KONFEDERASYON HABERLERİ
Yalçın, GİMDES’in 10’ncu Uluslararası Helal ve Tayyib Ürünler Konferansı’na Katıldı
10’ncu Uluslararası Helal ve Tayyib Ürünler Konferansı’nda konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Biz bir emek örgütüyüz. Aziz olan ‘Emek ve ekmek’ için mücadele ediyoruz. ‘Emek ve ekmeğin’ mayası helal ile tutulmazsa ‘ekin ve nesil’ de ifsat olur bilinciyle, ‘Yediklerimiz sadece kanımıza değil ahlakımıza da karışıyor’ diyerek, emekçinin cebine gireni dert ettiğimiz kadar, midesine gireni de dert ediyoruz. Ve bu bilinçle 4. Dönem Toplu Sözleşmede kamuda yemek hizmetlerinde helal gıda sertifikalı ürünlerin kullanılması için bir teklif verdik. Yemek hizmetine ilişkin ihalelerin şartnamesinde bu sertifika aransın istedik. Teklifimiz öncelikle bu hayati konunun güçlü bir şekilde kamuoyu oluşturmasını sağladı. Akabinde de sözleşmede helal gıda sertifikalı ürünlere ilişkin altyapının kurulmasıyla eşgüdümlü olarak helal sertifikalı ürünlerin kullanılmasına dair ihtimam gösterilmesi kararı çıktı. Sonuçta Helal Akreditasyon Kurumu kuruldu. Helal olanı yasal zemine taşıma gayretini mücadele saflarımızın bir mevziisi olarak görüyoruz ve bunun insanlığımıza yaraşır bir iş olduğuna inanıyoruz” dedi.
Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Derneği (GİMDES) ile Dünya Helal Vakfı tarafından düzenlenen “Uluslararası Helal ve Tayyib Ürünler Konferansı”nın 10’ncusu İstanbul’da gerçekleştirildi. Konferansa Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve TOÇ Bir-Sen Genel Başkanı Hüseyin Öztürk’ün yanı sıra bir çok ülke temsilcisi katıldı.
Burada bir konuşma gerçekleştiren Yalçın, helal olanı yasal zemine taşıma gayretini mücadele safhasının bir mevzisi olarak gördüklerini belirterek, Helal Akreditasyon Kurumu"nun kurulduğunu ancak, “yılda bir kez toplanır” denilen kurumun daha bir kez bile toplantı gerçekleştirmediğine dikkat çekti. Yalçın, kurumun kâğıt üzerinde kalmaması gerektiğini belirterek, işin hakkının verilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
“Her Yasal Hak, Helal Değildir”
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Bizler, hayatı bir bütün olarak gören, ‘hayatım ve mematım alemlerin rabbi olan Allah içindir’ diyen bir inancın müntesipleriyiz. Bununla birlikte artık, hayatı kompartımanlara bölen yeni bir dünya düzeninin içindeyiz. Bu düzen Kapitalizmin, neo-liberalizmin küreselleşmenin, hedonizmle kol kola gezdiği müthiş kuşatıcı sofistike bir düzen. Bu düzen ekini ve nesli ifsad ve iğva ediyor yani ayartıyor. Bu düzen önce bizi zerrelerimize bölüyor, sonra o zerreler arasında anlamlı bağlar kuracak iradeyi felç ediyor. Helalin ve haramın sınırları flulaştırılıyor ve böylece hakikat tozlaşıyor. Üzülerek belirtmeliyim ki; helal ve yasal olanın arasındaki uçurum derinleşiyor... Ve belki de son yıllarda bunu en iyi izah eden Sayın Alev Alatlı şöyle diyor; “’her yasal hak, helâl değildir’ Yani; ‘iflas eden kardeşinizin haraç mezat satışa çıkarılan evini satın almanız yasal hakkınız olabilir ama helâl değildir. Raf ömrünü uzatmak için ekmeğin hamuruna kanserojen madde katan gıda üreticisi, formülü ambalajın üstünde yazdığı sürece suçsuzdur; ama yaptığı helal değildir” ifadelerini kullandı.Helal Sertifikası En Az Yerli Üretim Sertifikası Kadar Önemlidir
İster en mükemmel yönetim sistemini, ister ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş olsun, bir medeniyetin sevgi ve nefis terbiyesi dumura uğramış, manevi enerjisi tükenmişse; o medeniyeti, ne Birleşmiş Milletlerin tüzüğü, ne Helsinki beyannamesi, ne AIHM mevzuatı, ne de üstün silâhların kurtaramayacağını söyleyen Yalçın, “21.yüzyılın en yaman toplum projesi, helâl olanı, yasal olanla örtüştürmek olsa gerek. Helal ve yasal olan arasında yıkılan köprülerimizi onarmaya, dijitalleşen yeniçağda, bu çağın ihtiyaçlarına uygun yeni köprüler kurmaya mecburuz. Bu nedenle, Helal sertifikası en az yerli üretim sertifikası kadar önemlidir” diye konuştu.
