KONFEDERASYON HABERLERİ
Yalçın, RTÜK`e Çağrıda Bulundu
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Milletin değerleriyle müstehcen bir şekilde alay eden insanın bedenini kutsayan, aklını köleleştiren, ruhunu çölleştiren bu anlayışı Memur-Sen ailesi olarak, Türkiye’nin en büyük eğitim sendikası olarak kınıyoruz” dedi.
Memur-Sen Manisa Temsilciği’nin Genişletilmiş İl Divan Toplantısı’nda konuşan Ali Yalçın, “Televizyonlar dünyayı ayağımızın ama bazen belayı başımıza getiriyorlar. Televizyonlarda bir reklam dönüyor. Ahlaksızlığın daniskası olan bir reklam. Medya çağında insanlar artık silahlarla öldürülmüyorlar. Reklamla vurup imajlarla avutuluyorlar. Milli maçlarda herkesten daha milli, Ramazanlarda herkesten daha fazla Müslüman kesilen İsrail’in medarı iftiharı Coca-Cola milletin değerleriyle müstehcen bir şekilde alay ediyor son reklamlarında. Nesli ifsat etmeye çalışıyor. Milletin değerleriyle müstehcen bir şekilde alay eden insanın bedenini kutsayan, aklını köleleştiren, ruhunu çölleştiren bu anlayışı Memur Sen ailesi olarak, Türkiye’nin en büyük eğitim sendikası olarak kınıyoruz.” dedi.
Televizyonlar necaset akıtıyor
Tüm milletimizi, değerlerimizi pazarlama aracı olarak gören bu emperyalist tuzaklara karşı daha bilinçli davranmaya davet eden Yalçın, şunları söyledi: “Buradan sizler vasıtasıyla sizlerin huzurunda RTÜK’e çağrıda bulunarak bu ahlaksız yayın başta olmak üzere milletimizin manevi değerlerini hedef alan, neslimizin zihinlerini iğdiş etmeye, onları tahrik etmeye yönelen, savaş açan, ahlaki erozyona sebep olan, gençlerimizi köksüzleştiren, toplumu öksüzleştiren tüm reklam, dizi vesaire muzır neşriyata müdahale etmeye RTÜK’ü çağırıyorum. Bu bizim tarihi sorumluluğumuzdur. Biz bu ülkenin entelektüel kesimiyiz, eğitimcileriyiz aynı zamanda. Televizyonlardan necaset akıtıyorlar evlerimize. Ramazan’da bize Müslüman kesilerek iftar sofrasında bize kola pazarlayanlar bu ülkede zihinleri iğdiş ederek dünyaya köle pazarlamaya çalışıyorlar. Buna uyanık olmak zorundayız. Buna müdahale etmek zorundayız. Buna ses çıkarmak zorundayız. Bunu yapmak bizim doğal görevimizdir. Bu konuda birinci sorumluluk RTÜK’teyse, RTÜK bu ahlaksız yayına, ahlaksız klipe, ahlaksız reklama müdahale etmek zorundadır.”
