KONFEDERASYON HABERLERİ

ÖZGÜR VE ÜRETKEN BİLİM KURUMLARI İÇİN ÜNİVERSİTE REFORMUNU GERÇEKLEŞTİRMELİYİZ
`Eğitim-Bir-Sen, 4. Üniversite Yönetimleri Toplantısı`nda konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, darbe döneminin şartlarına göre hazırlanan yasalarla üniversitelerin yönetilmesinin mümkün olmayacağını vurguladı. Söz konusu yasaların değiştirilmediği müddetçe üniversitelerin gerektiği gibi üretim yapamayacağına dikkat çeken Gündoğdu, ``Demokratikleşmeyi, akademik özgürlüğü, kaliteli eğitimi, güncel bilgiyi ve derinleşmiş bilinci merkeze alan, ara rejim kalıntılarından bütünüyle arınmış üniversite ve yükseköğretim sistemine dönük reformlar biran önce yapılmalıdır`` dedi.Eğitim-Bir-Sen 4. Üniversite Yönetimleri Toplantısı Antalya Kumluca yapıldı. Yeni YÖK yasası, üniversitelerin genel ve idari sorunlarının masaya yatırıldığı toplantıda, açılış konuşmasını yapan Gündoğdu, üniversite ve akademi dünyasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Bilim kurumlarının beklenildiği düzeyde üretim yapamadığını ifade eden Gündoğdu, devletin söz konusu kurumlar üzerindeki baskısının buna neden olduğunu söyledi. Osmanlı döneminde faaliyet gösteren üniversitelerin bilimi merkeze alarak, çağın koşullarına uygun yeniliklere imza attığını hatırlatan Gündoğdu, bu anlayışın cumhuriyetin kuruluşundan sonra devam ettirilemediğini ifade etti. Yeni düzenle birlikte üniversitelerin asıl işlevinden uzaklaştırıldığını vurgulayan Gündoğdu, şunları kaydetti: ``Tek tipleştirme politikalarını merkeze alan devrimler döneminde Osmanlı`nın kurup geliştirdiği Darülfünun; inkılâpları alkışlamadığı, özerk kalma mücadelesi verdiği için kapatıldı. Yeni kurulan üniversiteler ise devlet ideolojisini, vesayet anlayışını devam ettirecek, rejimin bekçiliğini yapacak şekilde dizayn edildi. Bu durum, Türkiye`de millet iradesini seslendirmeye yeltenen partiler başta olmak üzere özgürlük, sivilleşme ve demokrasi diyen bütün kurumların susturulduğunu gösteriyor.`` DARBE DÖNEMİ MAHSULÜ YASAYLA ÜNİVERSİTE YÖNETİLEMEZ
Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen olarak, mevcut anayasanın akademik özgürlük üzerinde vesayet oluşturan YÖK`ün 130 ve 131. maddelerine karşı olduklarını söyleyen Gündoğdu, yeni anayasada benzer yasaları görmek istemediklerini vurguladı. YÖK`ün sadece koordinasyon ve akreditasyon görevi yürüten bir kurum olarak dizayn edilmesini isteyen Gündoğdu, YÖK`ün şimdilerde yeni `YÖK Yasası` hazırladığını, bu yasanın demokratik ve özgür üniversitelere kapı açan bir anlayışı beraberinde getirmesini beklediklerini söyledi. Bunun yanında akademik ve idari kadroların mali, sosyal ve özlük haklarında da iyileştirmelerin yapılmasını talep ettiklerini hatırlattı.
1980`lerin şartlarına göre hazırlanan yasayla yönetilen üniversitelerden bilgi ve teknoloji adı üretim beklemenin mümkün olmayacağının altını çizen Gündoğdu, ``Demokratikleşmeyi, akademik özgürlüğü, kaliteli eğitimi, güncel bilgiyi ve derinleşmiş bilinci merkeze alan, ara rejim kalıntılarından bütünüyle arınmış demokratik üniversiteye ve yükseköğretim sistemine dönük reformların biran önce yapılması gerekiyor`` diye konuştu. Uzun süre dış dünyaya kapalı tutulan üniversitelerin artık dünyaya açılması gerektiğini vurgulayan Gündoğdu, yasa zoruyla her şeyi kontrol eden, merkezden her şeyle ilgili herkese talimat veren anlayıştan tamamen uzaklaşılmasını istedi. Üniversitelerin resmi ideolojinin zemini, akademisyenlerin de rejimin ideologları olmadığını vurgulayan Gündoğdu, ``Üniversiteler; milletin sözcüleri, öğrencileri hayata, ülkeyi geleceğe, Türkiye`yi küresel aktör olmaya hazırlayan zeminler olması gerekiyor`` dedi. Üniversitelerin, toplumla iç içe olmasını isteyen Gündoğdu, bilim kurumlarının sivil toplum kuruluşları ve sendikaları sosyal paydaşları olarak görmesi gerektiğini ifade etti.
