KONFEDERASYON HABERLERİ
Davası İçin Ter Akıtanların Birlikteliği Problemleri Çözecektir
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, sendikal alanın kavramlarına, tarihine hâkim ‘bilgili sendikacı’ yetiştirmekle sınırlı bir hedefin ve eylemin derdinde olmadıklarını belirterek, “Biz, bilgiyi erdemle dönüştüren, onu kendi idrakinde içselleştiren ve sadece bilinir değil, yaşanır kılma noktasında mücadele veren ‘bilge sendikacılar’, ‘davası için ter akıtan insanlar’ olmak derdindeyiz. Bunlar, mücadelemizi soylu kılan, bizi sendikal zeminde ‘çağın erdemlileri’ sıfatıyla zirveye taşıyan hasletlerimizdir” dedi.
‘Teşkilat Eğitim Programı’nın açılışında konuşan Ali Yalçın, yeni dönemde, soylu mücadelelerine yeni bir heyecan katmak, ‘zirveden yeni ufuklara’ hedefine birlikte yürümek için yola çıktıklarını kaydederek, “Yeni dönemde yeni üyelerle güç bulmak amacıyla tempomuzu artırmak; ‘içimize, işimize ve dışımıza’ diyerek yolculuğa çıktık. Teşkilatımızın çekirdeğini çelikleştirmek, üyelerimizin aidiyetini geliştirmek, eğitimin sorunlarına ilişkin görüş ve düşüncelerimizi, projelerimizi çözümle buluşturmak, kireçle boyanmış beyaz taşların, sınırların dışına çıkarak eğitim alanında hak merkezli yeni bir uluslararası sendikal birlik oluşturmak için çalışmalar yapıyor, emek harcıyoruz” şeklinde konuştu.
Hedeflerimiz gibi, bildiklerimiz de ortak olmak durumundadır
Sendikalı olmanın aidiyet, sendikacı olmanın ehliyet gerektirdiğini ifade eden Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yetkili sendika olmak alanla ilgilenmekle, lider sendikacı olmak ise sendikal alana dair bilgilenmekle mümkündür. Çağın erdemli sendikacıları, Türkiye’nin eğitimli sendikacıları, hayrı yaymaya, şerri sonlandırmaya eğilimli ve yeterli sendikacıları da olmak zorundadır. Sendikamızın yetkili olması kurumsal bir sonuç, sendikacılarımızın üyelerin sorunlarını anlamaya, çözmeye, bunun için çözüm önermeye yeterli olması ise bir yönüyle kişisel, bir yönüyle de ortak sorumluluğumuzdur. Eğitim-Bir-Sen’in Türkiye’nin en büyük, hizmet kolunun genel yetkili sendikası olması kurumsal başarımızdır. Kurumsal başarının sürmesi, kişisel yeterliliklerimizi geliştirmeyi, gelişmeleri takip etmeyi, söylemlerimizi ortak kavramlarla ifade etmeyi, kavramlarımızı ortak tanımlara kavuşturmayı gerektiriyor. O zaman hedeflerimiz gibi, bildiklerimiz de ortak olmak durumundadır. Nasıl ki ilkelerimiz ortak, idrakimiz de ortak olmalıdır. Değerlerimiz nasıl ki ortak, değerler için yürüttüğümüz mücadelenin yönü ve yöntemleri de ortak olmalıdır.”