Bu ülke 28 Şubat’ta Memur-Sen’sizliğin faturasını ödedi
Ali Yalçın, 28 Şubat sürecinde Türkiye’nin Memur-Sen’sizliğin, Memur-Sen’in işlevsizliğinin faturasını ödediğini belirterek, “Bu ülkede bir daha rahmetli ‘Savunan Adam’lara boncuk boncuk ter döktürmemesi için, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyen ve ‘Siz öldürmesini iyi bilirsiniz’ diyen ve ortaya koyduğu iradeyle herkesin omurgasının sertleşmesine vesile olan insanlara bir daha diz çöktürülmemesi için daha güçlü olmalıyız. 28 Şubat’ın zifiri karanlığı çöktüğü mahşeri cümbüşçüler sokağı ısıttıklarında, ensemizde boza pişirdiklerinde, bu ülkeyi çöküşe götürdüğünde bizim ortaya çıkışımızın gerekçesi bir kez daha net olarak anlaşılmış ve Türkiye Memur-Sen’sizliğin 18 bin üyeyle güçsüz olan bir Memur-Sen’in işlevsizliğinin faturasını ödemiştir. 1 milyon 111’e koşamamanın faturasını ödemiştir bu ülke. Bu son derece önemlidir. Eğer bu kısımları anlamazsak bizim yolculuğumuzu anlamlandırmak çok mümkün değil. Çünkü o süreçte yaşadığımız temel acı Memur Sen’in güçlü olamamasından kaynaklandı. Memur Sen olsaydı o fotoğrafı yaşamayabilirdik tıpkı son 10 yılda 7 darbe girişiminin tamamında Memur Sen’in dalgayı kırması ve ‘Kral çıplak’ diyerek fotoğrafın gerçek yüzünü topluma haykırması gibi. Bu son derece önemli. O dönemde sokağa indiler, sokak ısıtıldı, post modern darbe gerçekleşti ve ülke, eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş’ın başkanlığını yaptığı Darbeleri Araştırma Komisyonunun açıkladığı rakamla 381 milyar dolar kaybetti ülke, karaya oturdu. Bunları çoğu batık bankalar marifetiyle başlarındaki emekli paşalar eliyle hortumlandı. 3 milyar dolar kamu bankasından karşılıksız krediyi 20 şirket kullandı diyor Darbeleri Araştırma Komisyonu. 20 şirketin ekseriyeti medya şirketleri diyor. Zamanın medya patronu olan Dinç Bilgin’in Darbeleri Araştırma Komisyonuna gidip verdiği ifadede ‘Çok iyi servet yaptım ama içerisine haram bulaştı 28 Şubat’ta. Tamamını kaybettim.’ dediği olay ilahi adaletin ta kendisidir. Bin yıl sürecek diye millete tehdit savrulduğu, milletin hazır ola geçmesinin istendiği o tarih, 10 yıl sonra tarihin çöp sepetine atıldı çünkü 10 yıl sonra değişen bir şey vardı. 111’in tılsımını keşfeden 1 milyon 111’e yürüyen sendikalar var artık. Bunun yolu buradan geçiyor.”
Kamu çalışanlarının yüzde 32’si örgütsüz
Sendikal çalışmaların ve yetkinin çok önemli olduğuna da dikkat çeken Yalçın, “15 Mayıs’a yürüyoruz. 15 Mayıs, bizim sayılacağımız, 49’a karşı 51’in konuşma yetkisinin olacağı bir tarih. Sendikal açıdan son derce önemli bir tarih. Bu süreçte bütün arkadaşların sorumluluğunu kuşanarak, herkesin bir dava adamı, durduğu yerin adamı olarak sorumluluk kuşanması hepimizin üzerinde ortak görevdir. Çalışanların bu ülkede yüzde 32’si üzülerek ifade ediyorum örgütsüz. Geçen yılın rakamlarına göre. Bu örgütsüz kitle bizim arkadaşımız onlara yanaşın ve sorun. Onların en az yüzde 70-80’i ‘kalbim sizinle’ diyecek. Üye ol dediğinizde ‘Bir gün üye olursam size olurum söz. Ama fakat, lakin’ diyecekler. Bize kalbini sunan o arkadaşa bizim demokrasi kalpleri değil, kalıpları sayıyor. 49’a karşı 51’e konuşma yetkisi veriyor. O arkadaşı uyandırmak, o arkadaşımızı uyarmak bizim ortak sorumluluğumuz. Ona bizim ‘Waldo, sen neden burada değilsin?’ demek gibi bir mecburiyetimiz var. Bu mecburiyeti sadece yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımıza, ilçe temsilcisi arkadaşlarımıza havale edemeyiz. Herkesin bu noktada ortak sorumluluğu var. Sizler bu ülkede özgürlüklerin kökleşmesinin, kazanımların kökleşmesinin, bu ülkenin korku tünelinden çıkmasının ve bu ülkenin kadim medeniyetle yeniden buluşmasının tarafısın. Bulunduğu yerdeki arkadaşa ‘Waldo sen neden burada değilsin?’ demek senin benim ortak görevimiz. Bütün arkadaşları örgütlü yapının içine çağırmak, o örgütlü yapıyla kazanımla sayısını artırmak ve durduğumuz yeri kadimleştirmek hepimizin ortak görevi. Onun için diyorum ya sendikacılık taşeronlaştırılacak bir uğraş değil. Herkes bulunduğu noktada kalbi bizimle olan bizim varlığımızda rehavete kapılan ama bizim yokluğumuzda felaketle karşılaşacak arkadaşı uyarmak, ‘Waldo sen neden burada değilsin?’ demek hepimizin ortak görevidir. Ben bu anlamda teşkilatıma güveniyorum. Çünkü 15 bin sayısını geride bırakmış, hizmet kollarında yetkiyi almış ilimizin güçlü teşkilatı olan Memur-Sen ailesinin bütün fertlerinin bu sorumluluğu yerine getireceğini inancım tam.” dedi.