REFERANDUMDAN SONRA ÜNİVERİSTELERDE NORMALLEŞME BAŞLADI
Darbe döneminde getirilen YÖK yasasıyla üniversitelerin adeta vesayet rejiminin kalelerine dönüştürüldüğünü anlatan Gündoğdu, bu dönemde üniversitelerin katı uygulamaların merkezi haline getirildiğini örnekleriyle birlikte anlattı. İşkencenin her türlü yönteminin önce bu kurumlarda test edildiğini, başarılı olan (!) yöntemlerin daha sonra millete uygulandığını söyleyen Gündoğdu, başörtülü öğrencilere yönelik kurulan ikna odalarını örnek olarak gösterdi. Gündoğdu şöyle devam etti: ``Birçok vatan evladı `öz yurdunda garip, öz vatanında parya` konumuna getirilmiş, yükseköğrenimini ya bırakmış ya da yurtdışında devam etmek zorunda bırakılmıştır. Ayrıca yurtdışına giden akademisyenler de damgalanmıştır.``
Anayasa değişikliğini içeren paketin, referandumla kabul edilmesinden sonra üniversitelerin belirli bir düzeyde dönüştüğünü ifade eden Gündoğdu, ``Referandum sürecine kadar milletin, öğrencilerin, akademik kadroların hizmetinde olmayan üniversiteler, referandumdan sonra normalleşme sürecine girmiştir. Yıllardır dile getirdiğimiz `yeni anayasa`yla birlikte üniversiteler daha özerk, daha bağımsız ve bilim üreten kurumlar haline gelecektir`` diye konuştu.
DÜRÜST VE ÖZGÜR NESİLLER İÇİN YENİ MÜFREDAT YAPILMALIRDIR
Türkiye ve insanlık için artı değer sağlayacak, demokrat ve dürüst nesiller yetiştirilmesi için yeni müfredat ve programların ortaya konulması gerektiğini vurgulayan Gündoğdu, ``Akademik kadrolar üzerindeki her türlü baskı kaldırılmalı, akademik kadroların bilimsel üretim yapmasının önü açılmalı ve yeni fırsatlar oluşturulmalıdır. Üniversiteler, hem milletle hem de akademik ve idari ayırım yapılmadan kendi personeliyle barışmalıdır`` ifadelerini kullandı. Ufku geleceğe, kapıları millete açık üniversiteler arzuladıklarını dile getiren Gündoğdu, şunları kaydetti: ``Üniversiteye dair yeni anlayışımız; dünyadaki ve Türkiye`deki demokratikleşmeyi ve normalleşmeyi fırsat bilerek demokratik bildiriler yazmak, gençlerin aydınlık geleceğinin önünü açacak manifestolar üretmek, resmi ideolojiye son vermek olmalıdır.`` Geçmişte bazı kesimlerin `genç subaylar tedirgin` hezeyanlarıyla kamuoyunu yönlendirmeye çalıştığını hatırlatan Gündoğdu, ``Bugün o vesayetçi söylemin yerini `genç akademisyen ve idarecilerden umutluyuz` anlayışının aldığını söyleyebiliriz`` diye konuştu.
ÜNİVERİSTELERDE SENDİKALAŞMA ORANI DÜŞÜK!
Üniversitelerin, evrensel düşünce ve bilimin verileriyle bilgi üreten, bilinç geliştiren, teknoloji üreten ve milleti erdemli bilgiye, devleti ise küresel rekabet yapabilecek güce ulaştıracak kurumlar haline getirilmesi gerektiğinin altını çizen Gündoğdu, ``Bu öncelikle medeniyet davasının ve soylu mücadelenin sendikal zemindeki sesi ve nefesi konumundaki Eğitim-Bir-Sen`e ve onun üniversitelerdeki uç beyleri olan sizlere ait bir sorumluluktur`` dedi. Üniversitelerdeki teşkilatlanma ve üye sayılarının Milli Eğitim Bakanlığı`ndakinin seviyesine ulaşamadığını açıklayan Gündoğdu, akademik personelin sendikal sivil itaatsizliğin parçası olma noktasındaki çekincelerini gidermek zorunda olduklarını belirtti. Gündoğdu, sendikalaşma oranının üniversitelerde düşük olmasının nedeni olarak bu kurumların uzun yıllar boyunca baskı altında tutulmasını gösterdi. Akademisyenlerin de artık korku tünelinden çıkarak, cesur davranmaları gerektiğini belirten Gündoğdu, bunun gerçekleştirilmediği takdirde üniversitelerin o tünelin karanlığına mahkûm bırakılacağını söyledi.
