KONFEDERASYON HABERLERİ
MEMUR-SEN 1 MAYIS`I ÇANAKKALE`DE BAYRAM HAVASINDA KUTLADI
emur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, "1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü`nde, emeğin değerini korumak, ekmeğimizi çoğaltmak, hakça paylaşmak, birliğimizi ve kardeşliğimizi haykırmak, bizi bir kılan, diri kılan Çanakkale ruhunu millet olarak yeniden yaşamak, unutanlara ve unutturanlara hatırlatmak için Çanakkale`deyiz" dedi.
Çanakkale`de kordon boyunda düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına, yurdun çeşitli yerlerinden gelen Memur-Sen ve bağlı sendika üyeleri katıldı.
Türkiye`nin değişik yörelerine bağlı folklor gösterileriyle başlayan kutlamalarda Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu bir konuşma yaptı.
1 Mayısı, "emek" ve "dayanışma" kavramlarının anlamlı kıldığını söyleyen Gündoğdu, "Çanakkale her iki kavramın da zirve yaptığı, insani ve imani duruşlara zemin olmuş bir coğrafyadır. Bağımsızlığa, imana, inanca ve medeniyete yönelik, yedi düvele karşı bütün bedenini, gücünü, idrakini ortaya koyarak verilen direnişten daha büyük, daha anlamlı bir emek olabilir mi?Çanakkale ruhu, renkleri, dilleri, ırkları, kavimleri, kıtaları, meşrepleri, mezhepleri farklı olanları, kadınları, erkekleri, anaları, çocukları, devleti, milleti, şehitleri, gazileri, birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhuyla yoğuran mayadır. İşte bu yüzden Çanakkale`deyiz. Biz, fitnenin, bölücülüğün, terörün, ötekileştirmenin milletin kardeşlik pınarını kirletmesine izin vermeyen Çanakkale`yiz. Biz Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkez ve Acemi`yle 81 Çanakkale inşa etmiş Türkiye`yiz. Biz, `insanlar ya dinde kardeşin ya yaradılışta eşindir, eşitindir` idrakini seslendiren bir medeniyetin mensuplarıyız. Bağımsızlık için birlikte savaşmayı, kardeşlik zemininde bir ve beraber yaşamayı başarmış bir ceddin nesliyiz. Çalışanların hakkını arayan ve koruyan, haksızlığa direnen kardeşlik hukukunun inşa ve ihya eden gönül elçileriyiz. Memur-Sen, kardeşlik hukukunun yaşayan modelidir. Memur-Sen, medeniyet, iman, ihlas, kardeşlik, özgürlük, vicdan ve demokrasi diyen herkesle paydaştır. Emeğe değer veren, ekmeği büyütmek için mücadele eden, millete vurulmak istenen prangaları kıran, terörden uzak duran, akan kanı durdurmak için çaba gösteren herkesle, her kesimle beraberdir" diye konuştu.
Çözüm sürecine de temas eden Gündoğdu şunları söyledi:
"Terörün kendisine mesken tutmaya çalıştığı illerde yaşayan vatandaşlarımızın mahrumiyetinin, mağduriyetinin sona ermesi için çaba sarf ediyoruz. Sadece üyelerimizin değil bütün kamu görevlilerinin can güvenliği meselesi yaşamadan kamu hizmeti sunabilmesi, herkesin eşit vatandaşlık temelinde kamu hizmetlerinden yararlanabilmesi hedefiyle sendikacılık yapıyoruz. Milletin temsilcisi olarak, sözümüzü, sesimizi, gündüzümüzü, gecemizi, gücümüzü, enerjimizi millet adına sarf ediyoruz. Biz, asil bir medeniyetin akil örgütü olarak yol alıyoruz. Hakka, hakikate, huzura ve kardeşliğe giden yolları buluyoruz. Bu idrakle, milletin birliğine, kardeşliğine ve huzuruna kast eden terör belasının sona ermesi için dün olduğu gibi bugün de sorumluluk alıyoruz. Akil insanlar heyetinde niye yer aldığımızı sorgulayanlar, kendi zihinlerindeki ihanet zehrini bize bulaştırmaya çalışanlar, `yargılanacaksınız, hesap vereceksiniz` diyerek bizi tehdit ettiğini sananlar var. Akıl yoksunu, izan yoksulu mahfillerin saldırısı bizi ümitlendiriyor. Doğru yolda olduğumuza olan inanç ve kanaatimizi arttırıyor. İşte bu yüzden, şehitlerimizin aziz hatıralarına halel gelmemesini, gazilerimizin ve şehit yakınlarımızın incitilmemesini kırmızı çizgimiz ilan edip çıktığımız bu yola inançla ve kararlılıkla devam ediyoruz."
