MEHMET EMİN ESEN

Basın -Yayın
mehmeteminesen@memursen.org.tr
Sistem, Kriz ve Değişim
1 Aralık 2019 tarihinde Çin'in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan'da ortaya çıkan virüs salgını, hâlihazırda Çin haricinde Batı ülkelerinde yoğunluklu olmak üzere neredeyse dünyanın bütün ülkelerinde hayatı doğrudan etkilemeye devam etmekte. Ve maalesef virüs hakkında hâlâ net bir tanımlama yapılamıyor. İnsanlığın büyük kısmında kafa karışıklığı had safhada. Hatta öyle ki, kimi zaman “korku üzerinden bir sistem değişikliği mi kotarılmak isteniyor?” sorusu geliyor insanının aklına.
Evet, virüs bir vakıa. Fakat söylemler, bazen virüsün etkinliğini daha çok artırıyor ve hayatı resmen egemenliği altına alıyor. Kimi tedbirler, özellikle metropol özelinde söyleyecek olursak, belirli saatler arasında kentleri hayalete dönüştürüyor, özellikle bu şehirlerdeki insana dair hayatın emarelerini yok ediyor.
Ben burada bir başka hususun altını çizmek istiyorum: özellikle ekonomik boyutuyla yaşanan sistem krizinin tam ortasına denk gelen pandemi süreci birçok sorunu daha da derinleştirmiş durumda. Burada, komplo teorilerinin ayartıcılığına düşmeden, nesnel veriler ışığında konuşacak olursak, hayat büyük bir kısıt altında devam ediyor. Eğitim sisteminden sağlığa, siyasetten ekonomiye, kültürden spora kadar her alanda söz konusu kısıt, insanlığı yeni arayışlara itiyor.
Ne var ki, oluşan anaforda uzun vadeli stratejiler geliştirmenin zor olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, olaylara biraz geri çekilip bakmakta fayda var. Sadece korku üzerinden geliştirilmiş stratejilere değil, insanı merkeze alan umutla olaylar bakıp, hayatı genişleten stratejiler geliştirmemiz gerekiyor.
Kimileri erken cümleler kurmakta ısrarlı. Maalesef, bugün derinleşen pandemiyi ve krizi bahane ederek, kıyamet senaryoları geliştirenler insanlığı ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istiyorlar. Özellikle büyük kapatılma diyebileceğimiz süreçten sistemik öneriler getiren ve her neresinden bakarsanız bakın insanı geçtiğimiz yüzyıllardan daha beter bir sistem hapishanesinin içine kapatmanın mühendisliğine soyunan bir azınlık var. Biz tam da bu zihniyetin karşısına konuşlanıyor; insanı, emeği ve hayatı sonuna kadar savunuyoruz.
Açık ve seçik söyleyelim ki, özellikle pandemi sonrası Çin’de örneklerini gördüğümüz teknoloji ile kontrole dayanan yeni sisteme karşı, hürriyeti merkeze alan yeni bir model üretmek için çalışmak zorundayız.
Peki, bu nasıl olacak? Kavramları yerli yerine oturtarak işe koyulursak, örneğin, geniş kitleleri kontrol aygıtlarına dönüşmüş kavramları teşhir masasına yatırıp, insanlığa karşı oluşturduğu maliyeti de ortaya koyarak emeğe dayanan ve hürriyeti önceleyen fıtri bir öneri getirebiliriz.
Şüphesiz bu bugünden yarına gerçekleşmeyecektir. Çünkü bugün muhatap olduğumuz sistem, kapitalizm özelinde söyleyecek olursak, en az üç yüz yıllık bir müktesebata sahiptir. Söz konusu müktesebat teori adı altında külliyatlı bir mevzuat oluşturmuştur. İşte böylesi bir külliyatla hesaplaşmak kolay değildir. Fakat şunu da söyleyelim ki, kapitalizm en çok insanların alışkanlıklarına güvenmektedir. Biz fıtrat çağrısı yaparken, insanı zehirleyen kapitalist alışkanlıklara karşı da tavır aldığımızı belirtmek isterim.
Bir taraftan, kamu görevlileri sendikacılığının gündemine ilişkin çalışmalarımızı sürdürürken, diğer taraftan genel anlamda içinde bulunduğumuz süreçten çıkış stratejileri geliştirmeye çalıştık.
Faaliyetlerimiz, iç ve dış gündemde, bugün muhatap olduğumuz, ülkemize ve insanımıza taalluk eden bütün olaylara, olgulara dönük tepkilerimizi ve tekliflerimizi ortaya koyduğumuzun belgesi niteliğindedir. Söz gelimi, bir taraftan Karabağ konusuna koştururken, diğer taraftan çalışma barışını zedeleyen, insanların hayatını zehir eden sözleşmeliliğe karşı da her türlü girişimde bulunduk, açıklamalar yaptık.
Bununla birlikte, özellikle krizle birlikte alım gücü zayıflayan memurların maaşlarının iyileştirilmesi noktasında radikal öneriler geliştirdik, seyyanen zam konusunda hükümete bir teklif götürdük.
Dolayısıyla, bu başlıklar altında birçok faaliyet gerçekleştirdik. Pandemide derinleşen krize karşı örgütlü gücümüzü seferber ederek bir stratejiyi takip ettik.