KONFEDERASYON HABERLERİ
Gündoğdu: Operasyon Türkiye`yi Yeme Projesidir
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, 17 Aralık'da yapılan yolsuzluk operasyonuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Gündoğdu, “Bir yolsuzluk varsa sonuna kadar gidilmeli, kimseye müsamaha gösterilmemeli. Hadis-i Şerif net ‘rüşveti verende alanda melundur’ diyor. Yetim hakkına göz dikeni tanımayız isterse babamızın oğlu olsun. Ancak yürütülen operasyon yolsuzluk görünümlü Türkiye’ye had bildirme operasyonudur. Uluslar arası proje içerisinde rüşvet ve yolsuzluk operasyonu bir araya getirilerek Türkiye'nin uluslararası gücü ve daha da büyüyen ekonomisini hedef alıyor” dedi.
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Kültür-Memur-Sen'in Kızılcahamam'da gerçekleştirdiği "Genişletilmiş Başkanlar Eğitim ve İstişare Toplantısı'na katıldı. Gündoğdu burada yaptığı konuşmada Türkiye'nin gündemine oturan yolsuzluk operasyonu, çözüm süreci, demokratikleşme paketi, 28 Şubat süreci, Suriye ve Mısır'da yaşanan gelişmeler gibi güncel konuları değerlendirdi. Gündoğdu, Memur-Sen'in de önemsediği, destek verdiği; Türkiye’yi daha demokratik daha özgürlükçü yapan ve Türkiye’ye İslam Dünyası nezdinde saygı kazandıran icraatları sıralayarak şöyle konuştu; "Birincisi 27 Nisan e-muhtırasına dik duruşu. İkincisi Davos’taki dünya mazlumları adına ‘One Minute’ çıkışı. Üçüncüsü Referandumda Anayasa değişikliklerinin milletin önüne getirilmesi. Dördüncüsü ise Eğitim Bir-Sen’in Eğitim Şurasında aldığı din ve değerler eğitimi konusunda alınan kararların uygulanması. Bunlar Memur-Sen’in de Kültür Memur-Sen’inde olmazsa olmazıdır."
Yolsuzluk Operasyonları
17 Aralık'da yapılan yolsuzluk operasyonuyla ilgili konuşan Gündoğdu, "Bazı iddialar ortaya atılıyor. ‘Başbakansız Ak Parti, Başbakansız Türkiye isteniyor. Bu operasyon Türkiye’yi yeme projesidir. Türkiye’yi değersizleştirme projesidir. Amerika’nın, Emperyalizmin, Siyonizmin; Ortadoğu’nun, ve dünyanın önde gelen ekonomilerinin sıkıntılar çektiği dönemde gelişen dört ekonomiden birisi olması ve demokrasisini parlatmasından duyduğu rahatsızlıktır. Onun için bu oyuna karşı uyanık olmak boynumuzun borcudur. Siyasiler üzerinden toplum mühendisliği yapılmak isteniyor. Dün Gezi Parkı üzerinden yapılmak istenenin daha güçlüsü yapılmak isteniyor" dedi.
Memur-Sen 30 Yıllık Bir Sorunun Çözümünde Yer Aldı
Genel Başkan Gündoğdu, çözüm sürecinde devlet aklının Memur-Sen'den katkı istediğini kaydetti. Memur-Sen'in ülke meselelerinin çözümünde her zaman en önde olduğunu belirten Ahmet Gündoğdu, "Terör sorunun çözümü için ilk kez devlet aklı devreye girdi. Hükümet değil devlet aklı bizden süreç için bir katkı istedi. Dün devlet adına Güneydoğu'da Jitem'i kuran, Diyarbakır Cezaevini, Mamak Cezaevini oluşturanların yerine bugün 30 yıllık terör sorunu bitsin diyen bir devlet aklı oluşmuşsa, Başbakanın risk alarak böyle bir çağrıda bulunmuşsa bu çağrıya Memur-Sen'in yüzde yüz cevap vermesi gerekiyordu. Biz bu sürecin içersinde yer aldık. Memur-Sen, milleti ilgilendiren her projede olduğu gibi bu sürecin de en etkin örgütü olarak yer aldı. Genel Başkan olarak, bu süreçte benim görev alanım önce özelde Marmara genelde tüm Türkiye idi. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, bir ay sonra başbakanın selamıyla beni aradı ve yeni çalışma bölgemin özelde Karadeniz genelde tüm Türkiye olduğunu söyledi. Çözüm sürecinde Gaziantep'ten, Iğdır'a, Trabzon'dan, Edirne'ye 37 il'e giderek çalışmaları yürüttüm. Diğer illere Genel Başkan Yardımcılarımız giderek Türkiye'yi dolaştık. Sorunun çözümüne katkı sunmak için çalıştık bundan sonra da çalışmaya devam edeceğiz. " dedi.