Sendika olarak taleplerini de dile getiren Gündoğdu, "Kamu görevlilerinin haklı beklentilerini hep birlikte bir kez daha haykırıyoruz. 4/B ve 4/C`liler başta olmak üzere bütün sözleşmeliler ve geçici personel hemen kadroya alınmalıdır. 2005 yılından sonra göreve başlayan personele 1 derece verilmelidir. Yardımcı hizmetler sınıfı personeline ek gösterge verilmelidir. Disiplin cezalarının affına ilişkin kanuni düzenleme yapılmalıdır. Yıllık izinler iş günü esasına göre düzenlenmelidir. Bütün istihdam türlerinde izin süreleri eşit hale getirilmelidir. Fazla çalışma ücreti kapsamındaki mağduriyetler giderilmeli, mesai ücretleri artırılarak ödenmelidir. Sosyal güvenlik primi ödenmiş bütün çalışmalar, kazanılmış hak aylığında değerlendirilmelidir. Emekli ikramiyesindeki 30 yıllık süre sınırlaması kaldırılmalıdır. Fiilen çalışılan dönemdeki maaş ile emekli maaşı arasındaki makas daraltılmalı, emekliler de eş ve çocuk yardımlarından yararlanmalıdır. Öğretmen ve akademik personel başta olmak üzere 666 sayılı KHK`nin mağdur ettiği kamu görevlilerinin ek ödeme mağduriyeti giderilmelidir. Statü yönüyle ayırım yapılmaksızın kadın kamu görevlileri, daha az gece nöbeti ve gece vardiyası görevi yapmalıdır. Engelli kamu görevlilerinin çalışma hayatına ilişkin engelleri kaldırılmalı ve yöneticilik görevlerine atanmada eşit birer aday olmaları sağlanmalıdır. Güvenlik hizmeti sunan kurumlardaki sivil personel başta olmak üzere sendikal örgütlenme engelleri ve yasakları kaldırılmalıdır. Sendika kurdukları için görevlerine son verilen emniyet personeli anayasa mahkemesi kararı doğrultusunda görevlerine iade edilmelidir. Kamu görevlilerine rücu edilen tazminatlara karşılık kurum tarafından mali sorumluluk sigortası yaptırılmalıdır. Adaylık dönemi içinde alınan disiplin cezası sebebiyle göreve son verilmesi uygulamasına son verilmelidir.
Bu yılki toplu sözleşme görüşmeleri ramazan bayramına denk geliyor. Bu yılki toplu sözleşmelerde kamu işvereninin bize bayramı zehir etmeyecek ve çifte Bayram yaşatacak bir anlayışla masaya gelmesini bekliyoruz." diye konuştu.
Tarihçi Yazar ve Akil İnsanlar Marmara Gurubu üyesi Mustafa Armağan ise yaptığı konuşmada birlik ve beraberlik mesajları verdi. Anadolu insanının bu topraklar üzerinde iki büyük imparatorluk kurduğunu söyleyen Armağan, birlik sağlandığı taktirde bir üçüncü imparatorluğun kurulmaması için her hangi bir engelin olmadığını kaydetti.
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu`nun 1 Mayıs konuşmasının tamamı şöyle:
"Bugün 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü`nde, emeğin değerini korumak, ekmeğimizi çoğaltmak, hakça paylaşmak, birliğimizi ve kardeşliğimizi haykırmak;
Rizelinin Antepliyle, Sakaryalının Bingöllüyle, Alevinin Sünniyle, Alimin Ümmiyle, Solcunun Sağcıyla, Gencin Yaşlıyla, Fakirin Zenginle, Vekilin Asille yeryüzü yolculuğunda bir ve beraber olduğunu, bizi bir kılan, diri kılan Çanakkale Ruhunu, Millet olarak yeniden yaşamak unutanlara ve unutturanlara hatırlatmak için Çanakkale`deyiz.
