HACI BAYRAM TONBUL
Yeni Normal Değil Kadim Adalet İnsanı Yaşatan Millet ve Devlet
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve ülkemizde de mart ayından bu yana varlığını hissettiren korona virüs ve neden olduğu pandemiyle, hem Devlet hem de millet olarak mücadelemiz devam ediyor. Kamu kurumları kadar Memur-Sen, bağlı sendikaları ve farklı alanlardaki sivil toplum kuruluşlarının da katkı ve katılım sağladığı bu mücadele yanında pandemi sonrasına dair hazırlıklar ilişkin planlama ve beyin fırtınaları da bir taraftan sürdürülüyor.
Bu noktada öncelikle kamudan özel sektöre, üretimden tüketime her alanda ve sahada; “insanı yaşatan Devlet” ve “her şeyi Devletten beklemeyen millet” işbirliği esasıyla, hem mücadelede hem de yardımlaşma ve dayanışmada acıyı ve mutluluğu paylaşmayı salık veren medeniyetimizin değerlerini yaşadığımız, yaşattığımız ve somutlaştırdığımız tarihi bir dönemi de yaşıyoruz aynı zamanda…
Bu noktada öncelikle ve özellikle sağlık personeli arkadaşlarımız olmak üzere; evini, eşini, evlatlarını kamuya hizmet sorumluluğunun öncesine koymayı aklından dahi geçirmeyen, kamu hizmetlerini aksatmadan yürüten, erişim süresinde ve hızında olağan süreçtekiyle benzer verileri gerçekleştiren ve fedakârlıklarıyla hem virüs hem pandemiye karşı başarı hem de dünün ürettiği birikimi yok saymadan dünü tedbirlerle, yarını fikri zenginliğiyle gündeminde tutan bir eşik elde edildi.
Bu meyanda; doktorundan hemşiresine, öğretmeninden din görevlisine, mühendisinden teknikerine, posta dağıtıcısından şefine, memurundan teknisyenine, kadrolusundan sözleşmelisine herkes millete hizmet etmenin ve Devleti güçlü kılmanın güçlü bir kamu personel sistemiyle mümkün olduğunu görmektedir. Güçlü devlet için de; güvenceli ve kapsayıcı kamu personeli ve kamu hizmetinin elzem olduğunu ortaya koyan bir süreci ve hizmet hikâye destanını tarihe not etmiştir. Bu yönüyle halis niyetleri, hararetli gayretleri ve insanı önceleyen samimiyetlerinden dolayı hem kamu personeline hem kamu yönetimine hem de yürütme erkinin siyasi öznelerine hak ettikleri takdiri ve bizim için göreve dönüşen teşekkürü etmeyi borç biliriz.
Korona virüs ve pandemi süreci bir kez daha kamu hizmetlerinin vazgeçilmezliğini, özelleştirilmemesi gerektiğini, kamu görevlilerinin ve onların iş güvencesinin millet için güç ve güven kaynağı oluşturduğunu, güçlü Devlet için de ön şart olduğunu teyit eden birçok fotoğrafı, hikâyeyi, gerçeği ve gerekliliği içinde barındırıyor. Her birinin tescil ve teyidi bize şunu gösteriyor ki; bu topraklarda güçlü Devlet, özverili millet, etkili kamu hizmeti ve fedakâr kamu görevlisi kitlesi bir araya geldiğinde insana ve insanlığa her açıdan yarar ve katkı üreten bir güç ortaya çıkıyor. Bunu hem görmek hem de görülmesini engelleyenleri ifşa etmek gerekiyor.
Esasen bu süreç Güçlü Memur-Güçlü Devlet ilişkisinin açık gerçeklik olduğunu, somut, tartışmasız ve aksi iddia edilemez bir şekilde kanıtlamıştır. Beraberinde aksi yönde fikir, irade ve söylem geliştiren, beyan eden kişi, kitle ve kurumları haksız çıkarmış ve susmaya zorlamıştır. Bu süreç sadece sistem anlamında gücü ve gerekliliği ortaya koymamış, kamu görevlilerinin vazgeçilmez hakları olan iş, ücret, liyakat ve kariyer güvencelerini sağlamak üzere kamu personel sisteminin herkes için kadrolu ve güvenceli istihdamla şekillendirilmesi gerektiğini de göstermiştir.
