KONFEDERASYON HABERLERİ
2019 İnsanlığın Felahına Çalışanların Refahına Vesile Olsun
Huzurun sağlanması ve refahın adil paylaşılması, barışın küresel düzlemde hayat bulması, insan haklarına ve onuruna saygının dünya genelinde hakim olması noktasında, insanlığın ortak irade oluşturma arayışlarını arttırdığı fakat hak ettiği sonuca ulaşamadığı 2018 yılını geride bırakıyoruz.
Yeni Dünya Düzeni Sancıları Sıklaştı, Dünya 5’ten Büyük İradesi Yaygınlaştı
İnsanlığın erdemli arayışının sonuca ulaşamamasının nedeni; kendilerini insanlığın efendisi, dünyanın sahibi sanan ve ellerinden masum kanı, zihinlerinden sömürgeciliğin kiri eksik olmayan herkesçe malum devletlerin ve -terör-örgütlerinin, emperyalist aklın ve kapitalist gaddarlığın emir eri, “küresel rekabet” perdesi altında sergilenen neo-liberal zorbalığın tetikçisi olmaktan vazgeçmemeleridir.
İnsanlığı sömürerek semiren devletlerin ortaklığını tesis eden hegemonik kapitalizmin “acımasız, adaletsiz ve merhametsiz rekabete dayalı küreselleşme” paradigması; Filistin’den, Arakan’a, Doğu Türkistan’dan, Yemen’e, Libya’dan, Afganistan’a, Suriye’den, Irak’a birçok ülkede, bölgede ve kıtada can almaya, kan akıtmaya, insan onuruna saldırmaya ve insan haklarına saygıyı rafa kaldırmaya devam ediyor.
Bununla birlikte 2018, dünyayı savaş meydanına, milletleri/toplumları/bireyleri savaş, çatışma, terör ve rekabet mağduruna dönüştüren köhnemiş dünya düzeninin yıkılacağına dair umutları artıran “Dünya 5’ten büyüktür” anlayışının da daha fazla sahiplenildiği, daha fazla desteklendiği bir yıl olmuştur. Bu yönüyle, insanlığın istediği, beklediği ve hak ettiği yeni bir dünya düzeninin kuruluş sancılarını sıklaştıran, mevcut düzeninin yıkılış işaretlerini artıran gelişmelere de zemin oluşturan bir yılı geride bırakıyoruz.
Küresel Terör Azmettiricileri ile Tetikçilerinin Kaybettiği, Yeni Türkiye’nin Gücünü Tescil ve Tahkim Ettiği Bir Yıl Yaşadık
Geride bıraktığımız yıl, hem Türkiye hem de Türkiye’nin içinde bulunduğu bölge açısından, küresel terörle mücadelenin zirve yaptığı, bu kapsamda terör örgütlerinin bölgenin büyük bölümünden arındırıldığı, teröre karşı ortak mücadele kararlılığının gerçek anlamda karşılık bulduğu bir zaman kesiti olarak yaşandı.
İşgal taşeronu, darbe heveslisi ve cunta tetikçisi FETÖ’yle mücadelenin artan kararlılıkla devam ettiği ve devlet teşkilatından büyük oranda temizlendiği, bölücü terör örgütü PKK’nın şehir yapılanmasının çökertildiği, siyasi uzantılarının deşifre edildiği, dağ ve sınır dışı unsurlarına büyük darbeler indirildiği, eylem kapasitesinin sona erdirildiği bir eşiğe ulaşıldı. Suriye ve Irak’taki yönetim boşluğundan faydalanarak kendisine alan bulan DAEŞ’in ve sınırlarımızın hemen yanı başında oluşturmak istediği terör koridoru çabalarının imhasına yönelik sonuç getiren Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla hem ülkemizin hem de bölgemizin terörden, terör örgütlerinden ve teröristlerden arındırılması hedefinde özgüven ve kararlılık ortaya kondu.
