ALİ YALÇIN

aliyalcin@memursen.org.tr
İKİ KARAR, TEK GERÇEK
Emeğin ve alın terinin hakkının korunması, adil, makul ve kararlı bir zeminde yapılan mücadeleyle karşılık bulmaktadır. Tarihi süreç içerisinde, çalışanların birlikte sendika çatısı altında örgütlenerek işverenler karşısında mali ve sosyal hakları artırmak için mücadele etmeleri en önemli adımdır.
Kamu görevlileri, işçilere nazaran daha geç elde ettikleri sendika kurma ve örgütlenme hakkını; kısa bir süre içerisinde geliştirmiş, olgunlaştırmış ve toplu sözleşme yapma hakkına sahip olmuştur. Nitekim, kamu görevlileri sendikacılığında kısa sürede büyük değişim ve dönüşümler yaşanmış olsa da halen temel ve kilit taşların döşenmemiş olması nedeniyle eksiklikler, sorunlar ve tartışmalar devam etmektedir.
Ülkemizde bir tarafta işçi sendikacılığı ve örnekleriyle birlikte geniş kapsamlı uygulama zemini varken; diğer tarafta kapsamı yasaklarla daraltılan, sendikalı-sendikasız ayrımı neredeyse olmayan, pozitif sendikal özgürlüğü kısıtlanan ve “sendika emeğinin” yok sayıldığı kamu görevlileri sendikacılığı bulunmaktadır. Kamu görevlilerinin emeğinin, alın terinin ve haklarının korunması için mücadele eden yetkili Konfederasyon ve sendikaların emeğinin, kazanımlarının ve hukukunun korunmadığı bir sendikal Kanun bugün geçerliliğini ve gerçekliğini yitirmiş durumdadır.
Dünyanın hemen hemen her bölgesinde “sendika”, kavram ve uygulama alanı olarak “üyeye hizmeti ve kazandırmayı” esas alırken Ülkemizde bu hak sadece işçi sendikalarına tanınmıştır. İşçi sendikacılığında, üyenin emeğinin hakkı korunurken, sendikanın da emeği korunmakta ve dayanışma aidatıyla adil bir sistem hayata geçirilmektedir. Kamu görevlileri sendikacılığında ise bu durumun tam tersi kurgulanmış; yetkili-sendikalı-sendikasız arasında hiçbir ayrım yapılmadan yetkili sendikanın ortaya koyduğu emek ve gayret yok sayılmıştır.
İki farklı sendikal alandaki bu açmazı ortadan kaldıracak işaret fişeği aslında bugün AYM tarafından ateşlendi ve sendikal alana yönelik önemli bir Karar paylaşıldı. Sosyal Denge Sözleşmesi, Sosyal Denge Tazminatı Sözleşmesi ve SDS isimlerinin patent hakkına sahip olan ve 2006 yılından itibaren yetkili olan Memur-Sen’e bağlı Bem-Bir-Sen Sendikamız Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuruyla önemli bir kararın önünü açtı.
3. Dönem Toplu Sözleşme’de Bem-Bir-Sen’in elde ettiği "Sosyal denge sözleşmesi imzalayan sendikanın üyesi olmayan kamu görevlilerinden aynı unvanlı personelden alınacak aidatın iki katına kadar taraf sendika sosyal denge sözleşmesi aidatı alabilir." kazanımımız, Danıştay tarafından iptal edilmişti. Sadece sosyal denge sözleşmesine özel olan dayanışma aidatı uygulamasında sendika üyesi olmayanlardan alınan iki katı dayanışma aidatı eşitliğe aykırı görülmüştü.
