KONFEDERASYON HABERLERİ
Gündoğdu, Milat Gazetesinin Sorularını Cevaplandırdı
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Milat Gazetesi Ankara Temsilcisi Bayram Zilan'ın sorularını cevaplandırdı. Akil İnsanlar Toplantısında Başbakan Davutoğlu’na sunduğu raporla ilgili açıklamalar yapan Gündoğdu, Kamu Görevlilerini yakından ilgilendiren konular hakkında da değerlendirmelerde bulundu.
PKK ÖNCE SİLAH BIRAKMALI
Çözüm Sürecinin devamının ön şartını "PKK'nın silah bırakması" olarak değerlendiren Gündoğdu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan vatandaşlarımızın kendisini ifade etmesine aracılık yapan bütün kurumların, kuruluşların Çözüm Sürecinin partnerleri haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.
MORAL DEĞERLERİ UNUTULMAMALI
Gündoğdu, "Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinde kanaat önderlerinin vatandaşlar üzerinde moral değerler bakımından olumlu etki üretme kapasitesi mutlaka Çözüm Sürecine yönelik olarak harekete geçirilmelidir. Diğer taraftan, Çözüm Süreci’nde muhafazakar ve mütedeyyin Kürt vatandaşlarının talep, beklenti, görüş, öneri ve eleştirileri dikkate alınmalıdır" dedi.
İşte o söyleşi:
-Akil İnsanlar Heyeti toplantısına katıldınız. Toplantıda kökten ve kalıcı çözüm için hazırladığınız kapsamlı bir raporu Başbakan Davutoğlu’na sundunuz. Raporu incelediğimizde 6-7 Ekim olaylarına özel vurgular yapıldığını görüyoruz. Özellikle temsiliyet noktasında uyarılarınız var. Nasıl bir katılım olmalı?
Çözüm Sürecine yönelik olarak kendisini “Kürtlerin tek temsilcisi” olarak konumlandırma çabaları sergileyen kişi, örgüt ve partilerin çabaları ve bu çabaların karşılık bulduğu algısının oluşması Sürecin istenilen ve olması gereken aşamaya geçmesini geciktirmektedir. 6-7 Ekim olayları, Çözüm Süreci kapsamında sorumluluk alması ve muhatap kabul edilmesi gereken kişi, kurum, siyasi oluşum, platform ve sivil toplum örgütlerinin sayısının da artırılması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu kapsamda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan vatandaşlarımızın kendisini ifade etmesine aracılık yapan bütün kurumlar, kuruluşlar, platformlar Çözüm Sürecinin partnerleri haline getirilmelidir. Bu yolla, hem Çözüm Sürecine katkı sunanların kapsamı genişletilmeli hem de herhangi bir kişi, parti ya da oluşumun Kürt kökenli vatandaşların tek temsilcisi olduğu algısının önüne geçilmelidir.
KANAAT ÖNDERLERİ UNUTULMAMALI!
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinde kanaat önderlerinin vatandaşlar üzerinde moral değerler bakımından olumlu etki üretme kapasitesi mutlaka Çözüm Sürecine yönelik olarak harekete geçirilmelidir. Diğer taraftan, Çözüm Süreci’nde muhafazakar ve mütedeyyin Kürt vatandaşlarının talep, beklenti, görüş, öneri ve eleştirileri Sürecin psiko-sosyal altyapısının ve uygulama alanlarının belirlenmesinde mutlaka alınmalı ve bu portföyde yer alan vatandaşların temsilcilerinin Çözüm Süreci kapsamındaki diyalog zeminlerinde doğrudan muhatap olarak belirlenmesi Çözüm Sürecinin devamı için ikamesiz bir zorunluluktur.
ÖRGÜT SİLAH BIRAKMALI
-Çözüm Süreci'nin devamı açısından en önemli adım nedir?
Terör örgütün silahlı eylem kapasitesini hala elinde bulundurması, dağ kadrosunu arttırma faaliyetleri, son dönemde yaşanan sokak eylemleri ve ölümle sonuçlanan terör faaliyetleri, Sürece yönelik karşıtlık ve tepki zemininin oluşturulmasına neden olmaktadır. Çözüm Süreci’nin devamı, çözüm sürecinde Devletin muhatap aldığı kişi, kurum ve örgütlerin hem şiddet dilini, hem şiddet aparatlarını hem de şiddet aracı olan silahı bırakmasıyla mümkündür. Terör örgütünün silahları bırakması(teslim etmesi), Çözüm Sürecinin devamının ön şartıdır.
