KONFEDERASYON HABERLERİ
Yalçın: Ekmeğimizin Büyümesini, Emeğimizin Değerini İstiyoruz
Kültür Memur-Sen Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nda konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “16 Nisan’daki Anayasa Değişikliği Referandumu’na giden süreçte, sadece ‘emek’ demeyeceğiz, ‘evet’ de diyeceğiz ve alanlara ineceğiz. Biz, ülkede istikrarla ekmeğimizin büyümesini ve emeğimizin değeri olsun istiyoruz. Bunun için de üzerimize düşen sorumluluğu alacağız ve millet iradesinin yanında hareket edeceğiz” dedi.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı Kültü Memur-Sen Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’na katıldı. “Eğitim ve İstişare” temalı gerçekleştirilen başkanlar kurulunda konuşan Yalçın, önemli değerlendirmelerde bulundu.
Çizgimizi Bozmadık
“Bizim, sendikal yaklaşımımız ile Türkiye'deki geçmişten bugüne getirdikleri yanlış sendikacılık arasında dağlar kadar fark var” diyen Yalçın, “Çünkü bizim, esnafın, camıyla, kaldırımın taşıyla, milletin arabasıyla asla sorunumuz olmaz. Biz hakkımızı ararken, haddimizi aşmamayı ve başkasının hakkına girmemeyi temel yaklaşım olarak görürüz. Bizim sendikacılığımız, kavga zemininde yükselmez. Sendikacılığı kamplara bölen anlayışı kabul etmeyiz. Biz Memur-Sen ailesi olarak, insanı merkeze alır ve devlet insan içindir anlayışını benimseyerek yeni bir rekabet zemininde hizmet sendikacılığı yaklaşımıyla yola çıktık ve çizgimizi bozmadık, mücadelemize devam ediyoruz” diye konuştu.
Üç Boyutlu Direnişi Rehber Edindik
“Biz üç boyutlu direnişi rehber edinen bir teşkilatız” diyen Yalçın, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu üç boyut; bir kötülük gördüğünde elinle düzelt, gücün yetmiyorsa dilinle müdahale et, ona da gücün yetmiyorsa kalbinle buğz et ki tarafın belli olsun. Kalbiyle buğz edenler örgütsüz olanlardır. Tekil ve bireysellerdir. Milyonlar bu sınıfa girer. Evinde TV izler, zulüm fotoğrafları akar, ama öfkesi içerisinde durur. Bu da hiçbir şey ifade etmez, sonucu değiştirmez. Eliyle mücadele etmek, iktidar makamında kişiler içindir. Bu yöneticilerin işidir. Diliyle müdahale etme yetkisi de, örgütlenenlerin, yan yana gelenlerin, bereket ve heybeti oluşturanların işidir. Yönetenleri, yönlendirenler de bu zümredir. Biz de bu üç boyutlu direnişin içerisinde, diliyle müdahale eden ve yönlendiren kesimiz.”
25 yıllık mücadeleyi geride bıraktıklarını vurgulayan Yalçın, örgütlülüklerini, emri bil maruf, nehyi anil münker olarak adlandırdıklarını kaydederek, “Geldiğimiz noktada, 25 yıllık mücadele sürecinde, yüzümüzü karartacak hiçbir hikâyemiz yok. Çünkü ilkelerimiz belirli, niyet hayır, akıbet hayır. ‘Bu iş sizin işiniz mi?’ diyenlerin tüm cümleleri hükümsüz kaldı. Onun için bu teşkilatın bugünlere gelmesinde emek akıtan herkesten Allah razı olsun” dedi.
