KONFEDERASYON HABERLERİ
BURSA`DA ANAYASA KONUŞULDU
BURSA`DA ANAYASA KONUŞULDU Bursa`da, Memur Sendikaları Konfederasyonu Bursa Şubesi ve merkez Osmangazi Belediyesi Yerel Gündem 21 işbirliği ile Tayyare Kültür Merkezi`nde düzenlenen "Özgürlükler ve Anayasa" konulu panel gerçekleştirildi. Panele Anayasa Komisyonu eski Başkanı Ertuğrul Yalçınbayır, Hak-İş Genel Başkanı Salim USLU, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Dr. Levent Korkut ile Mazlum-Der eski Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu konuşmacı olarak katıldı. AK Parti Milletvekili Sedat Kızılcıklı ile İl Başkanı Sedat Yalçın`ın yanı sıra Memur Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet AKSU, Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri Ali Küçükkösen, Adem Solmaz, Adnan Şenol ile Eğitim Bir Sen Genel Mali Sekreteri Mustafa Aydın; siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, Memur-Sen Konfederasyonuna bağlı şube başkanları ve il temsilcileri katıldılar. Program açılışında, Memur Sen Bursa İl Temsilcisi Aydın Kılıç, OSYEG 21 Genel Sekreteri ve Osmangazi Belediye Başkanvekili Rıfat Bakan selamlama konuşması yaptılar. Ardından Memur-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet AKSU, Türkiye yıllardan beri hürriyetçi demokrasi ve bunun icapları ile belirlenmiş hukuk düzenine sahip çıkmaktadır. Ancak jakoben bir demokrasi anlayışında anayasaların millete dayatıldığı, milletin ihtiyaç, inanç ve önceliklerine kayıtsız kalınması sonucunda devlet-millet birleşmesi ve bütünleşmesi sağlanamamıştır. Öncelikle anayasanın hazırlanırken bir büyük anayasa kurultayıyla tüm sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, üniversitelerin, kamu kurumlarını düşünceleri ve öncelikleri ortaya konulur. Böylece herkesin kendi düşüncesini ve önceliğini ve olmazsa olmazını açıklayabileceği bir yapı oluşur. Anayasanın her türlü yönlendirmeden uzak biçimde milletin kendi eseri olması temin edilmelidir. Anayasalarda farklılıkların korunması, insan haklarına saygılı, sosyal adaletin herkese eşit biçimde dağıtılması, vatandaşın refahı maddi ve manevi mutluluğunun sağlanması, devletin ebedi varlığının kabul edilmesi ve ülkemizdeki birlik-beraberliğin teminatı olan bütünleştirici ve birleştirici ortak noktaların ön planda olması gerekir. Devletin varlığını devam ettirebilmek ve demokrasi dışı müdahalelerden korumak adına hiçbir bireysel hürriyetin ortadan kaldırılmaması gerekir. Eğer birey varsa devlet vardır. Eğer birey kendini özgür hissediyor ve mutlu ise mutlaka devletine sahip çıkacaktır. Korku ile korunma olmaz, yanlışlarla doğru yol bulunmaz.