“Ötekiler Beriki Olmak İstiyor”
Memur-Sen olarak çözüm sürecinde taşın altına ellerini değil bütün vücutlarını koyduklarını söyleyen Gündoğdu, “Memur-Sen ırkçılığa prim vermez. Bilir ki Habeşli zenci Bilal’i Hazreti Bilal yapan değerlerdir. Bilir ki Peygamberin amcasının elinin kuruması için ayetin nazil oluşuna inzaline aracılık Hz. Muhammed’dir (s.a.v) ve bu dindir. Eğer ırk bir avantaj olsaydı Peygamberin ırkından olmak Arap olmak avantaj olurdu. Fakat Peygamberin amcasına bile imtiyaz verilmemiştir” dedi.
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, “Devletin ötekileri ile toplumun ötekileri artık beriki olmak istiyor. Devletin ötekileri kimlerdi başörtülüler, Aleviler,Kürtler –Kürtler hele muhafazakar ise iki kere ötekiydi. Toplumun ötekileri kimler; Romanlar. Artık ötekiler beriki olmak istiyorlar. Gittiğimiz hemen hemen her yerde Kürtler Cumhurbaşkanı bile olduk ama Kürt olamadık dediler. Aleviler Alevi olduklarını gizlemek durumunda kaldı, inandıkları gibi yaşayamadılar. Başörtülüler Cumhurbaşkanı eşi olduk ama birey olamadıklarını belirtiler. Artvin’de 40 yaşlarında bir vatandaşımız kalktı, 'Sosyalistim, Lazım bu ülkeyi Türk olduğum için değil. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğum için seviyorum. Dün bana şimdide çocuklarıma zorla Andımızın okutulmasından rahatsızlık duyuyorum' dedi. Bunu bir Kürt yada başörtülü söyleseydi ‘Sizi gidi sizi' diye başlarlardı. Bütün bu çözüm sürecinin öznesi neydi? Eşit yurttaşlık. İşte bu süreçte bütün bu talepleri yüzde 70,80 karşılanıyor. Onun için önemsedik.” şeklinde konuştu.
1960,1980 Anayasalarının anti-demokratik yasalar olduğuna dikkat çeken Gündoğdu, 2010 Referandumuyla bir metafor değişikliği yapıldığını belirterek “2010 Referandumuyla değişen metafor milletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü metaforudur. Artık devletin milletinden milletin devletine geçtik. Özgürlüklerin ve birey olmanın güzelliklerini yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Andımızı Tartışanlar Sabah Akşam Okusunlar
Hükümetin demokratikleşme paketinde andımızın her sabah okutulması uygulamasına son verilmesiyle birlikte bazı sendika ve siyasi partilerin başlattığı tartışmalara değinen Gündoğdu, "Demokratikleşme paketi üzerinden en çok tartışma çıkarılan alan andımızın her sabah okullarda öğrenciler zorla okutulmasına son verilmesiydi. Andımız yasaklanmadı. Zorla günahsız çocuklarımıza okutulma uygulamasına son verildi. İşte Kamu-Sen, andımızı çerçeveletip evlere asma kampanyası başlatmış. Bunun üzerine ben de Kamu-Sen Genel İsmail Koncuk'a sosyal medyadan bir mesaj gönderdim. "Zorla çocuklara okutmayın da nereye asarsanız asın' diye. Andımızın zorla okutulmasını savunanlar kendileri okuyamıyorlar. Türk-Eğitim-Sen yöneticileri okuyamadılar, bir siyasi partinin lideri okuyamadı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin Başkanı okuyamadı. O zaman yanlış kişilere okutuyormuşuz. Çocuklar zaten günahsız. Ritüelle, sembolle, zorla bir şablondan geçirip okula almanın ne anlamı var. Okul sivilleşmenin öğretileceği yer. Milli güvenlik dersinin kaldırılmasını bunun için istedik ve kaldırttık. Oraya kışla muamelesi yapan faşist kafalara dur demek için. Biz, ister dindar ister demokrat birey olan, sorgulayan, sivil itaatsizliği önemseyen gençliği yetiştirmemiz lazım. Körü körüne itaatsizliğin içersine biraz da muhafazakarlık karışınca suya sabuna dokunma çıkıyor. Suya sabuna dokunmadan nasıl temizlik olur. Onun için buradan çağrıda bulunuyorum. Andımızı okumak isteyen bu sendikalara bu siyasi partilere çağrıda bulunuyorum. Sabah sendikaya partiye girerken andımızı okuyun, akşam sendikadan çıkarken 10. yıl marşını okuyun. Siz hala Cumhuriyetin 10'uncu yılında kalmışsınız. " şeklinde konuştu.
