KONFEDERASYON HABERLERİ
Kamu Bütçesinde Dengeleme Gerçekleşiyor Kamu Görevlilerinin Bütçelerinde Dengesizlik Devam Ediyor
2018 yılında enflasyon, kur ve faiz kulvarında beklentiler ile gerçekleşmeler arasında gerek artı gerekse eksi yönlü geniş makas oluşumları yaşadığımız bir yıl oldu.
2017 itibariyle ortaya konan enflasyon tahminleri bir tarafa 2018 yılı içerisinde açıklanan Yeni Ekonomik Program’daki enflasyon tahmin ve hedeflerinin dahi Programın uygulandığı ilk ay sonunda revize edilmesini gerektiren sonuçlarla karşılaştık.
2018 yılı ikinci altı aylık dönemi içerisinde yer alan aylara ait enflasyon rakamlarının açıklandığı süreçte istikrarlı bir şekilde; enflasyon farkının ödenmesi için yılsonu beklenmemeli ve enflasyon farkı yanında enflasyon tazminatı da ödenmeli şeklinde iki parametreli teklifimizin uygulamaya konulmasında ısrarcı olduk.
Gerçekten de 2018 yılının ikinci altı aylık döneminin Temmuz-Ekim evresinde %12’yi bulan enflasyon oranı ve yıllık enflasyonun %25’i, ilk 10 aylık enflasyonun %22,56 seviyelerine ulaştığı gerçeğiyle karşılaştık. Sadece Eylül ayı enflasyonun %6,30 olarak gerçekleşmesi dahi enflasyonun, kamu görevlileri başta olmak üzere dar ve sabit gelirli kesimi oluşturan maaş ve ücret geliri elde eden kesim için ne kadar yıpratıcı ve sıkıntılı sonuçlar üretme kapasitesine sahip olduğunu teyit etmiştir.
Enflasyondaki yukarı yönlü hızlı atakların etkisiyle ortaya konulan “Enflasyonla Topyekün Mücadele” yaklaşım, bu yaklaşım üzerinde sosyal güvenlikten, vergi yükümlülüklerine, personel istihdamından ve üretim araçlarına farklı unsurlar üzerinden girişimci ve üretimci kesime yönelik olarak; koruma tedbirleri harekete geçirilmiş, özellikle kur ve faiz kulvarından kaynaklanan ilave yüklerin kamu maliyesi üzerinden sübvanse edilmesi adımları atılmıştır.
Sermaye kesimine yönelik bu türden tedbirlerin ve teşviklerin ürettiği iki sonuçtan biri; bu kesimin ekonomide yaşanan sıkıntıları minimal düzeyde hissetmesi ve Kasım ayı enflasyonun verisinin eksi olarak gerçekleşmesidir. Bir anlamda, enflasyonun sermaye kesimine olumsuz etkileri kamu bütçesi ve çeşitli fonlar üzerinden bu kesime destek verilmesi suretiyle olabilecek en düşük düzeye çekilmiştir. Bu durumun etkisiyle, sermaye kesiminin emtia ve hizmetlere ilişkin fiyatlandırmasında, maliyet artışını fiyatlara yansıtmaması ya da yansıtmayı erteleme davranışı ortaya çıkmıştır. Doğal olarak bu durum, enflasyonun yükselme eğilimini durdurmakla kalmamış ve beraberinde Kasım ayı itibariyle enflasyonun eksi olarak gerçekleşmesi gibi bir sonucu da üretmiştir.
Kasım Ayı Enflasyon Verisinin İki Özelliği; 2003-2018 Döneminde Kasım Ayında ilk Defa Eksi Enflasyon ve aynı Dönemin En yüksek Eksi enflasyon Oranı Gerçekleşti
2018 Kasım ayı enflasyon verisinin %-1.44 gerçekleşmesi; hem 2018 yılı sonu enflasyonunun Yeni ekonomik Program’la deklare edilen hedefe ulaşılmasını sağlaması hem de enflasyonla topyekûn mücadele iradesinin sonuç doğurması yönüyle geleceğe etkili iki sonuç üretmiştir. Bunun yanında geçmiş dönem verileriyle kıyaslandığında da, (aşağıda yer verilen iki tabloda görüldüğü gibi) son 15 yıllık süreçte ilk defa Kasım ayında eksi enflasyon verisi oluşması hem de aynı dönemde eksi enflasyon yönüyle ulaşılan en yüksek orana ulaşılması gibi iki sonuçta üretmiştir.
