ARŞİV
KANUN TASARISI TASLAĞI, TALEP VE ÖNERİLERİMİZİ BÜTÜNÜYLE KARŞILAMAKTAN UZAK
4688 SAYILI KANUNDA DEĞİŞİKLİK ÖNGÖREN KANUN TASARISI TASLAĞI VE TASLAĞA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERİMİZ
Bilindiği gibi, 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referandumla kabul edilen Anayasa değişikliklerinin kamu görevlileri açısından önem taşıyan hükümleri hiç şüphesiz; Anayasanın 53 üncü ve 128 nci maddelerinde yapılan değişikliklerdir.
Anayasanın 53 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, kamu görevleri toplu sözleşme hakkına sahip olurken, 128 nci maddesinde yapılan değişiklikle ise kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin toplu sözleşme hükümlerinin kanun hükümlerinden önce uygulanacağı kayıt altına alınmıştır.
Toplu sözleşme hakkının fiili kullanımına ilişkin usul ve esasları belirleyecek olan ikincil düzenleme niteliğindeki kanun değişikliği ise aradan geçen bir yıla rağmen halen yürürlüğe girmiş değildir. Kısa sayılmayacak bu sürede Memur-Sen olarak, toplu sözleşme hakkına ilişkin ikincil mevzuat düzenlemelerine ilişkin görüş ve önerilerimizi belirlemek amaçlı hem teşkilat toplantıları hem de bilimsel çalışmalar yaptık. Görüş ve önerilerimizin bütününü de “Kamu Görevlileri Toplu Sözleşme Kanunu Tasarısı Taslağı” ve “4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı” olarak şekillendirdik. Her iki taslağı ve toplu sözleşmeyle ilgili çalışmalarımızı bir kitapta toplayarak, kamuoyuyla paylaştık.
Kendi içimizde bu çalışmaları yaparken, diğer taraftan da toplu sözleşme hakkına ilişkin ikincil mevzuatla ilgili kamu kesimi çalışmalarına diğer konfederasyonlarla birlikte katıldık. 12 Haziran seçimlerinden sonra yeni Bakanlar Kurulu’nun oluşması sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’in koordinesinde yürütülen çalışmalarla, toplu sözleşme hakkının fiilen kullanımına yönelik kanun tasarısı taslağının Bakanlar Kurulu’na sevk edilecek aşamaya gelmesine katkı sağladık.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’in başkanlığında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığı bürokratları ile en çok üyeye sahip üç kamu görevlileri sendikaları konfederasyonunun temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantılarla oluşturulan “4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı”nın hükümleri ve oluşum süreçleri hakkında kamuoyunun doğru bilgilendirilmesinin önemli ve gerekli olduğunu düşünüyoruz.
TASLAĞA İLİŞKİN GENEL BİLGİLER
Taslağın hazırlanma gerekçesini, 12 Eylül 2010’da kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle Anayasanın 53 üncü ve 128 nci maddelerinde yapılan değişiklikler oluşturmakla birlikte; 4688 sayılı Kanunda toplu sözleşme hakkının fiilen kullanımını sağlayacak düzenlemeler ilave edilmesi yanında 4688 Sayılı Kanunun sendika üyeliği, örgütlenme ve sendika ve konfederasyonların faaliyetleriyle ilgili hükümlerinde de değişiklik yapılmasını öngören düzenlemeler de yapılmıştır. Bu bağlamda, Taslağın “üyelik”, “örgütlenme”, “sendika ve konfederasyonların faaliyetleri” ve “toplu sözleşme” gibi alt başlıklar halinde incelenip değerlendirilmesi daha uygun olacaktır. Öncelikle, yapılan kapsamlı değişikliklere ve toplu sözleşmeyle ilgili hükümlerin Kanunda yer alacak olmasına bağlı olarak 4688 sayılı Kanunun adının, “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” olarak değiştirilmesinin öngörüldüğünü ifade etmek gerekir.
A-Taslağın “Sendika Üyeliği” Konusunda Değişiklik Öngören Hükümleri
1- Aday devlet memurları sendika üyesi olabilecek; 4688 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde yer verilen “Kamu Görevlisi” kavramı, “Bu kanun kapsamındaki kurum ve kuruluşlarda işçi statüsü dışında kalan bütün çalışanları” şeklinde tanımlanmak suretiyle, adaylık ve deneme süresi içerisinde bulunan kamu görevlilerinin de sendikalara üye olabilmesi öngörülmektedir. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, aday devlet memurları ile deneme süresi içerisindeki kamu görevlilerinin sendika üyesi olma yasağı sona erecektir.
2- “100 veya daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ve yardımcıları” sendika üyesi olma hakkını kaybetmeyecek; 4688 Sayılı Kanunun 15 nci maddesinde yer alan “”100 veya daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ve yardımcıları” ibaresinin madde metninden çıkarılması öngörülmektedir. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, kadro, görev ve unvanı itibarıyla sendika üyesi olma hakkına sahip olmakla birlikte 100 veya daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı yerin en üst amiri ya da yardımcısı olması nedeniyle bu haklarını kullanamayan kamu görevlilerinin sendikalara üye olma yasağı sona erecektir.
3- “Kamu kurum ve kuruluşlarındaki özel güvenlik personelinin sendika üyesi olma yasağı sona erecek”; 4688 Sayılı Kanun’un 15 nci maddesinin (j) bendinde yer alan “kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personeli” ibaresinin metinden çıkarılması öngörülmektedir. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, daha önce yargı kararlarıyla fiilen sağlanmış olan özel güvenlik personelinin sendika üyesi olabilmesi durumu kanunla hüküm altına alınmış olacaktır.
**** Hazırladığımız Kanun Tasarısının ilgili bölümünde de yer verdiğimiz sendika üyesi olması yasaklanan kamu görevlilerinin kapsamının daraltılmasına ilişkin önerimiz çerçevesinde; Silahlı Kuvvetlerde ve Emniyet Hizmetlerinde görev yapan sivil kamu görevlilerinin sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkına sahip olmasına ilişkin talep ve teklifimizi çalışmaların bütün aşamasında dile getirdik. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının konuya olumlu bakmasını da sağladık. Avrupa Birliğine üye ülkeler başta olmak üzere demokrasisi gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamında, asker ve polislerin hatta yargı mensuplarının sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkına sahip olduğunu hatırlattık. Konunun ilgili Bakanlıklarla görüşülmesi sözünü de aldık. Biz, bu ayıbın ortadan kaldırılacağını düşünürken, Silahlı Kuvvetler ile Emniyet hizmetlerinde görev yapan sivil memurlar başta olmak üzere, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, TBMM ve MGK’da görev yapan kamu görevlileri ile diğer kamu görevlilerinin sendika üyesi olma yasağına son verilmesini sağlayacak bir hükme Kanun Tasarısı’nda yer verilmemesi kabul edilebilir değildir. Bu hüküm eksikliği, 19. Faslın açılmasının ertelenmesine kapı aralayacak gibi gözüküyor.
B-Taslağın “Örgütlenme” Konusunda Değişiklik Öngören Hükümleri
1- “Sendika kurucusu olabilmek için iki yıllık süre şartı kaldırılıyor”; 4688 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yapılacak değişiklikle, “sendika kurucusu olabilmek için iki yıllık kamu görevlisi olmak” şartının kaldırılması öngörülüyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, sendika kurucusu olabilmek için kamu görevlisi olmak yeterli olacaktır.
2- Sendika ve konfederasyon kuruluşunda istenen belgeler ve bürokratik süreç azaltılıyor; 4688 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yapılacak değişiklikle, sendika ve konfederasyonların kuruluş sürecinde istenen belgelerin sayısının azaltılması ve işlem sürecinin kısaltılması öngörülmektedir.
3- Sendika ve konfederasyon tüzüklerinde bulunması gereken hususlar netleştiriliyor; 4688 Sayılı Kanunun 7 nci maddesinde yapılan değişiklikle, sendika ve konfederasyonların tüzüklerinde yönetim, denetleme ve disiplin kurullarının oluşumu ile üyelik ödentisi oranına ve ilgili makamlarca düzeltilmesi istenen hususlara ilişkin tüzük değişikliklerini gerçekleştirme konusunda yönetim kuruluna yetki verilmesi hususunun tüzüklerde düzenlenmesi öngörülmektedir. Bu değişikliğin gerçekleşmesi durumunda, özellikle ilgili makamlar tarafından yapılması öngörülen tüzük değişikliklerini gerçekleştirmek için genel kurulu toplamak gibi sendika ve konfederasyonlar açısından mali külfet oluşturan bir süreç, yönetim kuruluna yetki verilmek suretiyle daha kısa sürede ve beklenmedik bir maliyet oluşturmayacak şekilde gerçekleştirilebilecektir.
4-Sendika ve konfederasyonların, zorunlu organlarının yetkilerini isteğe bağlı oluşturacakları organlara devretmesine imkan sağlanıyor; 4688 Sayılı Kanunun 8 nci maddesinde yapılan değişiklikle, -genel kurul hariç olmak üzere- zorunlu organların yetkilerinin isteğe bağlı organlara devretme yasağının kaldırılması öngörülüyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, sendika ve konfederasyonlar, genel kurul dışındaki zorunlu organlarının yetkilerini kendi kararlarıyla oluşturdukları organlara tüzüklerinde belirtmek kaydıyla devredebilecekler.