“Yeni Türkiye” Azmi ve “Güçlü Türkiye” Kararlılığı; Ekonomik ve Finansal Terör Operasyonlarını Akamete, Azmettiricilerini Sükutu Hayale Uğrattı
Türkiye’nin egemen ve bağımsız devlet idaresinin, milletin çizdiği rotadan şaşmayan güçlü-büyük devlet iradesinin hem hayat hem de karşılık bulduğu son yıllar, içerideki hainlerin ve işbirlikçilerin, tetikçi terör örgütlerinin eliyle elde edemediklerini ekonomik ve finansal operasyonlarla elde etmeye çalışanların ifşasını sağladı.
Siyasi istikrarın ve milletin desteğiyle gerçekleşen reformların katkısıyla büyüyen, gelişen, dönüşen ve güçlenen Türkiye ekonomisi; 2018 yılında, özellikle hem kur hem de faiz kulvarı kullanılarak, kur ve borsa manipülasyonları kurgulanarak ekonomiye güveni hedef alan küresel ekonomik ve finansal operasyonlarla doğrudan hedef alındı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişin üreteceği sinerji ve enerjinin yapacağı katkıyı bertaraf etmek, Türkiye’nin bölgesinde hakim ülke, küresel düzlemde rakip ülke konumuna gelmesini engellemek amacıyla gerçekleştirilen finansal saldırılara rağmen, milletin devletin yanında olmasının, ekonominin güçlü olmasının, hedeflerde kararlı, saldırılara karşı dirençli olunmasının da katkısıyla Türkiye, enflasyon tarafında varlığını devam ettiren olumsuzluğa rağmen ekonomik bağımsızlığını ve gücünü tescilleyen bir yılı geride bıraktı.
Savunma Sanayii’nde yerli ve milli üretimin ağırlığını artıran başarılar, teknolojik ve yüksek katma değerli ürün gamını artırmaya yönelik atılımlar, reel ekonomi kesimine sağlanan teşvik ve kolaylıklar, finansal destek mekanizmalarını artırmaya ve hızlandırmaya dönük programlar üzerinden küresel ekonomik saldırıları ve finansal terör kapsamındaki eylemleri bertaraf eden Türkiye fotoğrafı, 2018 yılında millet olarak medeniyet coğrafyamıza güven, bizi hedef alan ülkelere kaygı veren en anlam ve değerli sonuçlardan biridir.
Zorbalığa Karşı Merhameti Kuşanan Milletiyle, Zulmete Karşı Adaleti Haykıran Devletiyle; Mağdurların Dostu, Mazlumların Umudu Türkiye
Bölgemizde ve özellikle de sınır komşumuz olan Suriye, Irak gibi ülkeler başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan çatışmalar, iç savaşlar, yönetim boşlukları nedeniyle oluşan insani dramlarda, doğal afetlerden kaynaklanan sorunlarda ve sıkıntılarda mazlumların ve mağdurların yanında olmayı varlık nedenleri arasında kabul eden Türkiye, insani yardım noktasında milli gelirine oranla en çok yardım yapan ülkeler sıralamasında 2018 yılında da birinciliğini korudu.
Türkiye, inancından, tarihinden ve medeniyetinden tevarüs eden “mazlum ve mağdurlara sofralarını açan millet, kapılarını açan devlet,” hasletini 2018 yılında da her yönüyle ortaya koydu. Milletimiz, siyonist ve katil İsrail’in zulmüne direnen Filistinli, Myanmar yönetiminin soykırım hükmündeki vahşetine maruz kalan Arakanlı, insanlığı yok sayan ve inancı nedeniyle insanları hedef alan Çin’in soykırım uyguladığı Doğu Türkistanlı, Esed’in ve Baas rejiminin hedef aldığı Suriye’li kardeşlerimize, sıkıntılarında ve acılarında ortak olma kararından geri adım atmadı, kendilerine ensar olma kararlılığından vazgeçmedi.
