ALİ YALÇIN
Enflasyonla Azalan Maaşlar Seyyanen Zamla Tamamlanmalı
Dünyanın ve insanlığın bütününe yönelik etki ve tehdit üreten Koronavirüs ve ona dayalı pandeminin temel gündem olduğu 2020 yılı; kamu görevlileri açısından hakem kurulu kararından doğan mağduriyetler ile enflasyona dayalı kayıpların yaşandığı bir yıl olarak geride kaldı.
Eğri oturup doğru konuşalım; dünya ölçeğinde yaşanan sistem krizinin tam ortasında söz söylemeye, analiz yapmaya çalışıyoruz. Bu öyle bir kriz ki, öngörülerin anlık gelişmelerle çürütüldüğü, stratejilerin daha geliştirilme aşamasındayken kaos üretme mekanizması gibi çalışan odakların ürettikleri söylemler tarafından çökertildiği bir zeminde, sanki dünyanın geleceksiz günler yaşadığı vehmini uyandırıyor insanlarda. Dolayısıyla, bugünkü durum salt ekonomik kavramların çok ötesinde bir anlama sahip.
Ne var ki, biz, sistemin oluşturduğu cürufun kaldırılması adına öteden beri, emek odaklı ve adil paylaşımı önceleyen bir mantıkla hareket edilmesi gerektiğini söyledik. Özellikle toplu sözleşme görüşmelerinde “sosyal maliyet” uyarısı yaparak, mali hakları değerlendirmede mantığın değiştirilmesini istedik. Kamu işveren heyeti ise, açık bir şekilde belirteyim ki salt nicel perspektiften olaylara yaklaştı ve maalesef yaklaşan tehlikeyi ötelemekten başka bir tedbir geliştirmedi. En son anlaşmazlıkla sonuçlanan ve hakeme giden 5. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, biz ısrarla öngörülen enflasyon hedeflerinin tutmadığını, enflasyonla verilen zammın aslında zevahiri kurtarmaktan başka bir işe yaramadığı uyarısında bulunduk ve bu noktada köklü çözüm için önerilerde bulunduk.
Peki, yeni bir toplu sözleşme görüşmelerine gittiği bir süreçte biz neyi konuşuyoruz? Maaş ve ücretler için kamu işverenin dayattığı, hakemin de karara bağladığı oranların yetersizliği, enflasyon karşısındaki geçersizliği, hem altı aylık dönemlerin her birinin sonunda hem de yılsonu itibariyle kesin olarak ortaya çıktı. Yani, işverenin dayatması, maaşların/gelirin azalması olarak bordrolara yansımıştır. Oysa enflasyon tahmini ve hedefi konusunda Memur-Sen olarak yaptığımız uyarılar ve çağrılar dikkate alınsaydı, enflasyon farkı girdabına ve maaşları enflasyona ezdirme hatasına düşülmezdi.
Biz hem uyarımızı, hem tepkimizi hem de taleplerimizi yineliyoruz:
“Enflasyon tahmini ve hedefiniz tutmuyor, enflasyon farkı ödemediğiniz altı aylık dönem ve yıl neredeyse bulunmuyor. Kamu görevlilerinin maaş ve ücretleri enflasyon farkıyla tazmin ediliyor ve tamamlanıyor. Gelin bu tabloyu düzeltelim, enflasyonu yenen maaş ve ücret hedefi belirleyelim.”
Biz, bu noktadaki tepkimizi ve kamu işvereninden taleplerimizi çok net bir şekilde ortaya koyuyoruz. Hatta kamuoyu önünde, şeffaf bir şekilde herkesin ulaşabileceği kaynaklar üzerinden taleplerimizi dile getiriyoruz. Ne var ki, her şey bu kadar ortadayken, kimileri, bizim açık kanallardan yaptığımız açıklamaları dahi maniple ederek, algıları yönlendirmeye çalışıyor. Bunun adı rakibini/muhatabını yalanla yormaktır. İşte, enflasyon rakamları açıklandığında kamuoyu ile paylaştığımız basın metnimizde yer alan “400 TL seyyanen zam ve %5 peşin enflasyon farkı tekliflerimize gecikmeden ve mazeret üretmeden olumlu cevap vermesini bekliyoruz” ifadeleri, bir televizyon kanalı tarafından “Memur-Sen hükümetten tüm memurlar için 100 TL zam istedi” şeklinde verilerek, gerçeklik saptırılmaya çalışılmış, algılar kirletilmiştir. Burada ciddi bir ahlaki açmaz vardır. Bir taraftan muhalefet kavramı kirletilirken, diğer taraftan insanların ekmekleri üzerinden ciddi bir provokasyon yapılmaktadır burada.
Bizim derdimizi bilen bilir. Bizim derdimiz emek. Bizim hikâyemiz, böylesine bir yangının ortasında kamu görevlilerinin refahını artırmak, dünya ölçeğinde yaşanan sistem krizine karşı sosyal dokuyu güçlendirecek politikalar noktasında çaba sarf etmek.