Çünkü biz Bedrin aslanlarına denk 253 bin şehidin yaşayan emanetçileriyiz.
Biz medeniyetimizin destanıyız, Çanakkale Ruhunun bedenleriyiz.
Biz Seyyid Onbaşı`nın, Yahya Çavuş`un yolunun yarenleriyiz.
Biz evlatlarına ``Ya Şehit ol Ya Gazi`` diyerek, Çanakkale`yi geçilmez kılan anaların, bugünkü ciğer pareleriyiz.
Biz kardeşliğin, inanmışlığın, adanmışlığın zirvesiyiz.
Biz, haksızlığa geçit vermeyenlerin, hakkı için direnenlerin sendikal merkezi, bugünün Çanakkale`siyiz.
1 Mayısı anlamlı kılan ``emek`` ve ``dayanışma`` kavramlarıdır.
Çanakkale her iki kavramın da zirve yaptığı, insani ve imani duruşlara zemin olmuş bir coğrafyadır.
Bağımsızlığa, imana, inanca ve medeniyete yönelik yedi düvel`e karşı bütün bedenini, gücünü, idrakini ortaya koyarak verilen direnişten daha büyük, daha anlamlı bir emek olabilir mi?
Çanakkale Ruhu, renkleri, dilleri, ırkları, kavimleri, kıtaları, meşrepleri, mezhepleri farklı olanları; kadınları, erkekleri, anaları, çocukları, devleti, milleti, şehitleri, gazileri, birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhuyla yoğuran mayadır.İşte bu yüzden Çanakkale`deyiz.
Biz, fitnenin, bölücülüğün, terörün, ötekileştirmenin milletin kardeşlik pınarını kirletmesine izin vermeyen Çanakkale`yiz. Biz, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arabıyla, Acemiyle 81 Çanakkale inşa etmiş Türkiye`yiz.
Biz, ``İnsanlar, ya dinde kardeşin ya yaradılışta eşindir, eşitindir.`` idrakini seslendiren bir medeniyetin mensuplarıyız.
Bağımsızlık için birlikte savaşmayı, kardeşlik zemininde bir ve beraber yaşamayı başarmış bir ceddin nesliyiz.
Çalışanların hakkını arayan ve koruyan, haksızlığa direnen kardeşlik hukukunun inşa ve ihya eden gönül elçileriyiz.
Memur-Sen, kardeşlik hukukunun yaşayan modelidir.
Memur-Sen, medeniyet, iman, ihlas, kardeşlik, özgürlük, vicdan ve demokrasi diyen herkesle paydaştır.
Emeğe değer veren, ekmeği büyütmek için mücadele eden, millete vurulmak istenen prangaları kıran, terörden uzak duran, akan kanı durdurmak için çaba gösteren herkesle, her kesimle beraberdir.
Değerli dava arkadaşlarım!
Ülkemiz tam otuz yıldır teröre mekân yapılmak isteniyor.
Gencecik fidanlarımız, bölücülük üzerinden türetilen, uluslararası şebekeler tarafından desteklenen, terör belasını sona erdirmek için şehit oluyor, şehit ediliyor, şehit olmaya devam etsin, analar ağlasın, çocuklar yetim kalsın isteniyor.
Teröristle mücadele devlet görevidir, devlet görevlileri tarafından yürütülür.
Terörle mücadele etmek, terör bataklığını kurutmak ise milli bir görevdir, milletin görevidir.
Biz, bu görevi kurulduğumuz günden beri yürütüyoruz.
Terörün kendisine mesken tutmaya çalıştığı illerde yaşayan vatandaşlarımızın, mahrumiyetinin, mağduriyetinin sona ermesi için çaba sarf ediyoruz.
Sadece üyelerimizin değil bütün kamu görevlilerinin, can güvenliği sorunu yaşamadan kamu hizmeti sunabilmesi, bütün bireylerin eşit vatandaşlık temelinde kamu hizmetlerinden yararlanabilmesi hedefiyle sendikacılık yapıyoruz.