İlklere imza atıyoruz
“Sadece sorunları anlatmakla, sloganlarla kulakları hoş tutmakla sendikacılık yapılmaz” diyen Yalçın, “Sorunları mimlemek, doğruları desteklemek, yanlışları defetmek, geçmişin birikimini mevcutla ve gelecekle ilişkilendirmek gibi bir görevler silsilesi de sizin için olağan görev tanımının içinde olmak durumundadır. En azından biz Eğitim-Bir-Sen olarak böyle düşünüyoruz. Sendikacılığı bu yaklaşımla yapıyoruz. İyi de yapıyoruz. Sonuçlar bunu gösteriyor ve doğruluyor. Eğitim hizmeti sunan kamu görevlilerinin hakkını, hukukunu korumak, insan onuru, saygın iş, insanca yaşamaya uygun ücret gibi birçok hedefe ulaşmak için eğitimin bütün parametrelerini doğal gündemimiz olarak görüyoruz. Bu bakış açısıyla, atamadan yer değiştirmeye, mali haklardan özlük haklarına, sosyal haklardan eğitim yapılanmalarına, ölçme değerlendirme yöntemlerinden yerleştirme sistemlerine kadar eğitim sistemini, felsefesi ve organizasyonuyla ilgili her başlığı ilgi, etki ve yetki alanımızın bir parçası olarak kabul ettik. İyi de ettik. 2016 yılında ilk kez yayımladığımız ‘Eğitim İzleme ve Değerlendirme Raporumuzun hazırlık aşamasında şunu keşfettik: Eğitimi önemseyen hiçbir yapı, eğitim-medeniyet ilişkisini, eğitim-insan ilişkisini kâmil insan hedefi üzerinden kurgulayan hiçbir sivil toplum kuruluşu eğitimin mevcut görselini masaya yatırmamış; eğitimle ilgili uygulamaları, rakamları, sorunları, değişimleri ve projeleri eğitim sistemi bütünlüğü içerisinde raporlaştırmamış. Başka hassasiyetler, başka hedefler üzerinden var olan yapıların raporları, söylemleri, istatistiki verileri üzerinden hatta spesifik konular, manşetler üzerinden ses vermiş, söz söylemiş. Biz dedik ki, madem eğitimin yetkilisi biziz, madem sendikal zeminde çağın erdemlisiyiz. Millî eğitimi, yükseköğretimi; sistemiyle, felsefesiyle, verileri, hedefleri ve uluslararası mukayeseleriyle bizim gözümüzden, bizim zihnimizden, bizim idrak ve şuur penceremizden anlamalı, anlatmalı ve kamuoyuna aktarmalıyız. Bu kararımızın sonuçlarının onurunu hep birlikte yaşıyoruz. Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporumuz ile bu türden raporlar noktasındaki yetkinliğimizi ortaya koymuştuk. Olumlu tepkiler, eğitimle ilgili insanların beğenileri, hem heyecanımızı hem de daha iyisini üretme çabalarımızı kamçıladı. Eğitime Bakış 2017: İzleme ve Değerlendirme Raporumuzu da kamuoyuyla paylaştık. Alanında yetkin akademisyenlerin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz panelle, rapora dönük ilk tepkileri de aldık. Gerek ilk raporumuz gerekse bu yılki raporumuz hem içe hem de dışa doğru birer gerçeği ortaya çıkardı. İçe doğru ortaya çıkan gerçek, bu türden raporları hazırlama ve yayımlama konusundaki yüksek becerimizdir. Dışa doğru ortaya çıkan gerçek ise hazırladığımız raporların kalitesi ve nesnelliği konusundaki rakipsizliğimizdir. Benzer şekilde, Yükseköğretime Bakış 2017: İzleme ve Değerlendirme Raporu yayımladık. Bu raporun eğitim izleme raporundan farklı bir yönü var. Bu rapor alanında ilk ve tek olma özelliğine sahiptir” ifadelerini kullandı.
Eğitimin gereklerini, gerçeklerini, hedefleri masaya yatırıyor ve raporlaştırıyoruz
Her iki alana ilişkin raporlarda ortaya koydukları teşhislerin, dile getirdikleri akademik tepkilerin ve sahanın psikolojisine, beklentilerine, mesleki birikim zeminine hâkim olmak avantajıyla ifade ettikleri önerilerin; eksik bilgi, yanlış bilgi, doğru olmayan yaklaşım, hatalı çözüm gibi bir ithama ve beyana hiç konu edilmediğini söyleyen Yalçın, şöyle konuştu:
“Bunun tek bir sebebi var: Biz yamanmak, yaranmak, gündem olmak, mış gibi yapmak için değil, yararlı olmak, çözüm bulmak, gelecek okuması yapmak ve gerçekten ülkemizin ve milletimizin hak ettiği noktaya ulaşması için kafa yoruyoruz. Eğitimin gereklerini, gerçeklerini ve hedefleri bu düzlemde masaya yatırıyor ve raporlaştırıyoruz. Verilere dayalı analiz, mukayeseye dayalı okuma, beklenti ve hedeflere dayalı önerme temelli bir yaklaşımla eğitime dair hâlihazırdaki durumun tomografisini çekmeye gayret ediyoruz. Biz eğitim alanında sendikacılık yapmanın da, sendikamızla, sendikacılığımızla eğitime katkı yapmanın da hakkını veriyoruz. İzleme ve değerlendirme raporlarımız, odak analizlerimiz, hakemli-hakemsiz dergilerimiz, akademik hizmet sendikacılığı vasfının Eğitim-Bir-Sen için tanıtım etiketi değil, faaliyet hakikati olduğunun belgeleridir.”
