KONFEDERASYON HABERLERİ
``Kadın Öğretmenlerin Mobbing Algısı Araştırması`` Açıklandı
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Habibe Öçal, yapılan araştırmanın, çalışma hayatında mobbinge maruz kalan kadınların çoğunun yasal haklarını bilmediklerini gösterdiğini söyledi.
Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (EBSAM), Gazi Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Gonca Bayraktar Durgun ve Dr. Ayşe Çetinkaya Aydın danışmanlığında yaptığı “Kadın Öğretmenlerin Mobbing Algısı ve Tecrübesi Araştırması” sonucunu Habibe Öçal kamuoyuna açıkladı.
Araştırmanın evrenini, Türkiye’deki illerin kent bölgesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi temel eğitim ve ortaöğretimde görev yapan kadın öğretmenlerin oluşturduğunu ifade eden Öçal, “Evreni temsilen Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (İBBS) Düzey 1 bölgesinden İstanbul, Ankara, İzmir, Çanakkale, Sakarya, Adana, Kayseri, Samsun, Trabzon, Erzurum, Malatya, Şanlıurfa illeri seçilerek yüz yüze anket tekniği ile okullarda 1024 kadın öğretmenle görüşmeler yapıldı. 3 bölümden oluşan anketin birinci bölümünde, kadın öğretmenlerin genel ve sosyal durumunu belirleyen 9 soru, ikinci bölümde, yıldırmaya ilişkin algı düzeylerini belirleyen 51 soru, üçüncü bölümde ise, maruz kalınan yıldırmanın düzeyini, kaynağını ve sonuçlarını tespit etmeyi amaçlayan 15 soru öğretmenlere yöneltildi” dedi.
Kadınlara Hem Erkekler Hem de Kadınlar Mobbing Uyguluyor
Öçal’ın açıkladığı araştırmanın ön sonuçlarının satır başları şöyle:
-Araştırma verileri, araştırmaya katılan kadın öğretmenlerin yaklaşık yarısının (%47,9) çalışma hayatlarında bir şekilde yıldırmaya maruz kaldıklarını göstermektedir. Buna göre, temel eğitim ve ortaöğretim kurumlarında görev yapan yaklaşık her iki kadın öğretmenden biri yıldırmaya maruz kalmaktadır.
-Kadın öğretmenlerin yaklaşık yarısı (%43,7) en az haftada bir kez yıldırmaya maruz kaldıklarını, büyük bir çoğunluğu (yaklaşık %77,8) ise maruz kaldıkları yıldırmanın altı aydan daha uzun bir süre sürdüğünü bildirmiştir. Ayrıca yıldırmaya maruz kalan kadın öğretmenlerin çoğunluğunun bir defadan fazla (%72,6) yıldırmayı tecrübe etmiş oldukları da tespit edilmiştir.
-Yıldırmaya maruz kalan her 4 kadın öğretmenden 3’ü (%74) 40 yaş ve altındadır ve kadın öğretmenlerin en çok etkilendiği yıldırmaya maruz kaldıkları dönemde büyük bir çoğunluğu (%61,7) 30 yaş ve altındadır.
-Veriler, kadın öğretmenlerin çoğunluğunun (%77,6) en çok etkilendiği yıldırmaya meslek yaşamlarının ilk 10 yılında maruz kaldıklarını göstermektedir. Yıldırmaya maruz kaldıklarında kaç yıldır hizmet yaptıklarına ilişkin soru, kadın öğretmenler tarafından %51,7 oranında 1-5 yıl, %25,9 oranında ise 6-10 yıl şeklinde yanıtlanmıştır. Veriler ilk bakışta, mesleğe yeni başlayan kadın öğretmenlere, kıdemi/mesleki deneyimi fazla olan meslektaşları ve/veya yöneticileri tarafından yıldırma uygulandığını göstermektedir. Nitekim kadın öğretmenlerin % 47,5 oranında yöneticileri, %28,8 oranında da meslektaşları tarafından yıldırmaya maruz kaldıklarını belirtmiş olmaları da bu tespiti doğrulamaktadır.
