduğu, hizmetlerini kaliteli bir şekilde sunduğu bir hizmet binası hayalimiz vardı. Gerçeğe dönüştü. Yeni hizmet binamız kaynaşmanın, birliğin sembolü olacaktır. Sadece mekânlarımızı değil, mevzuatlarımızı da ortaklaştırıyoruz. Böylece tüzükler dâhil, disiplin, seçim ve mali mevzuatta hükümlerimiz, mütalaalarımız ortak olacaktır. Bu süreç, Memur-Sen ailesi için yepyeni bir hamle ve tarihî bir eşik demektir. Yeni binamız sendikamıza, teşkilatımıza, üyelerimize ve tüm kamu görevlilerine hayırlı olsun. Hepinizin bu binanın yapılmasında emeği, katkısı, duası var. Bu vesileyle tüm sendikalarımıza, teşkilatlarımıza, üyelerimize, yönetimlerimize yürekten teşekkür ediyorum” dedi.
Eğitim merkezinin ve misafirhanemizin temelini atıyoruz
Kurumsallaşma çalışmalarının sadece yeni hizmet binalarıyla sınırlı olmadığını belirten Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aralık ayı içinde eğitim merkezi ve misafirhanemizin temeli için ilk kazmayı vuruyoruz. 160 yatak kapasitesiyle, iç dizaynındaki kalitesiyle, üyelerimize verdiğimiz değeri yansıtacak şekilde hizmet sunacak bir eğitim merkezimiz olacak. 4 yıl önce, şubelerimizin kendi hizmet binalarında olacaklarını ve kendi araçlarını kullanacaklarını vizyon olarak ortaya koymuştuk. Elhamdülillah bu süreçte, kendine ait hizmet binası ve hizmet aracı olmayan şubemiz kalmamış olacak. Eğitim-Bir-Sen, bu bakımdan, sadece Türkiye’nin en büyük sendikası değil, aynı zamanda en kurumsal sendikası vasfını da hak etmiş durumdadır.”
Toplu Sözleşme masasında tek satıcılı, üç alıcılı pazarlık olmaz
Yeni bir hükûmet sistemine geçildiğine işaret eden Yalçın, “Sendikamızın olduğu gibi milletin de vizyonu var. Bu vizyon, 2000’den bu yana birçok sonuç üretti. En kapsamlı ve en iddialı sonuç hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiştir. Türkiye kendine kambur olan, hedeflerine fren koyan, sivil siyasi zemini cuntalarla boğan, riskler üreten sistemden vazgeçti. Her yenilik fırsat ve imkân kadar risk de üretir. Yasama organının konumu, yürütmenin şeması, kuvvetler ayrılığının işleyiş biçimi sil baştan değişti. Muhataplarımız da değişti. Bu değişimlerin her biri sendikalar açısında da sendikacılar açısından da değişim zorunluluğu üretiyor. Yürütme tek kanatlı, toplu sözleşme masası ise üç taraflıdır. Bu çelişkiyi gidermek gerek. Tek satıcılı, üç alıcılı pazarlık olmaz. Siyaseten yetkili olanla sendikal olarak yetkili olan baş başa, eşit taraf statüsüyle masada olmalı, pazarlık yapmalıdır. Nasıl muhalefetteki siyasi parti masaya oturamıyorsa, yetkili olmayan konfederasyon ve sendikalar da masayı dışarıdan takip etmeli fakat masada koltuk işgal etmemelidir” diye konuştu.
Yeni Türkiye’yi kurmanın ilk adımlarından biri emeğe değer vermek, kamu görevlilerinin hak ettiklerini almasını sağlayacak adil paylaşımı hayata geçirmek olmalıdır
18 yaşındaki gencin artık milletvekili, belediye başkanı olabildiğini ama 18 yıllık infaz koruma memurunun sendika üyesi olamadığını kaydeden Yalçın, “Biri özgürleşirken, diğerinin yasağı devam ettiriliyor. Sistem yeni ise haklar, şartlar ve imkânlar da yenilenmelidir. Örgütlenmedeki yasaklar sona ermelidir. Memursan başörtüsünü takamazsın, cumayı konuşamazsın, inancının gereğini yapamazsın talimatlı eski Türkiye bitti. Gelin eski Türkiye’nin iki bakiyesine daha son verelim; kamu görevlilerine siyaset ve grev yasağını kaldıralım. Yetmez! 4688 sayılı Kanunu, toplu sözleşmenin kapsamını daraltan, adil paylaşma ve hakkı olanı alma konusunda kamu görevlilerinin elini zayıflatan, iki yıllık toplu sözleşmeyi 20 günlük süreçle karara bağlamaya zorlayan hükümlerden arındıralım. Yeni Türkiye’nin en büyük kâbusu eski Türkiye’dir. Eski Türkiye’nin tek kâbusu ise millettir, özgürlüklerdir. Buradan siyasi iradeye bir teklifte bulunuyoruz: Yeni Türkiye’yi kurmanın ve yeni bir dünya oluşturmanın ilk adımlarından biri emeğe değer vermek, kamu görevlilerine güvenmek, toplu sözleşmeyle kamu görevlilerinin hak ettiklerini almasını sağlayacak adil paylaşımı hayata geçirmek olmalıdır. Aksi hâlde Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak gibi yeni Türkiye’yi kurma heyecanını değil, eski Türkiye’ye mahkûm olmanın kâbusunu yaşarız. Denemediler mi? Çok kısa bir süre önce denediler” ifadelerini kullandı.