Eğitmek ve öğretmek için ter akıtan öğretmenlerin nefislerini müdafaa etmek zorunda kalmayacakları güvenli okul istiyoruz
Eğitimcilere yönelik şiddet konusuna da değinen Ali Yalçın, eğitimin, bireyin kendini bulma, fıtratla buluşma ve insan olma yolculuğunun hem yol haritası hem de bineği olduğunu kaydederek, “İnsanda eşref-i mahluk olma asaletini inşa etme faaliyeti olan eğitimde, özne olarak şedit kimliklere, fiil olarak da şiddete yer yoktur. Bu, eğitim açısından ideal değil, vasat noktadır. Ne yazık ki, son dönemde bu vasatı dahi yakalayamadığımızı gösteren olaylara şahit oluyor, acılar yaşıyoruz. Bu olayların mağdur tarafında eğitim kurumu yöneticilerimiz, öğretmenlerimiz, memurlarımız ve hizmetlilerimiz var. Son olarak İzmir Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen, iki öğrencisi tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucunda, görevi başında hayatını kaybetti. Okula ve okul müdürünün makam odasına silahla giriliyor, üstelik silahlı olanlar öğrenci. Eğitim hizmeti sunanların hakaretten sövmeye, tehditten yaralamaya ve hatta ölüme uzanan geniş bir suç kataloğunun mağduru olması, bizi hem üzmekte hem de germektedir. Eğitimciler olarak, Millî Eğitim Bakanlığı’ndan, bu olayları tamamen bitirecek hamleler bekliyoruz. Bakanlık, öğrencisinden öğretmenine, yöneticisinden memur ve hizmetlisine herkesin can ve mal güvenliğini temin etme iradesini deklare etmekte daha fazla gecikmemelidir. Eğitmek ve öğretmek için ter akıtan öğretmen, ölmemek için korunacak yer bakan öğretmen olmak zorunda bırakılmamalıdır. Eğitim-Bir-Sen olarak, neslimizi muhafaza etme derdini yüklenen eğitimcilerin, nefislerini müdafaa etmek zorunda kalmayacakları güvenli okul istiyoruz. Biz sadece eğitimcilerin değil, öğrencilerin de kendilerini güvende hissettiği eğitim ortamları, okul binaları, bahçeleri ve çevreleri istiyoruz. Eğitimcilere yönelik şiddet fiillerinin faillerine, cezaların en üst hadden verilmesini sağlayacak yasal düzenleme istiyoruz” diye konuştu.
Hakkı sahibine teslim kararlılık, sendikayı temsil ise tutarlılık gerektirir
Teşkilat eğitimlerinin önemine dikkat çeken Yalçın, sendikacılığın hakkı sahibine teslim etme, sendikasını hakkıyla temsil etme işi olduğunu vurguladı. Hakkı sahibine teslim etmenin kararlılık, sendikayı temsil etmenin ise tutarlılık gerektirdiğini kaydeden Yalçın, “Sendikacılıkta, kendi sesimizi kullanmak, sendikanın fikirlerine, ilkelerine, değerlerine dayalı olarak iş yapmak zorundayız” dedi.
İnsanlığı ilgilendiren konuların tarafı, doğrunun ve hakkın taraftarıyız
Yalçın, emek alanını, insanı, insanlığı ilgilendiren konuların tarafı, doğrunun ve hakkın taraftarı olduklarını ifade ederek, “İşini doğru yapanı, sözünü tutanı, milletin beklentilerini karşılayanı, ümmetin derdine ortak olanı, insanlığın istek ve beklentileri için ter akıtanı; sendikamızın ilkelerini ve sendikacı kimliğimizi koruyacak ve aşındırmayacak bir şekilde destekleriz. Eksikleri, hataları, yanlış ve kusurları da, fikrimize yakın ya da uzak olduğuna bakmaksızın kime ait olursa olsun seslendiririz. Bizim kurucu irademize yön verenler insana hürmet etmeyi, erdemli hareket etmeyi temel bir tutum olarak kabul ettiler. Bu anlamda, millete, insana, ümmete, hakikate dair nokta kadar fayda üretecek bir iş varsa, iş birliğine de söz birliğine de açığız” değerlendirmesinde bulundu.
