ARŞİV
Gündoğdu: "Sivil Kıyafet İçin Sivil İtaatsizliğe Devam"
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, darbe ürünü kılık kıyafet yönetmeliği değiştirilinceye kadar sivil itaatsizlik eylemine devam kararı aldıklarını belirterek, “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’in 5. maddesinde hala hükmünü sürdüren kravat zorunluluğu, saç ve favori uzunluğu, sakal bırakma yasağı, bıyık şekli gibi sınırlama ve yasaklara son verilmesi yönünde düzenleme yapılıncaya kadar, başlatmış olduğumuz sivil itaatsizlik eylemine devam edeceğimiz yönünde başkanlar kurulu toplantımızda karar almış bulunmaktayız” dedi.
Eğitim-Bir-Sen 29. Başkanlar Kurulu Toplantısı’nın açılışında konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, müfredatın yeni eğitim sistemine göre yeniden ele alınması, kılık kıyafet yönetmeliğindeki “başı açık” ibaresi yüzünden öğrencilerin yaşadıkları mağduriyet, çerçeve yönetmelikteki bazı antidemokratik yaptırımlar yüzünden kamu çalışanlarının yaşadıkları sıkıntılar, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, nöbet görevlerinin ücretlendirilmemesi, öğretmen açığı ve okullara bütçe ayrılmaması başta olmak üzere eğitime ve eğitim çalışanlarının sorunlarına değindi.
Ülke ve dünya gündemine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Ahmet Gündoğdu, “Gezi olayları, 17 ve 25 Aralık küresel operasyonları halkın cumhurbaşkanı’nı seçmesini engellemeye çalışma; Siyonist devlet İsrail’e ‘one minut’ diyen, katsayı adaletsizliğini kaldıran, kamuda başörtüsü yasağını kaldıran, din dersinin önündeki engelleri kaldıran ve demokratikleşme yolunda onlarca konuyla öne çıkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmemesi ve mümkünse siyasetten el çektirilmesi projesiydi” diye konuştu.
Adnan Menderes’in Türkçe okunan ezanı aslına, Arapça'ya çevirdiği için asıldığını ifade eden Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Menderes’i idam eden vesayetçi, kirli, bürokratik, apoletli zihniyet 61 Anayasası’yla vesayeti kurumsallaştırmıştır. Anayasa Mahkemesi, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu, Yükseköğretim Kurulu ve diğer kurumlarıyla vesayeti kökleştirmiştir. Bu zihniyet yapısı halkın seçtiklerine güvenmiyor, onun içinde kontrol ediyordu. Bunu da Yargıtay, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, adalet, hukuk ve evrensel hukuk adına değil vesayetçiler adına hüküm vererek halkı ‘hizaya’ getiriyorlardı. Konuşlandırılmış adalet sistemiyle de eski Türkiye’nin alışkanlıklarını devam ettiriyorlardı. Bu alışkanlıkları 2010 Anayasa Referandumu’nda ‘toplu sözleşmeye de toplumsal sözleşmeye de evet’ dediğimiz o yüzde 58 ile eski alışkanlıkları bitirmiş, sistemi millete döndürmüştük. Bu, o güne kadar vesayet karşısında kazanılmış bir zaferdi.”
“VESAYETİN OKSİJEN BULMA İHTİMALİ KALMAMIŞTIR”
2010 referandumuna kadar birçok miting yaptıklarını hatırlatan Gündoğdu, “2010 referandumundan sonra ise 17 Aralık paralel, dikey devlet yapılanmasına da karşı koyma, diskalifiye etme ve tepki verme sendikacılığımızı öne çıkarmak zorundaydık, bunu da yaptık ve bugün artık vesayet topyekûn bitmiştir. Artık vesayetin oksijen bulma ihtimali kalmamıştır. Bundan sonra tepki değil, teklifi; karşı olma değil, kurucu olmayı; proje ve inşayı öne çıkarmak zorundayız. Büyük Türkiye yolunda bu sorumlulukları üstlenmek zorunda olduğumuzun bilincindeyiz. Öyleyse bunda sonra sitem eden, şikâyet eden değil, sitem ve şikâyet edilmeyecek olanı insanlık adına, geleceğimiz adına reçete hazırlayan ve bu reçetenin uygulanmasına öncülük eden sendika olmak durumundayız” şeklinde konuştu.
