KONFEDERASYON HABERLERİ
Yalçın, 'Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi' Raporunu Açıkladı
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, nitelikli eğitim için yeterlilik düzeyi yüksek eğitim yöneticisi ihtiyacı gözetilerek, eğitim yöneticisi yetiştirme, görevlendirme, yer değiştirme ve görevden alma hususlarına ilişkin kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir model oluşturulmasının artık bir zorunluluk hâline geldiğini belirtti. Yalçın, “Hak edenin görev almasını, hakkını verenin görevde kalmasını ve yeterliliğini kaybedenlerin görevine son verilmesini öngören bir modelin hayata geçirilmesi, eğitimin hem yönetimini hem de nitelik artırıcı etkisini kolaylaştıracaktır” dedi.
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi” raporunu, Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı.
Raporun, Eğitim Yöneticileri Komisyonu, Öğretmenler Komisyonu, Maarif Müfettişleri Komisyonu, Şube Başkanları Komisyonu’ndan oluşan dört çalıştay; akademik araştırmalar ve uluslararası iyi uygulama örneklerinin incelenmesi sonucunda hazırlandığını ifade eden Yalçın, “Uzun ve titiz bir çalışmanın neticesi olan bu raporumuzla, millî eğitimin çözüm bekleyen sorunlarına neşter vurmaya, çözüme ilişkin öneriler ortaya koymaya devam ediyoruz. Mevcut sorunlu alanlar içinde acilen çözüme kavuşturulması gerekenlerden biri de eğitimin yönetimi sorunudur. Eğitim yönetimi konusu, birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de eğitim yöneticilerinin, özellikle okul yöneticilerinin yetiştirilmesinde, eğitime dair sorunların çözümünde önemli bir husus olarak görülmüş ve geçmişte Millî Eğitim şûralarında ele alınmıştır. Ancak eğitimin niteliğini artırmada itici güç olan eğitim yöneticilerinin niteliğini geliştiren bir model ya da sistem şimdiye kadar ortaya konulamamıştır. Nitelikli eğitim için yeterlilik düzeyi yüksek eğitim yöneticisi ihtiyacı gözetilerek, eğitim yöneticisi yetiştirme, görevlendirme, yer değiştirme ve görevden alma hususlarına ilişkin kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir model oluşturulması artık bir zorunluluk hâline gelmiştir. Hak edenin görev almasını, hakkını verenin görevde kalmasını ve yeterliliğini kaybedenlerin görevine son verilmesini öngören bir modelin hayata geçirilmesi, eğitimin hem yönetimini hem de nitelik artırıcı etkisini kolaylaştıracaktır” şeklinde konuştu.
Eğitim Yöneticilerinin Çözüm Bekleyen Birçok Sorunu Bulunmaktadır
Eğitim yöneticilerinin birçok sorununun olduğunu belirten Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğitim kurumu yöneticilerine, görev ve sorumluluklarıyla orantılı olmayan bir ücret ödenmekte ve kurum içi ücret dengesizliği hâlâ çözüm beklemektedir. Sosyal güvenlik işlemleriyle iş sağlığı ve güvenliği mevzuatından kaynaklanan şahsi sorumlulukları bulunmaktadır. İlköğretim okulları için bütçe tahsis edilmemesi, yöneticilerin öğretmen ve velilerle karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır. Eğitim kurumları yönetici görevlendirme süreci, yönetici görevlendirme yönetmeliklerine açılan iptal davalarında verilen yürütmenin durdurulması kararları ile görev süresi sona eren yöneticilerin yeniden değerlendirilme süreçlerine karşı açmış oldukları bireysel davalarda verilen iptal kararları sonrası yönetilemez ve yürütülemez bir hâl almıştır. Mahkeme kararları göz önünde bulundurularak çıkarılan yürürlükteki yönetmelik, mevcut sorunlara kısa vadeli çözümler getirse de, kazanılmış hakların korunması ve tecrübeli yöneticilerin görevlerinin devamının sağlanması noktasında yetersizdir. Eğitim kurumlarının yönetimi konusunda konuya uzun vadeli bakan bir politika ve strateji geliştirilmiş değildir. Yönetici görevlendirme sürecinde belirsiz ve kestirilemez bir politika izlenmesi, 6287 sayılı Kanun’la yöneticilik görev süresinin 4 yılla sınırlandırılması, öğretmenlik branşındaki normlarının saklı tutulmaması nedeniyle görev süresi sona eren yöneticilerin norm kadro fazlası öğretmen konumuna düşecek olmaları gibi sebepler dikkate alındığında, mevcut durumda yönetici görevlendirme sürecinde aday ve nitelikli/tecrübeli sıkıntısı yaşanması kaçınılmazdır. Bu nedenle, mahkeme kararları da göz önünde bulundurularak, yürütülebilir ve kalıcı bir yönetici görevlendirme sisteminin kurulması olmazsa olmazımız olmalıdır.”