2018’de İnsanlığın Ortak Utançlarından Biri; Siyonist ve Katil İsrail’in Filistin’deki İşgalinin Devam Etmesi ve Kudüs’ü Başkent İlan Etmeye Yeltenmesi
Hem insanlığın hem de dünyanın en önemli sorunlarından ve ortak utançlarından biri hiç kuşkusuz; Filistin’in işgalcisi ve Filistinlilerin kan emicisi Siyonist ve katil İsrail’dir. On yıllardır devam eden Filistin’i işgaline ve Filistinlilere yönelen vahşetine 2018’de Kudüs’ü başkent ilan etme gafletini de ekleyen İsrail, Siyonist emelleri için sadece Ortadoğu’yu değil bütün dünyayı terör, savaş ve çatışma alanına dönüştürmekten çekinmemektedir.
İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmaya yönelik kararına ve en büyük destekçisi ABD’nin buna çanak tutan tavrına karşı, Türkiye’nin öncülüğünde İslam İşbirliği Teşkilatı’nın ortaya koyduğu irade ve verdiği tepki, Filistin’in bağımsızlığına, Filistinlilerin özgürlük intifadasına verilen en kapsamlı ve en güçlü destek olarak tarihe kaydedilmiştir. 2018 yılında ortaya konan bu iradenin, İsrail işgali ve vahşetinin bitişine, Filistin’in egemen devlet kimliğine, Kudüs’ün Siyonist ayak izlerinden temizlenmesine, Filistinlilerin bağımsız devletleriyle özgürleşmesine milat olacak bir tarihin inşasına zemin oluşturacağına inanıyoruz.
Milletin Hükümet Sistemi Kararı 2018’de Hayata Geçti; Türkiye Yeni Sistemin İlk Cumhurbaşkanını Seçti
2018 yılının ülkemiz açımızdan en önemli sonuçların başında, siyasi tarihimizin ve siyaset zemininin kaoslara, krizlere, cunta ve darbelere ev sahipliği yapmasına neden olan darbe anayasalarının ve bunların defolu olarak kurguladıkları hükümet sistemi tercihi parlamentarizm kurgusunun terk edilmesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin fiilen hayata geçmesidir. 2017 yılı Nisan’ın da yapılan Anayasa değişikliği referandumunun millet tarafından kabul edilmesiyle başlayan sistem değişikliği süreci, 2018 Haziran’ın da Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın milletimizin oylarıyla yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı seçilmesiyle tekemmül etmiştir.
Yeni Türkiye, yerli ve milli paradigmaya dayanan hükümet sisteminin üreteceği doğru ve hızlı karar alma kapasitesiyle varlığını tesis, gücünü inşa, farkını icra edecektir. Artık, hem koalisyona hem de tezgah ve kumpaslara kapalı yürütme erki tasarımı sayesinde, devletin gücü de temsili de bizzat millet tarafından seçilen Cumhurbaşkanında toplanacaktır. Siyasi istikrarın, sivil siyasetin hakim olmasının, milletin egemen ve hakem olması vasfının sona erdirilmesi planları yapan vesayet mihraklarının tükenişine, egemen millet-bağımsız devlet işbirliğinin güçlenmesine zemin oluşturan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, devlet teşkilatının ve idarenin yapısı ve işlevinin ortak akılla doğru kurgulanmasıyla yeni, büyük ve güçlü Türkiye’nin başat teminatlarından biri olacaktır.