Enflasyona karşı koruma yerine büyümeyi maaş ve ücretlere yansıtma, enflasyon farkının dönem sonunda tazmin edilmesi yerine, dönem başında peşin ödenmesi yaklaşım ve uygulamaları hayata geçirilmelidir. Gelir Vergisinde düşük matrah kurnazlığı terk edilmeli, sadık vergi mükellefi kamu görevlilerine 5 puanlık teşvik indirimi getirilmelidir. Sosyal güvenlik primi noktasında işverenler için öngörülen prim indirimi, kamunun hizmetlerini gören kamu görevlileri için de uygulamaya konulmalıdır.
Bu bakış açısı ve yaklaşımlarla siyasi iradeden ve kamu işvereninden kamu görevlilerine yönelik teşvik paketi çağrımıza, 400 TL seyyanen zam ve %5 peşin enflasyon farkı tekliflerimize gecikmeden ve mazeret üretmeden olumlu cevap vermesini bekliyoruz. Çünkü emeğin, alın terinin, kamu görevlilerinin hizmet üretme gayretlerinin karşılığı olan değerin verilmesi, ederin ödenmesi hükümet açısından siyasi sorumluluk, devlet açısından medeniyet perspektifimiz kaynaklı zorunluluktur.
Öte yandan, kamu personel sisteminde, hem genelde hem de kurumlar özelinde “sözleşmeli personel” düzeneğinin; mevzuat ve tür çokluğu, hak, yetki, görev tanımları ve uygulama farklılığıyla sorunlar yumağına dönüştüğünün altını ısrarla çizmeye devam ettik. Malum; aynı kurumda farklı yasal düzenlemelere, idari düzenleyici işlemlere tabi farklı sözleşmeli personel uygulamaları var. Bununla birlikte, yer değiştirme hakkı olanlar var, görevde yükselme imkânı olmayan var. Süresiz sözleşmeli de belirli süre sonra kadroya geçen sözleşmeli de var. Yani bir bütünlük yok. Böylesi çelişkiler ister istemez sosyal maliyeti yükseltmektedir ve gerek devlet ölçeğinde gerekse de toplumsal alanı yıkıma uğratacak bir hafızasızlığa yol açmaktadır. Ben burada bir hususun altını net bir şekilde çizmek istiyorum; bugün, bütün bu çelişkileri besleyen ve böylesi bir zemin üzerinde yükselen sistemden kimseye fayda gelmez, devşirilemez. Ne var ki, bu sistemi oluşturan zihniyet, maliyet unsurunun arkasına gizlenmektedir. Oysa buradaki maliyet vurgusu tekil bir hesaplama, yani nicel indirgemeciliğe dayanmaktadır. Biz biliyoruz ki, değer kavramı, hele hele emekle yoğrulan değer kavramı, nicel hesaplamaları aşan, hatta nicel hesaplamaların çıktılarını da kuşatacak şekilde sistem oluşturan bir anlama sahiptir. Dolayısıyla, değerlerimizi merkeze alarak, özellikle kamu görevlilerinin içinde bulunduğu sorunların aşılması noktasında hem sorunun tespiti ve teşhisi noktasında hem de bu sorunların çözülmesi açısında oluşturduğumuz bütüncül stratejinin başlıklarını şöyle belirliyoruz:
- Sözleşmelilik Bitmeli, Herkes Güvenceli İstihdamdan Yararlanmalı,
- Hizmet Sınıflarına İlişkin Sorunlar Giderilmeli, Yardımcı Hizmetler Sınıfı Kalkmalı Personel Rahatlamalı,
- Kadro Derece Sınırlaması Bitmeli, Kamu Görevlileri Öğrenimlerine Göre Yükselmeli,
- Kariyer ve Liyakat İlkesi Hayat Bulmalı, Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavları Yapılmalı,
- Sendikacılıkta Evrensel İlkeler Benimsenmeli, 4688 Sayılı Kanun Yeniden Düzenlenmeli,
- Kamu Mevzuatında Darbe Artığı Kalmamalı, Kılık-Kıyafet Yasakları ve Yönetmeliği Son Bulmalı,
- Kamu Görevlileri İçin Kayıpsız Dönem Devam Etmeli, Yeni Kazanımlar Eklenmeli,
- Pandemiyle Mücadelede Sorumluluk Alanlar Motive Edilmeli, Kamu Görevlilerine Pandemi Tazminatı Ödenmeli,
- Pandemiyle Mücadelenin Kesintisiz Yürütülmesini Sağlayan Kamu Görevlilerine İlave Haklar Verilmeli,
- Gelir Vergisinde Kamu Görevlileri İçin Matrah Yükseltilmeli, Oran %15’te Sabitlenmeli