KONFEDERASYON HABERLERİ
Yalçın, Mardin Artuklu Üniversitesi’nin Düzenlediği 28 Şubat Paneline Katıldı
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Mardin Artuklu Üniversitesinde düzenlenen “28 Şubat ve Necmettin Erbakan Paneli”nde “Örgütlü Güçle Manipülasyon ve 28 Şubat” başlıklı bir konuşma yaptı.
Mardin Artuklu Üniversitesinde, üniversite rektörü Prof. Dr. İbrahim Özcoşer’in moderatörlüğünde düzenlenen çok sayıda öğrenci ve STK temsilcisinin takip ettiği “28 Şubat ve Necmettin Erbakan Paneli”ne Ali Yalçın’ın yanı sıra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, AR-GE ve Eğitim Başkanı Mustafa Şen ile İlahiyatçı-Yazar Erol Erdoğan da konuşmacı olarak katıldı.
Panelde “Örgütlü Güçle Manipülasyon ve 28 Şubat” başlıklı bir konuşma gerçekleştiren Yalçın, konuşmasında sistem ve sermaye tarafından ötekileştirilen büyük bir kitlenin siyasal bir hareket olarak İstanbul, Ankara, Konya gibi büyükşehirlerdeki seçimleri kazanması ve birinci parti olarak TBMM’ye girmesinin bazı çevrelerce hazmedilmediğinin üzerinde durdu.
Darbeler Türkiye’de Dışarıdan Yapılır
Türkiye’nin NATO’ya dâhil olduktan sonra yapılmış tüm darbelerin emperyalist çehreli olduğunu vurgulayan Yalçın, “Darbeler Türkiye’de dışarıdan yapılır içeridekiler komprador ve piyondur. Refah Partisi girdiği seçimden birinci parti olarak çıkmış ve 158 milletvekili olarak temsil görevini üzerine almıştır. Ancak hemen ardından dönemin Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ne hikmetse koşa koşa DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’i ziyaret etme ihtiyacı duyuyor ve ‘Refah Partisi ile koalisyon kurmanıza karşıyız’ diye bir demeç veriyor. ANAP Başkanı Mesut Yılmaz da ‘Anlaşamıyorsanız tekrar seçime gidin’ diyor. Demokrasinin söylem üstünlüğünü elinde bulunduranlar söz açılında kendilerini en yüce demokrat olarak görenler ne hikmetse seçimlerden zaferle çıkmış Refah Partisini ve Erbakan Hoca’yı iktidarda görmek istemiyorlar.” dedi.
Konuşmasına devam eden Yalçın, “Gerek Meclis Başkanı olsun, gerekse Genel Kurmay Başkanı Refah Partisi ile bir koalisyon yapmamaları için diğer partileri uyarırlar. Netice de Genel Kurmay Başkanı Karadayı’nın direktifleriyle ANAYOL Hükümeti kuruluyor. Seçimi kazanmış bir partiyi iktidar yapmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Tofaş-Tedaş yolsuzlukları ayyuka çıkınca da merkez sağı birleştirme projesi ve doğal olarak ANAYOL Hükümeti de düşüyor. 28 Ocak 1996’da REFAHYOL Hükümeti kuruluyor. Ve 28 Şubat’a giden süreç böylelikle başlamış oluyor.” diye konuştu.
Tetikçi Karargâh Medyası ve Batık Bankalar 28 Şubat’a Giden Yolu Hazırladı
28 Şubat Darbesi’nin bünyesinde bir antoloji barındırdığını ifade eden Yalçın, tetikçi karargâh medyası olarak tarif ettiği bazı medya kuruluşlarına ve batık bankaların arasındaki ilişkilere odaklanıyor.
Yalçın, “Tetikçi karargâh medyası, Beşli Çete ve batık bankaların operasyonlarını iyi okuyabilirsek 28 Şubat’ı çok daha iyi anlayabiliriz. O dönem Star Gazetesi ve televizyonu İmar ve Ada Bank’ın sahiplerinin, TGRT İhlas Finans’ın, Sabah Gazetesi ETİ Bank’ın, Hürriyet, Milliyet, Radikal, Posta, Kanal D, CNN Türk Dış Bank’ın, NTV, Kanal E, Garanti Bankası, Körfez Bankası, Osmanlı Bankası sahiplerinin, Akşam, Show Tv, Kanal 6 Yapı Kredi ve Pamukbank’ın. Neden medya ve sermaye bağlantıları önemli çünkü Erbakan Hoca, devletin kasasından bunlara akan hortumu ve rantı keseceğim dediğinde işler karışmış oldu.” şeklinde konuştu.