4. Dönem Toplu Sözleşme Kazanımlarımızla Başlayan 2018 Yılını, 365 Gün Kazandıran Sendikacılık Anlayışımızın Eseri Kazanımlarla Tamamlıyoruz
2018 yılı, örgütlenme noktasında istikrarlı büyüme mahareti, toplu pazarlık noktasında rekor sayıda kazanım üretme meziyeti ile fark yaratan ve fark yaşatan Memur-Sen’in 4.Dönem Toplu Sözleşme sürecindeki kazanımlarının ilk yürürlük yılı oldu. Kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerinde, sosyal haklarında ve paraya taalluk eden haklarında –sözleşme görüşmelerinin FETÖ kalkışmasını takip eden yılda ve Türkiye’nin ekonomik saldırılara muhatap olduğu bir dönemin içinde gerçekleşmesine karşın-rekor sayıda kazanımın ve toplu sözleşmeyle bugüne kadar elde edilmiş en yüksek artış oranlarının elde edilmiştir. 4. Dönem Toplu Sözleşmeyle, kamu görevlilerinin hem maaşları hem gelirleri artarken beraberinde de bu artışların korunması noktasında da enflasyon farkı artışıyla koruma altına alındılar. 2018 yılında %4+%3,5; 2019 yılında %4+%5 olmak üzere 2018 yılı kümülatif zam oranının %7.64, 2019 yılı kümülatif zam oranının %9,20, iki yıllık toplamda zam oranının, %17.54 olarak gerçekleşmesi bir rekordur. 2018 yılında enflasyonda yaşanan dalgalanma ve yüksek seyre bağlı olarak kamu görevlilerinin maaş ve ücretleri 2018 yılında toplamda %20 seviyesinde artmıştır.
Diğer taraftan, yıl içerisinde ve toplu sözleşme masası dışında da kamu görevlilerine kazanım üretme gayretlerimiz sonuç vermiş, gerek kamu görevlilerinin geneline gerekse hizmet kolları itibariyle de maaşlara, ücretlere, sosyal haklara dönük ilave kazanımlar elde edilmiştir.
2018 Memur-Sen’in; 1 Milyon Üye Sayısını Aştığı, Yetkide İstikrarını 10 Yıllık Rekora Taşıdığı, 65 Yıllık Temsil Tekelini Kırarak ILO’da Çalışanları Temsil Sorumluluğuyla Tanıştığı Yıl Oldu
Özelde kamu görevlileri sendikacılığının, genelinde sendikal alanın akademik hizmet sendikacılığıyla, erdemli sendikacılıkla tanışmasının mimarı ve rakipsiz markası olan Konfederasyonumuz Memur-Sen açısından 2018 yılı; örgütlenmede heybetin zirve yaptığı, sendikal faaliyetlerimizde ile üyelerimiz ve kamu görevlileri önceliğinde emek kesimini daha fazla hak ve imkanla buluşturma gayretlerimizde bereketin hakim olduğu bir dönem olarak tarihe geçti.
Kamu görevlileri sendikacılığında 1 milyon üye sayısını ilk defa aşan, on bir hizmet kolunun tamamında bağlı sendikalarımızın ve kamu görevlilerinin bütünü noktasında Konfederasyonumuzun “yetkili emek örgütü” olma vasfı 2018 yılında da değişmedi. Kamu görevlilerimiz, Memur-Sen’in, Memur-Senlilerin milletin iradesini, emeğin değerini, kamu görevlilerinin alınterini, haklarını, hukukunu önemseyen ve önceleyen duruşunu taltif, takdir ve tercih etmeye, bize rakip olamayacaklarını anla(yama)yan sendikamsı yapılarla bağlarını kesmeye bu yıl da devam ettiler.
Kamu görevlilerine Memur-Sen üyesi olma farkını yaşatan, diğer sendika ve konfederasyonlarla aradaki farkı daha da açan Memur-Sen, 1 Milyon üyesinin tesis ettiği örgütlü güçle kamu görevlileri adına toplu pazarlık yapma yetkisinin yanına Türkiye’nin emek kesimini Uluslararası Çalışma Örgütü’nde/Konferansı’nda yetki ve görevini bu yıl ekledi. Bu yönüyle 2018, Memur-Sen’in sendikal alanda yeni eşik, yeni milat oluşturma kapasitesini/potansiyelini Türkiye sınırları dışına taşıdığı bir yıl oldu. Altmış yılı aşkın süredir işçi sendikacılığı tarafında olan ve sürekli aynı işçi Konfederasyonunca kullanılan ILO’daki temsil yetkisi, ilk defa bir başka Konfederasyona ve kamu görevlileri sendikacılığı alanına geçmiş, Yeni Türkiye iradesiyle çelişen bir tekel kırılmış oldu.