Milletin temsilcisi olarak, sözümüzü-sesimizi, gündüzümüzü-gecemizi, gücümüzü-enerjimizi millet adına sarf ediyoruz.
Biz, asil bir medeniyetin akil örgütü olarak yol alıyoruz.
Hakka, hakikate, huzura ve kardeşliğe giden yolları buluyoruz.
Bu idrakle, milletin birliğine, kardeşliğine ve huzuruna kast eden terör belasının sona ermesi için dün olduğu gibi bugün de sorumluluk alıyoruz.
Akil insanlar heyetinde niye yer aldığımızı sorgulayanlar, kendi zihinlerindeki ihanet zehrini bize bulaştırmaya çalışanlar, ``yargılanacaksınız, hesap vereceksiniz`` diyerek bizi tehdit ettiğini sananlar var.
Akıl yoksunu, izan yoksulu mahfillerin saldırısı bizi ümitlendiriyor. Doğru yolda olduğumuza olan inanç ve kanaatimizi arttırıyor. İşte bu yüzden, şehitlerimizin aziz hatıralarına halel gelmemesini, gazilerimizin ve şehit yakınlarımızın incitilmemesini, kırmızıçizgimiz ilan edip çıktığımız bu yola, inançla ve kararlılıkla devam ediyoruz.
Milletin öz ve gür sesi Memur-Sen olarak eleştiri ve karalama furyasından çekinip çözüm sürecinde rol almaktan kaçınacağımızı sananlar, her zaman olduğu gibi yine yanıldılar.
Bakın, bu toprakların büyük üstadı Bediüzzaman Said Nursi bize nasıl ışık tutuyor: ``Bana, `Sen şuna buna niçin sataştın?` diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, îmanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış. Ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler! Dar görüşler! Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim`` diyor.
Bize de düşen millete, milletin huzuruna, kardeşliğine kast eden terör belasından kurtulmak, kardeşlik hukukunun hakim olduğu bir iklimi yeniden oluşturmak, 76 milyon insanımızı birlik ve dirlik içinde selamete kavuşturmak için gerekirse makamlarımızı, mevkilerimizi feda etmektir.
Canlarından vazgeçmiş şehitlerimizin, evlatlarını yitirmiş analarımızın, eşlerini rahmet yolculuğuna uğurlamış bacılarımızın, kardeşlerimizin, babalarını, annelerini kaybetmiş yetimlerimiz ve öksüzlerimizin ödediği bedelin yanında, bizim vazgeçmeyi göze aldıklarımız teferruattır. Ama inanıyorum ki ülkemizin en yakıcı sorununu çözmek için ortaya koyduğumuz bu kararlı tutum hem yaşanan acıları bitirecek hem kaostan beslenenleri devre dışı bırakacak hem de milletimizin ve kamu çalışanlarının ekmeğini büyütecek, özgürlüklerini genişletecektir.
Geçen hafta gerçekleştirdiğimiz ``Genişletilmiş Başkanlar Kurulu`nda`` bütün teşkilatımız; çözüm sürecindeki sorumluluğumuzun kesintisiz devamına bir kez daha güçlü bir destek vermiştir.
Çözüm sürecini ne kadar önemsediğimizin ve kardeşliğin bizim için merkez değer olduğunun ifade edildiği Başkanlar Kurulunda Malatya İl Başkanımız Kerem YILDIRIM`ın kaleme aldığı ``Bin Yıllık Desende Beraberiz Biz`` şiirini sizinle paylaşmak istiyorum.
Ne Doğu, Ne Batı, Ne Kuzey, Ne Güney
Bin Yıllık Desende Beraberiz Biz
Aynı Hedef İçin Sefere Çıktık
Bin Yıllık Desende Beraberiz Biz
Rengimiz, Irkımız Farklı Olsa da
Duygular Gönülde Saklı Olsa da
İklimler, Kültürler Farklı Olsa da
Bin Yıllık Desende Beraberiz Biz
İster Malatyalı, ister Düzceli
Tutalım uzanan bu dostça eli
Öderiz, dostluğun neyse bedeli
Bin Yıllık Desende Beraberiz Biz
Evet, bin yıllık desende bir ve beraberiz, nice bin yıllar daha birlikte olacağız. Bu yüzden çözüm sürecinde sorumluluk aldık ve bu sorun çözülünceye kadar sorumluluk almaya devam edeceğiz. Kadim medeniyetin değerleri ekseninde akil insanlar arasında yer alıp çözüme giden yolu kısaltacağız ve sonunda kardeşlik kazanacak inşallah!