-Araştırmaya katılan kadın öğretmenler tarafından, çalıştıkları okullarda, yıldırmayı önlemeye yönelik herhangi bir politika olup olmadığına ilişkin soru, %72,1 oranında olmadığı şeklinde yanıtlanmıştır. Okulunda yıldırmayı önlemeye dönük herhangi bir politika olduğunu ifade eden kadın öğretmenlerin ise ancak %36,8’i bu politikaların kesinlikle amacına uygun şekilde uygulandığını ifade ederken; %54,4’ü kısmen amacına uygun şekilde uygulandığını, %8,8’i de kesinlikle amacına uygun uygulanmadığını belirtmiştir. Bu veriler, yıldırmanın, en azından söz konusu okullarda, henüz bir şiddet türü olarak algılanmadığını ve dolayısıyla bu yönde; önleyici tedbirler geliştirme, farkındalık yaratmak ve mücadele etmek için herhangi bir faaliyetin olmadığını göstermektedir.
-Araştırmaya katılan kadın öğretmenler, maruz kaldıkları yıldırma karşısında nasıl bir tutum aldıklarına ilişkin soruyu %23,3 oranında “hiçbir şey yapmadım/yapamadım/yapmak istemedim” seçeneğini işaretleyerek yanıt vermişlerdir. Bu seçenek, sorudaki diğer seçeneklere göre kadın öğretmenler tarafından en çok işaretlenen seçenektir. Bu seçeneği işaretleyen katılımcılara ayrıca, kendilerine uygulanan yıldırma eylemine karşı neden hiçbir şey yapmadıklarına ilişkin bir soru daha yöneltilmiştir. Bu soruyu ise kadın öğretmenler %42,6 oranında “şikâyet etsem de bu durumun değişmeyeceğini düşünmek” seçeneğini işaretleyerek cevaplamışlardır. Bu seçenek de sorudaki diğer seçenekler arasında kadın öğretmenler tarafından en çok işaretlenen seçenektir.
Kadın öğretmenlerin maruz kaldıkları yıldırma karşısında, durumu değiştiremeyecekleri düşüncesiyle, yıldırmayı sonlandırmaya yönelik herhangi bir girişimde bulunmamaları öğrenilmiş çaresizliğin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Araştırmaya katılan kadın öğretmenler, “Bulunduğunuz ortamda, sizden başka, aynı veya farklı yıldırma eylemine maruz kalan birey/ler var mıydı?”sorusunu %83,2 gibi oldukça büyük bir oranda “evet” olarak yanıtlamıştır. Buna göre kadın öğretmenlerin hem maruz kaldıkları istenmeyen durumu sonlandıramayacakları düşüncesine sahip olmaları hem de yıldırmaya sadece kendilerinin maruz kalmadıklarını bilmeleri, durumu kabullenmiş olmaları, bir diğer ifadeyle öğrenilmiş çaresizlik yaşadıkları şeklinde yorumlanabilir.
-Kadın öğretmenlerin çoğunluğu (%53,6) çalışma hayatında en çok etkilendikleri yıldırma eylemi açısından bir cinsiyet farklılığı olmadığını, yıldırmayı uygulayanların hem kadınlar hem de erkekler olduğunu ifade etmiştir. Ancak, cinsiyet ayrımı dikkate alındığında yıldırma eyleminin faili olarak erkekler, kadınlara göre üç kattan daha fazla bir orana sahiptir.
-Maruz kalınan yıldırma tecrübesinde en etkili olan yıldırmanın sıklık derecesi ile ilgili cevaplar yıldırmanın süreklilik arz etmesi durumunun önemli bir durum olduğunu göstermektedir. Her gün tekrar edenden birkaç ayda bir tekrar edene kadar yıldırma eğitim sektöründe varlığını devam ettiren önemli bir problemdir. En çok etkilenilen yıldırma eyleminin 12 ay ve daha fazla sürdüğünü ifade edenlerin oranı, yıldırma olgusunun eğitim sektöründeki birey haklarını, çalışma ilişkilerini, çalışma barışını ve işe dönük motivasyonu olumsuz yönde etkilemeye devam eden etkileri açısından yaygın bir sorun olduğunu göstermektedir. Kadın öğretmenlerin yıldırma süreci ve sonrasında kendilerini hangi durum içinde buldukları ile ilgili soruya verilen cevaplar bu durumu teyit eder niteliktedir. Özellikle yıldırmanın sosyal ve psikolojik sonuçları (işe gitme isteğinde azalma, stres, sosyal olarak dışlanmışlık ya da yalnızlık hissi, değersizlik ya da harcanmışlık hissi, işi bırakma isteğinde artış gibi) yıldırmanın fizyolojik sonuçlarına göre daha öndedir.