Bu sonuçlar üzerinden, enflasyonla topyekün mücadelenin ve Kasım ayında gerçekleşen eksi enflasyon noktasındaki yüksek verinin; kamu maliyesine, merkezi yönetim bütçesine, sermaye kesimine bütçelerini dengeleme, risklerini minimize etme, yakın geçmiş dönem kayıplarını tazmin ve telafi etmiş imkanı verirken genelde maaş-ücret geliri elde eden kesim özelde kamu görevlileri için herhangi bir lehe sonuç üretmediği gibi ikinci altı aylık dönemdeki kayıpların tazmin ve telafisine yönelik kapsayıcı ve sevindirici bir sonucu henüz eritmemiştir. Bir başka ifadeyle kamu tarafı kendi bütçe verilerini dengelerken, kamu görevlileri bütçesi tarafında dengelemeyi mümkün kılacak ve gerçekleştirilecek herhangi bir adım atılmamıştır. Bu bağlamda, dengelenme eğiliminin yakalandığı kamu bütçesinden, kamu görevlilerinin bütçesinin dengelenmesine, kayıplarının telafi ve tazmin edilmesine, enflasyon farklarının maaş ve ücretlere yansıtılmasına yönelik bir adımın ivedilikle atılması gerekiyor. Kamu bütçesinde gider azaltıcı ve gelir artırıcı uygulamalarla, sermaye kesiminde giderin sübvanse edilmesine çeşitli teşviklerle gelir artışının finanse edilmesine imkan oluşturulurken, kamu görevlilerinin ne giderlerini azaltamaya ne de gelirlerini artırmaya yönelik bir adım henüz atılmamış hatta bu yönde cümle kurulmamıştır. Enflasyonla topyekün mücadele kapsamında sermaye kesimine kamu yönetimi bütçesinden doğrudan teşvik uygulaması yerine, kamu yönetimi bütçesinden enflasyon farkını ve enflasyon tazminatı başlıklarıyla kamu görevlilerinin maaş ve gelirlerinin artırılması suretiyle, piyasanın finanse edilmesi ve piyasanın kendi işleyişi üzerinden sermaye kesiminin sübvanse edilmesinin sağlanması daha yararlı ve daha etkili olacaktır. Bu kapsamda, Temmuz-Ekim döneminde gerçekleşen enflasyon oranı üzerinden oluşan enflasyon farkının Ekim ayından geçerli olacak şekilde kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine yansıtılması, Temmuz-aralık döneminde gerçekleşecek enflasyon odaklı kayıpların da enflasyon tazminatı başlığıyla 2019 Ocak ayı maaşıyla birlikte defaten ödenmesi teklifimizin kabul edilerek hayata geçirilmesini bekliyoruz. “İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın” anlayışı, kamunun bütçesindeki gedikler kapatılırken kamu görevlilerinin bütçesindeki gediklerin varlığını makul ve makbul görmez.
KAMU GÖREVLİSİNİN MAAŞINI KAMULAŞTIRMA ARAÇLARI; GELİR VERGİSİ DİLİMLERİ VE DÜŞÜK VERGİ MATRAHLARI
Enflasyon ile birlikte kamu görevlileri maaş ve ücretlerinde reel kayıp oluşturan unsurlardan biri hiç kuşkusuz gelir vergisidir. Gelir vergisine esas vergi dilimleri ile her dilime ilişkin matrahlar noktasında son on yıllık süreç üzerinden değerlendirme yapıldığında, vergi dilimi matrahlarında, hem enflasyonun hem de yeniden değerleme oranının altında bir artış yapıldığı görülmektedir. Bu durum ise, enflasyon nedeniyle artan maaş tutarlarının, gelir vergisi matrahlarında enflasyonun altında artış yapılmak suretiyle artıştan önceki seviye gelmesi durumunun gerçekleştiği ayın geriye ve bu durumu yaşayan kamu görevlisi sayısının ileriye doğru hareket etmesi sonucunu doğurmaktadır.
Bu yönüyle kamu görevlilerinin ücretleri ve maaşları, gelir vergisi dilimlerine ilişkin matrahların belirlenmesine ilişkin kararlara dayalı olarak yıl içerisinde aşağı yönlü seyir izlemektedir. Daha keskin bir ifadeyle, kamu görevlisinin maaşı, gelir vergisi matrahları gerektiği şekilde artırılmamak suretiyle kamulaştırılmakta, kamu görevlisinin cebine girmesi gereken tutarlar kamu maliyesinin gelir kalemleri arasına girmektedir.
2007-2018 döneminde gelir vergisi dilimleri itibariyle belirlenen matrahlardaki değişim oranlarıyla 2007-Ocak-2018 Ekim ayı dönemine ilişkin kümülatif enflasyon oranı arasında mukayese yapıldığında; kamu görevlilerinin gelir vergisi yükünün yaklaşık %30oranında artırıldığı ve bunun sonucunda kamu görevlilerinin gelirlerinde gelir vergisi yönlü bir reel kayıp oluştuğu çok açık görülmektedir.
Aşağıdaki tabloda, 2007 yılı gelir vergisi dilimleri bazlı matrahların, 2007-2018 dönemine ilişkin enflasyon oranları itibariyle 2018 yılında hangi seviyede olması gerektiğini gösterilmektedir. Bu tabloya göre, 2018 yılı gelir vergisi matrahlarında; %15’lik dilim için 8 Bin TL , %20’lik dilim için 22 Bin TL, %27’lik dilim için 47 Bin TL’lik düşük belirleme söz konusudur. Bunun anlamı ise kamu görevlilerinin maaşından/yıllık gelirlerinden gerçekte alınması gerekenden daha yüksek (yaklaşık %30 fazla) vergi alınması demektir. Bu sonuç hem verginin tabana yayılmasına hem de gerçek ekonomik veriler üzerinden vergi yükü oluşturulmasına ilişkin adil vergi yaklaşımından sapma sonucu üretmektedir.
Bu hususlar gözetilerek 2019 yılı gelir vergisi dilimleri itibariyle oluşturulacak matrahların, yukarıdaki tablonun içerdiği haksız vergi yükünü ve buna dayalı yersiz maaş kaybını giderecek şekilde belirlenmesi yanında kamu görevlileri dahil olmak üzere maaş-ücret geliri elde edenler yönüyle gelir vergisi yükümlülüğünün %15 sabit oranı üzerinden gerçekleşmesine imkan verecek düzenlemenin ivedilikle hayata geçirilmesi teklifimizi bir kez daha yineliyoruz.