Mahkemenin ant kararı eski Türkiye’yi hortlatma çabasıdır
“Danıştay’ın öğrenci andıyla ilgili kararının; verilme şekli, içeriği ve kararın açıklanma tarihi itibarıyla eski Türkiye’yi hortlatma çabası değil mi” diye soran Yalçın, “Biz eski Türkiye’yi inşa eden retorik ve pratik ne varsa karşı çıktık, eski Türkiye’yi yeniden inşa etmeye kalkışan kim olursa olsun karşı çıkarız, karşısında dururuz. Çünkü yanımızda üyelerimiz var, milletimiz var, arkamızda milletle beraber yürüdüğümüz koca bir tarih var. Siz varsınız! Teşkilatımız var! Siz varsanız eski Türkiye yok! Siz varsanız vesayet yok! Siz varsanız yeni Türkiye var! Siz varsanız Eğitim-Bir-Sen var!” şeklinde konuştu.
Eğitim Vizyonu’nda boşluklar doldurulmalıdır
Eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumun eğitime ilişkin ezberlerin gözden geçirilmesini ve mevcut paradigmanın sorgulanmasını kaçınılmaz kıldığını dile getiren Yalçın, aksi takdirde müfredat, öğretmen, öğrenci ve okul üzerinden yürütülen bütün tartışmaların yüzeysel kalacağını kaydetti. Bu bağlamda, Millî Eğitim Bakanı tarafından açıklanan 2023 Eğitim Vizyonu’nu, sorunları tespit açısından önemsediklerini, hatta tarihî bir eşik olarak gördüklerini belirten Yalçın, “İkili eğitimin sona erdirilmesi, okullara bütçe tahsisi, öğrencilere öğle yemeği verilmesi, tasarım-beceri atölyesi kurulması, mizaç ve yetenek temelli yaklaşım, merkezi yerleştirme ve sınav kaygısının azaltılması hedefleri yerindedir. Öğretmenin, eğitim sisteminin ana aktörü olarak tanımlanması ve önemine yapılan vurgu teklif ettiğimiz, doğru bir yaklaşımdır. Verilen bu önem, öğretmenin özlük ve hukuki hakları, çalışma şartları, mesleki gelişim imkânları gibi alanlara da yansımalıdır. Yatay ve dikey kariyer uzmanlık alanlarının yapılandırılması, buna yönelik mesleki uzmanlık programları oluşturulması, lisansüstü düzeyde mesleki gelişim programları, öğretmenlerin mesleki lisansüstü çalışmalarının desteklenmesi, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde eğitim çalışanlarına mali teşvikin öngörülmesi, okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi gibi hususlar, Bakanlığın, eğitim çalışanlarının değerini idrak ettiğini gösteren, yerinde ve olumlu yaklaşımlardır. Ancak çözüme yönelik boşluklar ve belirsizlikler oldukça fazladır. Başlıklar tamam, boşluklar da tamamlanmalıdır” dedi.
Sözleşmelilik, öğretmenin iç huzurunu, eğitimin iş huzurunu bozuyor
Vizyon belgesinin, öğretmenlerde genel olarak heyecan, sözleşmeli sisteminin devamı bakımındansa hayal kırıklığı yaşattığını ifade eden Ali Yalçın, şunları kaydetti: “Sözleşmeli öğretmenlik süresinin kısaltılması olumludur fakat asıl hedef sözleşmeliliğin kaldırılması ve sadece kadrolu öğretmen istihdamı olmalıdır. Çünkü hep söylüyoruz, yine söyleyelim; sözleşmelilik, öğretmenin iç huzurunu, eğitimin iş huzurunu bozuyor. Morali bozuk öğretmenle motivasyonu yüksek öğrenci ne mümkün ne de muhtemeldir. Türkiye, öğretmenini kadrolu yapacak kadar güçlüdür. Gelin sözleşmeliliği kaldıralım, kadrolu istihdamda karar kılalım, eğitimi yeni Türkiye’nin kuruluşunun mihengi yapalım. Teklifimiz budur. Bunun dışındaki her çaba, her karar eğitim açısından zaman, öğretmen açısından motivasyon kaybıdır.”