Saygın İş ve İnsan Onuruna Yaraşır Çalışma Hayatı Hedefiyle Çelişen 4/C Memur-Sen’in Kazanımıyla Sona Erdi, Kamu İşvereni Sözleşmeli Personel İstihdam Etme Hatasından Vazgeçmedi
Kamu personel sisteminin genel kurgusuyla, Anayasada ifadesini bulan demokratik sosyal hukuk devleti vurgusuyla, insan onuruna saygılı ve insan haklarına dayanan devlet anlayışı ile çalışma huzur ve barışı pratikleriyle bağdaşmayan 4/C statüsünde geçici personel istihdamının sona ermesi ve kamu personel mevzuatının buna dair hükümlerden temizlenmesi, kamudaki taşeron işçilerin sürekli işçi pozisyonuyla ilişkilendirilmesiyle birlikte 2018’de çalışma hayatına dair en büyük reformlardan ve kazanımlardan biridir.
Bununla birlikte, 4/C kapsamındaki personelin bazı farklılıklar içerecek biçimde sözleşmeli personel statüsüyle ilişkilendirilmesi ve 4/B kapsamında sözleşmeli personel istihdamının devam ettirilmesi ise kamu yönetimi/kamu işvereni yönüyle 2019 yılına sarkıtılmaması gereken yanlışlık ve eksikliktir.
Asli ve sürekli nitelikteki kamu hizmetlerinin, kadrolu statüdeki kamu görevlileri eliyle yürütülmesine ilişkin emredici nitelikteki Anayasa hükmüyle ve Türkiye’nin ekonomik büyüklüğüyle, tarihi birikimiyle, medeniyet değerlerimizin alın terine dair hassasiyetiyle uyumlu olması mümkün olmayan bu tablonun değiştirilmesiyle üretilecek moral motivasyon, ne yazık ki 2018 yılında kullanılamamıştır. Siyasi sistemin değiştiği ve yürütme erkinin istikrar zemininde güvenceye alındığı 2018 yılında, kamu personel sisteminde de istihdam zemininde kamu görevlilerinin tamamının güvenceye alınması, sözleşmeli personel hatasının son bulması; güvenceye kavuşan emek-gücünü artıran devlet sonucuyla birlikte güçlü memur-güçlü devlet, kaliteli hizmet-milletine hürmet eden devlet fotoğraflarına ulaşmayı da mümkün kılabilirdi. Memur-Sen olarak, 4/C’den geçenler dahil sözleşmeli personel statüsündeki kamu görevlilerinin, yürüttükleri görevler itibariyle memur işi gören KİT’lerdeki işçi statüsündeki personelin, memur kadrolarıyla/iş güvencesine sahip istihdamla ilişkilendirilmesi mücadelemizi tavizsiz ve çekincesiz bir şekilde sürdüreceğiz ve hedefimizden vazgeçmeyeceğiz.
Kamu Görevlilerinin Gelir Vergisi Mağduru Konumu, Gelir Vergisinin Maaşları Eritme Sorunu 2018 Yılında da Devam Etti
Kamu görevlileri, vergisini tam ödeyen ve hiçbir zaman vergi aflarıyla ilişkilen(e)meyen vergi mükellefi sıfatlarıyla, milletin (ve kendilerinin) ödediği vergilerle istihdam edilen, maaşlarından doğrudan kesinti yapılarak vergi ödeyen ve devletin vergi gelirlerini yükselten özel bir konuma sahipler.