Türkiye`de demokrasinin tam anlamıyla yerleşmesi bizlerin olmazsa olmaz önceliklerinden birisidir. Bununla birlikte bunun ön şartı kamu yönetimi reformu, siyasi partiler reformu başta olmak üzere tabandan tavana vatandaşın yaklaşım ve isteklerinin yukarıya yansıtılabildiği bir sistemin oluşturulması gerekmektedir. Siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinde de tek tip sistem ve lider hâkimiyeti olduğu takdirde daha baştan demokrasinin olmazsa olmazı olan siyasi parti ve STK` ların katı bir hiyerarşik yapıdan çıkmadıkları için demokrasiye katkıda bulunması yetersiz olacaktır. Vatandaş ile siyasetçi ve yöneticiler arasındaki iletişimi kopuk olması üst yönetimlerde şeffaf olmayan yapılar demokratik yapılanmamın önündeki engellerin başında gelir. Türkiye`deki kamu yönetiminde temel eksiklerin ve aksaklıkların başında çok merkezi bir yapının olmasıdır. Bununla birlikte yerel yapıların popülist ve halkın denetiminden uzak bir anlayışla yürütülmesi, özel yapıların ise yetkili olup sorumsuz oldukları göz önüne alınırsa ciddi bir kamu yönetimi reformuna ve kamu personeli rejimine ihtiyaç vardır. Halkın çağdaş ölçülerde bulunan kurumsal yapıların önünde dilenen değil, hakkını isteyen bir unsur olarak kabul edilmesi, devlet yöneticilerinin hâkim değil, vatandaşa bir hizmetçi olarak anlaşılması aslında modern ve sivil anayasanın ana unsurunu oluşturmalıdır.
Çalışma hayatı ile ilgili olarak anayasalara baktığımızda sendikacılığın olmazsa olmazı olan grevli ve toplu sözleşmeli hakkın tüm çalışanlara verilmesi. Sendikal mücadele önündeki engellerin kaldırılması, ILO normlarına uygun ve ülkemiz gerçeklerini de göz önünde bulunduran sosyal anlayışı ağırlı olan bir çalışma hayatı ile ilgili unsurlar mutlaka modern bir anayasada yer almalıdır. Çünkü güçlü etkili sivil toplum örgütleri çağdaş demokrasinin ön şartlarındandır. Toplumun itici gücü olan çalışanlar, üretenler eğer memnun değillerse ortaya konulan ürünün de çok sağlıklı olduğu iddia edilemez. Emeği hakkı ve çalışanı görmezden gelen ve her zaman sermayeyi ön planda tutan yaklaşımlar sadece ve sadece antidemokratik ve totaliter ülkelerde kalmıştır. STK ve sendikaların aktif katkılarından istifade etmeyen hiçbir yönetim başarı sağlayamaz. Bu itibarla Memur-Sen Konfederasyonu olarak ülkemize milletimize hizmet demokrasinin yerleşmesine katkı sağlamak arzusuyla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Amacımız sivil Türkiye`dir. Amacımız sivil demokratik anayasadır. Amacımız milletimizin katılımının kamu yönetiminde yer almasıdır. Amacımız demokrasi ve bireyin özgürlüğüdür, yeni anayasa ile ülkemizde yaşayan farklı etnik yapıları ve farklı düşünceleri yok saymak yerine kabul etmek ve demokratik açılımları sağlamak gerekir, Osmanlı hinterlandını içine alacak bir yapıyı gerçekleştirmek gerekir dedi. Memur-Sen`in Yeni Anayasadan beklentilerinin neler olduğu konusunda bilgiler verdikten sonra panele geçildi.
Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Salim USLU, Sicili bozuk bir anayasa ile idare olunduğumuzu vurguladı., "Bir sürü mahkumiyet var. İnsanlar işlerinden, aşlarından olmuş. Birçok insan sağlığından hatta hayatından olmuş. Siyasetin gücü ve rolü daraltılmış. Halkın gücü daraltılmış. Kendi dışındaki her şeyi korku ve kuşkuyla karşılayan bir anayasa var. Böyle bir anayasa karşısında hiçbir şey olmaşı biri durmak akla ve vicdana uygun değildir. Bu anayasayı her bakımdan tartışmaya açmak lazım. Kimin tartışmaya açtığı, tartışmanın nasıl başladığı önemli değil. Ortada krizlerin sebebi olan bir anayasa var. Gelişmeye engel olan, kuşkucu bir anayasa var." diye konuştu.
Anayasanın bir uzlaşma şeklinde yapılması konusundaki taleplere sert tepki gösteren USLU, uzlaşma isteyenlerin büyük çoğunluğunun iyi niyetli olmadığını kaydetti.