Gündoğdu, şöyle devam etti: ``Akademisyen topluluğunun azımsanmayacak bir bölümü akademik hayatının zirvesi olarak dekanlık ya da rektörlük makamını görmektedir. Bilimsel üretimle, alanında yeni buluşlar geliştirmekle öne çıkma arzusu ve hedefi, akademik dünyanın varlığını anlamlı ve daim kılacak bir anlayış olarak kabul edilmelidir. Ülkemizin bilişim çağında geride kalanlar arasında yer almasının temel nedenlerinden biri de kapasiteyi kullanma becerisini harekete geçirecek çözümler üretememesidir. Beşeri sermayenin bu denli zengin olduğu bir ülke ve toplumun uluslararası düzeyde söz ve isim sahibi düşünce ve bilim insanı sayısının yok denecek kadar az olmasının nedenlerini cesaretle ortaya koymalıyız. Yeni İbn-i Sinalar, İbn-i Haldunlar, Akşemsettinler, Mevlanalar, Ali Kuşçular, Farabiler ortaya çıkamıyorsa, bilim denilince akla dünyanın batısı; savaş, kan, yoksulluk ve sömürü denince doğusu geliyorsa, hem görev hem vebal büyük demektir. Bu kuşatmayı birlikte kıracağız. Bu görevi birlikte yerine getireceğiz. Başarmaktan başka seçeneğimiz de yok.``
AKADEMİSYENLERİN DERS SAATLERİ DÜZENLENMELİ
``Üniversitelerde kalite ve üretim sorunu var`` diyen Gündoğdu, daha az üretmesi, daha az geliştirmesi istenircesine daha fazla derse girmek zorunda bırakılan akademisyenleri suçlayarak bir yere varılamayacağını ifade etti. Gündoğdu, ``Öğretim işiyle uğraşmaktan üretim faaliyetlerine zaman ayıramayan akademisyen gerçeğini değiştirmedikçe, `ilk yüz üniversite arasında niye bizim üniversitelerimiz yok` sorusunu sormaya devam ederiz. Haftada 30 saate yakın derse giren bir akademisyenden buluş ve araştırma yapmasını, yeni teknolojiler geliştirmesini beklemek; ağzı ve burnu kapalı insandan derin nefes almasını istemekten farksızdır`` ifadelerini kullandı. Gündoğdu, konuşmasının sonunda akademik ve idari personele yönelik gerçekleştirilmesini istedikleri taleplerinden bazılarını şöyle sıraladı:
Ø Rektörlük seçimlerinde ve üniversitenin yönetim organlarında idari personelin tercih ve söz sahibi olmasına imkân verilmeli, akademik personelin yararlandığı geliştirme ödeneği ve benzeri tazminatlardan idari personelin de yararlanması sağlanmalıdır.
Ø Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları ile bu sınavlarla geçiş yapılacak kadro ve unvanların sayısı arttırılmalıdır. Bu sınavlar periyodik aralıklarla gerçekleştirilmelidir.
Ø İdari personel, sosyal tesisler başta olmak üzere üniversitenin bütün imkânlarından faydalanabilmelidir.
Ø Yer değiştirme ve kurum değişikliği gibi konularla ilgili fiili engelleri ortadan kaldıran mevzuat düzenlemeleri ve uygulamaları hayata geçirilmelidir. İdari personelin üniversiteler arasında naklen geçişleri üniversitelerin inisiyatifine bırakılmamalı, doğrudan YÖK tarafından koordine edilmelidir. Tayinlerde puanlama sistemi getirilmelidir.
Ø Şefler için birinci dereceli kadrolar tahsis edilmeli kadro sınırlaması uygulaması kaldırılmalıdır.
Ø Özellikle muvafakat taleplerinin doğrudan reddine ilişkin mevcut tutum ve anlayış sona erdirilmelidir.
Ø Üniversitelerimizde çalışan ve okumak isteyen idari personelin ön lisans, lisans ve lisansüstü programlarına katılımlarını sağlayacak izinlerin verilmesi, ücretlerde indirimlerin yapılması gibi kolaylıklar sağlanmalıdır.
Ø Üniversitelerarası Kurul ve Yükseköğretim Kurulu bünyesinde her iki kurulda çalışanlar adına yetkili sendika temsilcisi bulunmalı ve bunun hukuki alt yapısı hazırlanmalıdır.
Ø İdari personelin görevlerinin ve görev yerinin rektör veya dekanın iki dudağı arasından çıkan sözle belirlenmesine imkân veren bütün düzenlemeler yürürlükten kaldırılmalıdır.