BEYAZ KÜRTLER KİTLESİ OLUŞTURULMASIN
-Açıklamalarınızda "Beyaz Kürt Eliti" oluşturulmaya çalışıldığından söz ediyorsunuz. Biraz açar mısınız?
Evet bu konuda sık sık uyarılarım oluyor. Yeni Türkiye’nin çok kültürlü toplumsal hayat, eşit yurttaşlık ve katılımcı demokrasi üzerine bina edilmesi zorunluluğu karşısında, Çözüm Süreci de benzer şekilde olabildiğince yüksek sayıda toplumsal kesimin katkı ve katılımına ihtiyaç duymaktadır. Bu anlamda, PKK, KCK, HDP, Kandil ya da İmralı üzerinden simgelenecek “Beyaz Kürt” kitlesinin oluşmaması için azami gayret gösterilmelidir. Türkiye’nin yakın geçmişi, “Beyaz Türkler ve öteki(leştirilen)ler” sarmalıyla demokrasi, özgürlük ve sivil siyaset açısından kayıp yıllar tarihine dönüşmüştür. Bu tarihi gerçeklik dikkate alınarak Çözüm Süreci paradigması ve uygulamalarının “Beyaz Kürtler” kitlesi oluşturmayacak şekilde belirlenmesi ve hayata geçirilmesi gerekmektedir. Şunun altını çizmeliyim; önemi her geçen gün daha da artan Çözüm süreci, kararlılıkla ve ortak iradeyle sürdürülmelidir.
MEMURLARIN GÖZÜ DAVUTOĞLU'NDA
- Kamu Görevlilerinin taleplerine geçelim istersiniz... Geçen ay Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ile bir araya geldiniz. Bir saati aşkın bir görüşmeniz oldu. Görüşmede talepleriniz gündeme geldi mi?
Evet sayın Davutoğlu ile bir araya geldiğimizde taleplerimiz gündeme geldi. Görüşmenin ana çatısını da zaten taleplerimiz oluşturdu. Kamu Görevlilerinin sorunlarını görüştük, konfederasyonumuz tarafından hazırlanan talepler dosyasını kendisine sunduk. Oldukça verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Her talebimiz hakkında kendisini bilgilendirdik. Olumlu geçen bir görüşme oldu.
KAMU GÖREVLİLERİNİN TALEPLERİ
-Hazırladığınız talep dosyanızda neler vardı?
Dosyamızda olmazsa olmazlarımızı sıraladık. Ana başlıklarını sıralayacak olursa, dosyamızdaki taleplerden bazıları şunlardı:
- Disiplin Cezalarının Affedilmesi,
- Emekli ikramiyesinde 30 yıllık süre sınırının kaldırılması,
- Fazla mesai ücretine yönelik mağduriyetlerin giderilmesi,
- 4/C kapsamında istihdam edilen personelin kadroya geçirilmesi,
- 2005 yılından sonra göreve başlayan memurlara 1 derece verilmesi,
- Yüksek öğretim mezunu işçilerin memur kadrosuna geçirilmesi,
- Yardımcı hizmetler sınıfına ek gösterge verilmesi,
- Yıllık izinlerin iş günü esasına göre düzenlenmesi,
- KİT sözleşmeli personelin yıllık izinlerinin memurlarla paralel hale getirilmesi,
- Özel sektörde geçen (işçilikte) hizmet sürelerinin tamamının kazanılmış hak aylığında değerlendirilmesi,
- Kadın istihdamının artırılmasına yönelik konu başlıkları,
a. Analık izninin 18 haftaya çıkarılması,
b. Üçüncü çocuğa asgari geçim indiriminin
%100 uygulanması (mevcut durumda 4 çocuğa
uygulanıyor)
c. Süt izni süresinin uzatılması ve süt izni süresince nöbet ve gece vardiyası verilmemesi,
d. Evlilik yardımı verilmesi,
- Misafir sanatçıların iş güvencesinin sağlanması,
- KİT’lerde ücret sisteminin değerlendirilmesi, temel ücret gruplarının sayılarının azaltılması ve kurumlar arası ücret dengesizliğinin giderilmesi,
- Kadroya geçirilen sözleşmeli personele getirilen 5 yıllık kurumlar arası nakil yasağının eş durumu ve sağlık mazereti yönünden değerlendirilmesi,
- GATA sağlık personeline sağlık hizmetleri tazminatı verilmesi,
- Yurtdışı 4/B statüsündeki sözleşmeli personelin kadroya alınması ve aile yardımından faydalandırılması,
- Emekli kamu görevlilerine aile yardımı verilmesi,
- Fazla çalışmaların geçici olması halinde ücret veya izinle karşılanması, süreklilik arz etmesi durumunda ise istihdam artışı yoluna gidilmesi,
- Merkez teşkilatlara servis hizmeti sunulması,
- Sağlık çalışanlarına yıpranma payı verilmesine yönelik yasal düzenlemenin bir an önce gerçekleştirilmesi,
- Lisans tamamlama hakkı verilmesi,
- Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması,
- Vekil ebe hemşireler, kamu personeli olmayan aile sağlığı merkezi çalışanlara kadro verilmelidir,
- Görevde yükselme sınavını kazanmasına karşın atamaları yapılmayan 2351 VHKİ uzmanına kadro verilmesi..
