ALİ YALÇIN
Sağlıklı Bir Hayat, Emeğin Merkeze Alındığı İnsani Bir Düzenin Tesisiyle Mümkündür
2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ilk kez görülen yeni tip koronavirüs (Covid-19) hızla dünyanın birçok bölgesine yayıldı. Türkiye’de ise ilk vaka 10 Mart 2020 tarihinde görüldü ve bir gün sonra da Dünya Sağlık Örgütü tarafından Covid-19 pandemi olarak ilan edildi.
Hızla artan vaka sayıları ve ölümler sağlık, üretim ve hizmet alanlarında da çökmelere sebep olarak ekonomik sistemleri olumsuz etkiledi. Türkiye’deki toplam vaka sayısı 200 binin üzerinde ve her geçen gün artarken dünyada bu sayı 15 milyona ulaşmak üzere. Sokağa çıkma yasakları, maske zorunluluğu, kamuda Memur-Sen’in de pandemi sürecinde önerdiği ‘esnek çalışma modeli’ne geçiş, seyahat kısıtlamaları, kafe ve restoranların kapalı olması gibi yoğun ve etkili önlemlerle salgın kontrol altında tutuldu ve sağlık sisteminin çökmesi engellendi. Bunlara ek olarak süreç boyunca Türkiye, açıkladığı çeşitli paketlerle pandeminin ekonomiye olumsuz etki edebilecek yansımalarıyla da mücadele etti. Türkiye bu süreçte açıkladığı 100 milyar TL’lik “Ekonomik İstikrar Kalkanı” paketiyle, kısa çalışma ödeneği ile üretime ara veren işyerlerinde çalışanlara geçici gelir desteği sağlandı. Ücretsiz izne ayrılan, kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan veya işten çıkarıldığında işsizlik ödeneğine hak kazanamayan işçilere günlük 39,24 TL destek sağlandı. Bu desteklerin ehemmiyeti oldukça büyüktü, bu açıklanan paketlerle çalışma hayatı da güvence altında tutuldu.
Bizler de Cumhurbaşkanlığı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen “Koronavirüsle Mücadele Eşgüdüm” toplantısında görüş ve önerilerimizi ifade ederek istişareye katkı sunduk. Ardından Bilim ve Sanat Eğitim Merkezlerinde ve Meslek Liselerinde üretilen yüz koruyucu siper ve maskelerin bir kısım maliyetini üstlendik. Türkiye’nin büyük mücadelesine destek vermek ve koronavirüs salgınının etkilerini en hafif şekilde atlatmak adına Memur-Sen olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak üzere “Milli Dayanışma Kampanyası”na 1 milyon TL, İHH, Deniz Feneri ve Kızılay aracılığıyla da 1 milyon TL olmak üzere 2 milyon TL’lik bağışta bulunduk. Ardından Ramazan ayında da ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak üzere 1.5 Milyon TL’lik bir bağışta daha bulunduk. Buna ek olarak Memur-Sen ve bağlı sendikalarımızın genel başkanları olarak 1 aylık maaşlarımızı ülkemiz tarafından başlatılan kampanyaya bağışladık. Bununla da yetinmeyip Kızılay’ın “kan stokunda azalma” açıklamasından yola çıkarak yöneticilerimizle birlikte Kızılay’a kan bağışında bulunduk. Pandemi süresince iki kalıcı mesajımız vardı. ‘Evde kal, hayatta kal ve hayat eve sığar’ kan bağışımızla buna bir üçüncüsünü ekledik ve “Kan Ver Hayat Ver, Kızılay’a Destek Ver” çağrımızı yineledik.
Yanı sıra vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıran ve sağlıklarını güvenle emanet ettikleri kamu görevlilerimizle birlikte Memur-Sen olarak biz de alanlara indik. Kamu görevlilerimizi sahada da yalnız bırakmadık, dertlerine, işlerine, yoğunluklarına ortak olduk. PTT çalışanlarımızın fedakârlığı konusunda farkındalık üretmek ve onlara moral destek vermek için PTT çalışanlarımızla birlikte maske dağıttık. Vefa Sosyal Destek Grupları’yla birlikte ihtiyaç sahiplerine yardımlarını ulaştırdık. Buna ek olarak misafirhanelerimizi virüs salgınına karşı mücadele veren sağlık çalışanlarımıza tahsis ederek, onlara güvenebilecekleri bir liman olduk.