Sürdürülebilir politikalar üretilmeli, istişare önemsenmelidir
Öğretmen Strateji Belgesi, performans değerlendirme sistemi, mülakatlı sözleşmeli atama modeli, alan değişikliği gibi birçok konuya da değinen Yalçın, şunları söyledi: “Biz stratejisi olmayan belgeye de, eğitim çalışanlarını huzur eden performans değerlendirmesine de, kamuda farklı istihdam biçimlerine de karşıyız. Bakanlık, alan değişikliği konusunu istihdama engel olan bir faktör olarak görmek hatasını düzelterek, alan değişikliğinin gerçekte hizmet gören ile hizmet alan kitlesinin hizmetin verimliliği ve etkinliği noktasında örtüştürülmesi ekseninde adımlar atmalıdır. Buradan yetkilileri bir defa daha, diplomaya dayalı alan değişikliği konusunda öğretmenlerin taleplerinin karşılandığı bir sürecin bir an önce işletilmesi, alan değişikliği sürecinin bir usul ve esasa bağlanarak tartışma konusu olmaktan çıkartılması konusunda harekete geçmeye davet ediyorum. Sendika olarak, ÖYP’li araştırma görevlilerinin kazanılmış hakları olan kadrolara atanması mücadelemizi de kararlılıkla sürdürüyoruz. Ülkemizin yetişmiş insan gücü, özellikle akademisyen ihtiyacı gözetilerek nice emeklerle bulundukları yerlere gelmiş genç akademisyenlerin hak ettikleri kadro unvanlarını almaları için gereken her türlü çabayı göstermeye ve hukuki desteği vermeye devam edeceğiz.”
Yeni bir çağrı yapmak, yeni bir davet mektubu yazmak zorundayız
Emeğin insani değerler üzerinden dokunuşa, hak ve adalet kavramları üzerinden yeni bir yola çıkmaya ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Yalçın, şöyle devam etti: “Dünyanın birçok ülkesinde, bölgesinde emek-değer ilişkisi değil, iş-ücret ilişkisi temelli bir çalışma hayatı gerçeği var. Emeğin fiyatı değil, değeri olur. Emeğin piyasası değil, hukuku bulunur. Bütün bu ilkeleri evrensel zemine taşımak gibi bir sorumluluğumuz var. İdeolojik sendikacılığın emeği sümen altı ettiği, emekçinin terini değersizleştirdiği uzun bir süreç yaşandı. Emek ‘izm’lerin esaretine terk edildi. Sendikal örgütler, yaslandıkları ideolojik zeminin sokak eylemleri aparatı olarak tasarlandı. Uluslararası sendikal örgütler, ideolojik ortaklıklar üzerinden faaliyetler yapıyor. Kendi fikrine ve felsefesine tabi olmayanı dışlamanın, ötekileştirmenin, küresel emek hareketi alanının dışına itmenin derdine düştüler. Yeni bir çağrı yapmak, yeni bir davet mektubu yazmak durumundayız. Sendikal alana yön veren kavramlara, kendi tanımlarımızı, kendi bakışımızı yansıtmak durumundayız. Sendikacılığı sadece adil bölüşüm mücadelesinin merkezi olarak görmüyoruz, dünyanın insani dönüşüm ihtiyacında büyük sorumluluk almakla mükellef bir irade ortaklaşması, sorumluluk paylaşması zemini olarak da değerlendiriyoruz.”
Emperyalizm, siyonizm ve kapitalizm yıkılış çizgisine daha hızlı hareket ediyor
Okyanus ötesinde atılan bir imzayla, ötelerin ötesinden mukaddesliği tescil edilmiş Kudüs’e sahip belirlemeye kalkışılan bir süreç yaşadıklarını dile getiren Ali Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Tüm dünyanın ortaklaştığı ‘Kudüs insanlığındır’, ümmetin kararlılıkla haykırdığı ‘Kudüs İslam’ındır’ iradesiyle, siyasi esaretin ve aklen maluliyetin simgesi imza ve karar tarihin çöp sepetine atıldı. Sürecin başından bu yana tepki koyan, alanlara akan, ‘ayaktayız’ kararıyla siyonist-evangelist iş birliğine posta koyan Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen teşkilatlarına, öncülerine, üyelerine teşekkür ediyorum. Kudüs intifadası, sadece Kudüs’ün özgürleşmesine değil, insanlığın birleşmesine, dünyanın yeni bir düzen oluşturma iradesinin güçlenmesine neden oldu. Çağın şer cephesinin akıl yoksunu, ahlak yoksulu hareketi; insanlığın vicdanının, ümmetin basiret ve irfanının eyleme geçmesine ve hayırda bereket üretmesine vesile oldu. Artık yeni bir dünya kuruluyor. Artık, emperyalizm, siyonizm ve kapitalizm yıkılış çizgisine doğru daha hızlı hareket ediyor.”