ARŞİV
Küresel Rekabet ve İstihdam
Sanayi ve teknoloji alanındaki gelişmişlik düzeyi, ülkelerin ne kadar gelişmiş olduğunu ortaya koyan temel göstergelerin başında gelir. Bütün sektörleri kuşatan bu küresel gerçekliği bilmek ve gelecek planlamalarını buna göre yapmak konusunda geç kalan ülkelerin nasıl zorlandıklarını, ne kadar acı reçetelere maruz bırakıldıklarını, hangi dayatmalarla karşılaştığını ve insanlarının hangi zor şartlar altında yaşamak zorunda bırakıldığını bugün çok daha yakından ve çok daha fazla müşahede ediyoruz.
Bizim de içinde bulunduğumuz Akdeniz havzasının güneyini ve doğusunu çevreleyen kuşakta olup bitenlerin arkasında, gittikçe artan genç- işsiz nüfusun, bir yandan dünyayı takip ederken diğer taraftan kendi ülkelerinde bir türlü gerçekleşmeyen iş ve istihdam yoksunluğunun, insanca yaşama talebine karşılık belli bir kitlenin elinde dönüp dolaşan sermayenin bir türlü alt gruplara yansıtılmamasının, daha kestirme bir ifadeyle pastanın adil paylaşılmamasının yattığını söylemek yanlış olmaz. Bunun tezahürü ise isyanlar, devrik diktatörler ve yeni arayışlar…
Aynı havzanın kuzeyinde ise, yine ürettiğinden daha çok tüketme alışkanlığı ve borç sarmalından kaynaklanan, ne kadar desteklenirse desteklensin bir türlü kurtarılamayan ülkeler zinciri ve Avrupa Birliği’ nin sorgulanır hale gelmesini sağlayan krizler…
Bize gelince; Kendi insanımıza kendi topraklarımız üzerinde iş ve ekmek veremediğimiz için, üzerinden koskoca bir dünya savaşı geçmiş, yanmış, yıkılmış, harabeye dönmüş ama kendini on yıl gibi kısa bir zaman diliminde toparlamayı başarmış Avrupa’ ya iş gücümüzü göndermeye başlamamızın üzerinden tam yarım asır geçmiş. Kendi dinamikleri, potansiyeli, farklı kalkınma model ve imkânlarına müsait iklimi, enerjisi, her türlü endüstriyel kapasiteye uygun toprakları olan bu ülkenin hem kendi içinde hem de dışarıya doğru gerçekleşen devasa göçlerden kaynaklanan iş gücü kaybına rağmen gelişme göstermesi ve küresel rekabetle başa çıkması beklenebilir mi?
Dünyanın ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının %70’ inin doğumuzda yer aldığı, üretilen enerjinin % 50’ sinin ise batımızda tüketildiği gerçeği ve bu durumun ne manaya geldiğini daha yeni idrak etmiş bir ülke olarak, küresel rekabetle nasıl başa çıkarız sorusunun cevabını da yenice düşünmeye başladık.
Daha kısa süre önce, ideolojik bakış açılarıyla belirlenen yanlış eğitim politikalarının yol açtığı savrulma dolayısıyla kurban edilen bir kuşağın, niteliksiz ve teknik donanıma sahip olmaksızın yetişmesine sebep olan projelerin akametini ve maliyetini henüz sorgulamadık. Buna, şu anda üniversitelerimizde okumakta olan, milyonlarca potansiyel genç işsizi de eklersek durumun vahameti biraz daha ortaya çıkacaktır.
İşte tam da bu noktada “emaneti ‘işi’ ehline vermek” prensibinin ihmal ve iptal edilişinin en temel sorunlarımızdan biri olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Hem işinin ehli olan kişiyi yani her türlü bilgiye ve teknik donanıma sahip meslek erbabını yetiştiremiyor ve hem de ona meslek ahlakını öğretemiyorsak, tarihin öğüttüğü toplumlar arasına girmek kaçınılmaz bir son olacaktır.
Küresel rekabet ve geleceğimiz bakımından hayati önem taşıyan iş, iş gücü ve istihdam konusunda düşünce, araştırma ve önerileriyle katkı sağlayan herkese şükranlarımı sunuyorum.
_____________________________________________________
(Kamu'da Sosyal Politika Dergisi'nin 17.Sayısı'nda yayınlanmıştır.)