5- Genel kurullarını delegelerle yapabilmek için sendika şubelerinde aranan 500 üye şartı kaldırılıyor; 4688 Sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, sendika şubelerinin delegelerle genel kurul yapmak için sahip olmaları gereken 500 üye şartının kaldırılması öngörülüyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, sendika şubeleri 500 üye sayısına ulaşmadan da genel kurullarını delegelerle yapabilecekler.
6- Olağan genel kurulları dört yılda bir toplama imkanı getiriliyor; 4688 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, genel kurulun toplanma süresindeki azami sınırın dört yıla çıkarılması öngörülüyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, sendika ve konfederasyonlar, tüzüklerinde daha kısa sürede toplanmasını öngörme imkanına sahip olmakla birlikte genel kurullarını dört yılda bir yapabilecek.
7- Genel kurul delegelerinin bilgisine sunulacak belgeler, elektronik ortamda gönderilebilecek veya internet sitesinde ilan edilebilecek; 4688 Sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, faaliyet ve hesap raporu, denetleme kurulu raporu ve gelecek döneme ilişkin bütçe önerisinin genel kurula katılacaklara gönderilme zorunluluğunun elektronik ortam aracılığıyla gönderilmek ya da sendika ve konfederasyonunun internet sitesinde yayımlanmak suretiyle yerine getirilebilmesi öngörülüyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, genel kurula katılacaklara ulaştırılması gereken belgelerin gönderilmesi için oluşan zaman ve para kaybı sona ermiş olacaktır.
Ayrıca, yine bu maddede yapılan değişiklikle, konfederasyon ve sendikalar ile sendika şubesinin yönetiminin kayyıma devredilmesi durumunda, kayyıma görevi devraldığı tarihten itibaren altmış günü geçmemek kaydıyla genel kurulu toplama zorunluluğu getiriliyor.
8- Sendika genel kurulları, kuruluş şartlarını kaybeden şubeleri kapatma yetkisini yönetim kurullarına devredebilecek; 4688 Sayılı Kanunun 12 nci maddesinde yapılan değişiklikle, sendika genel kurullarına kuruluş şartlarını kaybeden şubelerin kapatma yetkisini yönetim kurullarına devredebilmesi öngörülüyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, şube kuruluşu için gereken şartları kaybeden şubeler, genel kurulların yetki vermesi halinde yönetim kurulu kararı ile de kapatılabilecek.
9- Denetleme kurulu en fazla beş üyeden oluşacak; 4688 Sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, denetleme kurulunun en fazla beş üyeden oluşması öngörülüyor. Mevcut durumda asgari üye sayısına ilişkin sınırlama öngörülerek en az üç üyeden oluşturulması gereken denetleme kurulunun üye sayısı, bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde azami üye sayısını sınırlaması öngörülmek suretiyle beş üyeyle sınırlanıyor.
10- Farklı hizmet koluna atanan konfederasyon yöneticilerinin durumuna ilişkin tereddütler gideriliyor; 4688 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin farklı hizmet koluna atanan konfederasyon yöneticilerinin görevlerinin sona ereceği algısına neden olan hükümde değişiklik yapılarak, sendika üyeliğini sona erdirmeyecek bir görev olmak kaydıyla farklı hizmet koluna atanan konfederasyon zorunlu organ üyelerinin görevlerinin devam edeceği hususu netleştiriliyor.
11-Sendika ve konfederasyonlara uluslararası kuruluşlar kurabilme imkanı getiriliyor; 4688 Sayılı Kanunun 17 nci maddesinde yapılan değişiklikle, sendika ve konfederasyonların uluslararası kuruluşlara üye olabilme yanında uluslararası kuruluşlar kurabilmesi öngörülüyor.
12-İşyeri sendika temsilcisi, il ve ilçe temsilcileri yasal zemine kavuşuyor ve bunların belirli yasal güvencelerden yararlanması imkanı getiriliyor; 4688 Sayılı Kanunun 18 nci ve 23 üncü maddelerinde yapılan değişikliklerle, iş yeri sendika temsilcisi, il ve ilçe temsilcileri ilk defa yasal olarak tanımlanıyor ve belirli yasal güvencelere sahip kılınıyor. Sadece işyerindeki en çok üyeye sahip olan sendikaya ait olan iş yeri sendika temsilcisi belirleme yanında işyerinde üyesi bulunmak kaydıyla diğer sendikaların da sendika iş yeri temsilcisi belirlemesi imkanı getiriliyor.
Diğer taraftan, sendikaların genel merkez ve şube olarak belirlenmiş ikili yapılarının yanına fiilen var olan il ve ilçe temsilcileri de ekleniyor. Sendika ve şube yöneticileri ile işyeri sendika temsilcilerinin yararlandığı, sebepsiz olarak işyerini değiştirilememesi güvencesinin kapsamına il, ilçe ve sendika işyeri temsilcileri de dahil ediliyor.
13-Sendika ve şube yönetim kurulu üyelerinin aylıksız izne ayrılmasındaki 30 günlük süre sınırı kaldırılıyor; 4688 Sayılı Kanunun 18 inci maddesinde yapılan bir başka değişiklikle, sendika ve şube yönetim kurulu üyeliklerine seçilmesine bağlı olarak aylıksız izne ayrılmada uygulanan 30 günlük süre sınırlamasının kaldırılması öngörülüyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, seçildiği tarihten görevinin sona ereceği tarihe kadar herhangi bir zaman diliminde bu görevlerde bulunanlar sendika ve konfederasyonunun mali durumunu da dikkate alarak aylıksız izne ayrılabilecekler veya aylıksız izinlerini sona erdirebilecekler.
14- Sendika yönetim kurulu üyelerine sağlanan haklardan yararlanmada, hakkın kötüye kullanmasını engelleme amaçlı kurallar getiriliyor; 4688 Sayılı Kanunun 18 nci maddesinde yapılan değişiklikle, 18 nci madde belirtilen haklardan, şube kurulması için öngörülen üye sayısına (400 üye sayısına) ulaşmış sendikaların yöneticileri ile bağlı sendikalarının üye sayısı toplamı genel kurullarını delegelerle yapabilmek için aranan üye sayısına (1000 üye sayısını) ulaşmış konfederasyon yöneticilerinin yararlanabilmesi öngörülüyor.
15- İş yeri sendika temsilcileri ile sendika iş yeri temsilcilerinin görevleri, azami sayıları ve hakları belirleniyor; 4688 Sayılı Kanunun 23 üncü maddesinde yapılan değişiklikle; işyeri sendika temsilcisi belirlemek için gereken asgari çalışan sayısı 20’den bire düşürülmesi, azami temsilci sayısının 7’den beşe indirilmesi öngörülürken, en çok üyeye sahip sendika dışındaki sendikaların da sendika işyeri temsilcisi belirlemesi öngörülüyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, işyerinde üyesi bulunan sendikaların, yasal zemini bulunan temsilciler aracılığıyla örgütlenme ve kendilerini ifade etme çalışmaları yapması sağlanmış olacak.
C-Taslağın “Sendika ve Konfederasyonların Faaliyetleri” Konusunda Değişiklik Öngören Hükümleri
1- Sendika ve Konfederasyonlara “misafirhane yapmak” ve “kamu yararına çalışan derneklere” ayni ve nakdi yardımda bulunma yetkisi veriliyor; 4688 Sayılı Kanunun 19 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, konfederasyon ve sendikalara “misafirhane” kurmak yetkisi ile afet durumlarında kamu yararına çalışan derneklere de ayni ve nakdi yardımda bulunma imkanı verilmesi öngörülüyor. Bu değişikliğin kabul edilmesi halinde, konfederasyon ve sendikalar, afet durumlarında kamu kurum ve kuruluşları yanında veya yerine kamu yararına çalışan dernekler aracılığıyla da ayni veya nakdi yardım faaliyetinde bulunabilecekler.
2- Konfederasyonlar, kamu görevlileriyle ilgili düzenleyici işlemlere karşı dava açabilecek; 4688 Sayılı Kanunun 19 uncu maddesinde yapılan bir başka değişiklikle, Konfederasyonların, kamu görevlilerini ilgilendiren düzenleyici işlemlere karşı dava açma yetkisinin olmadığı yönünde son zamanlarda ortaya çıkan yargı kararlarının oluşturduğu olumsuzluğun sona erdirilerek, Konfederasyonların kamu görevlilerini ilgilendiren düzenleyici işlemlere karşı dava açabilmeleri öngörülüyor.
3- Yüksek İdari Kurul kaldırılıyor ve “Kamu Personeli Danışma Kurulu” oluşturuluyor;4688 Sayılı Kanunun 21 nci maddesinde yapılan değişiklikle; Toplu görüşme sürecinin unsurlarından birisi olan “Yüksek İdari Kurul”un sona erdirilmesi ve kamu personel mevzuatı ile kamu yönetimi uygulamalarının sosyal diyalog kurgusuyla değerlendirilmesi işlevini yerine getirmek üzere “Kamu Personeli Danışma Kurulu” oluşturulması öngörülüyor. Bu değişikliğin gerçekleşmesi halinde, kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarının kamu personel sistemine ilişkin sorunları taşıyabileceği ve bu alanla ilgili teklif ve önerilerini getireceği yeni bir diyalog zemini oluşturulmuş olacaktır.
