ARŞİV
Sivil Toplum ve Güven
Türkiye’de uzunca zamandır sivil toplum ve buna dair örgütlenmeleri engelleyen, zorlaştıran hatta bazı olağanüstü dönemlerde boğan bir devlet geleneği ve pratiğinin varlığından söz etmek herhalde yanlış olmaz. Antidemokratik süreçlerin sıklığının bu vakıada başat rol oynadığı da inkar edilemez.
Bu durum, Sivil Toplum Kuruluşlarının toplumsal bir harekete dönüşmesinin önünde örülü en yüksek duvar olsa gerektir. Öteden beri kitleler üzerinde toplum mühendisliği yapılarak oluşturulan tedirginlik dolayısıyla sivil itaatsizlik, aksiyon-reaksiyon geleneği de bir türlü yerleşememiş, STK’ lar hem maddi sıkıntı, hem de gönüllü sıkıntısı çekegelmişlerdir.Yaşanan o ki, ayakta kalabilen, varlığını devam ettirebilen pek çok kuruluş, üç-beş kişinin gayret ,fedakarlık ve finansıyla yürümektedir. Bu sorun doğal olarak kamuoyuyla kurulması gereken iletişim ve etkileşimin yapısını da etkilemekte, kurumların inandırıcılığını, itibarını ve gücünü zayıflatmaktadır. Halbuki, Sivil Toplum Kuruluşlarıyla hedef kitle yada daha geniş kesimler arasındaki iletişim ne kadar sağlıklı, dürüst, sürekli ve şeffaf olursa kurumların itibarı ve gücü de o ölçüde artacaktır. Ne yazık ki, son yıllarda bazı işçi sendikaları başta olmak üzere kimi Sivil Toplum Kuruluşlarında ardı ardına patlak veren yapısal çarpıklıklar ve buna dayalı şaibeler, o kuruluşların kamuoyu nezdindeki saygınlık ve etkilerini yitirmelerine yol açmıştır.
Kurum güvenilirliğinin artmayada eksilmesi, çok yönlü sosyal-ekonomik-siyasal yansımaları da beraberinde getirmektedir. Sözgelimi, kamuoyu herhangi bir sorunu gündeme getirmek veya çözmek için harekete geçeceğinde aynı işlevi gören kuruluşlar arasından mutlaka daha itibarlı olanını seçecektir. Kurum güvenilirliği açısından önem taşıyan bir başka nokta da, söylem ve icra örtüşmesi ya da çelişkisidir. Kişisel olduğu kadar kurumsal bir ilke olan “söylediği gibi yapma / yapmama” keyfiyeti, ne kadar “mutemet” bir fert, , kimlik,toplum yada kuruluş olunduğunun göstergesidir.
İşte tam da bu noktada; kendisine bağlı hizmet kollarıyla, ülke sathındaki yönetici, üye ve gönüldaşlarıyla en itibarlı kuruluşlar arasında hak ettiği yeri alan Memur-Sen, tüm sosyal-ekonomik- siyasal gelişmeler üzerine söyleyecek sözü olan, problem yerine çözüm üreten ve bunların pratik hayata ve insanımıza yansıması için var gücüyle çalışan bir dinamizm ve kararlılık içindedir.
Böyle olmaya da devam edecektir. Hangi saikle olursa olsun gerek ülkemizde gerekse yeryüzünde mütemadiyen ortaya çıkan / çıkarılan her türlü bunalım, kaos ve ümitsizliğe karşı, özellikle yakın çevremizde akıtılan bunca kan ve göz yaşına karşı örgütümüzden aldığımız güç, medeniyetimizden aldığımız bilgi,birikim, aşk ve şevkle hasımlarımızın bile hayat hakkı,özgürlüğü, insanca yaşaması ideali uğruna, krizlerle boğuşmak yerine yeni hedeflere koşan bir Türkiye inşası temennisiyle bütün gönüldaşlarımızın Kurban Bayramını tebrik ediyorum.
(Memur-Sen Gazetesi 10.sayı makalesi..)