ARŞİV
Onurumuza Sahip Çıkalım
‘İnsanlık onuru’ hepimizin fazlasıyla aşina olduğu, belki de gün içerisinde farkında olmadan birkaç kez kullandığımız bir kavram. Aslında bu iki kelime insan denilen beşerin özeti, değerler manzumesinin bir bütünüdür. Bu kadim muhtevayı oluşturan kelimelerin yapısına baktığımızda da ayrı bir kutsiyetin vücut bulduğunu görmekteyiz. Zira yaratılanların en şereflisi olan mahlûku karşılayan ‘insan’ kelimesi ile insanı ayakta tutan inanç ve kültür gibi değerlerin en yüksek bileşeni olan ‘onur’ kelimesinin sentezi, o kadim içeriğin iskeletini oluşturuyor. Yeri gelir ‘insan, onuru için yaşar’, ‘onursuzca yaşayamam’ gibi onuru merkeze alan ve oldukça iddialı söz öbeklerini kullanır, her seferinde onurun önemine vurgu yaparız. Bu aşamadan sonra onuru bu kadar değerli kılan gerçeğin ne olduğu sorusunu yöneltmek artık bir zaruretin tezahürüdür. Onur; saygının dayandığı değer, gurur, şeref, haysiyet gibi içeriği oldukça yoğun kelimelerin bir bütünüdür. Var olmak, yaşamak, yarınlara dair düşler beslemek kadar ehemmiyetli olan insanlık onuruna yönelik en masum veya basit olumsuz bir tutumun insanı ne denli üzeceği hiç şüphesiz ortadadır. Bir başka ifadeyle insanlık onurunu yok saymak ya da rencide etmek, yaşarken yerin dibine batmak anlamını taşıyacaktır.
Onurun önemi bu kadar ortadayken, yaklaşık bir asırdan beri onuru oluşturan insanlık değerleri ülkemizde aleni bir şekilde ayaklar altına alınmakta, göz göre göre çiğnenmektedir. Hem de hepimizin gözleri önünde! Ruhlarda ve bedenlerde bıraktığı derin izlerini silemediğimiz 12 Eylül darbesinin yasaklarından referans alınarak dayatılan uygulamalar artık bu milletin canına tak etti. İnsanlık onurunu hiçe sayan başörtüsü yasağı, kamuda kılık-kıyafet zorunluluğu, okullarda tek tip kıyafet uygulaması gibi millete deli gömleği olarak biçilen militarist uygulamaların miadı doldu. 28 Şubat’ta tavan yapan haksız uygulamalar, neredeyse bir neslin karanlık mazisi oldu. Eğitim, düşünce ve ifade özgürlüğü, çalışma hakkı gibi doğuştan gelen haklar yok sayıldı. Üniversite giriş kapılarında başörtüsü çıkarılmaya zorlanan bu milletin çocukları, ülkelerinde parya muamelesi gördü. Gümüş yüzük taktığı için savunma hakkı tanınmadan işinden edilenler oldu. Annesi başörtülü, babası sakallı olduğu için rütbeleri sökülüp, peygamber ocağından ihraç edilenler oldu.
Sabırları zorlayan, insanlık onurunu yok sayan bu uygulamalara artık yeter diyoruz! Kurulduğu günden bu yana milletin hissiyatının tercümanlığını yapan Memur-Sen, yine ‘öncülük’ misyonunun gereğini yerine getirerek, kamuda kılık kıyafet serbestisi için ‘Özgürlük İçin 10 Milyon İmza’ kampanyasını başlattı. Bir anda büyük ilgi gören kampanya sayesinde darbe mahsulü uygulamaları hep birlikte hak ettiği çukurlara gömeceğiz. İnsanlık onurunu yok sayan onursuz anlayışlarla hep birlikte mücadele edecek, hakkımız olan uygulamaların inşasını yine birlikte yapacağız. Kampanya sonucu atılacak olumlu adımlar, özelde bireysel özgürlüklerin önünü açacak, genelde ise Türkiye’yi bir ayıptan kurtaracaktır.
Halit Hocamı Uğurlarken…
Sayın Halit Ortaköy, son yapılan SGK Genel Kurulu’nda, kamu çalışanlarını temsilen Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildi. Kendisinden boşalan Memur-Sen Yönetim Kurulu Üyeliği, birinci yedek sıradan seçilen bana emanet edildi. Halit Hocamız gibi kalemi sağlam, uzun yıllar sendikal geçmişi olan, inandığı değerler uğruna hiçbir fedakârlıktan geri durmayan kıymetli bir ismin bıraktığı yerden devam etmenin ağırlığını şimdiden hissediyorum.
Elbette Halit Bey’in deneyiminden yararlanmaya çalışacağız. Dava şuuruyla baş koyduğumuz bu yolda, inandığımız değerlerden taviz vermeden ilerleyeceğiz. Rabbimden hem sayın hocamı hem de beni, yeni başladığımız bu görevlerimizde mahcup etmemesini niyaz ediyorum.