Değerli dostlarım:
Emeğimizin ve ekmeğimizin ikinci plana itilmesine neden olan bu sorun çözüldüğünde, sendikacılığımızı daha fazla konuşturma, haklarımızı, tekliflerimizi ve taleplerimizi daha uygun bir zeminde konuşma imkânına sahip olacağız.
Çalışma şartlarımızı insan onuruna uygun hale getirmek, özgürlüklerimize yönelik sınırlamaları kaldırmak, ücretlerimizi artırmak, emekli maaşımızı yükseltmek, taşeronlaşmaya son vermek, işsizliği bitirmek, kadınlara yönelik yasakları kaldırmak, kamu görevlilerinin grev ve siyaset hakkına sahip olmasını sağlamak, rotasyona izin vermemek, mahrumiyet bölgesinde görev yapan kamu görevlilerine teşvik uygulamasını hayata geçirmek, iş güvencesine dokundurmamak bizim işimiz, bizim görevimizdir.
Kırmızı çizgimizin, kamu görevlileri için iş güvencesi, ülkemiz ve milletimiz için şehitlerimiz, gazilerimiz ve bölünmez bütünlüğümüz olduğunu bir kez daha haykırıyorum. Türkiye`nin en büyük Konfederasyonu olarak, iş güvencesini tartışmayız, tartıştırmayız.
Buradan üzerinde uzlaştığımız konular ile kamu görevlilerinin haklı beklentilerini, hep birlikte bir kez daha haykırıyoruz.
1- 4/B ve 4/C`liler başta olmak üzere bütün sözleşmeliler ve geçici personel hemen kadroya alınmalıdır.
2- 2005 yılından sonra göreve başlayan personele 1 derece verilmelidir.
3- ``Yardımcı hizmetler sınıfı`` personeline ek gösterge verilmelidir.
4- Disiplin cezalarının affına ilişkin kanuni düzenleme yapılmalıdır.
5- Yıllık izinler iş günü esasına göre düzenlenmelidir.
6- Bütün istihdam türlerinde izin süreleri eşit hale getirilmelidir.
7- Fazla çalışma ücreti kapsamındaki mağduriyetler giderilmeli, mesai ücretleri artırılarak ödenmelidir.
8- Sosyal güvenlik primi ödenmiş bütün çalışmalar, kazanılmış hak aylığında değerlendirilmelidir.
9- Emekli ikramiyesindeki 30 yıllık süre sınırlaması kaldırılmalıdır.
10- Fiilen çalışılan dönemdeki maaş ile emekli maaşı arasındaki makas daraltılmalı, emekliler de eş ve çocuk yardımlarından yararlanmalıdır.
11- Öğretmen ve akademik personel başta olmak üzere 666 sayılı KHK`nin mağdur ettiği kamu görevlilerinin ek ödeme mağduriyeti giderilmelidir.
12- Statü yönüyle ayırım yapılmaksızın kadın kamu görevlileri, daha az gece nöbeti ve gece vardiyası görevi yapmalıdır.
13- Engelli kamu görevlilerinin çalışma hayatına ilişkin engelleri kaldırılmalı ve yöneticilik görevlerine atanmada eşit birer aday olmaları sağlanmalıdır.
14- Güvenlik hizmeti sunan kurumlardaki sivil personel başta olmak üzere sendikal örgütlenme engelleri ve yasakları kaldırılmalıdır. Sendika kurdukları için görevlerine son verilen emniyet personeli anayasa mahkemesi kararı doğrultusunda görevlerine iade edilmelidir.
15- Kamu görevlilerine rücu edilen tazminatlara karşılık kurum tarafından mali sorumluluk sigortası yaptırılmalıdır.
16- Adaylık dönemi içinde alınan disiplin cezası nedeniyle göreve son verilmesi uygulamasına son verilmelidir.
Bu yılki toplu sözleşme görüşmeleri Ramazan Bayramına denk geliyor. Bu kapsamda, bu yılki toplu sözleşmelerde kamu işvereninin bize bayramı zehir etmeyecek ve çifte bayram yaşatacak bir anlayışla masaya gelmesini bekliyoruz.