Yine görüşmede, kalkınmada öncelikli bölge kapsamındaki illerde görev yapan öğretmenlere ek ödeme ve benzeri pozitif ayrımcılık yapılarak burada kalmaları cazip hale getirilmesini de talep ettik. Diyanet'in 'rotasyon' uygulamasının gözden geçirilmesini, sorunun ivedilikle çözülmesini de Sayın Başbakana ilettik. Tabi engellileri de unutmadık. Hac ve Umre ibadeti yapacak engelliler ve onlara refakat edeceklere yüzde 50 indirim yapılmasını istedik. Engellilerden otomobil alırken ÖTV alınmaması olumludur. Engellilerin otomobil alırken KDV'de ödememesi gerektiğinin altını çizdik.
ŞİMDİ NORMALLEŞME ZAMANI
- Geçtiğimiz hafta ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'le basına kapalı görüşmeniz oldu. Görüşme de gündem yine talepler miydi?
Evet. Biz artık bahane istemiyoruz. Biran önce sorunlarımız çözülsün istiyoruz. Sayın Çelik'le taleplerimizi konuştuk ve sayın Başbakan ile yaptığımız toplantının detaylarını masaya yatırdık. Olağanüstü günler yaşadık. Bu olağanüstü günlerde Memur-Sen ailesi olarak normalleşme için sorumluluk aldık, millete karşı tuzak kuranların planlarını ‘dik’ durarak boşa çıkarttık.Şimdi normalleşme zamanı... Artık hükümet, gerçek gündemine dönmelidir. İşsizliği önlemek için kafa yormalı, çalışanların sorunlarına dönmeli, çözüm üretmek için paydaşlarla birlikte çalışmalıdır.
LAFA DEĞİL İCRAATA BAKARIZ
-Peki 62. Hükümet Programını Memur-Sen olarak nasıl okuyorsunuz? Görüş ve önerileriniz nedir?
62. Hükümetin Programını incelediğimizde, insan, insan onuru, insani gelişmişlik, sosyal devlet ve insani kavramlarını sıklıkla kullanıldığını görüyoruz. Bu, Anayasa’da altı çizilen sosyal devlet kavramının programa yansıtıldığının önemli bir göstergesidir. Yine ekonomi, büyüme, kalkınma arasında doğrudan bağ kurulmuş olması ülkenin milli hasılasının büyütülmesi kadar milli hasılanın sosyal kesimler arasında adil dağıtılmasının da dikkate alındığına işaret ediyor. Ancak, lafa değil icraata bakarız. Dolayısıyla 62. Hükümet Programında yer verilen bu ifadelerin ve vaatlerin takipçisi olacağız. Gayri Safi Milli Hasıladan kamu görevlileri başta olmak üzere dar ve sabit gelirlilere ne kadar pay verileceğini izleyeceğiz. Eğer adil bir paylaşım yapılmazsa ilk önce toplu sözleşme masasında sonra da alanlarda bunun hesabını sorarız. Bugün Türkiye dünya ekonomileri içinde büyüklük olarak 17. sırada yer alıyor. Ancak, insani gelişmişlikte daha gerilerde, gelir dağılımı adaletsizliğinde AB ortalamasının çok üzerinde. Dolayısıyla ekonomik büyüklük ile insani gelişmişlik ve gelir dağılımının paralel bir noktaya çekilmesini bekliyoruz. Toplumun en yüksek gelirli yüzde 10’u ile en düşük gelirli yüzde 10’u arasındaki makasın iyice kapanmasını istiyoruz. Bizim 2014 yılı toplu sözleşmesi için taban aylığa zam istememizin temel nedenlerinden birisi de en yüksek maaş ile en düşük maaş arasındaki makasın daralması idi.
EZGİ ÇELİK / ANKARA-MİLAT
.