D-Taslağın , Toplu Sözleşme Hakkının Fiilen Kullanımına Yönelik Hükümleri
Çalışma Bakanlığının koordinesinde gerçekleştirilen toplantılarda düzenlenen Taslağın, kamu görevlileri sendika ve konfederasyonları ile kamu görevlileri açısından en önemli bölümlerini hiç şüphesiz toplu sözleşme hakkının fiilen kullanımına yönelik hükümler oluşturmaktadır.
Esasen, taslağın oluşturulmasına ilişkin çalışmalarda gerek Bakanlık ve Konfederasyonlar gerekse Konfederasyonlar arasında görüş ayrılıklarının en yoğun yaşandığı hükümler, bu bölümdeki hükümler olmuştur.
Anayasa değişikliğinin kabul edilmesi sonrasında başlatılan çalışmaların sonucunda oluşan bu Taslağın, Memur-sen olarak bizim görüş, öneri ve taleplerimizi bütünüyle yansıttığını kabul etmek hiç şüphesiz mümkün değildir. Ancak, tasarının toplu sözleşmeyle ilgili hükümlerine yönelik eleştirilerimizi diğer konularla ilgili eleştirilerle birlikte son bölümde yapacağız. Bu bölümde, tasarının toplu sözleşme sürecini düzenleyen hükümlerini açıklayacağız.
Bu açıklamaları, toplu sözleşmenin tanımı, toplu sözleşme konuları, toplu sözleşme düzeyi, toplu sözleşmenin tarafları, toplu sözleşmenin süresi, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, toplu sözleşme görüşmeleri süreci, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun yapısı ve işleyişi gibi başlıklarla sıralayacağız.
1- Toplu Sözleşme, “Genel Toplu Sözleşme” ve “Hizmet Kolu Toplu Sözleşmesi” olmak üzere iki düzeyde yapılacak; 4688 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde yapılan değişiklikle; “Genel Toplu Sözleşme” ve “Hizmet Kolu Toplu Sözleşmesi” kavramlarına yer verilmek suretiyle toplu sözleşmenin iki düzeyde yapılması öngörülmektedir. Değişikliğin kabul edilmesi halinde, kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere, bütün kamu görevlilerine uygulanan mali ve sosyal haklarla ilgili hükümlerin yer alacağı genel toplu sözleşme, hizmet koluna münhasır mali ve sosyal haklarla ilgili hükümlerin yer alacağı hizmet kolu toplu sözleşmesi olmak üzere iki tür toplu sözleşme yapılacaktır. Hizmet kolu toplu sözleşmesi uygulamasının, yerel yönetimler hizmet kolunda uygulanmayacağı da tanımın içeriğinde kayıt altına alınmıştır.
2- Toplu sözleşmenin kapsamını, maddede ismen sayılan mali ve sosyal haklarla, diğer mali ve sosyal haklar oluşturacak; 4688 Sayılı Kanunun 28 nci maddesinde yapılan değişiklikle, genel toplu sözleşmenin, kamu görevlileri için uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücretleri, harcırah, ikramiye, …. ile diğer ve mali sosyal hakları kapsaması öngörülmektedir.
Hizmet kolu toplu sözleşmesinin kapsamının ise, genel toplu sözleşmede belirlenen toplam artış ve mali çerçeve aşılmamak, kamu görevlileri arasındaki genel ücret dengesi korunmak kaydıyla sadece hizmet kolundaki kurum ve kuruluşlarda görev yapan kamu görevlilerine yapılacak ödemelerden oluşması öngörülmektedir. Diğer taraftan, yerel yönetimler hizmet kolunda, hizmet kolu toplu sözleşmesi uygulamasının yapılmayacağı aynı hüküm içerisinde ifade edilmek suretiyle bu hizmet kolunda toplu sözleşme yapılmaması öngörülmektedir.
3- Toplu Sözleşmenin kapsamı Anayasada öngörülmeyen bir biçimde daraltılıyor; 4688 Sayılı Kanunun 28 nci maddesinde yapılan düzenlemeyle, Maaş ve ücret sisteminde değişiklik öngören taleplerin toplu sözleşme kapsamı dışında olması öngörülmektedir. Anayasanın 53 üncü ve 128 nci maddelerinde yer verilmeyen ve esasen toplu sözleşmede münhasıran pazarlık konusu oluşturacak bir hususun doğrudan kanun koyucu tarafından sınırlandırılması anlamına gelen bu öngörü, toplu sözleşmenin kanun eliyle anlamsızlaştırılması gibi bir sonuç doğuracaktır. Bu değişikliğin kabul edilmesi halinde, toplu sözleşme masası eksik kurulmuş olacak ve evrensel kural ve ilkelerin gerektirdiği bir toplu pazarlık süreci bizzat kanun tarafından engellenmiş olacaktır.
Aynı madde kapsamında yapılan bir başka düzenlemeyle, toplu sözleşme hükümlerinin, “toplu sözleşme ikramiyesi” hariç olmak üzere sendika üyesi olmak yönüyle ayırım yapılmaksızın bütün kamu görevlilerine birlikte uygulanması öngörülmektedir.
4-Toplu Sözleşme iki yılda bir yapılacak; 4688 Sayılı Kanunun 28 inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmesinin iki yılda bir yapılması öngörülmektedir. Bir başka ifadeyle, toplu sözleşmenin süresinin iki yıl olması öngörülüyor. Bu düzenlemenin kabul edilmesi halinde, ilk toplu sözleşmenin 2011 yılında yapılması ve bu toplu sözleşmenin 2012-213 yıllarında uygulanması, ikinci toplu sözleşmenin ise 2014-2015 yıllarında uygulanmak üzere 2013 yılında yapılması söz konusu olacak.
Kanunun 31 nci maddesinde yapılan düzenlemeyle; toplu sözleşme görüşmelerinin, -ilk toplu sözleşmenin 2011 yılında yapılacak olması dikkate alınarak- son rakamı tek olan yılların Eylül ayının ilk iş günü yapılması öngörülmektedir.
5- Toplu Sözleşmenin aylık ve ücretlerle ilgili oransal artış öngören hükümlerinden kamu görevlileri emeklileri de yararlanabilecek; 4688 Sayılı Kanunun 28 inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, kamu görevlisi emeklilerine, toplu sözleşmenin sadece aylık ve ücretlerde oransal artış öngören hükümleri yansıtılması ve bunun dışındaki hükümlerden kamu görevlisi emeklilerinin yararlandırılmaması öngörülmektedir.
6- Genel Toplu Sözleşmede Kamu görevlileri adına taraf yetkisi, üyeleri nispi temsil esasıyla belirlenecek “Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti” tarafından kullanılacak; 4688 Sayılı kanunun 29 uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle, genel toplu sözleşmenin taraflarının, “Kamu İşveren Heyeti” ile “Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti” olması öngörülmektedir.
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin; bağlı sendikalarının üye sayısı toplamı itibarıyla en çok üyeye sahip Konfederasyon temsilcisinin başkanlığında olmak üzere 7 üyeden oluşması, başkan dışındaki altı üyenin en çok üyeye sahip üç konfederasyona paylaştırılmasında, konfederasyonların üye sayısının konfederasyonların bağlı sendikalarının toplam üye sayısına oranı esas alınması öngörülmektedir.
7- Kamu görevlileri sendikaları heyeti, genel toplu sözleşmenin imzalanıp imzalanmayacağına ilişkin kararını salt çoğunlukla verecek; 4688 Sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle; Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nin genel toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda toplu sözleşme imzalanıp imzalanmayacağına ilişkin kararını heyetin salt çoğunluğuyla vereceği ve toplu sözleşmenin de bu yönde oy kullanan salt çoğunluk tarafından imzalanması, toplu sözleşmenin imzalanıp imzalanmayacağına ilişkin oylamada eşitlik olması halinde heyet başkanın bulunduğu tarafa itibar edilmesi öngörülmektedir.
8- Genel Toplu Sözleşmenin imzalanması halinde, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurulamayacak; 4688 Sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle; Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nin salt çoğunluğu tarafından imzalanmak suretiyle toplu sözleşme metninin oluşması halinde, bu metne imza atmayan Heyet temsilcilerinin toplu sözleşmede uyuşmazlık çıktığı savıyla Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuru yapamayacağı öngörülmektedir.
9- Hizmet kolu toplu sözleşmelerinde kamu görevlileri adına taraf yetkisini, hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendika kullanacak;4688 Sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle; hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde kamu görevlilerini o hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendikanın taraf sıfatıyla temsil edeceği ve bu temsilin üç kişiden oluşacak bir heyet tarafından gerçekleştirileceği öngörülmektedir.