“TERÖRÜN BATAKLIĞINI KURUTMAK İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
“Çözüm sürecinin kıymetini, önemini çok daha iyi anladık. Dün PKK bu süreci başlatmamak için elinden geleni yaparken, içeride de Ergenekon aynı yaklaşımla engelliyordu” diyen Gündoğdu, şu şekilde konuştu: “İçerideki arızalara rağmen kendi iç sorununu kendi çözen ülke olma yolunda ilerliyoruz. Elbette Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız, içeride ve dışarıda proje üretenler olacak, dün IŞİD diye bir terör örgütü yoktu, ama hemen ihdas ettiler. Kurulur kurulmaz da dünyanın en zengin terör örgütü oluverdi. Arkasındaki süper güçleri ve diğer ülkeleri görmek lazım. Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen kurulduğu günden bu yana terörün ve teröristin her türlüsüne, illegal yapının her çeşidine karşıyız diye çıktığımız bu yolda bütün terör yaklaşımlarını kınayarak, kınamakla kalmayıp terörün bataklığını kurutmak için de elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Bugün IŞİD terörü yüzünden sınırımıza gelen 4 bin kardeşimize devletimiz sınır kapılarını açmıştır. Elbette bunun insana bakış, değerlerimizle ve medeniyet davamızla doğrudan ilgisi var. Biz doğuştan gelen hakların kutsallığı ve bu kutsallığın korunması adına zulme uğrayan herkesin yanında yer almalıyız. O mazlumların yanından ayrılmama mecburiyetimiz var.”
“DOĞU TÜRKİSTAN VE MAZLUM HALKLARA NE YAPMAMIZ GEREKİYORSA YAPACAĞIZ”
Son 6 ay içerisinde, paralel yapıya karşı mücadele etme, cumhurun kendi başkanını seçme süreci ve dünya mazlumlarının yanında yer alma noktasında, Cumhurbaşkanı, Memur-Sen ve bazı sivil toplum kuruluşunun ön saflarda yer aldığını kaydeden Gündoğdu, “Bu, dünya mazlumlarına ve milli irade önündeki engelleri kaldırma adına gelecek nesiller için ödemek zorunda olduğumuz bir borçtu. Elbette Doğu Türkistan’da yapılan kapalı devre zulmün, öldürülenlerin ne kadar olduğunun tespit edilmesi mümkün değildir. Doğu Türkistan Derneği genel başkanını Ankara’ya davet ederek toplantı yaptık ve ‘neleri yapabiliriz’i konuştuk. İstedikleri, dünya kamuoyuna seslerini duyurmak. Aynı zamanda Türkiye-AB Karma İstişare Kurulu üyesiyiz. Bu kurulun üyelerini olağanüstü çağrıyla bir araya getirerek ortak bir basın toplantısı yapılmasını sağladık. Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin Müslüman olanlarına zulüm yapılıyor, bu bilinçli bir tercihtir. Müslüman olmayıp başka dini seçmiş olanların bu zulmü yaşamadığını görüyoruz. Türklüğün İslam’la, Müslümanlıkla bütünleştiği yerde bu zulüm yaşanıyor başörtüsü yasak, namaz kılmak yasak, Kur’an okumak yasak, sakal bırakmak yasak ama aynı Türklerin Hristiyanların olanlarına hiçbir zulüm yok. Elbette oraya ne yapmamız gerekiyorsa seve seve yapacağız” diye konuştu.
Orta Afrika’ya, Bosna’ya, Soma’ya yardımda bulunduklarını, şimdi ise Gazze’ye yardım kampanyası başlattıklarını belirten Ahmet Gündoğdu, “İnşallah Gazze’ye bir okul ve bir hastane yapmayı hedefliyoruz. İlk kez SMS kampanyası başlattık. Kampanyamız hala devam ediyor. Başta üyelerimiz olmak üzere, bu kampanyaya katkıda bulunmak isteyenlerden Gazze yazıp 2406’ya SMS göndermelerini bekliyoruz. İnşallah hedefimize ulaşacağız” dedi.