Bir Çok Kazanımın Altında Memur-Sen’in İmzası Var
Geride bıraktıkları çeyrek asırlık mücadele döneminde birçok kazanımın altında imzalarının olduğunu söyleyen Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Toplu görüşme düzeneği 2001 yılında kuruldu, biz düzeneğin etkisizliği dolayısıyla, ‘toplu görüşme değil, toplu gülüşme’ diyorduk. Çünkü kazanımların bir anlamı yoktu, masadaki kazanımlar bakanların iki dudağı arasındaydı, verirse veriyordu, vermezse vermiyordu. O düzeneği ortadan kaldıran ve toplu sözleşme hakkını sendikal hayata kazandıran teşkilat Memur-Sen'dir. Bu ülkede siyasal partilerin kapatma gerekçesi sayılan, kamusal alan yalanı diye bir yalan vardı. Birçok siyasi partinin kapatma davasında kamusal alana ilişkin tehdit olarak gördükleri bu düzenek vardı. Bu düzenek, vesayetin en önemli düzeneklerindendi. Anneyle kızın, kaynanayla gelinin, çalışma masasında iki çalışanın arasını açan anlamsız bir düzenek vardı ve bu düzenek devlet eliyle kadına şiddet demekti. Buna ilişkin birçok eylem yapıldı. Ama bununla ilgili en somut neticeyi Memur-Sen aldı. Çünkü Memur-Sen meclis önünde çok güçlü bir açıklama yaptı. Eylem takvimi ortaya koydu. Peşinden 1 Ocak sonrası ilk mesaide sivil itaatsizlikle işyerlerine gitmeyi tercih etti. Dedik ki, ‘Kravat takmıyoruz, başörtülerinizi takın, kazaklarınızı, montlarınızı giyin. Devletin bize dayattığı 82 model Evren anayasasını kaale almıyoruz. Devrim kanunları var, şapka takmayan herkes suç işliyor. Şapka takmayanlara bir yaptırımın olmadığı zeminde, Evren'in paçavra yönetmeliğinde olan bir kanun için ceza çekeceksek, çekmeye varız.’ O gün başlattığımız sivil itaatsizlik, peşinden bir ayda 12 milyon 300 bin imzayı getirdi. Bir kamyon imzayı, hükümetin önüne yığdık. Düzeltme gecikince, sivil itaatsizlik eylemine başlıyoruz dedik. Birçok arkadaşımız soruşturma geçirdi ama yine de pes etmedik. 8 Ekim 2013'de demokratikleşme paketinin ilk maddesine başörtüsü konusundaki düzenlemenin getirilmesine vesile olduk. Onun için bu ülkede siyasal parti kapatma düzeneği olan, bir vesayet aracı olan kamusal alan yalanını ortadan kaldıran, tarihi değiştiren ve tarih yazan teşkilatın liderlerine selam olsun diyorum.”
Zirve Yolculuğumuzu Hız Kesmeden Sürdüreceğiz
Memur-Sen’in bugün ortaya koyduğu sendikacılık faaliyeti ile Akif İnan’ın büyük idealini gerçekleştirmek yolunda adımlar attığını belirten Yalçın, “Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ın çizdiği erdemli sendikacılık hedefleri doğrultusunda yolumuzdan hiç şaşmadan, güç kaybetmeden ilerliyoruz. Memur-Sen teşkilatı mirasın hakkını vermiş bir teşkilattır. Bayrağı her geçen gün yükselten bir teşkilat olarak, üyeye, ülkeye, insana ve İslam’a hizmete devam ediyoruz. Zirve yolculuğumuzu hız kesmeden sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
Yalçın, konuşmasında örgütlü olmanın önemine dikkat çekti. Yalçın, “28 Şubat post-modern darbesinde, bir milyon üyeyle alanlara çıkamamanın, bir milyon üyeyle meşru hükümetin yanında duramamanın üzüntüsünü yaşamıştık. Eğer, bir milyon üyemizle o gün var olsaydık ülkenin seçilmiş hükümetini darbeyle indiremezlerdi. O gün yanlış yerde duranlara hesap sorarak bugünlere geldik” dedi.