“Kazanımlarımız Manşetlerden İnmiyor”
Toplu Sözleşme kazanımlarının 1 Ocak itibariyle memurların maaşlarına yansıyacağını hatırlatan Gündoğdu, çok önemli kazanımlar elde edildiğine vurgu yaptı. Gündoğdu, "Toplu sözleşme Masasında alınan taban aylık zammının 3+3’ten de 4+4’den de 5+5’ten de yüksektir. Yılbaşı yaklaştıkça kazanımlarımız ulusal gazetelerin manşetlerini süslemeye başladı. Özelde üyelerimiz genelde tüm memurlar için bu zamana kadar yapılan en iyi toplu sözleşmeyi gerçekleştirdik. Güneş balçıkla sıvanmaz. Geçmişte 10 lira zam alamayanlar şimdi bizim elde ettiğimiz kazanımlarımızı karalamaya çalışıyorlar. İftira atanlar karalama kampanyaları yapanlara buradan sesleniyorum. Hiç bir zaman gerçekleri gizleyemezsiniz. Gerçekler eninde sonunda ortaya çıkar” diye konuştu.
Suriye'de İnsanlık Ölüyor Batı Seyirci Kalıyor
Suriye’de yaşanan zulümlere de değinen Gündoğdu, Batılıların yaşananlar karşısında sessiz kaldığını zalim Esed yönetiminin Kimyasal Silah kullanıncaya kadar bu sessizliklerini bozmadıklarını hatırlattı. Batının tavrının Kimyasal Silah kullanmadan öldür demek olduğunu vurgulayan Gündoğdu, "4688 sayılı yasa bizi Türkiye Cumhuriyeti sınırlarıyla sınırlıyor. Ama gönül yasamız acının olduğu her yere gitmemizi söylüyor. Suriye'de yaşananlara bakın. İnsan olarak düşündüğümüzde bu nasıl insanlık sorunusun gündeme getiriyor. Kurban Bayramının öncesinde Suriye'nin alimleri kedi-köpek etinin yenmesine fetva veriyor. Bu fetvanın verildiği yerin şartlarını araştırın. Kendi ülkesinde bir balina bile karaya vurduğunda dünyayı ayağa kaldıran batılılar diktatör Esed'in kimyasal silah kullanmasına kadar yapılan ölümlere göz yumuyor. Kimyasal silah dışında öldürmelere devam edin anlamı çıkıyor." dedi.
Mısır da yaşananlarında bundan farksız olmadığını dile getiren Ahmet Gündoğdu, şöyle konuştu: "Mısır'da yaşananlar da Suriye'den farklı değil. 28 Şubat sürecinde Necmettin Erbakan 'bunu hak etti' diyenler neyse , 'Mısır'da darbeye karşıyım ancak Mursi bunu hak etti' diyen zihniyet aynı zihniyettir. Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumun ve mağdurun yanında olmak bizim en temel görevimizdir. Darbelere, kirli tuzaklara asla seyirci kalamayız. Bunun için Rabia Platformunu kurduk."
28 Şubat Mağdurlarının Affetmediğini Devlet Affedemez
28 Şubat davasında mahkemenin tutuklu sanıkların tahliyesine değinen Gündoğdu, serbest bırakılmaların beraat anlamına gelmediğini vurgulayarak darbecilerin hesap vereceğini dile getirdi. 28 Şubat sürecinde başörtüsü nedeniyle binlerce kişinin mağdur edildiğinin altını çizen Gündoğdu, "28 Şubat'ta başörtülüler zulme uğradı. Dindarlar mağdur edildi. İnancından dolayı başını örten insanlar işinden oldu. Üniversite okuyanlar okullarından atıldı. Peygamber ocağı olarak bilinen orduda eşleri başörtüsü takan askerler memuriyetten atıldı. Bütün bu mağduriyetleri yaşayanlar haklarını helal etmedikleri sürece devletin bunları affedemez."dedi.
