KONFEDERASYON HABERLERİ
Yalçın: “Artık Büyük Güç Türkiye’dir”
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Star Gazetesi’nden Kemal Gümüş’ün sorularını cevaplandırdı. Yalçın, “Emek merkezli bir düşünceyle hareket ederken, ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberliğini savunmak en öncelikli görevimiz” dedi.
İşte Star Gazetesi’nde yayımlanan söyleşi:
“Artık Büyük Güç Türkiye’dir”
İzleyebildiğimiz kadarıyla Memur-Sen, ilk gününden itibaren Zeytin Dalı Harekatı’na açık destek verdi. Bir emek örgütü ve sivil toplum kuruluşu tarafından askeri bir operasyona verilen bu destek sizinle aynı kulvarda faaliyet gösteren örgütler tarafından nasıl karşılandı?
Türkiye, Suriye’de terörle mücadele ediyor. Zeytin Dalı Harekatı bu mücadelenin bir cephesi. Bazı kesimlerin savaş olarak kodladığı bu mücadele daha derinlerde emperyalizmin bölgemizde oluşturmak istediği yeni düzene karşı ciddi bir hamledir. Daha açık ifadeyle emperyalizmin oyununu bozacak bir girişim. Buradan ne anlamamız gerekiyor? Terör, emperyalizm için konvansiyonel bir silahtır. Biz, özellikle çukur teröründen itibaren gerek sahada gerekse basın yayın organlarında yaptığımız açıklamalarda bu hususun altını hep çizdik. FETÖ, DEAŞ, PKK/PYD/YPG örgütlerinin aynı amaç doğrultusunda emperyalizm tarafından örgütlendirilmiş terör örgütleri olduğunu her fırsatta söyledik. Çukur terörü, İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilen canlı bomba saldırıları, 15 Temmuz işgal girişimi ve nihayet Suriye’nin Kuzeyinde olup bitenler birbirlerinden bağımsız değil. 2016 yılı içinde terör saldırıları sonucunda binleri aşan insanımız hayatını kaybetti. Biz bütün bunların emperyalizmin oluşturduğu dolaylı stratejinin sahadaki uygulaması olduğunu düşünüyoruz. Meseleyi bu şekilde kodladığınızda, bütün bu olup bitenlerin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır. İki hafta önce Star Açıkgörüş’te yazdık: Türkiye, terör örgütleriyle mücadele ederken emperyalizmle de mücadele etmiş oluyor. Geçmişte sokaklarda antiemperyalist slogan atanların, dergilerinde gazetelerinde emperyalizmi güya eleştirenlerin gerçek yüzlerini gördüğümüz bir dönemde bizim desteğimizi bağlı bulundukları merkezlere jurnallemeleri de normal geliyor, durduğumuz yerin doğruluğunu tescilliyor ve onur veriyor bize.
“Maskelerini Düşürüyoruz”
Jurnallemek? Bu konuyu biraz daha açar mısınız?
Biz yerli ve milli bir emek örgütüyüz. Bizim önceliğimiz yurdumuz, vatanımız. Emek merkezli bir düşünceyle hareket ederken, ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberliğini savunmak en öncelikli görevimiz. Şimdi adını koyalım: Memur-Sen vesayetle mücadele etmiş bir sivil toplum kuruluşudur. Darbelere karşı en yüksek sesi çıkaran yapılardan biri biziz. 15 Temmuz’da sokaklara ilk çıkan emek örgütü de biziz. Vesayete bu kadar karşı çıkmış, bedeller ödemiş Memur-Sen’in terör örgütleri üzerinden oluşturulmak istenen vesayete karşı çıkması kadar doğal bir şey yoktur herhalde. Sözde demokratların, sözde antiemperyalistlerin bunu anlamalarını da alkışlamalarını da beklemiyoruz. Bazı sözde sivil örgütlerin, Türkiye’yi hedef alan küresel kumpası, emperyalist kuşatma çabalarını maskeleme faaliyetlerini deşifre ederken, kendi yüzlerindeki maskeleri de çıkardık. Onların antiemperyalist söylemlerinin birer maske olduğunu hepimiz biliyoruz artık. Onlar, slogan atarken, emperyalizmin asıl maksadını gizliyorlar. Demokrasi derken başka bir vesayetin kurulması için çalışıyorlar. Emek derken sömürünün kılık değiştirerek devam etmesini istiyorlar. Batıdaki bazı emek örgütlerinin Afrin operasyonu hakkındaki açıklamalarına bakın. Söz konusu açıklamaların enformatik kaynağı kim dersiniz? Jurnalleme dediğimiz bu. Komplike bir strateji yürütülüyor sizin anlayacağınız. Türkiye’nin terörle mücadelesine karşı daha önceki açıklamaların kaynağı da bunlardı. Terör konusunda batının ikircikliğini besleyen bir haber akışını sağlayan lejyonerler görülmeden mesele anlaşılamaz.
