MEHMET EMİN ESEN
Günümüzün Modern Irkçılığı; İslamofobi
Memur-Sen, kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerini koruyup güçlendirmenin yanında dünyadaki tüm mazlumların uğradıkları haksızlıklara karşı sesini yükseltmeyi başarmış ender kuruluşlardan biridir. Memur-Sen, bugün toplumun her kesiminin güvenini kazanmış koca bir çınar olmasını sağlayan medeniyet tohumlarının atıldığı tarihten buyana insana ve insanlığa dair her sorunu önemseyen, sorun yaratan ve yaşatan değil çözüm paylaşan bir anlayışla hareket etmektedir.
“İyi insan ya da mutlu insan, iyiye uygun yaşayan, böyle yaşamayı alışkanlık haline getiren insandır. Eylemde bulunurken, başka bir amaçla değil; salt, iyi olduğu için iyiyi gerçekleştirmek isteyen insandır.” veciz sözüne mahzar insanların oluşturduğu bir toplumun var olması için çaba sarf eden Memur-Sen ailesi olarak insanlığın daha huzurlu bir geleceğe ulaşmasını her şeyden çok önemsiyoruz. Bu doğrultuda günümüzde batı dünyasındaki İslam korkusu ve karşıtlığını ifade etmek amacıyla kullanılan “İslamofobi” kavramına ilişkin tartışmaların artması üzerine dergimizin bu sayısını “Evrensel Ötekileştirme: İslamofobi” başlığıyla çıkarmayı uygun gördük.
Müslümanlara ve İslam dinine karşı sürdürülegelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanan, Müslümanlara karşı duyulan ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelen İslamofobi, kelime olarak ilk kez 1991 yılında kullanılmış, 11 Eylül saldırılarıyla gündeme tekrar getirilmiştir. Bugün maalesef İslamofobi denildiğinde hem İslam dinine yönelik bir korku, hem de bu korkuya dayanarak Müslümanlara karşı ayrımcılık ve düşmanlık yapılmasının meşru görülmesi anlaşılmaktadır. Kilise mensuplarının yaptığı propagandalar ile fikri zemini Hristiyanlığa karşı tehditler ve tehlikeler üzerinde oluşturulmuş olan "İslamofobi", Müslümanlar ile Hrıstiyanlar arasındaki ilişkilerin, tanışıklığın yaygınlık kazanması ile yüzyıllar içerisinde azalmış iken günümüzde yeniden olumsuz manada bir popülarite kazanmış durumdadır. Bugün Avrupa’da İslamofobi’nin bir yönü göçmen sayısında artış iken ABD’de daha çok orta sınıf profesyonel kesime mensup Müslümanların sistemi içeriden ele geçireceği iddiaları İslamofobi olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Dünyanın her yerinde şiddet yanlısı ve terörü bir hak arama yöntemi olarak gören kendi bilmezler çıkmaktadır. Evrensel hukuk ilkelerine göre suçlar bireyseldir ve ancak suçu işleyeni bağlar. Suçlunun kimliğine, inancına veya rengine bakarak suçu bir dine, ırka veya toplumun tamamına mal etmek kadar yanlış bir tutum olamaz. Dünyada meydana gelen acı ve trajik terör olaylarından sonra İslama karşı artarak devam eden algı operasyonlarına medyanın, siyasetçilerin, radikal farklı din mensuplarının destek vermeleri de kaygı vericidir. Bu algılarla Müslümanlar dışlanmakta, temel insan haklarına sahip olmayı hak etmeyen, saygı duyulmayan düşmanlar sınıfına konumlandırılmaya çalışılmaktadır. Bunun adı da modern ırkçılıktır.
Sormamız gereken asıl sorunun Batıda oluşan İslamofobi’nin ortadan kaldırılması için neler yapılmasının gerektiği gerçeğidir. Bize düşen görev huzur ve barış dini İslam’a ilişkin dünyanın bazı kesimlerinin henüz göremediği hususları anlatmak ve göstermektir. İslam insanlığın değişmez değerlerinin öbür adıdır. Çünkü İslam hayattır, yaşamak ve yaşatmaktır. İnsanlığa huzur getiren, barış, güven, saadet ve ruhumuzun derinliklerine işleyen birçok anlamı içinde barındıran İslam kavramının sonuna fobi kelimesi eklenerek Müslümanlar ve Müslüman topluluklarla ilgili güvenilmez, korkulması gereken kişiler algısını oluşturmaya çalışan bazı batı ülkelerinde İslamofobinin moda haline dönüşmesine engel olmak istiyorsak İslâm’ın barış demek olduğunu, İslam’ın sevgiye ve muhabbete dayalı bir inanç olduğunu, bütün insanlık için barışı ve adaleti egemen kılmanın İslamla mümkün olabileceğini göstermemiz gerekmektedir.