15 Temmuz İmtihan Tarihini Başarıyla Atlattık
“Hiç kimsenin hesap edemeyeceği bir cinayet şebekesinin oluştuğunu bize 15 Temmuz gösterdi” diyen Yalçın, İsmet Özel’in, “Allah insanı iddiasıyla vurur” sözünün kendilerini endişelendirdiğini, ancak Memur-Sen ailesi olarak 15 Temmuz’u alın akıyla atlattıklarını vurguladı. Yalçın, “Evimizde otururken, havadan jet uçuşlarını, MİT’in yukarıdan tarandığını gördük. Telefonum yoğunlaşmaya başladığında, Ankara Valisini, Eski genel başkanımızı aradım. Daha sonra Şeref Malkoç’u aradım, ‘Bu nedir’ dediğimde. Bir darbe girişimi olduğu yanıtını aldım. Hiç tereddüt etmeden, ‘Millet iradesinin yanında, darbenin karşısındayız’ mesajı verdik ve canlı yayınlara bağlanmaya başladık. ‘Türkiye’nin en büyük konfederasyonu olarak hep birlikte sokağa iniyoruz’ dedik. 15 Temmuz bizim imtihan tarihimizdi, bu imtihanı başarıyla atlattık. Başarıyla atmamızda sokaklarda olarak milletin yanında yer alan teşkilatımıza teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
15 Temmuz’da ABD Doğru Yerde Duramadı
Yalçın, “15 Temmuz’da en berbat şekilde geldiler ve bu milletin tarihindeki en büyük ihaneti yaşattılar. Milletin jetleriyle, millete saldırdılar. Onlar bu hainliği yaparken, İstanbul’da büyük adada, 13 tane CIA Ortadoğu uzmanı operasyonu yönetiyordu! ABD Başkanlık adaylığı sürecinde Trump ifade etti, başarısız oldular, başaramadılar. ABD 15 Temmuz’da doğru yerde duramadı, ikircikli tutum göstererek, zaman kolladılar” diye konuştu.
Mısır Darbesi 15 Temmuz’dan Sonra Yapılsaydı Başarısız Olurdu
Konuşmasında 15 Temmuz’da yaşananları hatırlatan Yalçın, 15 Temmuz’da milletin büyük bir duruş sergilediğini ve tüm dünyaya örneklik teşkil ettiğini vurguladı. Yalçın, “Mısır’da Mursi’ye yapılan darbe, 15 Temmuz’dan sonra gerçekleştirilmeye çalışılsaydı, başarısız olurdu. Çünkü 15 Temmuz direnişi tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Millet olarak alanlarda irademize sahip çıktık. Milletimiz, dış destekli paralel maşların kalkışmasını başlarına yıktı. Türkiye darbeye karşı destansı bir duruş örneği sergilemiştir” ifadelerini kullandı.
Ayağa Kalkmak Durumundayız
Dünyanın vicdanını Türkiye’nin temsil ettiğini kaydeden Yalçın, “Son kale Türkiye. Burası ayağa kalkarsa yeni bir dünya mümkün… Yiğit düştüğü yerden kalkar. Genetik yapımızsa esarete tahammül yok. Bu ülkeyi belli anlamda kontrol etmiş olabilirler ama bu ülkeyi sömürgeleştiremediler. O genetiği yok edemediler. Millet olarak yeniden ayağa kalkmak durumundayız. Rehavet demek felaket demektir. Bereket bizim yan yana durmamızdadır” dedi.
Türkiye’nin İstikrara İhtiyacı Var
Sözlerini 16 Nisan’da yapılacak olan Anayasa Değişikliği Referandumu’na ilişkin değerlendirmelerle sürdüren Yalçın, Türkiye’nin istikrarlı bir yönetime ihtiyacı olduğunu belirtti. Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “93 yılda, 65. Hükümet.. Bir buçuk yıla bir hükümet düşüyor. Bu sendikal hayata da yansıyor. Millete merhaba demek için zamanı yetmez. İstikrarın olduğu dönemleri ortalamaya aldığınız zaman, istikrarın olduğu süre 23 ay olarak gözüküyor. Türkiye’de 3 buçuk dönemlik bir istikrar dönemi var. Bunların ilki Menderes dönemi, ikincisi Özal dönemi, üçüncüsü iktidarını hala sürdüren Ak Parti dönemi. Buçuk olan da, zekât miktarı kadar da olsa, millete hizmet etme fırsatı bulmuş ama çok önemli hizmetler ettiği için, Türkiye’de milletin saygınlığını kazanmış ve Türkiye’nin toparlanmasına vesile olmuş olan Merhum Erbakan hocamızın koalisyon ortağı olarak iktidar ettiği dönemlerdir. Onun haricindekilerin tamamı mevcut birikimlerin kaybedildiği dönemler” diye konuştu.