Diğer taraftan, bağlı olduğu konfederasyon genel toplu sözleşme görüşmelerine katılmayan sendikanın hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerine taraf sıfatıyla katılma yetkisini kaybedeceği de öngörülmekte ancak bu durumda söz konusu hizmet kolunda toplu sözleşmenin nasıl imzalanacağı veya kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının nasıl bir yöntemle belirleneceğine ilişkin bir öngörü ortaya konulmamıştır.
10- Yerel yönetimler hizmet kolunda, toplu sözleşme niteliğinde olmayan ve sadece “mahalli idare tazminatı” adıyla yapılacak ödemenin tutarını belirlemek amaçlı sözleşme yapılacak; 4688 Sayılı Kanunun 31 inci maddesinde yapılan düzenlemeyle; yerel yönetimler hizmet kolunda hizmet kolu toplu sözleşmesi yapılmaması, bunun yerine toplu sözleşme hükmünde olmamak üzere “mahalli idare tazminatı” adıyla yapılacak ödemenin tutarını belirlemek amaçlı sözleşme yapılması öngörülmektedir.
Diğer taraftan, yerel yönetimler hizmet kolunda yapılabilecek bu sözleşmenin, ilgili yerel yönetimin yürütme organının teklifinin en yüksek karar organınca uygun görülmesi kaydıyla kurumsal sözleşme şeklinde ve o yerel yönetimde en çok üyeye sahip sendikayla imzalanması da öngörülmektedir.
11- Genel toplu sözleşme görüşmeleri 10, hizmet kolu toplu sözleşme görüşmeleri 5 gün sürecek; 4688 sayılı Kanunun 31 inci maddesinde yapılan düzenlemeyle; genel toplu sözleşme görüşmelerinin on gün içinde sonuçlandırılması ve Kamu İşveren Heyeti Başkanının uygun görmesi halinde bu sürenin beş gün uzatılması öngörülmektedir.
Hizmet kolu toplu sözleşmesi görüşmelerinin, genel toplu sözleşmenin imzalanması halinde takip eden iş günü, Kamu Görevlileri Hakem kurulu tarafından karara bağlanması halinde kararın açıklanmasını takip eden üç gün içinde başlaması ve beş gün içerisinde sonuçlandırılması öngörülmektedir.
Genel ve hizmet kolu toplu sözleşme metinlerinin Resmi Gazete’de yayımlanması da öngörülüyor.
12- Konfederasyon ve sendika temsilcilerinin hiç birinin görüşmelere katılmaması halinde mali ve sosyal haklar genel hükümlere göre belirlenecek; 4688 Sayılı Kanunun 31 inci maddesinde yapılan düzenlemeyle; toplu sözleşme görüşmelerine katılmaya yetkili konfederasyon veya sendika temsilcisinin hiç birinin görüşmelere katılmaması halinde, iki mali yıl için kamu görevlilerine uygulanacak mali ve sosyal hakların genel hükümlere göre belirlenmesi öngörülmektedir.
13- Yerel yönetimler hizmet kolundaki kamu görevlileri genel toplu sözleşme hükümleriyle sınırlı olmak üzere toplu sözleşme hakkından yararlanabilecek; 4688 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde yapılan düzenlemeyle; Kanunun yukarıda değerlendirilen hükümlerinde belirtildiği gibi yerel yönetimlerde hizmet kolu toplu sözleşmesi yapılmayacağı ve sadece aylık veya ücretleriyle birlikte ödenecek “mahalli idare tazminatı”nı belirlemek üzere sözleşme imzalanması öngörüsü tekrar edilmiştir.
Bu sözleşmeyle belirlenen tazminatın, başka bir kuruluşa atanma halinde kazanılmış hak olmayacağı, yapılacak bu sözleşmenin usul ve esaslarının da aynı sözleşme içeriğinde belirtileceği öngörülmüştür.
Aynı düzenlemeyle, bu sözleşmenin seçim döneminde en fazla iki kez yapılabileceği ve seçim dönemini aşan toplu sözleşme yapılamayacağı da kayıt altına alınmıştır.
Mahalli idare tazminatının belirlenmesine yönelik sözleşmeyi, yıllık personel gideri, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirinin yeniden değerleme oranı katsayısı ile çarpımıyla bulunacak miktarın yüzde otuzunu aşan yerel yönetim kuruluşları ile personelin aylık ve ücretlerini ödemeyen mahalli idarelerin bu sözleşmeyi akdetme yetkisinin bulunmadığı öngörülmektedir.
Ayrıca genel seçimlere yirmidört aydan daha az süre kalması halinde bu sözleşmenin imzalanamayacağı da hüküm altına alınmıştır.
14- Genel Toplu Sözleşme sürecinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma yetkisi, “Kamu İşveren Heyeti” başkanı ile “Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti”nde temsil edilen Konfederasyonlar tarafından ayrı ayrı kullanılabilecek; 4688 Sayılı Kanunun 33 üncü maddesinde yapılan düzenlemeyle; görüşmeler sonucunda toplu sözleşme imzalanamaması halinde tarafların imzasını içeren “toplantı tutanağı”, tarafların bu tutanağı imzalamaması halinde ise “tespit tutanağı” düzenlenmesi öngörülmektedir.
Söz konusu tutanakların düzenlenmesinden itibaren üç işgünü içerisinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurulması gerektiği, bu başvurunun Kamu İşveren Heyeti adına heyetin başkanı, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti bakımından ise genel toplu sözleşmelerde heyette temsilcisi bulunan konfederasyonların her biri tarafından ayrı ayrı, hizmet kolu toplu sözleşmelerinde ise –en çok üyeye sahip sendikanın temsilcisi konumundaki- Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet başkanı tarafından kullanılacağı öngörülmektedir.
15- Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Sayıştay Başkanının başkanlığındaki onbir üyeden oluşacak; 4688 Sayılı kanunun 34 üncü maddesinde yapılan düzenlemeyle; toplu sözleşmede uyuşmazlık çıkması halinde devreye girecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun 11 üyeden oluşacağı ve Kurulun başkanlığının Sayıştay Başkanı tarafından yürütülmesi öngörülmektedir.
Kurulun diğer on üyesi;
*** İkisi en çok üyeye sahip konfederasyon birer tane de diğer iki konfederasyondan olmak üzere Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti tarafından bildirilecek dört temsilci,
*** Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ile Devlet Personel Başkanlığı’ndan birer olmak üzere Kamu İşveren Heyeti Başkanınca belirlenecek dört temsilci,
*** kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarında olmak üzere en az Doçent unvanına sahip olmak kaydıyla; Devlet Personel Başkanlığı ile – en çok üyeye sahip konfederasyon üç, diğer iki konfederasyon ikişer olmak üzere- Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti tarafından ayrı ayrı bildirilecek yedi öğretim üyesi arasından Kamu İşveren Heyeti Başkanınca ayrı ayrı belirlenecek birer öğretim üyesi olmak üzere iki akademisyen temsilciden oluşacaktır.
16- Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun kararları oy çokluğuyla alınacak ve alınan kararlar toplu sözleşme hükmünde olacak; 4688 Sayılı kanunun 34 üncü maddesinde yapılan düzenlemeyle; KGHK’nun kararlarının oy çokluğuyla alması ve oylamada çekimser oy kullanılamayacağı, alınan kararların kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacağı öngörülmektedir.
Diğer taraftan, aynı düzenlemeyle, Kurul kararlarının üç gün içerisinde yazılı olarak taraflara bildirileceği ve Resmi Gazete’de yayımlanacağı da kayıt altına alınmıştır.
Genel Toplu Sözleşme ile Hizmet Kolu Toplu Sözleşmesinin kapsamı, tarafları ve diğer hususları ilerleyen maddelerde düzenlenmiştir.
E- Taslağın Diğer Hükümleri
1- 4688 Sayılı Kanunun mevcut geçiçi maddeleri yürürlükten kaldırılıyor; Taslağın 30 uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle; 4688 Sayılı Kanunun işlevini yitirmiş ve uygulanma niteliğini kaybeden mevcut geçici maddelerinin bütününün yürürlükten kaldırılması öngörülüyor.
2- 2011 yılı toplu sözleşme görüşmeleri, kanunun yürürlüğe girmesini takip eden 30 gün içinde başlayacak;Taslağın 30 uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle; 4688 sayılı Kanunun geçici birinci maddesi olarak düzenlenen hükümle, 2011 yılı toplu sözleşme görüşmelerinin, kanunun yürürlüğe girmesini takip eden 30 gün içinde başlaması ve yetkili sendika ve konfederasyonların 2011 yılı sendika üye sayılarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Tebliğindeki sayılara göre belirleneceği hüküm altına alınıyor.
3- Kanunun yürürlüğe girmesinden önce imzalanan sosyal denge sözleşmelerinin hükümlerine bağlı olarak ödenen tutarlar, sözleşmeyle belirlenecek “mahalli idare tazminatı” tutarına ininceye kadar arttırılamayacak; Taslağın 30 uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle 4688 sayılı Kanuna eklenecek geçici ikinci maddeyle; Yerel yönetimler hizmet kolundaki sendikalar ile yerel yönetimler arasında imzalanan sosyal denge sözleşmesi ve benzeri sözleşmelere dayalı olarak yerel yönetimlerdeki kamu görevlilerine ödenmekte olan ödeme tutarlarının, bu taslakta öngörülen “mahalli idare tazminatı” sözleşmesiyle belirlenecek tutardan fazla olması halinde arttırılmaması öngörülüyor.