Daha güçlü Memur-Sen’e ihtiyaç var
Bu ülkede bir daha üniversite kapılarının nizamiye, üniversite bahçelerinin kışla olmaması için daha güçlü Memur-Sen’e ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yalçın, “Hiçbir kızın, hiçbir kadının özgürlüğünün Genelkurmay kapısı dâhil hiçbir yerde bir daha turnikelere sıkıştırılmaması için, Olimpos’ta tanrılar kurban istedi diye Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya gibi Anadolu çocuklarının bu ülkede bir daha savaş tanrılarına kurban edilmemesi için. Mamak’ın, Diyarbakır’ın insanlığın imtihan edildiği o cezaevlerinin bir daha bu ülkede yaşanmaması, 17 bin faili meçhulün ve asit kuyularının bu ülkenin bir daha kaderi olmaması ve kardeşlik sürecine, çözüm sürecine, kardeşin kardeşle kucaklaşmasına bu ülkede bir daha kurşun sıkılmaması için. Adaletin herkes için eşit olması, adaletin kimsenin zimmetine geçmemesi ve bu ülkede adaletin omuzdaki yıldızlarla ölçülmemesi için. Esrarkeşten şeyh, konsomatristen mesture üretip bu milletin inancıyla bir daha dalga geçilmemesi için. Bugünkü vesayet medyası kanalıyla toplumun bir daha manipüle edilmemesi ve bu ülkede bir daha rahmetli ‘Savunan Adam’lara boncuk boncuk ter döktürmemesi için. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyen ve ‘Siz öldürmesini iyi bilirsiniz’ diyen ve ortaya koyduğu iradeyle herkesin omurgasının sertleşmesine vesile olan insanlara bir daha diz çöktürülmemesi için. Hira Dağı’nın meftunlarının Olimpos Dağı’nın meczuplarına galip gelmesi için. Ay Işığı’nda Sarıkızla birlikte millet iradesini kafeslemeye çalışan balyozcuların, paralelcilerin, dikeylerin, yatayların bir daha teneffüs imkanı yakalamaması ve bu ülkede demokrasinin han demokrasi değil tam demokrasi olması için. Onun için hepimizin üzerine düşeni yaparak, burada geldiğimiz sayının önemli olduğunu bilerek ama daha iyisi var her zaman, sınırı yok mükemmele varmanın zaman ne getirir bilinmez ama daha iyi olmalıyız yarın diyerek Rahmetli Akif İnan’ın kadim dostu Erdem Beyazıt’ın ^dediği gibi ‘Büyüyen elimin üstüne koy elini, Gelen zamanı haber veriyorum’ ellerini ellerimizin üzerine koyan, gelen zamanı yaklaştıran, bugün burada bizimle buluşan kucaklaşan ve aynı atmosferi bize hediye eden bütün arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum” şeklinde konuştu.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa, Eğitim-Bir-Sen Manisa Şube Başkanı ve Memur Sen Manisa İl Temsilcisi Mehmet Emin Sofuoğlu ve Ak Parti Manisa Milletvekili adayı Murat Baybatur birer konuşma yaptı. Program üyelerin toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.
.