KONFEDERASYON HABERLERİ

Hakların Susturulduğu Yerde Zulüm Konuşur
Bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü.
İnsan hakları; insanlığın ortak vicdanını, ortak sorumluluğunu ve ortak geleceğini ifade eden en temel kavramlardan biridir. İnsanın yaratılıştan gelen fıtri haklarını esas alır ve bu yönüyle zamana, mekâna, otoritelere ve güç dengelerine göre değişmeyen evrensel bir karakter taşır.
İnsanın güvenlik, barınma ve kabul görme gibi temel ihtiyaçları; onur, haysiyet ve şeref gibi yüce değerlerle birlikte günümüz dünyasında çok daha hayati bir önem kazanmıştır. Çünkü anlamın zayıfladığı, değerlerin aşındığı ve kavramların içinin boşaltıldığı bir çağda insan hakları, sadece bir metne, bir bildirgeye ya da uluslararası kurumların kararlarına indirgenemez.
Merhametten uzak, hakkaniyet bilincinden yoksun bir insan hakları söylemi hem vicdani karşılığını kaybetmekte hem de başka güçlerin elinde bir baskı aracına dönüşmektedir. Dün olduğu gibi bugün de insan hakları kavramı, bir silah gibi kullanılarak zayıf ve güçsüz milletlere yöneltilmektedir.
Başta gönül coğrafyamız olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde yaşanan çalkantılar, işgaller, saldırılar ve katliamlar; insan hakları söyleminin nasıl araçsallaştırıldığını açıkça göstermektedir. Batı emperyalizmi yalnızca toprak işgal etmekle, yeraltı kaynaklarını sömürmekle, ülkeleri açık pazara çevirmekle yetinmiyor; kavramları manipüle ederek değerler dünyamızı da çürütmeye çalışıyor.
Gazze’de iki yılı aşkın süredir katiller topluluğu İsrail ve işbirlikçileri eliyle devam eden soykırım, bu çifte standardın en somut örneğidir. Batılı devletler; siyasi, diplomatik, ekonomik ve askerî tüm kanallarıyla bu zulme açıkça destek verdi. Taş üstünde taş bırakılmayan Gazze’de 20 bini çocuk olmak üzere 70 bini aşkın insan hunharca katledilirken, Filistin soykırımdan geçirilirken, uluslararası kurumlar utanç verici bir sessizliğe gömüldü.
Doğu Türkistan’da milyonlarca insan en temel haklarından mahrum bırakılırken; Sudan ve Afrika’nın farklı bölgelerinde yaşanan insani krizler de insan haklarına dair inancı ve güveni sarsmaktadır. Çünkü hak ihlallerinin kimliklere, coğrafyalara ve çıkarlara göre sınıflandırılması, insanlık vicdanında telafisi güç yaralar açmaktadır.
Biz, Memur-Sen Konfederasyonu olarak insan haklarını sadece savunulan bir ilke değil, yaşanan bir hayat biçimi olarak görüyoruz.
Bu perspektifle emek mücadelesi veriyor; adalet arayışını kararlılıkla sürdürüyor, hak, hukuk ve hakikat için çaba sarf ediyoruz. Mazlumların sesi olmayı, mağdurların yanında durmayı bir sorumluluktan öte, varoluş gerekçemiz olarak kabul ediyoruz.
İnsan onurunu güçlendiren, çalışanların sosyal ve ekonomik kazanımlarını artıran, özgürlük alanlarını genişleten bir anlayışla hareket ediyor; daha adil bir dünya idealine katkı sunuyoruz. Çalışanın hakkının korunmadığı, çocukların öldürüldüğü, gücün haklının yerine geçtiği; kavramları, kurumları ve değer setleri çürümüş bir dünyanın değil; merhametin kuşattığı, hakkın egemen olduğu, esenliğin hâkim kılındığı bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz.
Hak ve hakikat yolunda insanın en temel haklarını savunmayı en büyük görev biliyor; 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nün daha adil, daha vicdani ve daha umut dolu yarınlara vesile olmasını diliyoruz.