“Emperyalizm Yeni Bir Kurgu Peşinde”
Açmak adına soruyorum: siz ısrarla emperyalizm üzerinde duruyorsunuz. Hem yukarıda söylediklerinizle hem de bugün gelişmeler ışığında konuyu ele alacak olursak emperyalizm neyi hedefliyor?
Bu soruyu, “YPG, DEAŞ’le mücadele ediyor” yalanını açık etmekle başlayarak cevaplayalım isterseniz. Aslında, PKK/PYD/YPG terör örgütünün üstünü örtmek için başka yalanlar da devreye sokulmuştu. Mesela bunlardan biri Demokratik Suriye Güçleri (DSG) idi. Fakat tutmadı. DEAŞ’la mücadele etme yalanı da tutmadı. Fakat kimin umurunda! Algılar üzerinden yapılan operasyonlar o kadar yoğun ki, gerçekler bir anda toza dönüşüp buharlaşıveriyor. Türkiye, Fırat Kalkanı operasyonu ile DEAŞ yalanını ortaya çıkardı. Şimdi de DEAŞ-PKK işbirliğini ortaya çıkarıyor. Hatta rejim ile PYD arasındaki bağı da dünyaya gösterdi. Bütün bunlar emperyalist stratejinin de ifşası anlamına geliyor. Emperyalizm yeni bir kurgu peşinde… Bu kurgu coğrafyaları, toplumları toza dönüştürme üzerine oturtulmuştur. Milyonlarca insan katledilirken, diğer taraftan coğrafyalar insansızlaştırılmak istendi. Milyonlarca insan yerlerinden yurtlarından edildi. Terör örgütleri bu noktada da kullanıldı. Bazıları, Afrin operasyonunu Kürtler’e karşı yapılmış bir operasyon olduğunu söylediler. Tabi bu da yalandı. PKK/PYD’nin bizzat Kürt kardeşlerimize yaptıkları da ortada.
“Türkiye Bölge Halklarının Hürriyeti İçin Mücadele Ediyor”
Ne demek istiyorsunuz? Biraz daha açar mısınız?
Bizzat sahadan gelen haberler var. YPG’nin bölgede yaşayan gençleri zorla terör kamplarına götürdüğü biliniyor. Biz bunu çukur terörü zamanında da görmüştük. Bir noktada insanları tehditle, şiddetle baskı altına alıyorlar. Ne için? Emperyalizm için. Emperyalizmin bölgede oluşturmak istediği yeni sömürü düzeni için. Bakınız, emperyalizm iki yönlü bir çalışma yürüttü. Birincisi mezhepsel ayrışmaya dönük çalışma, diğeri de etnik ayrıştırmaya dönük çalışma. DAEŞ mezhep için kullanıldı, PKK/PYD etnik ayrışma için. Son günlerde çıkan haberler her şeyi açıklıyor. İran’ın, Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili açıklamalarını alt alta koyun. Maalesef Türkiye’nin bütün iyi niyetli açıklamalarına rağmen rejim güçleri adı altında Afrin’e girmek isteyen kişilerin kimlikleri bazı düşünceleri ortaya koyuyor. PKK/PYD ve rejim arasındaki ilişki de ifşa olmuş durumda. Rejim güçlerini Afrin’e çağıran terör örgütü ve onun çağrısına cevap veren Eset yönetimi. Dikkat edin burada ne Arap var, ne Kürt ne de Türkmen. Türkiye’nin bölgede yaşayan insanların hürriyeti için başlattığı adalet yürüyüşüne karşı kanlı eller ittifakı var. Hem terör örgütleri hem rejim sivil katliamı konusunda birbirlerini aratmazlar. Yaptıkları ortada. Ama ne zaman Türkiye oyunları bozdu, bunlar bir araya geliverdiler.
