KONFEDERASYON HABERLERİ
Liselerde Gezi Ruhu Çağırma Seansları Düzenleyenler
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Milat gazetesi için "Liselerde Gezi Ruhu Çağırma Seansları Düzenleyenler" başlık bir yazı kaleme aldı. Yalçın yazısında önemli noktalara değindi.
Türkiye demokrasi mücadelesinde yeni kazanımlar elde ettikçe, eski Türkiye’nin vesayet odakları, farklı görüntülere bürünerek her seferinde yeniden sahneye çıkıyorlar. Millet iradesinin karşısında yenildikçe, millete olan öfkelerini bazen doğrudan millete bazen de milletin değerlerine hakaret ederek kendilerini tatmin ettiklerini düşünüyorlar. Ancak bu tutumları millet tarafından not ediliyor ve her seferinde sandıktan geri dönüyor. Sözde demokrat ve özgürlükçü bu kesimler, özde darbeci ve yasakçı bir kafaya sahipler. Seçim kazandıkları takdirde demokratlıkları devam ediyor. Seçim kazanma ihtimali kalmayınca bir anda darbeci oluyorlar. Kendi yaşam tarzlarına müdahale edilme ihtimaline karşı bile mücadele edecek kadar özgürlük düşkünüdürler! Ancak, söz konusu başörtülülerin özgürlüğü olunca bir anda en şedit yasakçı olurlar. Ustaca gizledikleri maskelerini düşüren ve millet iradesine karşı oyunlarını deşifre eden yapıların varlığı, ülkemiz üzerinde oynanan oyunları bozmaktadır. Son günlerde Liseliler üzerinden oluşturulmaya çalışılan yeni bir toplumsal hareket dalgasının arkasında yatan gerçekleri, sendikal sorumluluğumuz gereği milletimizle paylaşıyoruz.
ÇOCUKLARIMIZI ÖNE SÜREN GERÇEK AKTÖRLERİ GÖRMELİYİZ
Öncelikle bu ülkenin her çocuğu bizim evladımızdır. Onların yaşadıkları sorunları görmezden gelemeyiz. Onları anlamaya dönük her çabayı anlamlı buluyoruz. Sendika olarak yaptığımız araştırmalarla gençlerin sorunlarını anlamak ve çözümler ortaya koymak sorumluluğunu yerine getiriyoruz. Bu sorumluluğumuzun gereği olarak; liseli çocuklarımızın siyaset mücadelesinde kullanılmasına asla izin vermeyeceğiz. Kendi gecikmiş devrim beklentilerini liseliler üzerinden gerçekleştirmek için onları alanlara sürenlerle sonuna kadar mücadele edeceğiz. Olayların arkasındaki güçleri hem çocuklarımıza hem de milletimize anlatmak, sendikal sorumluluğumuzun gereğidir. Olayların arkasında hangi güçler olduğunu anlamak için Türkiye Liseliler Birliği’nin kuruluş yılı olan 2013’e gitmek gerekir.
Olayların başlangıç noktası kabul edilen İstanbul Erkek Lisesi’nin mezuniyet programı öncesi yayınlanan bildiride “Mezun ağabeylerimizi muhatap kabul etmeyen bir idareye ihtiyacımız yok. Biz okulumuzda öz idaresini sağlayabilecek güçteyiz” ifadeleri çok masum bir talep değil. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir okulda “öz idaresini sağlayabilecek güç” nereden devşiriliyor. Başka okullar için geçerli olmayan “mezun ağabeylerin idarece muhatap alınması”, bu okullarda informal yönetimler olduğu şüphesini doğuruyor. Galatasaray Lisesi mezuniyet töreninde dağıtılan broşürde ise eleştiriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan şu ifadeler yer alıyor:“Akli dengesi yerinde, hiçbir padişaha kölelik yapmayacak müdür aranıyor”. Normal ve aklı başında hiçbir lise öğrencisinin ağzına almayacağı ifadelerin, bizim hiçte yabancısı olmadığımız bir dil taşıması ise bildirilerin “dışarıdan” ve “mezun ağabey destekli” olduklarını göstermektedir.
BAZI SENDİKALAR VE SOL ÖRGÜTLERİN TALEPLERİ LİSELİ BİLDİRİLERİNDE TEKRARLANIYOR
Bildirilerin dili, içerdiği talepler ve bütününe hâkim siyasi nefret söyleminin, liseli öğrencilerin gündemi ve önceliği olamayacağı açıktır. Benzer metinler olarak yayınlanan ancak imza atanı, okuyanı, savunanı meçhul bu bildirilerde, ağırlıklı olarak okullarında görev yapan yöneticilere, siyasi iktidara ve son dönemde eğitim öğretim ile ilgili konulara ilişkin ağır hakaretler yer alıyor. Bildirilerde sözde liselilerin karşı olduğu hususlar şöyle sıralanabilir:
• Okul yöneticilerinin değişmesi ve yeni yöneticilerin yönetim tarzları,
•Başörtüsünün liselerde serbest olması,
•İmam Hatip okullarının sayısındaki artış,
•Kuran-ı Kerim, Temel Dini Bilgiler ve Hz. Muhammed’in Hayatı derslerinin seçmeli ders olarak okutulması,
•Din Kültürü dersinin alt sınıflarda okutulması,
•Okullarda mescit açılması,
•Okullardaki Kutlu Doğum etkinlikleri,
•Bazı okullarda karma eğitimin fiilen sona ermesi,
Bu talepler öğrencilerden ziyade belli siyasi çevrelerin, bazı sendikaların ve illegal faaliyetleri ile dikkat çeken bazı marjinal sol örgütlerin söylemleridir. Liseliler bildirisinin, yayınlayan kuruluş kısmını kapatın, yıllardır bazı sendikalar ve marjinal sol örgütlerin yayınladıkları bildirilerle çok benzerlik taşıdığını görürsünüz. Bu yapıların perdenin arkasına saklanarak geleceğimiz olan liseli çocukları kullanmaları ise utanç vericidir.