-Kadın öğretmenlere uygulanan yıldırma eyleminin sebepleri arasında en çok ifade edilen hususlar yönetim zafiyeti ile kişilik bozukluklarıdır. Medeni durum ya da etnik kimlik gibi yıldırmanın temel sebepleri arasında tahayyül edilebilecek hususlar bu açıdan daha az etkili faktörler olarak belirtilmiştir.
-Yıldırma sürecinde yasal haklarını bildiğini ifade eden kadın öğretmenler azınlığı oluştururken; haklarını kısmen bildiğini ya da hiç bilmediğini dile getirenlerin oranı %70’in üzerindedir. Bununla ilişkili olarak yıldırmayla mücadelede neler yapıldığı hususunda sonuçlar dikkat çekicidir. Nitekim resmi şikâyet mekanizmalarını kullananların oranı dikkat çekici oranda düşük kalırken; kabullenme, geri çekilme ya da gayri-resmi araçlarla yıldırmayı durdurmaya çalışma (yaklaşık % 45) daha baskındır. Bu durumu açıklamak için, şikâyet edilse de durumun değişmeyeceğini düşünmek, yasal haklar konusunda bilgi sahibi olmamak, durumu kabullenmiş olmak, her iş yerinde bu tür davranışların olduğunu düşünmek ve problemli bir kişi olarak tanınmak istememek gibi ifadeler bir araya getirildiğinde, hem bireysel hem de kurumsal açıdan önemli sorun alanlarının mevcut olduğu ortaya çıkmaktadır.
Araştırmanın ön sonuçları, her 2 kadın öğretmenden 1‘inin iş hayatında yıldırmaya maruz kaldığını ortaya koymakta; yıldırmaya maruz kalan kadın öğretmenlerin yıldırma sonucunda yaşadıkları psikolojik ve sosyal sorunlar hakkında da önemli ipuçları vermektedir. Elde edilen veriler ve ulaşılan bulgular çerçevesinde, temel eğitim ve ortaöğretim kurumlarında görev yapan kadın öğretmenlerin maruz kaldıkları yıldırmanın, ivedilikle önlenmesi gereken önemli bir problem olduğu düşünülmekte ve sorunun giderilmesine yönelik; kısa, orta ve uzun vadede hayata geçirilecek politikalara ihtiyaç olduğu görülmektedir.
Ön Lisans Mezunlarının Şiddet Algısı Diğerlerine Göre Daha Düşük
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gonca Bayraktar Durgun ise, araştırmaya dair yaptığı değerlendirmede, benzer araştırmaların sadece algı üzerine araştırma olarak kaldığını ve bu araştırmanın, algı üzerinde tecrübe ve bu tecrübenin sonuçları üzerine bir araştırma olması bakımında bir ilk olma özelliği taşıdığını kaydetti.
Durgun, şunları söyledi: “Bu tür araştırmalarda cinsiyet farkının olmadığını düşünüyoruz. Araştırmanın amacı, şiddet konusunda erkek ve kadın arasında bir farklılık olup olmadığını ortaya koymak. Ayrıca araştırma, şiddetin ve keyfiliğin nasıl doğallaştığını ve kanıksandığını bizlere gösteriyor. Araştırma, bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK) ile bir üniversitenin önemli bir işbirliği sonucu ortaya çıktı. Erkeklerle ilgili olan ikinci araştırma sonrası asıl sonuçlar yaz başında açıklanacak. Kadın öğretmenler şiddet algısında düşük bir orana sahip. Yüzde 30’u ‘Bağırmayı mobbing olarak algılar mısınız’ sorusuna ‘Hayır’ yanıtını verdi. Diğer yandan ‘Yazılı ya da sözlü ihtar almayı mobbing olarak algılar mısınız?’ sorusuna yüksek oranda ‘Hayır’ yanıtı aldık. Ön lisans mezunlarının şiddet algısı diğerlerine göre daha düşük. Kadınlara haklarının öğretilmesinden ziyade artık bu hakların nasıl uygulanacağının öğretilmesi gerekmektedir. Kullanacağımız dilin bunu ortaya seren bir dil olması halinde daha başarılı olacağımızı düşünüyorum. Hak mücadelesini veren kadınlara da ‘Don Kişot mu olacaksın?’ denildiğini tecrübe ettik.”
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, yapılan bu nitelikli çalışmadan dolayı emeği geçen herkese teşekkür etti.
.