Öğretmen alımında mülakat liyakati ölçmüyor
“Kamu personel sisteminde öğretmenler için mülakat var, doktor için yok. Bu sistem, ya doktoru yetiştiren sisteme çok güveniyor ya da öğretmeni yetiştiren sisteme hiç güvenmiyor” diyen Yalçın, mülakat sisteminin kamu vicdanını yaraladığını, sosyal maliyeti de yükselttiğini söyledi.
Öğretmen açığını ortadan kaldırmanın yolu ücretli öğretmenlik değil, kadrolu istihdamdır
Eğitim sistemindeki sorunlu alanlardan birinin de ücretli öğretmenlik olduğunu vurgulayan Yalçın, “Hem misyon hem de vizyon; ücretli öğretmenlik değil, öğretmenlere hak ettiği ücretin ödenmesi ve kadrolu istihdamın esas alınmasıdır. Öğretmen adayının bu kadar çok olduğu Türkiye’de ücretli öğretmenliğin devam ettirilmesi ve 2023 Eğitim Vizyonu’nda da yer verilmesi abesle iştigaldir” değerlendirmesinde bulundu.
Kariyer ve liyakat sistemi hakkıyla uygulanmalıdır
Vizyon belgesinde, kariyer ve liyakat sisteminin tesis edilmesi taleplerinin karşılık bulmasının yerinde ve gerekli bir adım olduğunu belirten Yalçın, “Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi başlıklı raporumuzda da dile getirdiğimiz; hak edenin görev almasını, hakkını verenin görevde kalmasını sağlayacak liyakat ve kariyer sistemi teklifimiz hayata geçirilmelidir. Bu kapsamda, Bakanlığın vizyon belgesinde ortaya koyduğu okul yöneticiliğinin münhasır kadro ve profesyonel bir görev olarak tasarlanmasını önemsiyoruz. Buradan şunu öneriyoruz: Mevcut okul yöneticileri, kadro ve profesyonel tanımlamayla öncelikle ilişkilendirilmelidir. Liyakatini kaybedenlerin görevden alınmasını ve bu liyakati edinemeyenlere görev verilmemesini ehliyet sisteminin gereği olarak görüyoruz. Genelde Türkiye’nin özelde eğitim sisteminin liyakat konusunda yaşanan sorunları kaldıracak mecali kalmamıştır” diye konuştu.
Öğretmenlik meslek kanunu, öğretmene destek kanunu olarak tasarlanmalıdır
Talepleri arasında bulunan ve çıkmasını istedikleri öğretmenlik meslek kanununun olumlu bir adım olduğunu bildiren Yalçın, şöyle konuştu: “Biz öğretmenlik meslek kanununun öğretmene destek kanunu olarak tanımlamasını sağlayacak bir içerikle yürürlüğe girmesini istiyoruz. Kanun ancak bu şekilde ölü doğma riskinden kurtulur, haklı talepleri ve beklentileri karşılayabilir. Bütün bunlar için eğitim paydaşlarının katkısına ve katılımına fırsat verilmelidir.”
Söz yerine gelmeli, 3600 ek gösterge ivedi olarak verilmelidir
Vizyon belgesinde yapılacaklara dair inandırıcılığın artması için öncelikle 3600 ek gösterge konusundaki misyonun yerine getirilmesi gerektiğini vurgulayan Ali Yalçın, “24 Kasım’da öğretmenler, Bakandan müjde bekledi. Ancak müjde gerçekleşmedi, vaat de yerine gelmedi. Hükûmetten, 3600 ek göstergenin kapsamının daha fazla kamu görevlisini mutlu edecek şekilde genişletilmesini, meslek grupları bazlı değil, memnuniyet katsayısını artıracak, tüm kamu görevlileri için beklentiyi karşılayacak bir çalışma yapılmasını, daha fazla gecikmeden 3600 vaadinin yerine getirilmesini bekliyoruz” açıklamasında bulundu.