4- Toplu Sözleşme Primi, Toplu Sözleşme İkramiyesi adıyla ödenecek; Taslağın 31 inci maddesiyle 375 sayılı KHK’nin Ek 4 üncü maddesinde yer verilen “toplu sözleşme primi” ibaresinin “toplu sözleşme ikramiyesi” olarak değiştirilmesi öngörülmektedir.
KANUN TASARISI TASLAĞI,
TALEP VE ÖNERİLERİMİZİ BÜTÜNÜYLE KARŞILAMAKTAN UZAK
Kamu görevlilerinin anayasayla güvence altına alınmış bir şekilde toplu sözleşme hakkına sahip olması ve Anayasanın 53 üncü ve 128 nci maddelerinde bu çerçevede değişiklik yapılması için Memur-Sen Konfederasyonu olarak yürüttüğümüz çalışmalar, konuyla ilgisi olanların bilgisi dâhilindedir.
Bu süreçleri takip edenler, Memur-Sen’in kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkını fiilen kullanmalarına ilişkin ikincil mevzuat düzenlemeleriyle ilgili talep ve önerilerine de vakıftırlar. Bu çerçevede, Bakanlar Kuruluyla eş zamanlı olarak kamuoyunun da bilgisine sunulan Kanun Tasarısı Taslağı’nın, toplu sözleşmeyle ilgili hükümleri dahil olmak üzere kamuoyuna defalarca deklare ettiğimiz talep ve önerilerin bütününü karşılamadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu durumu izah etmek ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini sağlamak adına öncelikle toplu sözleşmeyle ilgili ikincil mevzuat çalışmalarımız sonucunda netleştirdiğimiz talep ve önerilerimizi hatırlatmayı gerekli ve yararlı görüyoruz.
Memur-Sen’in; toplu sözleşme düzenine, toplu sözleşme düzeyine, toplu sözleşmenin kapsamına, toplu sözleşmeden yararlanacaklara, toplu sözleşmenin taraflarına, toplu sözleşmenin süresine, toplu sözleşme görüşmelerinin şekil ve süresine, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun yapısı ve işleyişine dair görüş ve önerileri ile sendika üyesi olma hakkı, sendikaların kuruluş ve örgütlenmesi, yetki ve faaliyetleri gibi konulara ilişkin talep ve önerilerine esasen, çalışmalarımız sonucunda hazırladığımız iki kanun tasarısı taslağında yer vermiştik. Söz konusu taslaklarda yer verdiğimiz ve anılan taslakları bir kitapta toplamak suretiyle kamuoyunun bilgi ve değerlendirmesine sunduğumuz talep ve önerilerimizle, Bakanlar Kurulu’na sunulan Kanun Tasarısı Taslağının toplu sözleşme düzenine ilişkin hükümleri karşılaştırıldığında başlıkta belirttiğimiz tespitin doğruluğunun, objektif zihne sahip herkes tarafından teyit edileceğine inanıyoruz.
Memur-Sen Konfederasyonu olarak, toplu sözleşme düzeniyle ilgili talep ve önerilerimizi aşağıda belirtilen başlıklar ve genel açıklamaları kapsayacak şekilde oluşturduk.
Bu kapsamda,
1- TOPLU SÖZLEŞMENİN YASAL DAYANAĞI: Toplu sözleşme ve örgütlenme hakkı ayrı kanunlarda düzenlensin,
2- TOPLU SÖZLEŞMENİN DÜZEYİ:“Kamu Görevlileri Toplu Sözleşmesi(Genel Toplu Sözleşme) ve “Hizmet Kolu Toplu Sözleşmesi” olmak üzere iki düzeyde toplu sözleşme yapılsın,
3- TOPLU SÖZLEŞMENİN KAPSAMI: Toplu sözleşmeyle, mevcut mali ve sosyal haklardaki artışlarla birlikte yeni mali ve sosyal haklar da belirlenebilsin, genel toplu sözleşmede bütün kamu görevlilerinin yararlandığı ve yararlanacağı mali ve sosyal haklar, hizmet kolu toplu sözleşmesinde o hizmet kolundaki kamu görevlilerinin yararlandığı ve yararlanacağı mali ve sosyal haklarla ilgili hükümler yer alsın,
4- TOPLU SÖZLEŞMENİN SÜRESİ; Toplu sözleşme, esasen bir yıl süreli olmak üzere ve iki yıldan az olmak kaydıyla tarafların anlaşmasıyla bir yıldan uzun süreli düzenlenebilsin,
5- GENEL TOPLU SÖZLEŞMENİN TARAFLARI: Kamu Görevlileri Toplu Sözleşmesinin (Genel Toplu Sözleşmenin) tarafları, en çok üyeye sahip Konfederasyon ve Kamu İşvereni olmalı,
6- HİZMET KOLU TOPLU SÖZLEŞMESİNİN TARAFLARI: Hizmet Kolu Toplu Sözleşmesinin tarafları, hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendika ile Kamu İşveren Heyeti olmalı,
7- TOPLU SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİNİN SÜRESİ: Toplu sözleşme görüşmeleri, ilk oturumdan itibaren başlayacak 45 günlük sürede gerçekleştirilmeli,
8- KAMU GÖREVLİLERİ HAKEM KURULUNA BAŞVURMA YETKİSİ:
Genel Toplu Sözleşmede, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi en çok üyeye sahip Konfederasyona ait olmalı,
Hizmet Kolu Toplu Sözleşmelerinde, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma yetkisi o hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendikaya ait olmalıdır
9- DAYANIŞMA AİDATI: Sendika üyesi olmayan kamu görevlileri, yetkili sendikaya dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu sözleşmeden yararlanabilsin
10- TOPLU SÖZLEŞMENİN EMEKLİLERE YANSITILMASI: Münhasıran çalışanlara ait hükümler hariç olmak üzere toplu sözleşmenin hükümleri, bütünüyle kamu görevlileri emeklilerine de yansıtılsın
11- YEREL YÖNETİMLER HİZMET KOLUNDA İŞYERİ TOPLU SÖZLEŞMESİ: Yerel yönetimler hizmet kolunda, ilgili mahalli idarenin işvereni ile o mahalli idarede en çok üyeye sahip sendika arasında “işyeri toplu sözleşmesi” imzalansın
12- KAMU GÖREVLİLERİ HAKEM KURULUNUN YAPISI: Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun; Kamu İşvereni adına katılacak 4 temsilci, en çok üyeye sahip üç Konfederasyondan (birinci sıradaki iki, diğer ikisi birer olmak üzere) 4 temsilci, biri maliye veya iktisat, biri iş hukuku veya çalışma ekonomisi bilim dallarından olmak üzere Üniversitelerarası Kurul tarafından belirlenecek iki öğretim üyesi ve Kurulun Başkanlığını yürütecek Danıştay 1. Daire Başkanı olmak üzere 11 üyeden oluşturulması,
şeklindeki talep ve önerilerimizi deklare ettik. Toplu Sözleşme hakkına ilişkin ikincil mevzuat çalışmalarının bütün safhalarında da bu talep ve önerileri dile getirdik ve savunduk. Konuyla ilgili olarak bütün tarafların katılımıyla önce Devlet Personel Başkanlığı’nın sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ve Sayın Bakanın koordinesinde gerçekleştirilen toplantılar sonucunda düzenlenen tutanaklarda ve görüşme kayıtlarında, bu öneri ve taleplerimiz görülebilir. Tarafların ortak katılımıyla gerçekleştirilen toplantılarda gerek Kamu İşvereni tarafının gerekse Konfederasyonların görüş ve talepleri arasındaki farklılıkların giderilmesine yönelik uzlaşma arayışı çerçevesinde, temel yaklaşımımızı koruyarak farklı seçenekler de ortaya koyduk.
KANUN TASARISI TASLAĞINA İLİŞKİN ELEŞTİRİLER
Kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkına sahip olmasına yönelik olarak Anayasanın 53 üncü ve 128 nci maddelerinde yapılan değişiklik sonrasında başlatılan toplu sözleşme hakkına ilişkin ikincil mevzuat çalışmaları sonucunda hazırlanan Kanun Tasarısı Taslağı, toplu sözleşmeyle ilgili hükümleri dahil bir çok konuda beklentileri karşılamaktan uzak hükümler içeriyor. Bu yönüyle Kanun Tasarısı Taslağına ilişkin eleştirilerimizi de aşağıdaki başlıklar halinde ifade etmekte yarar görüyoruz.
1- TOPLU SÖZLEŞMENİN YASAL DAYANAĞI: Toplu sözleşme hakkının fiilen kullanılmasına dönük düzenlemenin ayrı bir Kanun olarak tasarlanması hem gerekli hem de yararlı olmasına rağmen, Kanun Tasarısı Taslağı’yla 4688 sayılı Kanunun çeşitli maddelerinde değişiklik yapılmak suretiyle toplu sözleşme sürecinin düzenlenmesi, örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının aynı kanunda düzenlenmesi ve bu suretle toplu sözleşmeyle ilgili hükümlerin gereken netlikte ve sayıda olmasına engel olmuştur.