Salgınla mücadelede en önemli savaşı veren sağlık çalışanlarına yönelik geçmişte Memur-Sen’in de önerdiği tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildi. Bunun yanı sıra Memur-Sen olarak, evlerine gidememelerinden dolayı misafirhanelerde konaklamak zorunda olan sağlık çalışanlarının yemek sorununa ilişkin çözüm çağrısını Cumhurbaşkanlığı’na yazılı olarak ilettik. Kamu görevlileri için özellikle bu süreçte yoğun mesai harcayanlara yönelik ek ödeme talebimizi birçok yerde dile getirdik. Bu taleplerimizle kamu görevlilerine ilişkin yerinde düzenlemelerin de banisi olduk.
Koronavirüs salgınından en çok emekçiler etkilendi. Tüm dünyada işsizlik oranları arttı, kâr oranlarını düşürmek istemeyen işverenler de çareyi işçilerini çıkartmakta buldu. Buna Memur-Sen olarak en başından beri tepkimizi dile getirdik. Kurumlarına her dönemde alınlarının teriyle hizmet üretmiş emek kesiminin bu süreçte işten çıkarılmasının doğru olmadığını belirttik. Türkiye – Avrupa Birliği Karma İstişare Kurulu olarak yaptığımız ortak açıklamayla, bu süreçte bizim yapmamız gerekenin dayanışma içinde bulunmamız olduğunu, salgına karşı 83 Milyon hep birlikte mücadele vermemiz gerektiğini ifade ettik. Ek olarak tedbirlere sıkı sıkıya uyulmasının gerekliliğini ifade ederek firmalara yaptığımız çağrıyla, hem çalışanlarımızı, hem de firmalarımızı korumakla birlikte üretim kapasitemizi koruyarak üretmeye devam etmenin önemini belirttik.
Memur-Sen Konfederasyonu olarak her yıl Anadolu’nun çeşitli meydanlarında ve illerinde coşku ile kutladığımız 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nı ise bu yıl virüs salgını nedeniyle uluslararası çevrimiçi video konferans yoluyla kutladık. Emeğin ve adil bölüşümün güçlü çağrısını bu yıl da dile getirdiğimiz uluslararası konferansla 7 kıtadan emek lideriyle devrimizin imkânları nispetinde bir araya geldik. Pandemi dolayısıyla emek dünyasının karşı karşıya kaldığı durumu uluslararası katılımcılarla birlikte değerlendirdik. Değindiğimiz konularla emek hayatını yakından ilgilendiren son gelişmeleri masaya yatırırken tüm dünyada sürece ilişkin farklı strateji ve uygulamaları konuştuk.
Bu yılki 1 Mayıs’ta alanlar boş kalsa da, asıl olan örgütlülük ve dayanışmayla yürekleri buluşturduk, tüm dünyadan emek örgütleriyle kol kola vererek, “bundan sonra ne olacak?” sorusuna cevap aradık.