GEZİ’DEN DEVRİM ÇIKARAMAYANLARIN YENİ GEZİ ARAYIŞLARI
Kendileri, paralı eğitim yapan özel okullarda okuyanların, “Parasız eğitim” bildirisinin altına imza atmaları da operasyonun bir başka göstergesi. Gezi eylemlerinde de kapitalizm ve emperyalizme karşı mücadele ettiklerini söyleyenlerin kapitalist ve emperyalist güç odaklarıyla el ele verdiklerini görmüştük. Gezi eylemleri sırasında da sık sık bize gençliğin masum talepleri dedikleri şeyler, aslında daha önce kimi sendikaların ve marjinal sol örgütlerin talepleriydi.
Olayların Gezi eylemleriyle bağlantılı olduğunu bu bildirilere destek veren bir yazar söylüyor. Yazar diyor ki “4 Haziran 2016 tarihinden itibaren, belli başlı liselerle sınırlı olmak üzere mikro ölçekli Gezi’ler yaşadığımızı tespit etmeliyiz. Gezi/Haziran Direnişi ile geçtiğimiz haftaya damgasını vuran liseli protestoları arasında hem bir süreklilik ilişkisi söz konusuydu hem de her iki olaylar dizisi de eşitlik, özgürlük ve laiklik gibi değerlerin üzerinde yükseliyordu. AKP rejimini karşısına alan liseli protestoları da aynı toplumsal zeminden beslendi.”Gezi eylemlerinde “çevre duyarlılığıyla” başlayan protestolar, şiddet eylemleriyle “devrimi” gerçekleştireceklerine inanan bir kitleye dönüştürülmüştü. Bu tecrübeyi yaşayanlar şimdi de liseli öğrenciler üzerinden masum talepler maskesiyle başlayan eylemlerini yapabilirlerse yeni bir geziye dönüştüreceklerdir. Ancak bilmeliler ki Türkiye eski Türkiye değil. Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen olarak, ülkemizin karanlık darbe günlerine götürülmesine izin vermeyeceğiz. Artık kurguladıkları oyunları gören ve oyunlarını deşifre eden sendikalar ve sivil toplum örgütleri var. Masum öğrencilerimizin çarpık ideolojik emellere alet edilmesine fırsat vermeyeceğiz.
OLAYLARDA KİME HANGİ SORUMLULUKLAR DÜŞÜYOR
Vesayet odakları, dün olduğu gibi bugün de algı operasyonlarıyla iktidarlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Ancak dünden farklı olarak bugün oyunlarını deşifre eden sivil toplum örgütleri ve sendikalar var. Sendikalar, sivil toplum örgütleri, öğrenciler, veliler, okul yöneticileri ve bakanlıklar olayın üzerinde ciddi olarak kafa yormalıdır.
Anne ve babalar, çocuklarıyla güçlü bir iletişim içinde olmalılar. Çocuklarına itiraz etme hakkının hiçbir zaman kanunsuzluk, kuralsızlık, anarşi, şiddet ve kaos ortamlarının zemini için gerekçe olamayacağını anlatmalılar. Vali ve kaymakamlarımızın, gençlik hareketleri ve gençlik alanında faaliyet yapan kuruluşlarla, bir strateji doğrultusunda daha fazla ortak çalışmalar yapması gerekmektedir. İl ve ilçe milli eğitim müdürlükleri ile okul yönetimleri, illegal yapılanmaların okullarda hayat bulmasına zemin hazırlayan, okulların huzur ve güven ortamını sabote etmeye dönük çabalara karşı daha kararlı olmaları ve okullarda paralel yapılanmalara müsamaha göstermemeleri gerekir.
En büyük hedefi, memleketine faydalı nesiller yetiştirilmesini sağlamak olan vakıf, dernek ve benzeri kuruluşlarımızın, legal zeminde, bazı okullardaki varlığı ve faaliyetleri, fincancı katırlarını ürkütmektedir. Bu olaylar, kesinlikle hayırlı çalışmaları askıya almayı veya ertelemeyi değil, arttırarak devam ettirmeyi gerektirir.Çocuklarımızın geleceğini çalmak isteyenlere karşı dikkatli olmalı ve çocuklarımızı örgütsel amaçları için kullanmak isteyenlere asla izin vermemeliyiz.