Ø Üniversite çalışanları açısından devam ettirilen sicil sistemi uygulaması devlet memurlarında olduğu gibi kaldırılmalı, buna karşın idari personelin ödüllendirme imkan ve fırsatlarının sayısı arttırılmalıdır.
Ø 4/B kapsamındaki personel, 4/A kapsamında kadroya geçirilmelidir.
Ø 4/C`li personelin özlük hakları ve görev tanımları yapılmalı, kadroya geçirilmeli, öncesinde kadrolu çalışanların yararlandığı bütün sosyal hak ve yardımlardan faydalanması sağlanmalıdır.
Ø İkinci öğretim uygulamalarında görev alan üniversite personeline ilave tazminat ve haklar sağlanmalıdır.
Ø 2547 sayılı Kanun`un 13. maddesinden kaynaklanan keyfi görevlendirmeler sona erdirilmeli ve bu hüküm kanun kapsamından çıkarılmalıdır.
Ø İdari personelin ek ödeme oranları ile ek gösterge rakamları yükseltilmelidir.
AKADEMİK PERSONELLE İLGİLİ TALEPLER
Ø Akademik personelin, bilimsel üretim yapmasını destekleyecek (mali ve idari) imkanlar hayata geçirilmeli, üniversite bünyesindeki döner sermaye aracılığıyla kamuoyunun yararlanmasına sunduğu eğitim materyali ve benzeri üretimlerden gelir elde etme imkanı artırılmalıdır.
Ø Yönetim kadrolarında görev yapan akademik personelin makam tazminatı konusundaki mağduriyetleri giderilmelidir.
Ø Öğretim elemanlarının ders saati sayısı azaltılmalı ve bilimsel üretime, teknoloji geliştirmeye, tez üretimine ve araştırmaya daha fazla zaman ayırmasına imkan sağlanmalıdır.
Ø Araştırma görevlilerinin istihdam ve ücretlerine ilişkin sorunlar giderilmeli, kadro ve derece sınırlaması uygulamasına son verilmelidir.
Ø Akademisyenler, askerliklerini üniversiteler bünyesinde yapabilmelidir.
Ø Rektörlük seçimlerinde akademik personelin tamamı oy kullanabilmelidir.
Ø Akademisyenlerin fikirlerini, eleştirilerini ve önerilerini her türlü vasıtayla serbestçe ifade etmesinin önündeki engeller bütünüyle kaldırılmalıdır.
Ø Doçent unvanının edinilmesi mülakat hükmünde de olsa sınav uygulamasından vazgeçilerek profesör unvanında olduğu gibi eser ve üretim incelemesi yöntemine geçilmelidir.
Ø Akademisyenlerin maaş ve ücretleri, kendi öğrencileri konumundaki kamudaki uzman yardımcısı ve uzmanlardan daha düşük düzeydedir. Bu ayıba son vererek alim ve arife medeniyetimizin verdiği itibarı, mali düzlemde hayata geçirmek için akademisyenlerin maaş ve ücretleri iyileştirilmeli ve bu çerçevede öncelikle mevcut ek ödeme tutarları artırılmalıdır.
Ø Akademik personelin ek ders ücreti tutarları mizaha konu edilecek düzeydedir. Bir aracın saatlik otopark ücreti seviyesindeki ek ders ücreti tutarları arttırılmalı ve akademik personele üniversitenin yayın organlarında yayımlanması şartı aranmaksızın hatırı sayılır düzeyde makale ücreti ödenmelidir.
Ø Rektörlerin akademisyenlere dair yetkilerindeki sınırsızlığa son verilmeli ve akademisyenler gerçek anlamda iş ve görev güvencesine kavuşturulmalıdır.
Ø Yardımcı doçent kadroları artırılmalı ve doktorasını tamamlayan öğretim elemanlarına bu kadrolar tahsis edilmelidir.
Ø Üniversite içerisinde ve tesislerindeki içki satışı ve servisi yapılan mevcut mekanlar kapatılmalıdır.
Ø Üniversite personeli dahil olmak üzere kamu görevlilerine yönelik siyaset ve grev yasakları kaldırılmalıdır. Akademik personelin bugün itibarıyla sahip olduğu siyaset hakkının kapsamı genişletilmelidir.
Ø Öğretim elemanlarının araştırma ve çalışmalarından ürettiklerinden yapılan döner sermaye kesintileri kaldırılmalıdır.
Ø Üniversitede görevli kadın akademik ve idari personele yönelik başörtüsü yasağı sona erdirilmeli, çalışma hayatına ilişkin bu yasak bir an önce tarihin çöp sepetine atılmalıdır.
.