KONFEDERASYON HABERLERİ
TÜRKİYE İÇİN UTANÇ VERİCİ BİR KARARDIR
2010 yılı Akademik Personel ve Lisans Üstü Eğitim Giriş Sınavı (ALES) sonbahar dönemi kılavuzundaki kılık kıyafetle ilgili düzenlemelerin Danıştay 8. Dairesi tarafından yürütmesinin ``fiziksel teşhiste sorun olabilir`` gerekçesiyle durdurulması ve böylece başörtülü adayların sınavlara girişinin engellenmesi, demokratikleşme adımlarının ardı ardına atıldığı bir Türkiye`ye yakışmamaktadır.
Bu kararın ortaya çıkardığı sorun ilk değildir. Antidemokratik uygulamalarla sürekli tekrarlarını yaşadığımız, ideolojik saplantılarla dokunmuş ``akıl örtüsü`` sorunu yaşayan zihniyetin ürettiği benzer sorunları 28 Şubat süreci ile birlikte yaşamaya başladık. Biz, milletimizin ve özellikle de başörtülü kızlarımızın bizzat yaşadıkları bu sorunun 12 Eylül referandumuyla sona ereceğine inanmıştık. Görünen o ki, söz konusu davayı açanlar da, davayı karara bağlayanlar da referandumda ``Evet`` diyen milletten ve değerlerinden rahatsızdır. Oysa onlar da biliyorlar ki, inancı gereği başını örten kadın ve genç kızlarımız, sorunun kaynağı değil, mağdurudur. Ancak ideolojik saplantılarıyla ``aklını örtenler`` arasında yer almaları nedeniyle bunu kabul ve ifade edemiyorlar. Aynı nedenle başörtüsü özgürlüğünü ihlal etmeye devam ediyorlar.
Bu kararın alınmasına neden olan davayı açanlar, 1960 darbesinin doğurduğu, 1980 darbesinin beslediği, 28 Şubatın dinamikleştirdiği yapıların toplum mühendisliği yapma çabasını gestapo mantığıyla devam ettiriyorlar. Asıl üzücü olan ise; hakkı, hakkaniyeti ve adaleti koruması ve tesis etmesi gereken yargının ve yargı mensuplarının, kararlarıyla bu gestapo mantığını makul bulmasıdır.
Dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde sınava başörtüsü ile giriliyor ve bir güvenlik sorunu, endişesi yaşanmıyorken, Danıştay 8. Dairesi tarafından ``fiziksel olarak teşhiste`` sorun olabilir ve ``sınav güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir`` gerekçeleriyle başı açık fotoğraf çektirme ve başı açık sınava katılma dayatması üretilmesi hukuki açıdan garabet teşkil etmek yanında fiili açıdan da aklın kabul sınırlarının dışındadır. Bu gerekçeyi mutlak doğru kabul edersek Genelkurmay Başkanı`ndan erine kadar Silahlı Kuvvetlerimizdeki bütün personelin şapkasını yasaklamak hatta devrim kanunları arasında sayılan ve halen korunan şapka kanununu güvenlik gerekçesiyle yürürlükten kaldırmak zorundayız. Ne de olsa şapka da baş örtüyor.
Yargı mensuplarının görevi, 2010 Akademik Personel ve Lisans Üstü Eğitim Giriş Sınavı (ALES)`nda başörtülü kızlarımızın ``niyetlerini okumak`` değil, onların ``okuma niyetlerini korumak``tır. Yükseköğrenim gören kızlarımızın başlarını açtırmak için çaba gösterenleri, yükseköğrenim gençliğimizin ufkunu açmak için çaba göstermeye davet ediyoruz. Başörtülü kızlarımıza baskı uygulamak için ``ikna odası`` oluşturanlara, milletimizin 12 Eylül`de insan hak ve özgürlükleri açısından yeni bir ders verdiğini tekrar hatırlatmakta fayda görüyoruz. Danıştay`ı millete rağmen değil, millet ve milletin değerleri adına karar vermeye davet ediyoruz.
.