Eğitim Lideri Yetiştirme Politikamız Yok
21. yüzyıl becerilerini öğrencilere kazandırması istenen okullardan ve bu okulları yönetecek eğitim yöneticilerinden beklentilerin arttığını söyleyen Ali Yalçın, “Eğitim yöneticisi kavramının yerini eğitim liderinin almaya başlamış olması da buna işarettir. Eğitim yöneticilerinin seçimi ve eğitimleri dünden çok daha önemli hâle gelmiştir. Türkiye’de sık değişen yönetici atama uygulamaları nedeniyle okullarda kurumsallaşma sağlanamamakta, yönetici statü ve rolleri erozyona uğramaktadır. Bu nedenle, eğitim sistemimizde esnek ve geliştirilebilen bir yönetici seçme, atama modeli oluşturulmalıdır. Bu model, katılımcı bir anlayışla tüm paydaşların önerilerinin alındığı ortak bir akılla geliştirilmelidir. Oluşturulacak platformda yer alması gereken üç aktör vardır. Bunlar, 60 binden fazla eğitim yöneticisini istihdam eden, eğitimin yönetimi ve denetiminden birinci derecede sorumlu müessese konumundaki Millî Eğitim Bakanlığı, sisteme bilimsel bilgi üretmekle mükellef 150 binden fazla öğretim elemanıyla üniversiteler ve bir milyona yaklaşan üye gücüyle eğitim, öğretim ve bilim hizmetleri kolundaki sendikalardır. Eğitim yönetimine yeni bir paradigma kazandırmada sorumluluk sahibi olan bu aktörler arasında sağlanacak olumlu ve uyumlu bir iş birliği sayesinde ideal bir modele kavuşmamız mümkündür” diye konuştu.
“Bugün için ülkemizin eğitim sisteminde herhangi bir eğitim lideri yetiştirme politikasının varlığından söz etmenin imkânı yoktur” diyen Yalçın, Türkiye’nin eğitim sisteminin en zayıf yönlerinden birinin eğitim yöneticiliği olmasının da sürpriz olmadığını ifade etti.
Etkili Eğitim İçin Nitelikli Eğitim Liderleri Yetiştirilmelidir
Eğitim yöneticilerinin göreve başlamadan önce profesyonel bir hazırlık sürecinden geçmediğini, görevdeyken düzenlenen hizmet içi eğitim programlarına katılma zorunluluklarının da bulunmadığını vurgulayan Yalçın, “Eğitim yönetimine ilişkin lisansüstü eğitim yapmış olmak, tercih nedeni bile değildir. Bunların yanında, üniversitelerin eğitim yönetimi programları ciddi bir revizyondan geçirilmelidir. Eğitim kurumu yöneticiliklerine atanmak üzere seçilmiş olan adaylara, hizmet öncesi eğitim mutlaka zorunlu hâle getirilmelidir. Yönetici adaylarının atamaları, yönetim bilgi ve becerileri okul yöneticiliği için yeterli düzeye getirildikten sonra yapılmalıdır. Eğitim yönetiminde lisansüstü eğitim yapmış olmak, tercih nedeni olmalı ve teşvik edilmelidir. Millî Eğitim Bakanlığı, eğitim yönetimi alanında hizmet öncesi eğitimi benimsemeli ve üniversitelerin eğitim yönetimi bölümleriyle iş birliği içinde olmalıdır. Eğitim yöneticilerinin, özellikle okul yöneticilerinin yetiştirilmesi konusu, Türkiye’nin eğitim politikalarında öncelikli bir mesele olarak görülmelidir. Eğitim yöneticilerinin yetiştirilmesi konusunda üzerinde uzlaşmaya varılacak bir öğretim metodolojisi ve model ortaya konulmalıdır. Bu modelde eğitim kurumu yöneticileri; sürekli eğitim ilkesi gereği, ihtiyaçları doğrultusunda desteklenmeli, yönetim kuramlarının yanında, görev yaptıkları eğitim kurumunun özelliklerini ve sorunlarını dikkate alan bir yetiştirme ve geliştirme sisteminin parçası olarak görülmelidirler. Ayrıca, öğrencilerin akademik başarısını artırıcı, öğretmenlerin ve diğer okul çalışanlarının iş doyumunu sağlayıcı, okulun güvenliğini ve okul ikliminin sağlığını koruyucu bir eğitim içeriği oluşturulabilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.
Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi raporumuzu indirmek için tıklayınız