Enflasyona ezilen değil, enflasyonu ezen bir ücret istiyoruz
Ek gösterge beklentisinin yanı sıra siyasi iradenin sorumluluk alması gereken bir başka hususun ise enflasyon kaynaklı mağduriyet olduğunu söyleyen Yalçın, “2018 Ocak-Ekim dönemi enflasyonu yüzde 22,56, yıllık enflasyon ise yüzde 25,24. Yıl sonu enflasyon tahmini ise yüzde 20,8 olarak güncellendi. Bu rakamların özeti şudur: 2018’in ikinci 6 ayında kamu görevlileri 7. aydan itibaren enflasyon mağdurudur ve her açıklanan aylık enflasyon bu mağduriyetin boyutunu büyütmektedir. Biz bu yüzden dedik ki, enflasyon farkı için yıl sonunu beklemeyin. Yetinmedik üstüne de ‘enflasyon farkı yetmez enflasyon tazminatı da ödeyin’ önerisini dile getirdik. Evet, bu kadar yüksek bir enflasyonu kimse tahmin etmedi, beklemedi, öngörmedi. Fakat sonuç bu! Öngörememenin faturasını kamu görevlileri ödememeli, kamu maliyesi tazmin etmelidir. Kamu maliyesinin tamir etmesi gereken bir başka husus, kamu görevlilerinin gelir vergisi yükünü azaltmak, vergiye esas matrahları artırmaktır. Enflasyon oranının altında yeniden değerleme oranı belirleme kurnazlığından vazgeçilmeli, kamu görevlilerinin maaşlarını düşüren düşük matrah uygulamasına ya son verilmeli ya da kamu görevlilerinin gelir vergisi matrahı yüzde 15’te sabitlenmelidir” şeklinde konuştu.
Üyelerimiz için onur, kamu görevlileri için umut olma hüviyetimizi koruyarak, sınırlar ötesine yeni bir soluk olma hedefiyle yol alacağız
“Önümüzde iki genel kurul, iki KPDK, 15 Mayıs ve Toplu Sözleşme var. 6. Olağan Genel Kurulumuzun ve 5. Dönem Toplu Sözleşmemizin gerçekleşeceği bu süreçte güvenli yarınlar için kararlı adımlarla yol almalıyız” diyen Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Üyelerimiz için onur, kamu görevlileri için umut olma hüviyetimizi koruyarak, sınırlar ötesine yeni bir soluk olma hedefiyle yol alacağız. Şahsiyetimiz konumlarımızın gölgesinde kalmayacak, kurumsallaşmamız samimiyetimizi ortadan kaldırmayacaktır. ‘Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım’ diyen Akif’in izinden giderek, antikapitalist, antiemperyalist olmaktan, Siyonizme karşı durmaktan vazgeçmeyeceğiz. Özgürlük, bahşetme eyleminin değil, mücadele etme erdeminin sonucudur. Bizim inancımız, ‘İnsana ancak emeğinin karşılığı vardır’ hükmüyle hem misyonumuzu hem de vizyonumuzu çerçeveliyor. Yeni alanlara uzanmanın, yeni kazanımlara imza atmanın öznesi insan, eylemi emektir. Çok şükür bunu kavrayan büyük bir insan kitlesine ve emek vermekten kaçınmayan kadim bir teşkilat disiplinine sahibiz. ‘Zirveden yeni ufuklara’ diyerek başladığımız 5. Döneme elhamdülillah derken, ‘yeni ufuklardan yeni umutlara’ çağrısıyla 6. Döneme bismillah diyeceğiz. Yükümüzün, sorumluluğumuzun farkındayız. ‘Kurmak bize düştü bu kalbi sökülmüş çağı / Buyruk en ağır yükün altına saldı beni’ diyor şair. Çağı yeniden kurmanın, mazlumların hakkını, insanlığın onurunu korumanın ağır yükünü taşıyoruz. Bunun için sadece yürek yetmez, emek ve bilgi de gerek. O nedenle, bugün bu toplantıda sadece bir teşkilat buluşması gerçekleştirmiyoruz. Aynı zamanda Türkiye’nin öncü sendikacılarıyla sendikal fikirleri buluşturacak bir eğitim toplantısı da gerçekleştiriyoruz. Bu vesileyle bilgelikten yana, enformatik cehalete karşı; mazlumdan yana, zulme karşı; özgürlükten yana, mankurtlaşmaya karşı; millet iradesinden yana, darbe ve dayatmalara karşı duranlara, ‘Kurtuluş haberi olsun dünyaya’ diyen Akif İnan’ın yolunda yılmadan, yorulmadan bu kutlu yürüyüşü sürdüren değerli dava arkadaşlarıma, yol arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.”
Genel Başkan Ali Yalçın’ın ardından, Ulaştırma Memur-Sen Genel Başkanı Can Cankesen, Bayındır Memur-Sen Genel Başkanı Soner Can Tufanoğlu da birer selamlama konuşması yaptı.