Ancak, gelir vergisi mevzuatı ve her yıl belirlenen gelir vergisi dilimlerine esas matrahlar; kamu görevlilerini mağdur mükellef sıfatıyla buluşturmaya, kamu görevlilerinin maaşlarını/gelirlerini eritme vasfını korumaya devam ediyor. Enflasyona karşı koru(n)ma vaadi ve teminatı, gelir vergisi matrahlarında yeniden değerleme oranının altında artış yapılması kurnazlığıyla ihlal ediliyor/yerine getirilmiyor. 2018 yılında da bu durum değişmedi. Kamu görevlilerinin azımsanmayacak bölümü yılın büyük bölümünde %20’lik hatta %27’lik dilim üzerinden gelir vergisi ödemek zorunda kaldı. KİT bünyesinde görev yapan kamu görevlileri ise Ocak ayında aldıkları maaşları, yılın diğer bölümünde neredeyse hiç alamadı. Futbolcuların, jokeylerin gelir vergisi ödeme yükümlülüğünün %15’le sabitlendiği, finans sektörü başta olmak üzere reel kesimin, sermaye kesiminin, işveren kitlesinin vergi istisna, muafiyet ve aflarıyla vergi noktasında korumaya alındığı gerçeğiyle, sadece maaş geliri elde eden kamu görevlilerinin %27 hatta %35 üzerinden gelir vergisi ödediği pratiği, adaletle, nimet ve külfette dengeyle açıklanabilir ve tahammül edilebilir değildir.
2018 yılında da devam eden bu vahim çarpıklığın 2019 yılı başından itibaren düzeltilmesini ve kamu görevlilerinin gelir vergisi yükümlülüğünün %15 oranında sabitlenmesi haklı talebimizin/adil teklifimizin karşılık bulmasını, adaletin gereği ve siyasi iktidarın görevi olarak görüyoruz. Bu anlayışla bir kez daha tekrar ediyoruz; 2019 yılı için kamu görevlilerinin gelir vergisinde ya %15 oranı sabit olmalı ya da kamu görevlilerine özel olarak %15 diliminin matrahı diğer dilimlerden vergi ödemeyi imkansız hale getirecek şekilde artırılmalı.
3600 Ek Gösterge Vaadi Yerine Getirilmeli ve Düzenleme Eksikler Giderilerek Yürürlüğe Girmeli
Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel seçimi sürecinde bizzat Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan tarafından deklare edilen öğretmenler, din görevlileri, hemşireler, polisler ve buna bağlı olarak yönetici konumundaki kamu görevlilerinin ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi vaadi, kamu personel sistemi açısından 2018 yılına damga vurmuş ve kamu görevlilerinin adaletin sağlanması, hakça bölüşüm yapılması noktasında umutları artırmıştır. Memur-Sen olarak, gerek toplu görüşme gerekse toplu sözleşme masasına kararlı bir şekilde taşıdığımız ek göstergeye ilişkin teklifimizin, kesin ve net bir vaat olarak ortaya konulmasına ilişkin kazanımı önemsediğimizi, doğru fakat eksik bir adım olarak gördüğümüzü ilk andan itibaren ifade ettik. Kamu görevlileri arasında ayırım yapmayan, bütün kamu görevlileri açısından ek gösterge artışı barındıran, 3600 ek göstergeden daha fazla kamu görevlisinin yararlanmasını amaçlayan bir düzenlenenin hem ihtilaç hem de zorunluluk olduğunu dile getirdik. Aradan geçen süreye rağmen, 2018 yılında kamu görevlilerinin mutlu olmasını, çalışma huzur ve barışının artmasını sağlayacak ek gösterge düzenlemesinin yürürlüğe girmemesi, 2018 yılında kamu görevlilerinin en büyük hayal kırıklıklarından biridir.
Bu çerçevede, hem kamu görevlilerinin gönlünün alınması hem de tam ve gerçek anlamda adaletin sağlanması noktasında; kurum ve unvan bağlamında –vaatteki eksikliği icraat aşamasında giderecek şekilde- daha fazla kamu görevlisinin 3600 ek gösterge kapsamına alınması, ek göstergesi olmayan yardımcı hizmetler sınıfına ek göstergeden yararlanma imkanı sağlanması ve bütün ek gösterge oranlarında en az 600 puan artış yapılması hükümlerini içerecek bir düzenlemenin yapılması ve seçim sonrası Cumhurbaşkanının göreve başladığı ayı takip eden aydan itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe konulması gecikmenin telafisini ve kamu görevlilerinin memnun edilmesini sağlayacaktır.