2- TOPLU SÖZLEŞMENİN DÜZEYİ: Kanun Tasarısı Taslağı’nda toplu sözleşmenin “Genel Toplu Sözleşme” ve “Hizmet Kolu Toplu Sözleşmesi” biçiminde iki düzeyli olarak öngörülmesi Memur-Sen olarak dile getirdiğimiz talep ve öneriyle örtüşmektedir. Ancak, yerel yönetimler hizmet kolunda, hizmet kolu toplu sözleşmesinin öngörülmemesi ve bu hizmet kolunda “mahalli idare tazminatı” adıyla imzalanması öngörülen sözleşmenin zorunlu nitelikte olmaması hizmet kolu düzeyli toplu sözleşme ilkesine uyulmamasına neden olacaktır. Bir başka ifadeyle, yerel yönetimler hizmet kolunda ve yerel yönetimlerde hizmet üreten kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkından yararlandırılmaması sonucunu doğurmuştur. Yerel yönetimler hizmet kolunda uygulanacak “mahalli idareler tazminatı” tutarının belirlenmesine esas olacak sözleşmeyle ilgili eleştiriler, ayrı başlık altında ayrıca ifade edilecektir.
3- TOPLU SÖZLEŞMENİN KAPSAMI: Kanun Tasarısı Taslağı’nda, genel toplu sözleşmenin ve hizmet kolu toplu sözleşmelerinin kapsamı ayrı ayrı ifade edilmiştir.
Genel Toplu Sözleşme’nin kapsamı bugün itibarıyla kamu görevlilerinin bordrolarında yer alan mali ve sosyal haklarla sınırlanmış ve yeni bir mali hak oluşturmayacak bir çerçeve çizilmiştir. Bu durum, maaş artışıyla sınırlı ve toplu sözleşmeyle ilgili evrensel nitelik arz eden dünya uygulamalarıyla çelişen bir toplu sözleşme kapsamı demektir. Kaldı ki, toplu sözleşmenin eşitler arası pazarlık şeklinde hem hak hem de parasal tutar odaklı gerçekleştirilmesi gerekir ve beklenirken, toplu sözleşmeyi mevcut mali ve sosyal haklarla sınırlı tutmak için kanun gücüne sığınmak toplu sözleşmenin Anayasal teminat altına alınmasını kabul eden millet iradesiyle de örtüşmemektedir. Kanun Tasarısı Taslağında, kanun gücünde hükümler üretecek toplu sözleşmenin dar bir kapsama hapsedilmesi kamu görevlilerinin toplu pazarlık hakkına sahip olmasının hazmedilmediğinin göstergesidir.
Diğer taraftan, Taslağa son şekli verilirken “maaş ve ücret sisteminde değişiklik öngören talepler toplu sözleşmenin kapsamı dışındadır” hükmüne yer verilmesi taslağa son şeklini verenlerin, toplu sözleşme hakkına katkı sağlamak anlayışı yerine toplu sözleşme hakkına katlanmak şeklinde bir bakış açısıyla hareket ettiklerini göstermektedir. Maaş ve ücret sisteminde değişiklik öngörecek teklifleri engellemek adına ortaya konan bu hüküm, bizim için yok hükmünde olacaktır.
Kanun Tasarısı Taslağının hizmet kolu toplu sözleşmesinin kapsamıyla ilgili hükümleri de, toplu sözleşme kavramıyla örtüşmemektedir. Taslakta yer verilen “genel toplu sözleşmede belirlenen artış ve mali çerçeve aşılmamak kaydıyla” ibaresi, genel toplu sözleşmeyi hizmet kolu toplu sözleşmesinin kapsamını daraltma gerekçesi haline getirmiştir. Böyle bir sınırlama, hizmet kolu toplu sözleşmesi görüşmelerinde tarafların iradesinin daha başlangıçta tahakküm altına alınması demektir. Genel toplu sözleşme görüşmelerinde ortaya konan artış oranlarından daha fazla artış yapılmasına yönelik hükümlerin yer aldığı bir toplu sözleşmeyi kanun engellerken daha düşük belirlemeyi de en azından hizmet kolunun yetkili sendikası kabul etmeyeceği dikkate alındığında, hizmet kolu düzeyinde toplu sözleşmenin lafzi nitelikte olması ve pratikte bir sonuç doğurmaması öngörüsüyle hareket edildiği anlaşılmaktadır. Taslağa son şekli verilirken eklenen ve hizmet kolu toplu sözleşmesinin zaten dar olan kapsamının daha da daraltılmasını öngören bu hüküm, gerçekleştirilen toplantıların herhangi birinde doğrudan ya da dolaylı olarak ifade edilmemiştir.
4- TOPLU SÖZLEŞMENİN SÜRESİ; Toplu sözleşmenin iki mali yılı kapsayacağına yönelik Taslak hükmü, yıllık bütçe esasıyla çelişmektedir. Bu nedenle, toplu sözleşmenin süresinin esasen bir yıl olması, tarafların anlaşması ve iki yıldan uzun süreli olmamak kaydıyla bir yıldan uzun süreli olabilmesi yönünde bir düzenleme yapılması hem kamu maliyesinin bütçe ilkeleriyle hem de değişim ve gelişim süreci içerisindeki Türkiye gerçeğiyle daha uygun olacaktır.
5- GENEL TOPLU SÖZLEŞMENİN TARAFLARI: Kanun Tasarısı Taslağı’nda genel toplu sözleşmenin tarafları, Kamu İşvereni ve Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti olması öngörülmektedir.
Kamu İşveren Heyeti, siyasi iradenin temsilcisi konumundaki Bakanın başkanlığında ve bürokratların yer alacağı bir heyet şeklinde tekli bir yapıdan oluşturulmuştur. Buna karşın, kamu görevlileri adına taraf sıfatını kullanacak olan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nin en çok üyeye sahip üç Konfederasyonun üye sayıları oranında temsilciyle yer alacağı bir heyet olarak tasarlanması, taraflar arasında eşitliğin baştan bozulması sonucunu doğuracaktır.
Kamu görevlilerinin toplu sözleşmede nispi temsil esasıyla belirlenen bir Heyet tarafından temsil edilmesi şeklinde örneği dünyada bulunmayan “taraf” kurgusunun oluşturulması; Kamu İşvereninin tekil ve güçlü bir iradeyle temsil edilmesi sonucunu doğururken kamu görevlileri adına “taraf” sıfatını kullanacak olan Heyetin üç parçalı bir yapıyla baştan zayıflatılması gibi istenmedik bir duruma kaynaklık edecektir. Genel Toplu Sözleşme görüşmeleri sonucunda toplu sözleşme imzalanıp imzalanmayacağına (talep ve tekliflerde karşılıklı uzlaşmanın sağlanıp sağlanmadığına) ilişkin kararın Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti bakımından salt çoğunlukla verilebilecek bir karar olarak öngörülmesi, Konfederasyonların Kamu İşveren Heyeti’nden önce kendi aralarında bir toplu pazarlık süreci işletmek zorunda kalmasına neden oluyor. Bu, kamu görevlilerine yeni kazanımlar üretecek toplu sözleşme hükümleri üretmek için harcanması gereken enerjinin, özellikle Konfederasyonların birbirini ikna etmek için harcanması suretiyle tüketilmek istendiğini gösteriyor. Bu tablo, en çok üyeye sahip olmak bakımından ikinci ve üçüncü sıradaki Konfederasyonun önerisiyle şekillendirilmiştir.
Yetkileriyle birlikte sendikal şuurlarını da kaybeden ve “nispi temsil” diye direten bu iki Konfederasyon, toplu görüşme sürecinde yetkilerini paylaşmak cömertliğini göstermezken, toplu sözleşme sürecinde Memur-Sen ve bağlı sendikalarından yetkiyi paylaşma cömertliği göstermesini bekliyorlar. Katılmadığı savaşın ganimetine ortak olmak isteyen yeniçeri zihniyetiyle hareket eden bu sendikal anlayış, “yaz boyu çalışan karıncaya merhamet sömürüsü yaparak hayatta kalma mücadelesi veren Ağustos Böceği yöntemi” üzerinde de uzunca süre çalışmış gibi gözüküyor.
6- HİZMET KOLU TOPLU SÖZLEŞMESİNİN TARAFLARI: Kanun Tasarısı Taslağında, genel toplu sözleşmesinin tarafları konusunda düşülen yanlışa düşülmedi Hizmet Kolu Toplu Sözleşmesinin tarafları, hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendika ile Kamu İşveren Heyeti olmalı öneri ve talebimiz doğrultusunda bir hüküm ortaya kondu.