AYM’nin 2020/17953 Başvuru Numaralı ve 12.06.2025 tarih, 32924 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kararıyla; en çok üyesi olan Sendikanın üyesi olanlarla olmayanlara sosyal denge tazminatı yönünden farklı muamele uyguladığı, farklı muamelenin sendika üyesi olunması konusunda teşvik edici olduğu, farklı muamelenin haklı ve nesnel bir sebebe dayanıp dayanmadığı, yetkili sendikanın sözleşme serbestisine sahip olduğu ve sendika üyesi olunmasında fiili bir teşvik yaratılacağı gibi kriterlerin esas olduğunu öngören önemli bir görüşü ortaya koyarak kamu görevlileri sendikacılığında önemli bir kapı araladı.
Bu Kararla birlikte; sendikalaşmayı teşvik edecek uygulamalara, alın teri döken ile dökmeyenin birbirinden ayrıldığı adil ve dengeli yapıya imkan tanınmış oldu ve sendika hakkının ihlalinin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması gerektiği sonucuna varıldı.
Dayanışma aidatı konusunda Anayasa Mahkemesi 2020 yılında önemli bir Karara daha imza atmıştı. Toplu iş sözleşmelerinden yararlanmada “İmza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibarıyla hüküm doğurur.” ibaresini iptal ederek, sendika üyesi olmayan ya da yetkili sendikaya üye olmayanların imza tarihinden önce dayanışma aidatı ödeyerek sözleşmeden yararlanma talebinin dikkate alınması gerektiğini belirtmişti.
Anayasa Mahkemesi, toplu sözleşme kazanımımız olan toplu sözleşme ikramiyesine ilişkin %2 uygulamasını iptal ettiği Kararda ise; kamu görevlilerinin %2’nin üstündeki sendikalara üye olmasını zorlayacağını belirterek dolaylı yoldan güçlü sendikalaşmanın yapılacağını, negatif sendika özgürlüğünün ihlal edileceğini belirtmişti. AYM’nin; İşveren karşısında yetkili sendikaların güçlenmesi, daha fazla kazanım üretmesi ve kamu görevlilerine sendikal teşviğin sağlanması hususlarını %2 Kararında göz ardı ettiğini söylemek de fayda olacaktır.
ORTADA İKİ KARAR, TEK BİR GERÇEK VAR !
Dayanışma aidatı sendikal özgürlüğü desteklediği gibi güçlü sendikal mücadeleyi de desteklemektedir. Yetkili sendika üyelerinin ya da toplu sözleşmeyi imzalayan sendikaların üyeleriyle diğer sendikalara üye olan ya da sendika üyesi olmayanlar arasında ayrım yapılmaması da eşitliğe aykırıdır. Eşit olanlar arasında yapılan ayrımcılık kadar, eşit olmayanlar arasında eşit davranılmasının da ayrımcılık olduğu unutulmamalıdır.
Aynı şekilde, iki farklı sendikal Kanunla bir tarafta sendika emeğinin korunduğu, diğer tarafta sendika emeğinin yok sayıldığı sistem de eşitsizlik içermektedir. Bugün Bem-Bir-Sen’in başvurusu ile verilen hem sendikal örgütlenmeyi destekleyen hem dayanışma aidatının haklılığını tescilleyen hem de sosyal adaleti gözeten Anayasa Mahkemesi Kararı da bunlardan birisidir.
Yargı kararları ve toplu sözleşme hükümleri çerçevesinde bugün yapılması gereken; 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun ILO normlarına ve evrensel sendikal hak ve özgürlüklere uygun hale getirilmesidir. Kamu görevlileri sendikacılığında; yetkinin hakkının tam ve eksiksiz teslim edilmesi ve tescillenmesi, örgütlenme özgürlüğünün teşvik edilerek aynı zamanda güçlü sendikal örgütlenmenin de önünün açılması, farklı muamelenin ayrımcılık değil sosyal adalet ürettiğinin altının çizilerek Kanunun güncellenmesi gerekmektedir.
Mücadeleye,
Kazanım Üretmeye,
Üyenin Emeğini Korumaya,
Yetkinin Hakkını Teslim Etmeye
DEVAM