Değerli Kardeşlerim,
Bu ülkede kadınların; eğitim, çalışma ve siyaset hakları ya ihlal ya ihmal edildi.
Bu ülkede kamu çalışanlarının kılık-kıyafeti dahi darbecilerin tek tipçi zihniyetiyle belirlendi.
Müesses nizam; kravatsız erkek memuru, başörtülü kadın memuru kendisi için tehlike olarak kabul etti.
Sakalın risk, bıyık şeklinin siyasi simge kabul edildiği bir algı oluşturuldu. Ayakkabı modeli, topuk şekli, kumaş cinsi ve rengi devletin amir hükmü olarak dizayn edildi.
Nasıl giyineceğine devlet tarafından karar verilen kamu görevlisi kavramı, hukuk alemine dahil edildi.
Bu ülkenin ufkunu kapatanlarla uğraşmak yerine, inandığı için başını kapatanlar hedef haline getirildi.
Biz buna itiraz ve isyan ettik.
Kılık kıyafet özgürlüğümüzü kazanmak için mücadele ettik.
Bir ay gibi kısa sürede, milletimizin desteğini ifade eden 12 milyon 300 bin imza topladık.
1500-2000 kişilik anketlerin gazetelere manşet olduğu, siyasiler tarafından itibar edildiği bir ülkede,12 milyon 300 bin kişinin aynı yöndeki iradesini hükümetin dikkate almasını, darbe ürünü 82 model yasakçı yönetmeliği yırtıp atmasını bekliyoruz. Çanakkale savaşında başında örtüyle cepheye mermi taşıyan analarımız, ninelerimiz üzerinden fedakârlık destanları anlatılırken, başında örtüsüyle sağlık hizmeti sunan, eğitim hizmeti veren, yazan, çizen kamu görevlilerine bedel ödetildi.
Daha fazla bedel ödememek için bu ucube yönetmeliği yok saydık. 18 Mart`ta başlattığımız sivil itaatsizlik eylemiyle birlikte darbe ürünü yasakları fiilen kaldırdığımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Fiilen kaldırdığımız yasağın hukuken hala kalkmamış olmasını da sivil iradeye, millet iradesine karşı itaatsizlik olarak değerlendiriyoruz.
Buradan hükümetten bir beklentimizi daha ilan ediyorum. Öteden beri ``Zincirler kırılsın Ayasofya ibadete açılsın`` şeklindeki milli talebimiz bu günlerde toplumun bütün kesimleri tarafından imza kampanyaları, eylemler ve mitinglerle Türkiye gündemine taşınmıştır. Artık milletin talebi doğrultusunda Fatih`in mirası Ayasofya Camii ibadete açılmalıdır. Hükümet gerekeni bir an önce yapmalıdır.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Biz, sadece kendi ülkemizin sorunlarıyla, mağdurlarıyla sınırlı bir bakışa sahip değiliz.
Medeniyet havzamızdaki bütün insanlar, bütün mazlumlar, dünya üzerinde yaşanan bütün zulümler ilgi ve etki alanımızdadır.
Suriye`de, Irak`ta, Arakan`da, Doğu Türkistan`da kan akmaya devam ediyor. Filistin`de gözyaşı dinmiyor. Somali`de, Mali`de, Habeşistan`da açlık yürekleri burkuyor. Sessiz kalamayız, seyirci olamayız. Gazze`ye ilaç olmak, Somali`de çorba dağıtmak, Arakan`da yetime barınak yapmak, Suriyeli kardeşlerimize bu ülkede yuva açmak da bizim işimiz. Mazluma destek olmak yetmez, zalime de korku salmak gerekir. Buradan kan akıtan, gözyaşı döktüren zalimleri lanetliyor, sömürerek insanları açlığa mahkum eden emperyalistleri kınıyoruz.
Biz bugüne kadar terörist devlet İsrail`i ilk tanıyan Müslüman ülke olmanın ayıbını taşıyorduk. Şimdi Mavi Marmara katliamı dolayısıyla özür dileten ilk ülke olmanın haklı sevincini yaşıyoruz. Şimdi sıra Gazze ve Filistin`e uygulanan ablukaların kalkmasında ve başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasındadır. İnşallah o günlerin gelmesi de çok yakındır.