Biraz önce sivil katliamı meselesine girdiniz. Türkiye’nin Afrin operasyonuna dönük sivil uyarısı yapılıyor zaman zaman. Öte yandan terör örgütünün bu yöndeki propagandası ortada. Batı’dan bazı seslerin de yükseldiğini biliyoruz. Bu hususta ne dersiniz?
Terör örgütünün propagandasını ciddiye bile almıyoruz. O kadar çaresizler ki, başka bir tarihte başka yerde yaşanmış olayların görüntülerini sosyal medyada yayarak “Türkiye sivil katliam yapıyor” propagandası yapmaya çalışıyorlar. Fakat batıda bazı kesimlerin “endişe” mottosuyla “Türkiye’yi uyarmaları” propaganda savaşlarının bir göstergesi. Onlar çok iyi biliyorlar ki, bölgede sivillere dönük hassasiyet besleyen tek ülke Türkiye. Havadan şehirleri yerle bir edenler, ellerindeki güçlü silahları halka doğrultanların bilinmesine rağmen 4 milyon sivil Suriyeli’yi ülkesinde misafir eden Türkiye’ye sivil uyarısı yapılması ancak küstahlıktık. Kaldı ki, Afrin’de ince eleyip sık dokunarak harekat yapılıyor. 9 şehit verdiğimiz terör saldırısını bir düşünün. Siviller arasına karışmış, hatta sivilleri öne sürerek saldırıya geçmiş hain terör örgütünün stratejisini en iyi onlar biliyor.
“Türkiye Büyük Yürüyüşe Geçti”
Son olarak kısa ve öz bir soru: Türkiye bu mücadelede yalnız mı?
Kısa ama derin bir soru. Türkiye, uluslararası hukuk çerçevesinde kendi güvenliği için terörle mücadele ediyor. Fakat biz biliyoruz ki, uluslararası hukuk güçlülerin hukukudur. İçinde ciddi boşluklar barındırmaktadır. Ama yine de meşruiyeti hukuktan almak gerekir. Öte yandan güçlülerin oluşturduğu, emperyalizmi koruyan bir sistemden bahsediyoruz. Türkiye, terörden çok çekti. Başta terörün kaynağını söyledik: emperyalizm. Bazı kesimler olaylara bu zaviyeden bakmamakta ısrarlılar. Çünkü gözlükleri buna engel oluyor. Bu kesimler, ABD ve Rusya gözlüğüyle olaylara yaklaştıkları için kestirme ve kompleksli sonuçlar çıkarıyorlar. Sadece bizim ülkemiz için geçerli değil bu. Arap Liginde bazı ülkelerin Afrin açıklamalarını buraya ekleyebiliriz. Oysa dünya tarihi, egemenlik mücadeleleri Suriye’de düğümlenmiş durumda. Bu düğümü çözecek bir güç varsa o da Türkiye’dir. Hatta buradan söyleyeyim, daha geniş çaplı bir savaşın önündeki en büyük güç Türkiye’dir. Çünkü Türkiye, ta başından beri insan merkezli yaklaşıyor Suriye’ye. Bu bir özgüven meselesidir. Neden? Çünkü tarihimi birikimimizle, coğrafi birliğimizle biz buralıyız. Bu coğrafyanın insanını en iyi biz anlayabiliriz. Bunu en iyi emperyalistler biliyor. Onun için desiseyle, hileyle yaklaşıyorlar. Şimdi diplomatik hamlelerimizi doğru zeminde yürütüyoruz. Bu hileleri de bir bir aşıyoruz. Mazlumlar başta olmak üzere dünyanın vicdan sahibi insanlar Türkiye’nin mücadelesini destekliyorlar. Afrin bu yüzden bir kırılma, mazlumlar için bir özgüven meselesidir. Bir de bunun diplomatik ayağı var. Aslında büyük güçler denilen emperyalist ülkelerin çıkarları ciddi anlamda çatışıyor. Bu saatten sonra birlik olma şansları da yok. Finansal krizden bu yanan herkes kendi derdine düştü. Ufukta yeni krizden bahsediliyor. Hatta bazı yorumlar savaşla bitecek bir krizin olacağı yönünde. Bütün bu veriler ışığında diyebilirim ki, büyük güç kavramı bu saatten sonra ancak Türkiye ile açıklanabilir. Yani mazlumların duası ve reel politiğin verdiği imkanlarla Türkiye büyük yürüyüşe geçmiştir. Bize göre Afrin operasyonunun böyle bir anlamı da vardır.