ALİ YALÇIN
Yerelden Evrensele Soylu Mücadeleye Devam
Memur-Sen, 1995’te başlattığı soylu mücadelesini, güçlendirerek sürdürüyor. “Yerelden evrensele” şiarıyla başlanan yolculukla Memur-Sen, bugün şehirlerden ilçelere, beldelerden köylere kadar ülkemizin her yerleşim biriminde temsilcileri, üyeleri ve gönüllüleri bulunan en büyük konfederasyon haline geldi.
Geçmişten bugüne, Türkiye’nin her önemli atılımında başat aktörlerden olan Memur-Sen, bunu da örgütlülüğünden aldığı güçle, özgürlük anlayışı ve evrensel sendikacılık ilkelerine bağlılığıyla gerçekleştirdi.
M. Akif İnan başta olmak üzere bu bayrağı onurla, izzetle taşıyan bizler; yapıcı ve inşacı kimliğimizle sorunların parçası değil çözümün paydaşı olma yolunu seçtik. Birlikte yaşama kültürünü hep canlı tuttuk. Ayrıştırıcı değil birleştirici tutum içinde olduk, ötekileştirmeden herkesi kucakladık. Stratejilerimizi oluşturur ve eylemlerimizi gerçekleştirirken hiçbir zaman sadece `hep ben kazanayım` yaklaşımında olmadık, ilk önce Türkiye’nin, milletin ve kamu çalışanlarının kazandığı yol ve yöntemler izledik.
Çeyrek asır önce, “Hak, emek ve alınteri” mottolarını önceleyerek başlayan büyük mücadeleyi, bugün 1 milyonu aşkın Memur-Senliyle sürdürüyoruz. Üyelerimizin, kamu görevlilerinin, milletin, ümmetin, mazlumların ve insanlığın sorunlarına çözüm üretme ve onların umudu olma gayretimiz hiç eksilmeden devam ediyor. Tüm bu anlayış ve hassasiyetlerle güçleniyor, güçlendikçe sorun çözme ve farkındalık oluşturma alanlarında yeni kazanımlara imza atıyoruz.
İnsanlığın Gelir Dağılımında Adalete ve Özgürlüğe İhtiyacı Var
18-19 Nisan’da Genel Merkezi’mizde gerçekleştirdiğimiz Uluslararası İşin Geleceği konferansımızı, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifi, 107 ülkeden 164 konfederasyon ve 13 bölgesel yapının yanı sıra Türkiye’den emek örgütlerinin temsilcileri ve çok sayıda bakanın katılımıyla gerçekleştirdik. Bu konferansla hem iş olgusunu, hem de bir gelecek perspektifin oluşması bakımından işin geleceğini, alanında uzman akademisyenlerin sunumlarıyla irdeledik.
Nitekim ILO’nun 100. Yılını idrak ediyoruz ve insanlığın hem gelir dağılımında adalete hem de eşitliğe ve özgürlüğe ihtiyacı var. Bunun için de tüm sivil toplum kuruluşlarının insiyatif almaları gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada özellikle bu türden birleştirici programlara ve bu programlarla birlikte güncel ve gündem sorunlarına değinmenin çok mühim olduğuna inanıyorum.
Emekçi Kardeşlerimizi Rahmetle Anıyorum
1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününü de birleştiricilik esaslı, beklentilerin haykırıldığı bir anlayışla, Hak-İş’le birlikte Şanlıurfa’da kutladık. Ancak programımızı yaşanan kaza sonucu yarıda kestik ve emekçi kardeşlerimizi ziyarete gittik. O gün 1 Mayıs’ı en güzel duygu ve düşüncelerle kutlamak üzere Şanlıurfa’ya gelirken hayatını kaybeden emekçi kardeşlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum…
Baskılara Boyun Eğmeyeceğiz
Bir yandan çalışmalarımızı bu temelde sürdürürken diğer yandan yaşanan olumsuzluklarla da mücadele ediyoruz. 31 Mart sonrası belediyesi değişen illerde yaşanan sendikal ayrıştırmalara, zulümlere, baskı ve tehditlere hatta sendikal sürgünlere tepkimizi gösteriyoruz. Gerçekleştirdiğimiz eylemlerle, hiçbir baskıya boyun eğmeyeceğimizi defaatle dile getiriyoruz. 31 Mart öncesi seçim çalışmalarında da genellikle özgürlüklerden bahsedilmişti, özgürlük vaatleri verilmişti. Ancak 31 Mart sonrası yaşanan gelişmeler bizleri şaşırttı. 31 Mart öncesi özgürlük diyenler, 31 Mart’ın sonrası bahar diyenler, kamu görevlilerinin, işçilerin, emekçilerin yazın kışa çevirdiler. Baskıyla, tehditle, şantajla, sürgünle… Üstelik yaşanan tüm bu gelişmelere dair baskıların yaşandığı belediyelerin bağlı bulundukları partiler hiçbir söylem ya da uyarı mekanizması geliştirmedi. Ben buradan yine sormak istiyorum. Partilerin bu baskılardan haberi mi yok? Ki yoksa bu çok vahim. Ya da partilerin bu baskılardan haberi var da bunlara izin mi veriyor? Ki bu çok daha vahim…
Tüm bu baskılarla karşı mücadele ediyoruz. Edeceğiz de. Geçtiğimiz günlerde mücadelemizi alanlardan tüm dünyaya duyurduk. Adalet Sarayı önünde bu baskılar hakkında hukuki girişimde bulunduk. İçişleri Bakanlığı önünde, “İnceleme talebi”mizi ilettik. Hak-İş’in işten çıkarılan emekçiler için Bolu’dan Ankara’ya yaptığı yürüyüşe binlerce kamu görevlisi olarak destek verdik. Meydanlarda, baskıları, tehditleri, şantajları, sürgünleri kınadık.
Memur-Sen olarak bizler, elimizden geldiğince mücadele etmeye, gerek yerel gerekse de evrensel anlamda her yerde olmaya, iz bırakmaya devam edeceğimizi deklare etmek istiyorum. Memur-Sen olarak bizler, yasakların karşısında, özgürlüklerin yanındayız. Geçmişimizden aldığımız ilhamla bu ilkeli anlayışımızı sürdüreceğiz ve kamu görevlilerinin hakkını layıkıyla savunmayı sürdüreceğiz.
Önümüzde 5.Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri var. Geçmiş 4 Toplu Sözleşme’de de önemli kazanımlar elde ederek, kazanımsızlıklar dönemlerini bitirmiştik. Önümüzdeki toplu sözleşme görüşmelerinde de kamu görevlilerinin beklentisinin olduğu noktalarda tekliflerimiz olacak. Kamuda sözleşmeliliğin sona ermesini ve sözleşmelilerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini, 3600 ek göstergenin tüm çalışanları kapsayacak şekilde yeninden düzenlenmesini, 4688 sayılı yasayla ilgili yaşanan sorunların giderilmesi konularını bir kez daha gündeme getireceğiz…
Kamu görevlilerinin tüm bu beklentilerini, 1 milyonu aşkın üyesi ve masanın tek yetkilisi konumundaki Memur-Sen olarak güvenle kazanıma dönüştüreceğimize inancımızla tüm Memur-Sen Ailesini saygıyla selamlıyorum.