KONFEDERASYON HABERLERİ
EKONOMİK KRİZDEN,EN ÇOK ETKİLENEN KADINLARDIR
EKONOMİK KRİZDEN,EN ÇOK ETKİLENEN KADINLARDIR
Bugün hepinizin bildiği gibi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü`dür. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, yıllardır aynı coşku ve heyecanla kutlanmaktadır. İki asra yakın bir zamandır 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları amaçları itibariyle birtakım faaliyetler olmakla beraber, heyecanından hiçbir şey yitirmemiştir. Tersine yaşananlar göz önüne alındığında dikkate değer büyük anlamlar kazanmıştır. Daha da önemlisi, yeni mücadeleleri de beraberinde getirmiştir. Çünkü toplumsal hayatımızda da, çalışma hayatında da kadınların yaşadığı sorunlara yenilerinin de eklenerek çoğaldığını hep beraber görmekteyiz. Tüm dünyayı etkisi altına alan küreselleşmenin yaratmış olduğu olumsuz sonuçlardan, ekonomik krizlerden, özelleştirme ve taşeronlaşmadan, kaçak işçilikten en çok etkilenen kadınlardır, kadın çalışanlardır. İşten ilk çıkarılan, düşük ücretlerle, çalıştırılan yine kadın çalışanlarımızdır. Son zamanlarda küreselleşmeye birlikte kadın istihdamında birtakım iyileşmeler olmakla beraber, kadın istihdamı hizmet sektörü ve büro hizmetlerinde ağırlık kazanmıştır. Ancak bu artış, sosyal güvenceden yoksun, her türlü kuralsızlık içinde, kadın emeğinin sömürüldüğü kayıt dışı sektörde gerçekleşmiştir. Küreselleşmenin nimetlerinden söz edenler, şu gerçekleri iyi görmelidir. Günümüzde kadınların işgücüne katılım oranında düşüş yaşanmaktadır. Türkiye`de kadınların işgücüne katılımının, gerek kendileri, gerekse aile ve toplumsal kalkınma için önemli olduğu kabul edilmekle birlikte, işgücüne katılım oranları düşüktür ve yıllara göre sürekli bir azalma da göstermektedir. Kanunlardaki eşitlikçi yapıya rağmen, kadının niteliksel gelişimini ve işgücü piyasasına girişini sağlayacak gerekli mekanizmaların oluşamaması bu düşüşün önemli nedenlerinden biridir ve Türkiye`de kadın istihdamı temel sorun alanlarından biri olarak varlığını sürdürmektedir.Kadınların işgücüne katılma oranı 1990`da % 34,1 civarındayken, 2002 yılında % 26,9`a düşmüştür. 2004 yılı I. Döneminde istihdam edilenlerin, % 25`ini (4 milyon 972 bin kişi) kadınlar oluşturmaktadır. Kadın istihdamı geçen yılın aynı dönemine göre % 13.8 (796 bin kişi) azalmıştır. Bu da, büyük ölçüde tarım ile hizmetler sektöründe çalışan kadınların sayısındaki düşüşten kaynaklanmaktadır. Geçen yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında tarım sektöründe çalışan kadın sayısında 593 bin, hizmetler sektöründe çalışan kadın sayısında ise 140 bin kişilik bir azalış dikkati çekmektedir. Kentsel yerlerde kadın istihdamının toplam istihdam içindeki payı % 19.2 iken, bu oran kırsal yerlerde % 32.1 olarak gerçekleşmiştir. İstihdam edilen kadınların % 53.1`i tarım sektöründe çalışmakta ve tarım sektöründeki kadınların % 83.3`ünü ise ücretsiz aile işçileri oluşturmaktadır. Türkiye genelinde istihdam edilen kadınların % 47.2`si (2 milyon 347 bin kişi) ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların, toplam ücretsiz aile işçileri içindeki oranı ise % 66.9`dur.
Kadınlarla ilgili sorunlar ve eksiklikler sendikal camiada, bizde de yaşanmaktadır. Bugüne kadar sendikalarda da kadınların iş yaşamına ilişkin ciddi bir adım atılmamıştır. Bu da bir özeleştiridir. Türkiye`de, kadının toplumsal yaşamın her alanında olduğu gibi, sendikalar içinde de daha az sayıda ve daha az etkin bir rolde olduğu maalesef bir gerçektir. Oysa kadın çalışanların; ücretlerin yükseltilmesi, iş güvenliği, mesleki eğitim, eşit işe eşit ücret, kadın ve ana sağlığının sağlanması, vardiya sorunu, ücretli doğum izni, kreş ve emzirme odaları gibi sorunları, erkek çalışanlarla beraber sendikalarda örgütlü mücadele ile çözebilecekleri sorunlardır. Bugün Türkiye`de üretim ve hizmet sektöründe çalışan 1 milyonun üzerinde kadın bulunmaktadır. Bunların içinde sendikal örgütlenmede yer alanların sayısı 300 bin civarındadır. Delege ve yönetici kadrolarında ise yok denecek kadar azdır (% 1).Bu durumu tersine çevirmek, yalnızca kadın kotalarıyla, kadınlara yer açmakla ve yasal düzenlemeler yapmakla mümkün olmayacağına göre, öncelikle kadınlarımızın eğitim düzeyinin yükseltilmesi ve ekonomik özgürlüklerini en iyi şekilde elde edebilecek bir noktaya gelmesini sağlamakla gerçekleşecektir. Bunu sağlamanın yolu da, ekonomik kalkınmayı sağlamak ve buna paralel olarak da, iktisadi alanda demokrasiyi gerçekleştirmekle mümkündür. Unutmayınız ki, kadınlarımızın kaderinin değişmesi, toplumun kaderinin değişmesiyle orantılıdır. Kadın toplumun değişimi ve geleceğinde en önemli unsurdur. Kadınların her alanda etkin olması, ülkemizde demokrasinin, barışın, hoşgörünün, sevginin egemen olması demektir. Kadınların emek mücadelesinin sembolü olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü`nün çalışanların sorunlarının çözülmesi konusunda, yeni mücadelelere hız kazandırmasını diliyorum.
Ne olursa olsun, örgütlü olmak, sosyal alanda örgütlü olabilmek, çalışma hayatında örgütlü olabilmek, ama hepsinden önemlisi hak arama mücadelesinde örgütlü olabilmek gerekmektedir.
.