Gündoğdu, konuşmasının sonunda bulunanları Rabia işareti ile selamladı.
Erdoğan: “Hizmet Sendikacılığını Temel Alıyoruz”
Kültür Memur-Sen Genel Başkanı Mecit Erdoğan, Kültür Memur-Sen’in kuruluşundan itibaren ücret politikacılığı ve çatışmacı üslup yerine hizmet sendikacılığını temel alan bir anlayışla hareket ettiğini dile getirdi. Erdoğan, “Sendikacılığı kavga ve çatışma alanı hâline getiren anlayışlara karşı Kültür Memur-Sen, sendikacılığın dilinin barış, huzur, diyalog ve ortak aklın dili olabileceğini, kurulduğu tarihten günümüze kadarki faaliyet ve uygulamalarıyla göstermiştir” dedi.
Erdoğan, Memur-Sen olarak Ortak Akıl Mitingleri, Uluslararası Demokrasi Kongresi, Abant Kamu Görevlilerinin Sendikal ve Demokratik Hakları Çalıştayı gibi pek çok ufuk açıcı projeler gerçekleştirdiklerini anlattı. Erdoğan şöyle konuştu: “12 Eylül 2010 günü yapılan ve Memur-Sen ailesi olarak büyük önem ve destek verdiğimiz anayasa değişikliği ile ülkemiz demokratikleşme alanında büyük mesafeler kat etmiş ve yine bu referandumla kamu çalışanları toplu sözleşmeli sendikal haklara kavuşmuştur.”
“Yetkiyi Almak İçin Seferberlik İçinde Hareket Edilmeli”
Memur-Sen’in kazanımlarından bahseden Erdoğan, ek ödeme adaletsizliğinin giderilmesinde, 2011 yılında 200 bin, 2013 yılında 100 bin olmak üzere 300 bin sözleşmeli personelin memur kadrolarına alınmasında Memur-Sen’in büyük rol oynadığını vurguladı. Kültür Memur-Sen’in hizmet kolunda yer alan Enformasyon Memurlarının Turizm Araştırmacısı olarak atanmasının Memur-Sen sayesinde gerçekleştiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: “Sendikamızın kurumsal bazda yetkili olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yazma Eserler Kurumu (YEK), Atatürk Yüksek Kurumu (AYK) ve bünyesindeki kurumlarda Kurum İdare Kurulu(KİK) Toplantılarında aldığımız kararlar doğrultusunda görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları yapılmış olup bunların bir kısmı şunlardır: Kültür Memur-Sen olarak kazanımlarımız toplu sözleşme masasında elde edilenlerle sınırlı kalmamıştır. Bildiğiniz üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Şube Müdürü, Müze Müdürü, Kütüphane Müdürü, Folklor Araştırmacısı, Müze Araştırmacısı ve Şef kadroları için sınavlar yapılarak başarılı olanların atamaları yapılmış, Müze Araştırmacısı kadrolarında çıkan sorun da sendikamızın girişimleri ve çalışmaları sonucunda atamaları görev yaptıkları yerlere yapılarak mağduriyetleri giderilmiştir. AYK ve bünyesindeki kurumlarda yıllardır yayınlanmayan yönetmelikler KİK Toplantısı kararları sonrası yürürlüğe girerek bu yılbaşlarında görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları yapılarak başarılı olanlar yeni görevlerine atanmışlardır. Yine YEK’de ise bu alandaki yönetmelikler KİK kararlarımız sonra 27 Kasım 2013 tarihli Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup ihtiyaç duyulan kadrolara sınavlar için hazırlık çalışmaları devam etmektedir.”
15 Mayıs 2014 tarihinde açıklanacak yetkili sendikalar arasında Kültür Memur-Sen’in yer alması için tam bir seferberlik içerisinde hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: “Buradan toplantımıza katılan il, ilçe, kurum ve işyeri başta olmak üzere bizlere desteklerini her zaman ifade eden sendikalarımızın genel başkan ve yönetim kurulu üyelerine çağrıda bulunarak yekti giderken bu seferliği birlikte yapalım ve heyecanı birlikte yaşayalım. Başarıyı birlikte kutlayalım.”
Toplantıya Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Enerji Bir-Sen Genel Başkanı Hacı Bayram Tonbul, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Esen, Bayındır Memur-Sen Genel Başkanı Abdülhadi Karasapan ve çok sayıda davetli katıldı.
.