USLU, şöyle konuştu: "Benim itiraz ettiğim bir husus var. Bazılarımız anayasa hususunda bunun bir uzlaşma metni olduğu hususunda düşüncelerine katılmıyorum. `Anayasa bir uzlaşma metnidir, uzlaşma aranmalıdır` diyenlerin iyi niyetli olmadığını düşünüyorum. Temel tercihlerini çağdaş dünyadan yana belirlemiş, Avrupa Birliği ve uluslararası sözleşmeleri benimsemiş, insan hakları sözleşmelerine imza atmış bir ülke, temel hak ve özgürlükler konusunda, hukukun üstünlüğü konusunda bir uzlaşma aranır mı. Yani yapacağınız anayasanın zaten temel ilkeleri çerçevesi belirli. Uluslararası hukuktur, uluslararası sözleşmedir kaynağı. Burada ayrıca bir uzlaşma arayalım diyorsak, bunun taraflarını ortaya koymamız lazım. Bunun tarafları, ben sen ya da siz değilsiniz. O zaman yurttaşlar bu ülkede bazı kurumlarla uzlaşma arayışına girmelidir denmeye getiriliyor. Böyle bir uzlaşma da asla olmaması gerekir, doğru değildir. Devletin hiyerarşisi içindeki kurumlarla halkın oturup bir uzlaşma metni hazırlaması anayasa tekniği açısından da anayasanın ruhu açısından da doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum."
-"SEÇKİNLERLE YA DA BİR KISIM KURUMLARLA UZLAŞMA OLMAZ"-
Anayasa yapma işinin siyasetin işi olduğunu ve siyasetçi tarafından yapılması gerektiğini vurgulayan USLU, şöyle devam etti: "Bence burada her ne kadar anayasa yapma işi teknik bir iş ise, anayasa tartışmalarının halk iktidarına karşı devletin iktidar alanı gibi bir iktidar kavgası yarışı olduğunu görmekteyiz bu tartışmaları. O nedenle anayasayı siyasi tercihleri yansıtıyor olması nedeniyle, siyasetin, siyasetçinin yani halkın işi olduğunu düşünüyorum. Aksi halde halkla seçkinler arasında bir uzlaşma arayışı, `aman sorunlar çıkmasın, tartışmalar büyümesin, Türkiye krizler yaşamasın` diye anayasanın yumuşak karnı diyebileceğimiz bir kısım kurumlarla uzlaşı arayışını kesinlikle doğru bulmuyorum."
-"367`Yİ TOPLUMA DAYATAN VE BRİFİNGLERE KOŞAN YARGIYA NE DİYECEĞİZ"-
USLU, panele konuşmacı olarak katılan 22. dönem milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR` ın `yargının bağımsızlığı` konusundaki eleştirilerine de cevap verdi. Anayasadan kaynağını alan kurumların vicdanları rahatsız eden hatalar yaptığına dikkat çeken USLU, şunları ifade etti: "Konumuz değil ama Sayın YALÇINBAYIR söyledi diye söylüyorum. Yargının bağamsızlığından bahsediliyor. Tabiî ki yargının bağımsızlığı önemli. Peki, 367 konusunu getirip topluma dayatan bir anayasa mahkemesine ne diyeceğiz. Brifinglere koşan bir yargıya ne diyeceğiz. Tesev bir araştırma yaptı. `Hukuk mu devlet mi ikilemiyle karşı karşıya kalındığında ne yaparsınız` sorusuna yargıçların yüzde 65`i `Devletten yana tavır koyarım` diyen yargıçlara ne diyeceksiniz. Milletin seçtikleri hoşuna gitmediği için gece yarısı bildirisi yayınlayanlara, bu bildiri karşısında hukuku, hukukun üstünlüğü, milletin iradesi konusunda duyarlılık göstermeyen yargıya ne diyeceksiniz. Dolayısıyla demokrasi dışı konulara ilham verdiği, yataklık yaptığı bu anayasa süratle değiştirilmeli. Sorunları bizatihi kaynağıdır."
