MEHMET EMİN ESEN
Hedef Millet Merkezli Hükümet Sistemi
Siyasal sistemin gövdesini oluşturan hükümet sistemi, bugün en çok tartışılan konulardan biri haline gelmiştir. Konuya bilimsel bir bakış açısıyla yaklaşıp olumlu katkılar sunan politikacılar, hukukçular, akademisyenler ve yazarlar olmasının yanında, tamamen duygusal bir bakış açısıyla yaklaşıp kafa karıştırmaya ve milleti yanlış yönlendirmeye çalışan başka bir kesim daha bulunmaktadır. Konuyu amacından uzaklaştırmadan sağlıklı bir tartışma zeminine çekme maksadıyla bu sayımızda “Yeni Anayasa da Hükümet Sistemleri” konusunu işledik.
Hükümet sistemlerine baktığımızda dünyada genel kabul gören ve her toplum için geçerli olan tek bir sistemden bahsetmenin mümkün olmadığını görürüz. Parlamenter sistem, yarı başkanlık sistemi ve başkanlık sistemi gibi farklı sistemler mevcuttur.
Avrupa`nın bazı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye de Parlamenter Hükümet sistemine göre yönetilmektedir. Parlamenter sistemin rejim tıkanıklıklarına çözüm bulamaması ve hükümet bunalımları karşısında çaresiz kalması, başkanlık ve yarı başkanlık sistemi gibi yeni tercihleri gündeme getirmiştir. Tek başına iktidar olmak için yeterli oyu alamayan partilerin oluşturdukları koalisyon hükümetlerinin beklenen başarıyı göstermemeleri, ülkede istikrarın sağlanamamasına ve krizlerin doğmasına yol açmıştır. Parlamenter sistemlerde karar alma süreçleri uzun olduğundan acil müdahale edilmesi gereken konularda gecikmeler olabilmektedir. Parlamentonun hükümeti denetleme yetkisi ya hiç yoktur ya da çok zayıftır.
Parlamenter sistemde parlamento tarafından seçilen Cumhurbaşkanının yetkileri semboliktir. Ülkemizde durum böyle değildir. Beğenmediği bakanı atamak istemeyen Cumhurbaşkanları çıktığı gibi, icradan sorumlu hükümetin atamak istediği üst düzey bürokratların kararnamelerini imzalamayanlar da olmuştur. Hükümetin çalışma uyumunu engellemek ve halk nezdinde itibarsızlaştırmak amacıyla kanunları veto etme yetkisini kullanarak zaman kaybına yol açmaları ayrı bir olumsuz durumdur.
Temsili bir makam olarak görülen parlamenter sistemlerin tersine ülkemizde Cumhurbaşkanı çok önemli yetkilere sahiptir. Anayasa Mahkemesine üye gönderme, Danıştay`a üye seçme, HSYK, YÖK vb. kurumlara atama yapma, bilim yuvaları olan üniversitelere rektör belirleme gibi. Bütün bunlar parlamenter sistemin tam olarak uygulanmadığı izlenimini vermektedir. 2007 tarihindeki anayasa değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olması da aslında ülkemizin başkanlık veya yarı başkanlık sistemine doğru bir adım attığının göstergesidir.
Gerek yukarıda anlattığımız konular gerekse başka sebeplerden dolayı, Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçilmesinin bir zorunluluk olduğu konusundaki tartışmalar gün be gün artmaktadır. Hiç şüphesiz parlamenter sisteme göre başkanlık sisteminin önemli bazı avantajları vardır. İstikrarın devamı, asıl gücün yürütmenin başı olan başkanda toplanması, başkanın halk tarafından seçilmesi, karar alma sürecinin hızlı ve daha etkili olması gibi. Başkanlık sisteminde otoriteleşme eğiliminin olması, her ne kadar başkanlık sistemi ile eyalet sistemi arasında hukuki bir bağ olmasa da siyasi partilerimizin bazılarının ve milletimizin bir kesiminin kafalarında tereddütler oluşması, konunun daha çok konuşulması ve tartışılması gerektiğini gösteriyor. Bu durum maalesef bazı partileri yeni anayasa yapma konusunda ağır davranmaya sevk ediyor.
Memur-Sen olarak bizi, hangi hükümet sisteminin benimseneceğinden çok, insan haklarına saygılı, milletin değerleriyle barışık, hukukun üstünlüğüne dayanan yeni bir anayasanın acilen yapılması ilgilendiriyor. Mevcut parlamenter sistem güçlendirilerek sivil, demokratik, özgürlükçü ve katılımcı bir modelin var edilmesiyle insan onuruna saygılı bir devlet yapısının oluşturulması da mümkündür, başka hükümet sistemlerinin tercih edilmesi de mümkündür.
Bu sayımızın çıkmasında değerli fikirleriyle katkı sunan siyasetçilere, sivil toplum temsilcilerine ve akademisyenlere gösterdikleri ilgiden ve gönderdikleri yazılardan dolayı teşekkür ediyorum.
Önceki sayılarımızda da vurgulanmıştı. Bir kez daha yineliyorum: Bundan sonra “Kamuda Sosyal Politika” dergimizde ele alınmasını istediğiniz konuları, dergimizle ilgili görüşlerinizi bizimle paylaşmanızı önemsiyoruz. Yeni bir sayıda buluşmak dileğiyle...