2018’de Yüksek Seyreden Enflasyona Karşı Maaş Kayıpları Enflasyon Farkı Kazanımımızla Engellendi. Enflasyona Karşı Tam Koruma Hayata Geçirilmeli ve Enflasyonun Kamu Görevlilerine Yaşattığı Gelir Kaybı Enflasyon Farkıyla Tazmin Edilmeli
Kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerinde yapılan artışların enflasyon karşısında korunmasını sağlayan ve 4. Dönem Toplu Sözleşmesinde yer verdirmek suretiyle kamu işvereni açısından uygulanması zorunlu olan enflasyon farkıyla; 2018 yılında gerçekleşen altı aylık ve yıllık yüksek enflasyon oranlarına karşı maaş ve ücretler korundu. Ancak, enflasyon farkının oluştuğu aydan itibaren farkın uygulamaya konulmaması nedeniyle kamu görevlilerinin yıllık düzeyde reel gelir kaybı oluştu. Oluşan bu kaybın giderilmesi de enflasyona karşı koruma yükümlülüğü kapsamında görülmeli, kamu görevlilerinin enflasyon nedeniyle yaşadığı gelir kayıpları, 2019 Ocak maaşlarıyla birlikte ödenecek enflasyon tazminatıyla giderilmeli.
Bu çerçevede, net 2,020 TL olarak belirlenen 2019 yılı asgari ücretin tespitine ilişkin süreçte benimsenen anlayışıyla uyumlu olacak bir şekilde 2018 yılında enflasyon farkının maaşlara yansıtıldığı altı aylık dönemlerin başlangıcına kadar geçen süreçte her kamu görevlisinin anılan sürede enflasyon nedeniyle yaşadığı reel kayıp münhasıran hesaplanarak maaşlara yansıtılmalı. Sermaye kesimine teşvikler ve vergi indirimleriyle kamu maliyesi imkanlarıyla verilen destek, kamu görevlilerinden esirgenmemeli, adil devlet olmanın gereği bihakkın yerine getirilmelidir.
2019 Kamu Görevlilerinin Yeni Haklara, Kamu Görevlileri Sendikacılığının Yetki ve Temsil Noktasında Evrensel İlkelerle Uyumlu Bir Kanuna, Sözleşmeli Personelin Kadroya Alındığı ve Kamu Personel Sisteminde Herkesin İş Güvencesine Sahip Olduğu Milat Olmalı
2019 yılı gerek kamu görevlileri ile sendika ve konfederasyonlarının gerekse kamu işvereni ve kamu maliyesinin birçok ilki yaşayacağı bir yıl olacak. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk merkezi yönetim bütçesi 2019 uygulanacak ve bu sistemdeki ilk toplu sözleşme görüşmeleri de 2019 Ağustos ayında gerçekleşecek.
Hükümet sistemi değişikliğiyle birlikte kamu yönetiminde ve kurumların yapısında, görevlerinde oluşan değişikliklerin etkilerinin net olarak hissedileceği, değişikliklerin somut verilerinin kamu görevlileri ve kamu görevlileri sendikacılığı bağlamında netleşeceği bir yılı yaşayacağız.
Yürütme erkinde koalisyona kapalı bir sistem değişikliğine gidilerek doğru bir adım atılırken, toplu sözleşme masasının emek tarafında zorunlu koalisyon uygulaması kaynaklı yanlışlığın da son bulması dahil 4688 sayılı Kanunun örgütlenmeden, toplu pazarlığa yasaklardan, sınırlamalardan, korku ve kaygılardan arındırılmış bir içerikle demokratik hukuk devletine uygun, sendikal haklara ilişkin evrensel ilkelere uyumlu hale getirilmesini bekliyoruz.