Ancak, Taslakta yer verilen “bağlı olduğu konfederasyon genel toplu sözleşme görüşmelerine katılmayan sendikanın hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerine katılamayacağı” hükmü, bağlı olduğu Konfederasyonun sendikal mücadele çerçevesinde toplu sözleşme görüşmelerine katılmamak şeklindeki eyleminin cezasının yetkisini kullandırmamak şeklinde yetkili sendikaya kesilmesi gibi hukuken ve fiilen kabul edilemez bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. Hizmet kolu toplu sözleşmesinde taraf sıfatının elde edilmesini sağlayan “en çok üyeye sahip sendika konumu” ile “Konfederasyona üye olma” arasında bir bağlantı kurulması akil olmadığı gibi genel toplu sözleşme ve hizmet kolu toplu sözleşmesi arasında illiyet bağı oluşturulması da kabul edilemez bir durumdur,
7- KAMU GÖREVLİLERİ HAKEM KURULUNA BAŞVURMA YETKİSİ:
Kanun Tasarısı taslağında, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi, genel toplu sözleşme ve hizmet kolu toplu sözleşmesi için ayrı ayrı düzenlenmiştir. Hizmet kolu toplu sözleşmesinde, toplu sözleşmenin tarafı konumunda bulunan yetkili sendikanın Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma yetkisinin de tek sahibi olduğu ifade edilerek doğru hüküm kurulmuştur.
Ancak, Genel Toplu Sözleşme sürecinde ise bu doğruluğun yakınına dahi ulaşılamamıştır. Genel Toplu Sözleşmede, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi en çok üyeye sahip Konfederasyona ait olmalı talep ve önerimize direnecek gerekçeler üretemeyen Kamu İşvereninin imdadına, “güçsüzlüğümüzü itiraf edemiyorum, Memur-Sen’in gücüne itiraz edeyim” sığlığını sendikal duruş olarak göstermekle yetinen diğer iki Konfederasyon yetişti. “Talep ve öneri getirmekte, kamu görevlilerine kazanım üretmekte zorlanırız ama itiraz etmekte zorlanmayız” diyerek, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurmak her üç Konfederasyonun da hakkı olmalı talebini ortak bir dille ifade ettiler. Kamu tarafının imdadına yetişen bu talep ne yazık ki; “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma yetkisi Kamu İşveren Heyeti Başkanına, kamu görevlileri adına ise genel toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil olan her bir Konfederasyona, … aittir” şeklinde toplu sözleşmede tarafların tekliği ilkesiyle örtüşmeyen bir hükmün Taslakta yer almasına zemin hazırlamıştır. İmzalanması halinde tek bir toplu sözleşme metni oluşacakken, uyuşmazlık çıkması halinde ise kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na üç başvuru metni oluşacaktır.
Kanun Tasarısı Taslağı’nın genel toplu sözleşme sürecinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma yetkisini, en çok üyeye sahip üç Konfederasyona ayrı ayrı vermesi, en çok üyeye sahip olmayı sonuca etkili bir başarı olarak görmekte zorlananların var olduğunu göstermektedir. Seçimlerde en çok oy alanın başarılı görüldüğü, en çok milletvekiline sahip olan partinin hükümeti kurmakla görevlendirildiği bir ülkede, toplu sözleşmeyi imzalama yetkisi ile Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma yetkisinin en çok üyeye sahip Konfederasyon tarafından tek başına kullanılamayacağını öngörmek, “söylediği ile yaptığı arasında tutarlık sağlayamayanların” işidir. “Ülkemiz ve insanımız koalisyon hükümetlerinden çok çekti” haklı söylemiyle temel bir doğruyu ifade eden Bakanlar Kurulu’nun iş başında olduğu bir dönemde, kamu görevlilerinin toplu sözleşmede temsilini koalisyon esasına dayandırmak hatasından vazgeçmenin çok zor olmaması gerekiyor.
9- DAYANIŞMA AİDATI: Kanun Tasarısı Taslağı’nda “Toplu Sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında, sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayırım yapılamaz” hükmüne yer verilmek suretiyle, sendika üyesi olmayan kamu görevlilerinin toplu sözleşmeyle elde edilen kazanımlardan dayanışma aidatı ödemeksizin yararlanması öngörülmüştür. Ben de varım diyerek sendikalara üye olan ve sendikal mücadeleye katkı sunan kamu görevlileri ile sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasındaki “külfet-nimet dengesi”ni oluşturma aracı olarak değerlendirilmesi gereken dayanışma aidatının Kanun Tasarısı Taslağı’nda yer almaması, örgütlenmenin ve sivil itaatsizlik kurguları içinde bulunmanın gerekli olmadığı algısı üretecektir. Seçme hakkını kullanmayıp oy kullanmayan bireylere ceza kesilen bir ülkede, sendikaya üye olma hakkını kullanmaktan imtina edenlere ödül veriliyor.
Bu hükmün Taslakta yer almasına ilişkin süreç ise oldukça ilginç detayları barındırıyor. İkincil mevzuat çalışmalarının başlangıcında “dayanışma aidatı” konusunda bizimle paralel düşünen bir Konfederasyon, 2011 yılı sendika üye sayılarının yayımlandığı Resmi Gazete’nin yayımıyla birlikte iki hizmet kolunda yetkisini kaybetti. Yetkisini kaybetmekle kalmadı, dayanışma aidatı olmalı şeklindeki talebin sahiplerinden birinin kendisi olduğunu da unuttu. Ne diyelim, “acısı olandan edep beklenmez” sözüne sığınarak 180 derecelik bu dönüşün gerektirdiği sıfatı kullanmayalım.
10- TOPLU SÖZLEŞMENİN EMEKLİLERE YANSITILMASI: Anayasanın 53 üncü maddesinde yer verilen hüküm gereği, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılmasına ilişkin talep ve öneri, ikincil mevzuat çalışmalarında münhasıran sadece Konfederasyonumuz tarafından dile getirildi. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, münhasıran fiilen çalışan kamu görevlilerine ait olanlar hariç olmak üzere toplu sözleşmenin bütün hükümleri kamu görevlileri emeklilerine de yansıtılsın dedik. Kanun Tasarısı Taslağı’nda ise “Genel toplu sözleşme hükümlerine göre kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerine yapılan oransal artışlar, kamu görevlileri emeklilerine de yansıtılır” hükmüne yer verilerek, kamu görevlilerinin “eş ve çocuk yardımı” ile “ek ödeme” başta olmak üzere mevcut durum itibarıyla yararlanamadığı mali ve sosyal haklardan yararlanmasının önüne geçildiği gibi toplu sözleşmeyle elde edilecek muhtemel haklardan da yararlanması engellendi. Memur-Sen olarak, kamu görevlisi emeklilerinin yüksek beklentileriyle örtüşmeyen bu hükmün, TBMM’deki görüşmeler sırasında beklentileri karşılayacak bir içeriğe kavuşturulması için çaba sarf edeceğiz.
11- YEREL YÖNETİMLER HİZMET KOLUNDA İŞYERİ TOPLU SÖZLEŞMESİ: Memur-Sen olarak, yerel yönetimler hizmet kolunun kendine özgü niteliği ve bu hizmet kolunda yer alan belediye ve il özel idarelerinin kendi bütçeleri olması gibi hususları göz önünde bulundurarak yerel yönetimler hizmet kolunda, ilgili yerel yönetim ile o yerel yönetimde en çok üyeye sahip sendika arasında iş yeri toplu sözleşmesi imzalanması talep ve önerisinde bulunduk. Bir başka ifadeyle, yerel yönetimler hizmet kolunda, hizmet kolu toplu sözleşmesi yerine iş yeri toplu sözleşmesi imzalanmasını önerdik.
Kanun Tasarısı Taslağında, yerel yönetimler hizmet kolunda hizmet kolu toplu sözleşmesi imzalanmaması, bunun yerine “mahalli idare tazminatı” miktarını belirleme odaklı ve toplu sözleşme niteliğinde olmayan kurumsal sözleşme yapılması öngörülmektedir.
Üstelik bu sözleşmenin zorunlu nitelikte olmadığı, ilgili mahalli idarenin yürütme organının teklifinin en üst karar organınca kabul edilmesi şartına bağlı olduğu, söz konusu sözleşmenin seçim dönemi içerisinde en fazla iki kez imza altına alınabileceği, seçimlere yirmidört ay kala bu sözleşmenin imzalanamayacağı, seçim dönemini aşan sözleşme akdedilemeyeceği, personel maaşlarını ödeyemeyen mahalli idarelerin bu tür bir sözleşme yapamayacağı, personel giderleri gerçekleşen en son yıl gelirinin yeniden değerleme oranı katsayısı ile çarpımıyla bulunacak miktarın yüzde otuzunu aşan mahalli idarelerin de bu sözleşmeleri yapamayacağı gibi oldukça sıkı şartlarda öngörüldü. Bu düzenleme, yerel yönetimler hizmet kolunda toplu sözleşme yapılmamasının amaçlandığını göstermektedir.