27 Mayıs Darbesini Bayram Olarak Kutlayan Bir Tarihten Geldik
Türkiye’nin geçmişte koalisyon pazarlıklarıyla yoğrulduğunu, Cumhurbaşkanını halkın seçmesine, halkla örtüşecek bir Cumhurbaşkanının Çankaya’ya çıkmasına müsaade edilmediğini belirten Yalçın, “60’da Menderes’i asıp, 27 Mayıs’ı ders kitaplarında demokrasi bayramı olarak kutlatıp dayattıkları bir geçmişten geliyoruz. Cemal Gürsel’in 61’de Cumhurbaşkanlığı sürecinde, siyasi parti liderlerini bir odaya sokup, ‘Siyasi partiler cumhurbaşkanlığı için aday çıkarmayacak’ dediği, Ali Fuad Başgil’in, ‘Böyle bir şey olmaz. Partiler aday göstermese de ben adayım’ demesinin ardından kendisine, ‘Derhal senatörlükten istifa edeceksin’ diyerek senatörlükten istifa ettirdikleri bir tarihi yaşadık. Bu ülke bu tarihleri gördü. 115 defa cumhurbaşkanlığı seçimi yapıp da Cumhurbaşkanı seçemeyen bir meclis gördük. Cumhurbaşkanıyla başbakan arasında cereyan eden ve anayasa kitapçığı fırlatmaya kadar giderek milletin anasını ağlatan ve ekonomiyi örseleyen bir fotoğrafı yaşadık” şeklinde konuştu.
Ülke Koalisyonlarla Yorulmasın
“Koalisyonlar bu ülkeyi yordu” diyen Yalçın, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Geçmişteki gibi, 7 Haziran’la 1 Kasım arasında cereyan eden koalisyon tartışmaları sırasında da dolar yüksek seviyelere geldi. Onun için biz diyoruz ki, ‘Ülke koalisyonlarla yorulmasın, koalisyon sandıkta kurulsun. Milletvekilleri bakan olmak adına birbirlerine girmesin. Kabinenin dışından en nitelikli kişiler bakanlık görevini icra etsin. Milletvekilleri de mecliste yasayla bu ülkenin önünü açsın. Ekmeğimizin büyüdüğü bütün dönemler istikrar dönemleri. Ekmeğimizin bir çırpıda gittiği, ceplerimizin delindiği dönemler de anti demokratik dönemler.16 Nisan’a giderken 2 ay içerisinde, sadece emek demeyeceğiz, evet de diyeceğiz ve alanlara ineceğiz. Teşkilat olarak her ilde kitleler oluşturacak ve onlarla birlikte inisiyatif alacağız. Bu ülkede istikrar olsun, ekmeğimizin ve emeğimizin değeri olsun istiyoruz. Biz biliyoruz ki, Türkiye’de istikrarlı bir yönetimin olmasına, İsrail, ABD karşı. Ülkemizde de karşı çıkanlar var, ama neden çıkıyorlar bilmiyorum. Bu süreç alanda herkese meseleyi izah etme ve Türkiye’yi istikrara kavuşturacak zemini oluşturma zeminidir.”
Yalçın konuşmasının sonunda Kültür Memur-Sen ailesine güvendiğini kaydederek, “Kültür Memur-Sen yetki kervanına en son katılmıştır ama en güçlü olması gereken sendikamızdır. En zayıf halka asla olmayacaktır. 5 bin 250 sayısını geçtiğinizi biliyorum. Bu teşkilata inanıyor ve sonuna kadar güveniyorum” ifadelerini kullandı.