Emek ve özgürlük mücadelesi adına Kordon Meydanında dolduran değerli kardeşlerim
Ülkemizin ve milletimizin bugün yaşadığı sorunların bir daha yaşanmaması, gelecekte aynı kirli senaryoların yeniden sahne almaması, milli birlik ve kardeşliği zirveye taşıyacak kadim bir toplumsal mutabakatın sarsılmaz ve yıkılmaz bir inançla hayata geçirilmesi gerekir.
Bunun yolu;
Bizi biz yapan değerlerin ışığında, insanı ve onurunu esas alan, insan haklarına dayanan, darbelere ve vesayete kapılarını kapatan, özgürlükçü, sivil, demokratik sosyal hukuk devletini gerçek anlamıyla hayata geçiren, hiç kimseyi öteki ilan etmeyen, din ve vicdan özgürlüğü ile düşünce ve kanaat hürriyetini ``insanı yaşat ki devlet yaşasın`` anlayışıyla kullanabilmeyi mümkün kılan, kamu görevlilerinin iş güvencesini koruyan, grev ve siyaset hakkını teminat altına alan, yeni anayasayı yapmak ve 2014`den önce milletin onayına sunmaktır.
Çözüm süreci yeni anayasa için, yeni anayasa da çözüm süreci için bekletici sorun olarak görülmemelidir.
Anayasa Uzlaşma Komisyonunun bugüne kadar anayasa taslağını bitirememiş olmasını, millet tarafından verilen görevin yerine getirilmemesi olarak görüyoruz.
Siyasi parti liderleri, anayasanın mutabakat metni olduğu gerçeğinden hareketle bir an önce bir araya gelmeli ve süreci hızlandırmalıdır.
Meclis tatile girmeden önce Yeni Anayasa taslağı Meclis gündemine alınmalıdır.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
1 Mayısı sizin gibi yüksek ideallere ve kadim değerlere sahip bir toplulukla birlikte kutluyoruz.
Yeni Türkiye`nin inşası sürecinde sorumluluk almayı milli bir görev kabul eden ülkemizin en büyük Konfederasyonu Memur-Sen olarak; çalışanlarımıza daha fazla refah, ülkemize daha fazla huzur, daha fazla demokrasi ve özgürlük; milletimize daha derin bir kardeşlik ve dünya mazlumlarına daha çok destek için sendikacılık yapıyoruz.
Hedefimiz, insan onurunu ayağa kaldırmaktır.
Kırık kalpleri, kırık yürekleri onarmaktır.
Anaların gözyaşını dindirmektir.
Cahiliye bakiyesi ırkçılığı bitirmektir.
Kardeşlik hukukunu yeniden inşa etmektir.
Ülkemizi bölgesinde lider, küresel düzeyde aktör bir güce kavuşturmaktır.
Milletimizi hakça bölüşmenin, refahı birlikte paylaşmanın öznesi haline getirmektir.
Mazluma omuz, zalime korku vermektir, zulmü sona erdirmektir.
Hedefimiz, yeni anayasasını yürürlüğe koymuş, terör sorununu çözmüş birlik içinde, dirlik içinde bir Türkiye`dir.
Diyarbakır`da zeybeği birlikte oynamak, Muğla`da halayı birlikte çekmektir.
Ankara`nın seğmenlerini bütün Türkiye ile birlikte seyretmektir.
Rize`de demlenen çayı Bingöl`de beraber içmektir.
Meriç ile Dicle`yi, Fırat ile Menderes`i kardeşlik okyanusumuzda birleştirmektir.
Bunun yolunu Merhum Abdurrahim KARAKOÇ yıllar önce yazmış;
Birleşin ey! Yolları Kur`an`da birleşenler
Birleşin, itikatta, imanda birleşenler
Ayrılık yakışmıyor, bölünmek günah size
Birleşin ey, Secde-i Rahman`da birleşenler.
Bizimle birlikte çözüme paydaş, soylu mücadelede yolumuza arkadaş olduğunuz için hepinize saygılarımı ve şükranlarımı sunuyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun."
.