Pandemi sürecinde emek dünyasının yaşadığı kriz işin geleceğiyle ilgili hızlı bir simülasyon oldu. Bu süreçte evden çalışmanın önemi gözler önüne serilirken, internet teknolojileriyle entegre bir çalışma sistemi de yine farklı bir perspektif sundu. Pandemi krizi, emek dünyasının ve emek dünyasını temsil eden uluslararası örgütlerin de ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Daha önce “gelecek kurgusu”nu tam anlamıyla masaya yatırmamış olan küresel sistemlerin tamamına yakını sınıfta kaldı. Oysa gelecek öngörüleri mevcut krizi en az hasarla atlatmak ve gelecekte gerçekleşebilecek çok daha farklı senaryolara karşı hem sistemin hem de emeğin direncini artıracaktı. Süreç boyunca “esnek çalışma modeli”nin pandemi süreciyle sınırlı tutulması gerektiğini ifade ettik. Pandemi sürecin bitimiyle normale dönmenin, iş yerinde iş, evde de aileyle geçirilecek vakitlerin önemine binaen öne çıkardığımız bu başlık hala önemini koruyor. Nitekim “esnek çalışma” modeline dair çekincelerimiz sürüyor ve konunun enine boyuna tartışılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Bunlara ek olarak tüm diğer sistemlerde gelecek öngörüleriyle birlikte işbirliğini esas alan yeni bir arayışa geçmenin zorunluluğu görülmüştür. Koronavirüs salgınını fırsat görerek bunu bir tehdit unsuru haline getiren Neo-liberal politikaların aksine, işin geleceği olgusunu daha derinlemesine ve gerçekçi olarak irdelemenin gereği, gelecek planlamasının daha somut veriler üzerinden vakit kaybetmeden yapılmasının gerekliliği apaçık ortadadır. Kriz söylemi ne yazık ki her kesim tarafından yükseltiliyor. Kimileri krizin merkezine covid-19’u koyuyor ve bir noktada asıl gündemi perdeliyor. Ancak bize göre kapitalist dünya sistemi uzun zamandır krizdeydi. Neo-liberal politikalar iflas etmiş, finans balonu patlamış, insanlığın çoğunluğu da mağdurlar sınıfına itilmişti. Yine sistemin en tepesindekilerin dünyanın dört bir yanında neden oldukları savaşlar, çatışmalar neticesinde baş gösteren nüfus hareketleri, göç dalgası sistemsel krizi net bir şekilde gösteriyordu. Covid-19 işte bu krizin üzerine insanlığın başına bela olmuştur. Bütün devletler, ideolojiler ve sistemler şunu görmüştür ki; sağlıklı bir hayatın mümkün olması ancak emeğin merkeze alındığı, gelir ve istihdamda adaletin sağlandığı insani bir düzenin tesisiyle mümkündür. Buradan, dünyanın beşten, emeğin sermayeden, özgürlüğün terörden, ahlakın şiddetten, müzakere ve dayanışmanın nükleer ve kimyasal silahlardan büyük olduğuna inanan emekçiler olarak evde kalacağımızı ve hayatta kalacağımızı yineliyorum.
Bizler bu süreçte elimizi taşın altına koyarak ülkemizle birlikte dayanışma içinde bir mücadele verdik. Görüldü ki bu tür kriz ortamlarındaki en önemli değer, birlikte ve dayanışma içinde mücadeledir. Küresel olarak bunu bir kez daha ifade etme gereği duyuyorum ki, işbirliği ve dayanışma emeğin olmazsa olmaz kavramlarıdır.
Pandemi sürecinde de yoğun bir emek sarf eden tüm çalışanlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum. Bu süreçte hayatını kaybeden tüm görevlilere Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine baş sağlığı dileklerimi iletiyorum.
Pandemi dolayısıyla üye mutabakat işlemleri Temmuz ayına ertelenmişti. Hizmet kollarındaki mutabakatlar gösterdi ki, kamu görevlilerinin teveccühü örgütlü güce güven yönünde. Güveni güce alın terini kazanıma dönüştüren Memur-Sen olarak rakiplerimizle aramızdaki farkla emekçinin alın terini koruma ve ekmeğini büyütme mücadelemizi sürdürüyoruz.
Kamu görevlilerinin Memur-Sen’e güvenini gösteren mutabakatlar ile Memur-Sen’in soylu mücadelesine gösterilen haklı teveccüh bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Hizmet kollarındaki mutabakatlar ile Memur-Sen ve bağlı sendikalarımızın toplu sözleşme masasında kamu görevlilerinin temsil sorumluluğunun hakkını verdiğimiz kamu görevlilerinin takdiriyle akıllara kazınıyor. Bu rakamlarla Memur-Sen olarak alın terine verdiğimiz değer, emekçiye kazanım üretme perspektifimiz ve değerler odaklı sendikacılığımız ile sendikacılığın vasatını yükselterek Türkiye’nin her bölgesine ulaştığımız tescillenmiş oldu.
Bu itibarla; kutlu yürüyüşümüze omuz veren büyük Memur-Sen ailesinin üye olmak noktasındaki kararlılık gösterenlere, bu yıl ailemize katılma kararı verenlere, 81 ilde teşkilatımızın bütün birimlerine öncülük eden sendikal öncülere, genel merkez yöneticisi olarak Memur-Sen’in sendikal mücadelesine yön veren emek mücadelesi liderlerine, yeni ufuklar ve kararlı yarınlar” hedefimize katkılarından ve yeni zaferlere, rekorlara imza atma kararlıklarından dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum.