KONFEDERASYON HABERLERİ
'Eğitim Kurumu Yöneticilerinin Seçimi ve Yetiştirilmesi: Tespitler ve Bir Model Önerisi' Raporu Açıklandı
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, eğitim sisteminde, hem mevzuatta hem de uygulamada istikrarın yakalanamadığı konuların başında eğitim yöneticiliğinin geldiğini belirterek, “Eğitimi, ‘hizmetin üretim süreci’ ve ‘hizmet yönetim süreci’ olarak iki ana başlık altında düzenlemek ve yürütmek gerekiyor. Bu iki sürecin birbirini tamamlaması ve desteklemesi, hem ayrı ayrı hem de bir bütün olarak sorunsuz işlemesi önem arz ediyor. Bu sağlanmadan, gerçek bir eğitim sisteminden bahsetmek de eğitimde kalıcı ve kalkınmayı sağlayıcı başarıyı elde etmek de mümkün değildir” dedi.
Ali Yalçın, “Eğitim Kurumu Yöneticilerinin Seçimi ve Yetiştirilmesi: Tespitler ve Bir Model Önerisi” başlıklı raporumuzu açıkladı. Konuyla ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Yalçın, fonksiyonel yönüyle eğitimi; bütün bireyleri, bütün disiplinleri, bütün bilim dallarını istisnasız doğrudan etkileyen, bu nedenle de en üst asgari müşterek sağlanarak sistemleştirilmesi gereken faaliyet, hizmet ve bilim alanı olarak gördüklerini ve ‘Maarif Davamız’da, tarihi birikimimizin, medeniyet değerlerimizin gerektirdiği istikametin esas alınması ve isabetin yakalanması amacıyla emek sarf ettiklerini söyledi.
Kaliteli eğitim, ‘iyi öğretmen’ ve ‘lider yönetici’ ikilisini oluşturmayı ve ilişkisini doğru zeminde kurmayı gerektiriyor
Eğitim sisteminde, hem mevzuatta hem de uygulamada istikrarın yakalanamadığı konuların başında eğitim yöneticiliğinin geldiğini kaydeden Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğitimi, ‘hizmetin üretim süreci’ ve ‘hizmet yönetim süreci’ olarak iki ana başlık altında düzenlemek ve yürütmek gerekiyor. Bu iki sürecin birbirini tamamlaması ve desteklemesi, hem ayrı ayrı hem de bir bütün olarak sorunsuz işlemesi önem arz ediyor. Bu sağlanmadan, gerçek bir eğitim sisteminden bahsetmek de eğitimde kalıcı ve kalkınmayı sağlayıcı başarıyı elde etmek de mümkün değildir. Eğitimde amaçlara ulaşılması ve kaliteli eğitim hizmeti sunulması; okulun iyi örgütlenmesine ve iyi yönetilmesine, okulların iyi yönetilmesi ise eğitim yöneticilerinin kariyer-liyakat ekseninde yetiştirilmesine ve seçilmesine bağlıdır. Kaliteli eğitim, ‘iyi öğretmen’ ve ‘lider yönetici’ ikilisini oluşturmayı ve ilişkisini doğru zeminde kurmayı gerektiriyor. Bu yönüyle, iyi öğretmen ve lider yönetici ikilisini bulmak noktasında ülkemizde sorun olmadığını görüyor ve biliyoruz. Sorun, bu ikili arasındaki ilişkinin, her birine ait mevzuat ve uygulama içeriklerinin doğru zeminde kurulmaması ve kurgulanmamasıdır.”
Türkiye’nin öğretmen ve yönetici konusunda nitelik değil, eğitim sistemi ve hedefleri konusunda netlik sorunu var
Öğretmenlere ve yöneticilere ‘gereken nitelikleri taşımadıkları’ ithamını yapmaktan haz duyan ve ‘Türkiye’nin nitelikli öğretmen ve yönetici sorununu çözmesi gerek’ demekten yorulmayan bir kitlenin olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Bize göre Türkiye’nin öğretmen ve yönetici konusunda nitelik değil, eğitim sistemi ve hedefleri konusunda netlik sorunu var. Öğretmenlerin niteliklerini eğitim süreçlerinde kullanmasını, yöneticilerin nitelik ve yeterliliklerini yönetim süreçlerinde devreye sokmasını kısıtlayan hatta imkânsızlaştıran bir eğitim sistemimiz var. Bu eşik aşılamadığından, eğitim yönetimi ve eğitim yöneticileri konusunda yapılması gereken işleri masaya yatırıp tartışamıyoruz” şeklinde konuştu.
Eğitim kurumu yöneticisi, öğrenci başarısında öğretmenlerden sonra en yüksek etkiye sahiptir
Öğrenci başarısında öğretmenlerden sonra en yüksek etkiye eğitim kurumu yöneticisinin sahip olduğunu dile getiren Yalçın, buradan hareketle, eğitimin, okulların yönetimine ve okul yöneticiliğine dair mevzuatı ve uygulamayı; mevcut öğretmenlerin ve yöneticilerin kalitesine güvenecek, niteliklerini sürece aktarmalarına destek verecek, iyi ve kaliteli eğitime dair istek ve heyecanlarını güçlendirecek şekilde kurgulamak ve kurallara bağlamak gerektiğini ifade etti. Bu bakış açısıyla, konuya genel yaklaşımlarını, 2017 yılında yayımladıkları ‘Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi’ raporuyla aktardıklarını hatırlatan Ali Yalçın, şöyle konuştu: “Raporun içeriğinde, eğitim yöneticilerinin seçimi, atanması, yetiştirilmesine dair yöntemlerin adil ve objektifliği, iş doyumu ve aidiyet duygusu ile örgütsel bağlılıklarının yükselmesi için esas alınması gereken felsefe, ilke ve değerlerin neler olması gerektiğini de paylaşmıştık. Bugün açıklayacağımız raporla; son 20 yıldır daha hararetli bir şekilde devam eden ve göz önündekini görmemek olarak görülebilecek ‘liyakatli eğitim yöneticisi’ arayışında, gözden kaçanları, yapılan hataları, yakalanan doğruları ve diğer ülkelerdeki uygulamaları da bilgi düzeyinde ifade ederek, ülkemizin kendine has durumlarını da gözeterek alternatif ve somut model önerisi geliştirme sorumluluğunu yerine getiriyoruz. Raporumuzun nihai amacı, eğitim kurumu yöneticiliğinin sistemdeki yeri ve yasal konumu üzerinden yetiştirme, seçme ve atama süreçleri hakkında uygulanabilir öneri geliştirmektir. Bu doğrultuda raporda, Türkiye’deki güncel çalışmalara katkı ve etki üretecek şekilde, geçmişten bugüne yaşanan sorunları tartışmaya, çözüme yönelik veriye dayalı analizler yapmaya gayret ettik.”
Mevcut sorunlara uzun vadeli çözümler getirecek, eğitimin hem yönetimini hem de nitelik artırıcı etkisini kolaylaştıracak, hak edenin görev almasını, hakkını verenin görevde kalmasını ve yeterliliğini kaybedenlerin görevine son verilmesini öngören bir çözüm arayışı niyetiyle hazırlanan ve alternatif, somut bir model önerisi içeren raporun satır başları şöyle:
Eğitim kurumu yöneticiliği ikinci görev olmaktan çıkarılmalı
Devlet Memurları Kanunu’nun 88. maddesi, müdürlük, müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığını, öğretmenler tarafından yürütülecek ikinci görev olarak tanımlıyor. 652 sayılı KHK’nın 37. maddesinde de, eğitim kurumu yöneticilerinin vali tarafından dört yıllığına görevlendirileceği belirtiliyor. Bu, eğitim kurumu yöneticiliğini, meslek değil meşgale olarak görmek, uzmanlaşmasını istememek, önemli ve değerli görmemek, profesyonellikle temas etmesini engellemektir. Sorunu görmek ve çözmek noktasında doğru hamle, eğitim kurumu yöneticiliğine mahsus kadro oluşturmak ve yöneticileri bu kadrolara atamaktır.
Eğitim kurumu yöneticiliğinin ön şartı ‘öğretmenlik’ olmalı
Eğitim kurumu yöneticisi, kurumu yönetmekten, öğretmenleri ve diğer eğitim çalışanlarını doğru yönlendirmek ve yetiştirmekten sorumludur. Bu nedenle, eğitim kurumu yöneticiliğinde, öğretmenlik deneyimine sahip olmak temel şart olmalıdır. Raporumuz kapsamında incelenen ülkelerin tümünde eğitim kurumu yöneticisi olmak için birinci şartın öğretmenlik deneyimi olması, başka arayışların zaman ve enerji kaybı dışında sonuç doğurmayacağını teyit ediyor.
Bakanlık, eğitim yöneticilerinin eğitimini bizzat gerçekleştirmeli
Bakanlık, eğitim yöneticilerinin yetiştirilmesinde koordinatör değil, icracı konumda olmalı; üniversiteleri ya da diğer kuruluşları adres göstermek yerine eğitime dair kapasitesini yönetici yetiştirmede devreye sokmalıdır.
Eğitim kurumu yöneticilerinin ücreti kariyer millî eğitim uzmanından düşük olmamalı
Eğitim kurumu yöneticiliği göreviyle sorumluluklar artarken, mali ve sosyal haklar artmamakta hatta birim saat başına alınan maaş tutarı düşmektedir. OECD ülkeleri arasında, ortalama okul müdürü maaşı ile ortalama öğretmen maaşı arasındaki farkın en az olduğu ülkelerden biri Türkiye’dir. Eğitim kurumu yöneticilerinin maaş ve ücretleri, kariyer millî eğitim uzmanlarından düşük olmayacak şekilde artırılmalıdır.
Eğitim yöneticiliği mevzuat ve uygulamalarında istikrar önemli ve gereklidir
Eğitim kurumu yöneticilerinin seçimine ve görevlendirilmesine ilişkin ağırlıkla yönetmelik düzeyinde düzenleme yapıldığı görülmektedir. Fakat hiçbir yönetmeliğin yürürlüğe konulduğu ilk hâliyle bir yıldan daha uzun süre uygulanmadığı ve birçok yönetmeliğin de bir yıldan daha kısa sürede yürürlükten kalktığı gerçeği, bu alandaki temel sorunlardan biridir. Eğitim yönetimine dair mevzuat ve uygulamalarda süre boyutuyla istikrar yakalanmadıkça, ne eğitim yöneticisi yetiştirmek ne de eğitim yöneticilerinin seçimine ilişkin uygulamalardaki sıkıntıları gidermek mümkündür. Ülkenin yönetiminde ve ekonominin güçlenmesinde istikrar nasıl gerekli ve önemli ise okul yönetimine ve yöneticilerine ilişkin mevzuat ve uygulamalarda da istikrar en az o kadar önemli ve gereklidir.
Bakanlık, eğitim kurumu yöneticiliğinde önce yetiştirme sorumluluğu almalı, sonra seçme ve atama yetkisine odaklanmalı
Sistematik ve sürekli nitelikte yönetici yetiştirme programlarıyla, adaylar dâhil yöneticilerin etkili yöneticilik bilgi ve becerisini edinmeleri/geliştirmelerine destek verilmelidir. Eğitim vermeden sınava tabi tutmak, atama yaptıktan sonra bilgi ve tutumların güncellenmesini sağlayacak eğitim imkânları sunmamak, eğitim yöneticiliğine dair en büyük hata ve eksiklerimizin başında yer alıyor. Raporumuzun konusunu oluşturan ve norm sayıları 2019 yılı Ocak ayı verilerine göre 105 bin 755 ve dolu kadro sayısı da 84 bin 853 olan eğitim kurumu yöneticilerinin tamamı, mesleki gelişim programlarına alınmalı ve eğitim yönetiminin gerektirdiği bilgi, beceri ve tutumlarla donatılmalıdır. Bu çerçevede, eğitim kurumu yöneticilerinin her yıl asgari 30 saat olmak üzere nitelikli ve uygulamaya dönük hizmet içi eğitim görmeleri mutlaka sağlanmalıdır. Bütün bu hususlar gözetilerek hem yönetici adaylığı sıfatının kazanılması hem de yöneticilerin niteliklerini artırma ihtiyaçlarının karşılanması işlevini görmeye dönük eğitim programları Bakanlık tarafından tasarlanmalı ve gerçekleştirilmelidir.
Müdür yardımcılığı eğitim kurumu yöneticiliğinde ilk basamak olmalı
Müdür yardımcılığı, eğitim kurumu yöneticiliği için ilk basamak olmalıdır. Müdür yardımcısı olmak için yazılı ve sözlü sınav şartı uygulaması devam etmelidir. Liyakat esasına göre seçilen eğitim kurumu yöneticileri, okulun ve öğrencinin başarısını yükseltmektedir. En başarılı ve yüksek nitelikli öğretmenleri yönetici olarak sisteme katmak için sınav olmazsa olmaz bir şarttır. Yazılı ve mülakat komisyonlarının yapacakları tüm değerlendirmelerde; liyakat, adalet, hakkaniyet, objektiflik, şeffaflık ve etik ilkeler esas alınmalıdır. Müdür yardımcılığı dönemi aynı zamanda yoğun mesleki gelişim programının uygulandığı bir süreç olarak değerlendirilmelidir.
‘Yönetim ve Denetim’ alanında yüksek lisans yapanlar yazılı sınavdan muaf tutulmalıdır
Ancak belli bir süre müdür yardımcılığı yapmış olanlar eğitim kurumu müdürlüğü sınavına girebilmelidir. ‘Yönetim ve Denetim’ alanında doktora veya tezli/tezsiz yüksek lisans yapanlar ise yazılı sınavdan muaf tutulmalıdır.
İdarenin sürekliliği ve istikrarı ilkesi gereği kazanılmış haklar korunmalıdır
Mevcut eğitim kurumu yöneticilerinin müktesep haklarının korunması, hukuk devletinin bir gereğidir. Bu nedenle, görevde bulunan müdür ve müdür yardımcılarının kazanılmış hakları korunmalı ve görevlerine devam etmeleri sağlanmalıdır.