Kamu görevlilerinin siyaset ve grev yasağından kurtulduğu, ülkenin ekonomik büyümesinden payını eksiksiz ve hak ettiği şekilde aldığı, kariyer ve liyakat ilkesinin hassasiyetle uygulandığı bir Türkiye hayal ediyoruz.
Kamu personel sisteminde kadrolu ve güvenceli istihdam dışında bir seçeneğin kalmadığı, maaş ve ücretlerin ne açlık ne de yoksulluk sınırının altında olmadığı, rotasyon, performans gibi kamu görevlilerini hedef alan, enerjimizi azaltan ve zamanımızı gereksiz yere harcayan konuların gündemde yer almadığı bir çalışma hayatı zemininin sağlandığı bir yıl istiyoruz.
Ek gösterge adaletsizliğinin giderildiği, kamu görevlilerinin büyük bölümünün 3600 ek gösterge kapsamına dahil edildiği, yardımcı hizmetler sınıfının lağvedilip bu sınıftakilerin genel idare hizmetleri sınıfına geçirildiği, ek ödemelerin emeklilikle ilgili mali haklara dahil edildiği, nimet-külfet dengesinin tesis edildiği, hakça bölüşüm ilkesinin tam olarak hayata geçirildiği Türkiye fotoğrafına ulaştığımız bir yılı hedefliyoruz.
2019 yılının FETÖ’ye mücadelenin kararlılıkla devam edip Fetulahçı unsuların kamudan bütünüyle temizlendiği, PKK, DAEŞ gibi terör örgütlerinin tamamıyla bitirildiği, vesayet mahfillerinin ifşa ve imha edildiği, medeniyet coğrafyamızla temasımızın arttığı ve işbirliği zeminlerimizin genişlediği, yeni, büyük ve güçlü Türkiye’nin her alanda ve her anlamda hayata geçtiği bir yıl olmasını bekliyoruz.
Memur-Sen’in dünyayı tanımasında, küresel ölçekte sendikal mücadelenin ayrılmaz parçası olmasında ve erdemli sendikacılık anlayışını tüm dünyaya tanıtmasında yeni fırsatlara ve imkanlara sahip olduğu, yeni kapıların açıldığı, medeniyetimizin kavramlarını ve insanı önceleyen sendikal tavrını dünyayla buluşturduğu bir yılı yaşamaya ve üyelerine bu çerçevede onur ve gurur yaşatmaya azmettiği bir yıla giriyoruz.
Filistin’in ve Kudüs’ün işgalden kurtulduğu, Filistinli, Arakanlı, Doğu Türkistanlı, Suriyeli, Yemenli kardeşlerimizin ve dünyanın diğer bölge ve ülkelerindeki mazlumların, mağdurların insan onuruna ve insan haklarına saygılı bir zeminde, insanca yaşamayı mümkün kılan bir iklimde hayat hakkı bulduğu bir dünya hayalinin gerçeğe dönüştüğü bir yıl istiyoruz.
2019 yılının; insanlığın, insana ve emeğe değer verenlerin mücadelesinde yeni ufuklara, yeni umutlara yolculuğun insanlığın zaferiyle sonuçlandığı, kapitalist ve emperyalist paradigmanın iflasının açıklandığı, insanlığı adaletle, barışla, huzurla, refahla ve bir bütün olarak felahla buluşturacak erdemli çabaların hayırlı sonuca ulaştığı, Dünya’nın “dünya beşten büyüktür” idealiyle yeni düzenine kavuştuğu bir dönemin ilk yılı, miladı olmasını umut ediyor, yeni yılın emeğe, sendikal mücadelemize, milletimize, ülkemize, dünyaya ve insanlığa hayrın çok olduğu bir zemine taşıması noktasında Yüce ALLAH’dan yar ve yardımcımız olmasını temenni ediyoruz.