Avrupa Birliğine tam üyelik süreciyle ilgili “Sosyal Politika ve İstihdam” başlıklı 19. Faslın açılmasının sürekli ertelendiği ve bu ertelemenin özellikle çalışma hayatı ve sendikal özgürlüklere odaklı gerekçelere dayandırıldığı bir zeminde, yerel yönetimler hizmet kolunun toplu sözleşme sistemine dahil edilmemesi anlaşılmaz bir hatadır. Kaldı ki, Anayasanın 53 üncü maddesinde kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkına sahip olduğu ifade edilirken “yerel yönetimlerde görev yapan kamu görevlileri hariç olmak üzere” gibi bir sınırlamaya da yer verilmemiştir. Bu bakımdan, Taslağın yerel yönetimler hizmet kolunda, hizmet kolu toplu sözleşmesinin yapılmayacağı sonucunu doğuran hükümleri en azından Anayasaya açıkça aykırıdır. Diğer taraftan, toplu sözleşmenin ikamesi olarak yerel yönetimlerde imzalanması öngörülen “mahalli idare tazminatı sözleşmesi”nin imzalanabilmesi için gereken şartlar ve aranan nitelikler göz önüne alındığında, esasen bu sözleşmenin dahi imzalanmaması yönünde bir amaç olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Söz konusu hükümde yer verilen “personelin aylık ve ücretlerini ödeyemeyen … mahalli idarelerde” ibaresi ise özellikle kayda değerdir. Avrupa coğrafyasının en yüksek ekonomik büyüme rakamlarına, dünyada ise sürekli ilk üç sırada bulunmayı sağlayacak büyüme rakamlarına ulaşan Türkiye ile onur ve gurur duymayı düşünürken, “heveslenmeyin, ülkemizde personelinin hem de kamu görevlisi konumundaki personelinin maaş ve ücretlerini ödeyemeyecek durumda mahalli idareler var ya da olabilir” hatırlatması yapılıyor. Hem de yasal bir metinde. Ne diyelim, toplu sözleşme yapmamak için gariban edebiyatı yapılıyor demeye dilimiz varmıyor. Personeline ücret ve maaşlarını ödeyemeyen mahalli idare, hizmet sunmakla sorumlu olduğu vatandaş kitlesine nasıl hizmet verecek. Böyle bir hüküm, “devlet memurusun sana ceza verebilirim, görev yerini değiştirebilirim, fazla çalışmanı isteyebilirim ama elimde ol(may)an sebeplerle sana ücretini ve maaşını ver(e)meyebilirim” deme hakkı veriyor. Bir taraftan da, Anayasamıza göre “angarya yasak”.
NOBEL ÖDÜLÜ; NİSPİ TEMSİL HESABINI YAPANLARIN DEĞİL
NİSPİ TEMSİL TALEBİNDE BULUNUNLARIN HAKKI
Toplu Sözleşme hakkına ilişkin ikincil mevzuat çalışmalarının büyük bölümüne katılmayıp son bölümlere katılan, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu başta olmak üzere bir çok konuda öneri ve talep geliştirmeyen bir Konfederasyon, Kanun Tasarısı Taslağının Bakanlar Kurulu ile birlikte kamuoyunun bilgisine sunulduğu andan itibaren salvolarına başladı.
Önce, genel toplu sözleşmede kamu görevlileri adına taraf sıfatını kullanması öngörülen “Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti”nin üyelerinin belirlenmesine ilişkin nispi temsil hesaplamasının Nobellik olduğunu vurguladı. Oysa, hesaplamadan önce Nobel verilmesi gereken buluş, “taraf” sıfatının en çok üyeye sahip üç Konfederasyonun nispi temsil esasıyla oluşturulması fikriydi. Bu fikir de, kendilerinin ve birlikte hareket ettikleri diğer Konfederasyonun eseridir. Fikri paylaşmakta gösterdikleri mahareti, Nobel ödülünü paylaşmada da gösterebileceklerini düşünüyoruz.
Aynı Konfederasyon, koalisyon hükümetinin büyük ortağının kendisine verdiği destekle 2001 yılında sendika üye sayısını bir anda iki yüz binli rakamlara ulaştırarak elde ettiği yetkiyi, hiç kimseyle paylaşmamıştı. Sadece Konfederasyon yetkisini değil hizmet kollarında bağlı sendikalarının yetkisini de kimseyle paylaşmadı. Aradan geçen yıllar onlara paylaşmanın güzelliğini öğretmiş gibi gözüküyor! Ama pay veren olarak değil pay isteyen sıfatıyla paylaşmayı öğrenmişler. Genel toplu sözleşmede Konfederasyon olarak, hizmet kolu toplu sözleşmesinde ise bağlı sendikaları olarak pay istiyorlar.
Masayı terk etmekte mahir bu Konfederasyon, itirazlarının temeline ise “Taslakta grev hakkı yok sayılıyor” görüşünü oturtuyor. Bir konuyu sormak isteriz. Kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkını var eden Anayasa değişikliğine “evet” demekten kaçarken, bu taslakta “grev hakkı” yok diyerek gard almanıza anlam vermekte zorlanıyoruz.
“Grev ve özgür toplu sözleşme hakkını düzenlemeyen bu yasaya destek vererek tarihi bir suç işlemeyin. Emekçiler, böylesi bir suçu affetmeyecek, unutmayacaktır. Gelin temel haklarımız için hep birlikte mücadeleyi yükseltelim.” çağrısında bulunmalarını ise vahametin zirvesi olarak görüyoruz. Kamu görevlilerinin “toplu sözleşme hakkını içeren Anayasa değişikliğine evet deyin” çağrısına kulak tıkayarak milletin vicdanında suçlu olmayı içine sindirenler, suç ve vicdan kavramlarını yan yana kullanma hakkını o gün kaybettiler.
DÜN, TOPLU SÖZLEŞME HAKKINA EVET DİYEMEYENLER
BUGÜN, TOPLU SÖZLEŞME YETKİSİNDEN PAY İSTİYORLAR
Yetkisiyle birlikte kendisini de kaybeden Konfederasyon, toplu sözleşme hakkına yönelik hükümler içeren Kanun Tasarısı Taslağıyla ilgili basın açıklamasına “ Yıllardır memurlarımızın toplu sözleşme ve grev hakkı için her platformda mücadele vermekteyiz.” ibaresiyle başlamış. Bu yılların en yakını olan 2010 yılında gerçekleştirilen ve kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı veren Anayasa değişikliği referandumunda bu mücadeleden eser görmedik. Toplu Sözleşme hakkının Anayasa’da yer almasına kapı aralayan “Kamu Görevlilerinin Demokratik ve Sendikal Hakları Çalıştayı”na da katılmaya cesaret edememişlerdi. Aksine, toplu sözleşme kamu görevlilerinin neyine dercesine, “Hayır’da, hayır vardır” kampanyası yaptılar. Evet diyemedikleri toplu sözleşme hakkının fiilen kullanılmasını sağlayacak ikincil mevzuat düzenlemesinde de, ön sıradan yer tutmak istiyorlar. “Yağma Hasan Böreği” fırını kuruldu da bizim mi haberimiz yok.
Kanun Tasarı Taslağı’nın hazırlanması sürecinde, her toplantıda bir önceki toplantıdaki talep ve önerisinden vazgeçme tutarsızlığıyla hareket eden bu Konfederasyonun taslakla ilgili tespitini, “taslağın önemli konularının tamamen bir konfederasyonunun talepleri doğrultusunda hazırlandığını gördük” cümleleriyle özetlemesi oldukça manidar. Görünen o ki, bugün bağlı sendikalarımıza üye olan eski üyelerinin yıllar önce tespit ettiği “Memur-Sen istediğini alır” gerçeğini malum Konfederasyonun yöneticileri de kavramaya başlamışlar. İtirazlarından ve itiraz gerekçelerinden ortaya çıkan bir başka sonuçsa; “Memur-Sen böyle çalıştığı sürece en çok üyeye sahip Konfederasyon konumuna gelmemiz imkansız” görüşüne kendilerini iyice inandırmışlar. Biz, oldukça detaylı incelememize rağmen Taslağın herhangi bir yerinde “Genel Toplu Sözleşme, Memur-Sen ile imzalanır.”demiyor. En çok üyeye sahip Konfederasyonun nispi temsil esası gereği daha fazla temsilci bulunduracağı Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nden bahsediyor. Ama onlar, en çok üyeye sahip Konfederasyon sıfatının Memur-Sen demek olduğu konusunda diğer konfederasyonla birlikte ortak bir fikre sahipler. Haksız da sayılmazlar.
Bu Konfederasyonun yetkisini niye kaybettiğini şimdi daha iyi anlıyoruz. Çünkü, akıllarına, sendika denildiğinde “sarı sendikacılık”, toplu sözleşme deyince de “memurun pazarlanması”ndan başka kavramlar gelmiyor. Bu kavramlar dışındaki kavramlardan haberdar olmayınca da başka tür sendikacılık yapmak seçeneğini kullanamıyorlar.
Kanun Tasarısı Taslağı’nın bu şekilde yasalaşması halinde “al gülüm ver gülüm” anlayışında bir toplu sözleşme sürecinden bahsederek, toplu sözleşme sürecine hangi stratejiyle katılacaklarını da itiraf ediyorlar.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleştirilen toplantıların neredeyse tamamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk ÇELİK’e “uzlaşmacı kimliğiniz ve hoş görünüzle bize umut ve ışık veriyorsunuz” cümleleriyle iltifat etme yarışına girenlerin, kendilerinin kurtulmakta zorlandıkları “şer çetesi”ne yeni elemanlar arama girişimlerinde bulunmalarını, faydasız son çırpınışlar olarak görüyoruz.