Helal ve Tayyib Ürünlerin Üretim Zincirinin Her Aşaması, Helal Olmalıdır
Yalçın şöyle devam etti: “Bir grup Müslüman iş adamı Çin’de taklit ürün için görüşmeler yapmaya gidiyorlar. Görüşme bitince ‘dinimizde domuz eti haram, o nedenle yemeği domuz eti olmayan bir yerde yemek istiyoruz.’ diyorlar. Görüştükleri Çin’li iş adamı şaşırıyor ve ‘sizin dininizde domuz haram da taklit ürün haram değil mi?’ diyor. Hali pür melalimiz maalesef böyle. Helal ürün, üretiminden satışına kadar bütün süreçleriyle Allah’ın koyduğu sınırlara riayet edilen üründür. Helal üretimde işin en zor tarafı vahşi piyasa gerçekliğidir! Çünkü üretim süreci, rekabet, tekelleşme, hırs, sınırsız ihtiyaçlar, sürekli büyüme gibi karmaşık ilişki ağları demektir. Bunlar küresel ekonomik sistemin kodlarıdır. ‘Sorunlarımızı onları ortaya çıkaran düşünce tarzımızı kullanarak çözemeyiz.’ diyor Einstein… Dolayısıyla Helal ve Tayyib ürünlerin üretim zincirinin her aşaması, helal olmalıdır. Yani ürünlere salt içinde taşıdığı hammaddelere bakarak helal demek meselenin bütünlüğünü kaçırmak demektir. Bu mevzuda asıl ve usul mündemiçtir. Yanlış hayat doğru yaşanmaz.”
Dinleyicilere, “Helal ürünün üretiminde emekçinin alın teri karşılığını bulmuyorsa o ürüne gönül rahatlığı ile helal diyebilir miyiz” diye soran Yalçın, devamla günde 1 dolara çocuk işçi çalıştırarak, insanlık onurunu ayaklar altına alarak yapılan hiçbir üretimin helal olamayacağını kaydetti.Aziz Olan Emek ve Ekmek için Mücadele Veriyoruz
Küresel kapitalist sistemin insanlığı getirdiği noktanın ortada olduğunu sözlerine ekleyen Yalçın, “BM’nin bu ay açıkladığı ‘Dünya gıda güvenliği ve beslenme durumu’ raporuna göre; Dünyada her 9 kişiden biri aç, her 8 kişiden biri obez. O halde ‘helal’ ve ‘Tayyib’ kavramlarını bu tabloyu da hesaba katarak değerlendirmek gerek. Hülasa, dünyada 4 trilyon dolarlık ‘helal gıda’ pazarında harama bulaşmadan var olursak, bu sadece Müslümanlar değil tüm insanlık için bir soluk olacaktır. Biz bir emek örgütüyüz. Aziz olan ‘Emek ve ekmek’ için mücadele ediyoruz. ‘Emek ve ekmeğin’ mayası helal ile tutulmazsa ‘ekin ve nesil’ de ifsad olur bilinciyle, ‘Yediklerimiz sadece kanımıza değil ahlakımıza da karışıyor’ diyerek, emekçinin cebine gireni dert ettiğimiz kadar, midesine gireni de dert ediyoruz. Ve bu bilinçle 4. Dönem Toplu Sözleşmede kamuda yemek hizmetlerinde helal gıda sertifikalı ürünlerin kullanılması için bir teklif verdik. Yemek hizmetine ilişkin ihalelerin şartnamesinde bu sertifika aransın istedik. Teklifimiz öncelikle bu hayati konunun güçlü bir şekilde kamuoyu oluşturmasını sağladı. Akabinde de sözleşmede helal gıda sertifikalı ürünlere ilişkin altyapının kurulmasıyla eşgüdümlü olarak helal sertifikalı ürünlerin kullanılmasına dair ihtimam gösterilmesi kararı çıktı. Sonuçta Helal Akreditasyon Kurumu kuruldu. Helal olanı yasal zemine taşıma gayretini mücadele saflarımızın bir mevzisi olarak görüyoruz ve bunun insanlığımıza yaraşır bir iş olduğuna inanıyoruz” şeklinde konuştu.Yalçın, "Helal Akreditasyon Kurumu"nun kurulduğunu ancak, “yılda bir kez toplanır” denilen kurum daha bir kez bile toplantı gerçekleştirmediğine dikkati çekti. Yalçın, kurumun kağıt üzerinde kalmaması gerektiğini belirterek, işin hakkının verilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Yalçın’dan sonra kürsüye gelerek bir konuşma gerçekleştiren TOÇ Bir-Sen Genel Başkanı Hüseyin Öztürk, helal gıda sertifikası konusundaki hassasiyetlerin artırılması gerektiğini vurguladı.
Program daha sonra protokol konuşmaları ve alanında uzman hocaların sunumlarıyla devam etti.