Toplu sözleşme masasında yetkili, emeğin ve emekçinin temsilinde etkili ve Türkiye’nin en büyük emek hareketinin parçası Enerji-Bir-Sen olarak; hem hizmet kolumuzun bütün kurumlarına, hem üyemiz hem üyemiz olmayan bütün kamu görevlilerine hem de çalışma hayatının hizmet kolumuza özel ya da genel bütün kulvarlarına dair gözlem, araştırma, değerlendirme, kanaat, fikir, öneri ve eleştiri ortaya koymaya devam ediyoruz. Bunu biz kurumsal olarak sendikacı sıfatımızla yerine getirirken memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle de hizmet kolumuzun bütün kurumlarında Türkiye’nin enerjisi, Türkiye’nin sanayisi, Türkiye’nin yer altı ve yer üstü ham madde zenginlikleri yönüyle; üretim, dağıtım ve yönetim süreçleri de devam ettiriliyor. Bütün kamu hizmetlerinde olduğu gibi enerjide de kaliteli, kesintisiz ve en az maliyetle kamu hizmetlerini, kamu mallarını ve kamunun yönetim aksamını üretmeye devam eden üyelerimizden, sendikacılarımızdan, kamu yöneticilerimizden ortaya koydukları yüksek özveri ve anlamlı sonuçlar üreten gayretleri için iyi ki varlar, iyi ki bu hizmet kulvarındalar diyoruz… Tespit yapmak, yiğitliklerine gerekli hakları vermektir.
Bütün bunların gerçekleştiği, başarıldığı ve tarihe not edildiği bu süreçte; siyasetin ve kamu yönetiminin en üst düzeydeki özneleri yardım ve dayanışma kampanyalarından tedbirlerin alınma sürecine kadar her konuda ve her zeminde konfederasyonlarla, sendikalarla ve diğer tüm sivil toplum kuruluşlarıyla katkıya ve katılıma açık fikri ve fiili iş birliği yürüterek, Türkiye’nin hem bugüne gelmesine dair hikâyenin ana temasını hem de yarına doğru yürüyüşün yol haritasını tescil ve tespit etmiş oldular.
Korona sürecindeki bu tavır korona sonrasına dair olması gerekenler, olabilecekler, öngörüler yönüyle yapılacak fiili çalışmalar, gelecek okumaları, kural ya da kuram yönüyle dünyada, bölgede ve ülkede gerçekleşecek olası değişimler ve gelişmeler konusunda mutfak düzeyinde yürütülecek bütün çalışmalar kesinlikle ve kesinlikle hayatın hem olağan tarafının hem de olası kriz ya da kaos senaryolarının hepimiz için ortak olacağı gerçeğinden hareketle, hayatın olağan akışına dair ortaklığımızı yeni olağan akışa ya da “yeni normale” dair birlikte üretme ve görme konusunda iş birliğini yol, emek, ter ve fikir birliğini esasen tipik bir mücbir sebep gibi görmek zorunda olduğumuzu kabul ederek başlamalıyız. Bu noktada kimi kurum ve kuruluşlarca, kimi kişi ya da topluluklarca ortaya konan fikir değerlendirmeleri nihai sonuca dair dikkate alma yükümlülüğünden özenle kaçınmalı, olası ve olması gereken iş birliği süreçlerine dair tartışma konusu gündemi olarak not alınmalıdır.
Yakın dönemde Cumhurbaşkanlığı İdari Teşkilatı içerisindeki yetkililerin, ofislerin ya da kurulların korona sürecine ya da sonrasına dair verileri, tedbiri ya da arızi süreç verileri olarak değil de kalıcı ve kurallı dönem bileşenleri olarak almaya, aktarmaya, anlamlandırmaya dönük beyanlarını ortak bakan, birlikte düşünen, birlikte sorumluluk alıp, her yönüyle dayanışan, paylaşan ve yardımlaşan Devlet-millet, siyaset-sivil toplum, yöneten-vatandaş iletişimi ve etkileşimiyle çelişen, hatta zımnen korona sürecindeki bu anlamlı tavırları gereksiz görebilecek kadar algısal verilere malzeme oluşturan yaklaşımlar ve beyanlar olarak not ettiğimizin de bilinmesini istiyoruz.
Korona sürecinde olduğu gibi korona sonrası için de umut sunulması gerekirken, anormalin yeni normale dönüştürülmesiyle birlikte “bedel ödeyeceksiniz” yaklaşımı kabul edilemez. Türkiye, kısa çalışma ödeneğinden iş güvencesine, sosyal güvenceden sosyal yardıma her alanda örnek alınan modeli sergilerken, örnekler peşine düşmek ve Türkiye’yi taklit eden ülke fotoğrafına konumlandırmak yanılgıdır. Bu hatadan ve korona sonrası “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” yanılgısından dönülmeli, sosyal hayatı, üretimi, tüketimi, iletişimi, ekonomiyi pek çok yönüyle ciddi anlamda etkileyen pandemi sürecinin etkilerinin, yansımalarının ne olacağı, alınan tedbirlerin ne kadar süre devam edeceği ve “anormalin” yeni normalleşme sürecinde ve sosyo-ekonomik hayatın farklılaşma sürecinde alınan kalıcı tedbirlerin ne olacağı hususunda kapalı kapılar ardında sosyal diyalogdan uzak olan tutumlara son verilmelidir.