22. dönem milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR ise yaptığı konuşmada, anayasa yapım sürecinin genel kabul görmesi ve ileride rahatlıkla değiştirilebilmesi için çok önemli olduğunu kaydetti. Anayasa yapımında katılımcı, çoğulcu ve bütün düşüncelerin ifade edildiği bir ortamın oluşturulmasının önemine işaret eden YALÇINBAYIR, bir toplum sözleşmesi olan anayasanın herkesin bir parçası olduğunu vurguladı.
-"BENİM DEDİĞİM HÜKÜMLER KONULSA BİRÇOK BAKAN VE BAŞBAKAN YÜCE DİVANA GİDER"-
Dokunulmazlıklar ve yargı bağamsızlığı gibi konuların anayasada yeterince işlenmediğini savunan Yalçınbayır, Başbakan ve bakanlar başta olmaz üzere bütün milletvekillerini eleştirdi. Anayasanın gizli yapılmamasını ve milletvekillerinin dokunulmazlık konusunda halka verdiği sözleri kapalı kapılar arkasında yerine getirmesini isteyen Yalçınbayır, şöyle konuştu: "Yargının bağımsızlığı yanında ben bir tek şey istiyorum. Anayasanın 138. maddesi mahkemelere kimsenin talimat veremeyeceğini, telkin ve tavsiyede bulunamayacağını, mahkeme kararlarının herkesi bağladığın belirtiyor. Kuvvetler ayrılığı gereği bir madde ilave edin oraya. `Mahkeme kararlarını yerine getirmeyenlerin, 1- dokunulmazlıklarının kaldırılması ve memurların idari izne tabi olmaması. Size Bursa`dan 3 örnek vereyim. Orhaneli termik santrali dereceden geçmiş karar, -geçmese de mahkeme kararı, yürütmeyi durdurma kararı da olsa hepsi var- Bakanlar Kurulu`nun prensip kararı ile hem de benim parlamentomda, benim üyesi olduğum hükumet tarafından prensip kararıyla mahkeme kararı askıya alınmıştır. Yatağan Termik Santrali de yine aynı şekilde karar alınmıştır. Kargill`le ilgili yine karar alınmıştır. Yargı kararı hiçe sayılmıştır. Benim dediğim hüküm konulsun, bir çok bakanın ve başbakan yüce divana gittiğini göreceksiniz."
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şube Başkanı Dr. Levent Korkut da, anayasada önemli olan konsensüs olduğunu belirterek, "Metni iyi yazmayabilirsiniz ama konsensüs varsa metin düzeltilir. Anayasanın değişmeden uzun süre kalabilmesi için konsensüs şarttır. Bununla birlikte anayasayı yorumlamakta çok önemlidir. Yargıcın anayasayı nasıl yorumladığı önemlidir. Çok iyi bir anayasayı yargıç yorumlayarak kötü hale getirebilir. Bizdeki anayasa çalışmaları anayasayı sivilleştirme amacı taşıyor. Anayasanın kritik maddelerinde önemli değişiklikler yapılmıştır. Mesela egemenlik gibi. Bunlar olumlu düzeltmelerdir." şeklinde konuştu.
Mazlum-Der Eski Genel Başkanı Yılmaz Ensarioğlu ise anayasanın hazırlanış sürecinin önemine dikkat çekti.
Ensarioğlu, şunları söyledi: "Anayasanın tüm sivil toplumun katkılarıyla hazırlanmalı. Ama şimdi nasıl hazırlandığı belli değil. Eğer toplumun tüm kesimlerince hazırlanmışsa o anayasa uzun ömürlü olur. Yoksa bu anayasa yeni tartışmaları beraberinde getirir." şeklindeki ifadeleriyle panel sona erdi.
.