İşin Esasında Sermaye ve Sözde Bağımsız Medya Var
28 Şubat’taki sermaye, STK ve medya ilişkisine odaklandığı konuşmasını sürdüren Yalçın, “Devletin, milletin parasını bir kurumdan alıp öbür kuruma yüksek faizle satan bu bankaların rant düzeni Hoca’nın Havuz Sistemi projesiyle çökmüş oldu. Merhum Erbakan Hoca’nın Milli Ekonomi Hamleleri, D8 Projesi gibi kritik hamleleri bazı çevrelerde rahatsızlık uyandırmıştı. 28 Şubat’ı diğer darbelerden ayıran en önemli nokta STK’lar ve medya eliyle darbeye giden yol hazırlanmış ve bir meşruiyet oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu yüzden 28 Şubat Darbesi bir mühendislik ürünüdür.” dedi.
Darbenin En Büyük Müsebbibinden Birisi Beşli Çete’dir.
Konuşmasını sürdüren Yalçın, “Beşli Çete olarak tarif ettiğimiz STK’lar darbeye giden yolda vesayetin en büyük taşıyıcısı ve aktarıcısı olmuştur. ‘Türkiye’ye Sahip Çık, Demokratikleşme İçin Mücadele Et’ eylemleri, bir başka STK’nın sivil hükûmeti MGK’ya şikâyet etmesi akıl alır gibi değildir. Sen hangi vasıf ve yetkiyle demokratik bir seçimle işbaşına gelebilmiş, gelebilmiş diyorum çünkü getirmemek için çalışmışlardı, hükümeti MGK’ya şikâyet edebiliyorsun. ‘TSK devreye girerse biz de destekleriz’ şeklinde beyanların verildiği ve tetikçi medya tarafından da sürmanşetlerle Erbakan Hoca’nın tehdit edildiği bir zeminden bahsediyoruz. Medya başka bir taraftan da Müslüm Gündüz, Fadime Şahin, Ali Kalkancı gibi planlı hadiselerle Türkiye’de laiklik elden gidiyor diye Ah! Vah! ediyordu. Bunların hepsi karargâhlarda planlanmış projelerdi. Daha düne kadar hiç kimsenin adını bile duymadığı küçük bir tarikat ve lideriyle Türkiye elden gidiyor imajı oluşturulmuştu. Darbenin ülkemize maliyeti 381 milyar dolardır. Şimdi bu bir takım çevreler ‘Helalleşelim’ çağrıları yapıyorlar. Önce siz zulmettiğiniz insanlara, memlekete samimice hesap verin. Hesaplaşma kısmına geldik mi ki helalleşme safhasına geçelim? Bir tek birkaç tane paşanın hesap verdiğini gördük peki ya maşalar? Sermaye 381 milyar dolar bankalar zarar etti, o servetin üzerinde sörf yapanlar oldu. Hesaplaşıldı mı? Tüm bu yaralar kapanmadan nasıl helalleşilecek, bu travmaların izleri silinmeden nasıl yeni bir sayfa açılacak?” diye konuştu.
Memur-Sen’in 28 Şubat döneminde darbeye karşı çıkacak kapasitesi olmamasına rağmen 28 Şubat sonrasında darbenin yol açtığı izleri silmek için büyük bir mücadele verdiğini ifade eden Yalçın, “28 Şubat’ın en büyük travmasını geç de olsa dindirmeyi başarmış bir sivil toplum örgütüyüz. Başörtüsü yasağını, kar kış demeden topladığımız 12 milyon 300 bin imza ile tarihin çöp sepetine gönderdik. Türkiye’de vesayet gölgesinin siyaset üzerinden çekilmesi, demokrasinin tam anlamıyla hâkim olması için Beşli Çete’nin tersine millet iradesinin ve milletin yanında yer aldık. Türkiye’nin vesayetle ve darbecilerle hesaplaşmasında her zaman Memur-Sen’in de adı oldu ve olmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı.
Mağduriyetler Giderilsin
28 Şubat sürecinde mağdur olanların haklarının tam anlamıyla iade edilmediğini de belirten Yalçın, darbeyle hesaplaşmanın darbecileri yargılamak kadar mağdurların hakkının da iadesiyle mümkün olabileceğini söyledi. “28 Şubat zihniyetinin tarihin çöp sepetinde gerçek anlamda yerini alması sadece faillerinin mahkûm edilmesiyle değil mağduriyetlerin telafisi, zararlarının tazminiyle mümkün olabilir” diyen Yalçın, “Bir tek kişi dahi dışarıda kalmaksızın herkesin hakkının tastamam verilmesi için en yüksek düzeyde çabanın ve hassasiyetin gösterilmesi gerekir. Bu hassasiyeti göstermek; mazlum ve mağdurlara karşı borcumuz, tarihe ve geleceğe karşı ortak sorumluluğumuzdur” şeklinde konuştu.