ARŞİV
Ödünsüz Bir Mücadele Sürdürdük
Bilindiği gibi sendika, “Ücretli çalışanların kazanç, toplumsal ve kültürel konular bakımından çıkarlarını korumak, daha da geliştirmek için aralarında kurdukları, sürekli örgütlenmelerdir.” biçiminde tanımlanır. Biz bu tanımı, Memur-Sen’in amaçlarında, “özelde; üyelerinin ortak ekonomik, sosyal, kültürel, özlük, mesleki, hak ve menfaatlerini korumayı ve geliştirmeyi genelde ise; ülkemizde cereyan eden her türlü haksızlık ve hukuksuzluğa karşı çıkmayı temel amaç sayar.” biçimine dönüştürdük ve adanmış insanlara yaraşır bir şekilde bu doğrultuda mücadelemizi sürdürdük. Bu bağlamda,2011yılı, devleti, yargıyı, orduyu, vesayeti, ekonomiyi, uluslar arası ilişkileri, sivil toplumu, anayasayı, demokratikleşmeyi, toplu sözleşmeyi, darbeleri,darbe girişimlerini, bürokrasiyi,Ergenekon’u, EMASYA protokolünü,TSK İç Hizmet Kanunun 35. maddesini,başörtüsünü, katsayı uygulamalarını, tek parti dönemi artığı ya da yeni versiyonlarının gizli iktidar olarak kalma girişimlerini, terör olaylarını, Dersim’i ve benzeri pek çok konuyu yeniden ele aldık. Görüşlerimizi kendi içimizde, kamuoyunda ve hükümetin ilgili bakanlarıyla paylaştık. Ortak paydaları cuntacılar eliyle tahrip edilmiş, ideolojilerin körleştirici etkisiyle birbirini ötekileştiren grupların empati yeteneklerinin biraz daha geliştirilmesine, duyguların biraz daha tamir edilmesine öncülük ettik. Bu süreçte, paydaşlarımızdan, aydınlardan ve diğer kesimlerden içtenlikle öz eleştiri yapanların olumlu katkıları oldu. 1 Mayıs’ı, ‘Emek ve Dayanışma Bayramı’ olarak, memur ve işçi sendikaları, hep birlikte kutladık. Geçmişte olduğu gibi, sistemin eksikliklerini görüp, sonuçlarına kayıtsız kalındığı dönemlerin çok gerilerde kaldığını, pek çok platformda verdiğimiz mücadele ile bizzat gösterdik. Sorun gördüğümüz her konuya, zaman geçirmeden müdahale ettik ve taraf olduk. Doğal olarak “Yeni Anayasa” çalışmaları, öncelikli konularımızdan biri oldu. Gerek saha araştırması, gerekse uluslar arası kongre ile gelecek on yıllarımızı belirleyecek, sorunlu alanlarımızın çözümüne katkı sağlayacak anayasanın ‘gerçek bir toplumsal sözleşme’ olması için bütün gücümüzle çaba gösterdik. Anayasal bir hak olarak kazandığımız ‘toplu sözleşme’yle ilgili yasa çalışmaları da en çok uğraş verdiğimiz alanlardan biri oldu. Bu tarih itibarıyla henüz sonuçlanabilmiş değil. Ancak bu gelişmenin, sendikal mücadelenin doğasına uygun olduğunu, bizi daha çok mücadeleye sevk etmenin ötesinde bir anlamı olamayacağını biliyorum. Geçen yıl “Türkiye Buluşmaları”na devam ettik. Ülkemizin dört bir yanından gelen yöneticilerimizle bir araya geldik. Her zaman olduğu gibi sorunlarımızı, birikimlerimizi, tecrübelerimizi paylaştık, vizyonumuzu derinleştirdik. Böylelikle, bir taraftan örgütsel zekâmızı çoğaltırken, diğer taraftan sendikal gelenek ve kültürümüzü geliştirmek için bu buluşmaları bir fırsat olarak gördük. Bizim için hayatın, varoluş gayemiz ve hak ettiğimiz refah düzeyi ile uyumlu olmasıyla anlamlı olacağını bir kez daha yineledik. Yetkili konfederasyon olarak kalmanın gururunu ve artan sorumluluğumuzu derinden yaşadık. Vefanın en çok yakıştığı örgüt olarak, başta kurucu genel başkanımız Mehmet Akif İnan olmak üzere, Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, Toç-Bir-Sen Genel Teşkilatlanma Sekreteri Tahsin Suda, Bem-Bir-Sen Genel Sekreteri İbrahim Keresteci ve Toç-Bir-Sen Genel Mali Sekreteri Serdar Güllüoğlu ve sendikal mücadelede hayatını kaybeden kardeşlerimizi hiç unutmadık. Bize ihtiyaçları olduğunu hissettiğimizde Van’da, Somali’de, Kenya’da, Etiyopya’da, Afganistan’da, Pakistan’daydık. Biz tarihin dönüştürücü özneleri olarak eylem içindeyken, basınımız da faaliyetlerimizin tanığı olarak yanımızdaydı ve tarihe not düşüyorlardı. Elinizdeki bu eser, 2011 yılında gerçekleştirdiğimiz eylemlerimizden, bir kısmı için, yazılı basın tarafından düşülen notların bir araya getirilmiş şeklidir. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
(Bu makale, 2011 Basında Memur-Sen Kataloğunda yayınlanmıştır.)