"ÖZGÜRLÜKLERE MÜDAHALE NİTELİĞİ TAŞIYAN YASAĞA SON VERMELİDİR"
Türkiye’de yıllardır kadınlara ve kız öğrencilere yönelik uygulanan kılık ve kıyafet dayatmalarının Memur-Sen'in gerçekleştirdiği eylem ve etkinliklerden sonra başlattığı ‘kamuda kılık kıyafet özgürlüğü için 10 milyon imza’ kampanyasında toplanan 12 milyon 300 bin imza ve sonrasında ortaya koydukları sivil itaatsizlik neticesinde kamuda çalışan kadınlara yönelik ‘başı açık’ dayatmasının ortadan kaldırıldığını ve kadının kamu hizmetlerine katılımında önemli bir eşiğin aşıldığını vurgulayan Gündoğdu, şöyle devam etti: “Ama ne yazık ki aynı ibare, imam hatip okulları dışındaki örgün eğitim kurumlarında geçerliliğini, öğrencilerin kılık ve kıyafet yönetmeliğinde yerini korumaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, darbe dönemlerinin dayatması olan bu ibareyi yönetmelikte çıkarmalı, öğrencilerin özgür iradelerine ve dini hayatlarına müdahale niteliği taşıyan bu yasağa son vermelidir. Ders merkezli değil, insan merkezli özgürlüğe geçmemiz lazım.”
“BÜYÜK TÜRKİYE HEDEFİ İÇİN AKADEMİSYEN MAAŞLARI UYGUN DEĞİL”
Akademisyenlere zammın toplu sözleşmeden sonra en çok önem verdikleri konulardan biri olduğunu dile getiren Gündoğdu, “Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, YÖK ve biz dört kere çalıştay yaptık. Bir kitapçık hazırladık. Büyük Türkiye hedefi için akademisyen maaşları uygun değil dedik. Bu konuda iki teklif sunduk. Profesörün maaşını genel müdüre, doçentin maaşını genel müdür yardımcısına, yardımcı doçentin maaşını daire başkanına, asistanın ve okutmanın maaşını uzmana, uzman yardımcısı maaşına getirmeliyiz. Bu olmayacaksa, hiç değilse, 729+729 TL, yani 100 er puan üniversite ödeneğinin artırılmasını talep ettik. Bu çalışmalar 17 Aralık operasyonuyla kesintiye uğradı. Sayın cumhurbaşkanı ve başbakan konu üzerinde çalıştıklarını ifade ettiler. Üniversitelerdeki öğrencilerimizin zeki, çalışkan, nitelikli olanını çekmek için maaşı yüksek tutalım, diğer maaşları da tümevarım yöntemiyle belirleyelim diye bir üçüncü model daha var” ifadelerini kullandı.
“YETİM PROJESİNE DESTEK VERMELİYİZ”
Konuşmasında “Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var” projesine de değinen Ahmet Gündoğdu, geçen yıl söz konusu projeye destek olduklarını hatırlatarak, “Bu sene MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı, İHH ile beraber paydaş olduk ve anlaşmayı imzaladık. Bu projeye medeniyet değerlerimiz için destek vermeliyiz” şeklinde konuştu.
“TEK AYAKLA YÜRÜNMEZ”
Kadınların daha çok sendika çalışmalara katılmasını isteyen Gündoğdu, şöyle konuştu: “Tek ayakla yürünmez. Kadınlarımız, sendikal örgütlenmede daha çok yer almalı; bu işe el atmalı, çalışmalı ve üye kaydetmeli. Bütün bölge toplantılarımıza katılan Genel Merkez Kadınlar Komisyonu'muz teşkilatımızın durumuna vakıf oldu ve kısa sürede önemli bir tecrübe edindi. Bundan sonra kadınlarımızın illerde ve ilçelerde daha aktif olacağı bir döneme gireceğiz.”
“GENÇLERİMİZİ MEDENİYET DEĞERLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRMELİYİZ”
Gençliğe önem verdiklerini, bunun için çalıştıklarını kaydeden Gündoğdu, “Medeniyet gençliğimiz için Genç Memur-Sen’i daha diri, daha aktif hale getirmeliyiz. Bütün illerde teşkilatlanmamızı sağladık. Gençlik, sadece onlara yurt aranan bireyler değildir. Bonzai diye son bela çıktı, gençlerimizi kaybediyoruz. Gençlerimizi yitirmemek için öğretmenin idealini artırmalı, öğrenciye değerler eğitimi vermeli ve veliyi bilinçlendirmeliyiz. Gençlerimizi medeniyet değerlerimiz doğrultusunda yetiştirmeli ve onları geleceğe hazırlamalı; insana ve insanlığa yön verecek projeler geliştirilmeli ve bunları uygulamalıyız” değerlendirmesinde bulundu.