ALİ YALÇIN
Memura Ek Zam Verilmeli
Ülkemiz eylül ayında başlayan finansal bir istikrarsızlık sürecine girdi. Döviz piyasalarında yaşanan anormal artışları emtia fiyatlarındaki fahiş artışlar takip etti ve bunun üzerine kriz söylemleri yoğunlaştı. Yani her iki piyasadaki artışın da anomali bir etkiye sebep olduğu ortadaydı. Öte yandan, küresel borç krizi ile birlikte, birçok ülkenin enflasyon kriziyle karşı karşıya kaldığı, buna karşın, Türkiye’nin bu anaforda ihracat odaklı büyümesini sürdüren iki ülkeden biri olmasına rağmen, böylesi bir sorunla karşı karşıya kalması akıllarda spekülasyon odaklı soruları da gündeme getirdi. Nitekim, stokçuların fiyat oynaklığını bahane ederek piyasadan mal çekmeleri emtia fiyatlarının anlamsız şekilde yükselmesini sağlarken, toplum üzerinde bir panik havası esmiş, siyaset kurumunun da bu noktada, refah kaybı korkusunu yokluk, yoksunluk duygusuyla daha da derinleştirip krize dönüştürme çabasına girmesi, bu noktada tarihe not olarak düşülmelidir.
Biz de ilk günden itibaren bu soruyu yedeğimizde tutarak, sorunun sonuçları üzerinden özellikle kamu görevlilerinin yaşadığı gelir kaybının telafisi için hükümetle görüşmeler yapmaya başladık. Burada şunun altını net bir şekilde çizelim: Finansal istikrarsızlık, son yıllarda birçok ülkede büyük sorunlara sebep olmaktadır. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde finans deyim yerindeyse manipülatörler aracılığıyla bir yıkım aracına dönüşmektedir. Ülkemiz bu noktada böylesi saldırılara en çok maruz kalan ülkelerin başında gelmektedir. Ben burada bir başka hususun daha altını çizip asıl konumuza geçmek istiyorum:
Bu kriz sistemsel bir krizdir. Daha önce de birkaç kere dile getirdiğimiz gibi, finans, reel ekonomi üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıp dururken, metropol ülkelerin söz gelimi kur savaşları üzerinden oluşturdukları manipülasyonlar, gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini sık sık durgunluğa sürüklemektedir. Kaldı ki, içinde yaşadığımız neoliberal sistemin doğal sonucu olarak aşırı finansallaşmayla birlikte üretim olgusunun da felce uğradığı düşünülecek olursa, birçok ülkenin krizinin kaynağının da metropol ülkeler olduğunu net bir şekilde anlamış oluruz. Bunun anlamı şudur: batı sömürge sistemini finans kapital üzerinden sürdürmek istemektedir. Böylesi bir silah aracılığıyla, evet finans bir silaha dönüşmüş durumdadır, birçok ülkede siyasi ve toplumsal mühendislikler yaparak bağımlılık ilişkisinin sürmesini sağlamaktadır. İşte böylesi bir kısır döngüden çıkabilmenin en önemli yolu üretim ekonomisi ve adil bölüşüm üzerine yükselen bir düzendir.
Biz tam da buradan hareketle, hükümetin, sıcak para alışkanlığında oluşan tüketim ekonomisine karşılık üretim odaklı bir sisteme geçme çabasını açık bir şekilde destek verdik. Türkiye’nin, ivedilikle “dolarizasyon” döngüsünden kurtulup, bağımsız ekonomi politikaları üretmesinin gereğine, üretimin öznesi bir emek örgütü olarak ilk başta biz savunuyoruz. Evet, biz, finans kesiminin aksine, gelirlerine doğrudan ekonomiye katan, hatta sermayenin tabana yayılmasını sağlayan özneler olarak, üretimin de dolarizasyon kirinden arındırılmasını istiyoruz. Bu noktada gerçekleştirilecek her türlü yapısal reformu da destekleyeceğimizi buradan deklare ediyoruz.
Bütün bu politikaların sürdürülebilir olması için de emek kesiminin güçlendirilmesi gerekmektedir. Asgari ücret konusunda atılan adımları bu noktada önemli bulduk. Fakat, kamu görevlilerinin de bu noktada desteklenmesi, yaşadıkları gelir kaybının giderilmesi gerekmektedir. Bunun için de hükümete “Ek Zam” talebinde bulunduk.
Bu yıl gerçekleştirilen 6. Dönem Toplu Sözleşme, aslında kamu görevlileri açısından önemli sonuçlar doğurmuştu. Ne var ki, eylül ayında başlayıp aralık ortalarına kadar kur ve enflasyonda yaşanan beklenmedik artışlar, masada büyük uğraşlar sonucu elde edilen kazanımları ciddi anlamda eritti.
Biz de böylesi bir ortamda, “Kur, enflasyon ve emtia fiyatlarında yaşanan beklenmedik artışlar, masada büyük uğraşlar sonucu elde ettiğimiz kazanımlarımızı gölgede bırakmamalı, alım gücümüzde meydana gelen kayıpları telafi için Ocak zammı ile birlikte devreye girecek ‘Ek Zam’ yapılmalıdır.” diyerek, hükümete bir uyarıda bulunduk.
İlerleyen süreçte, Memur-Sen Genel Yönetim Kurulu Olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ile “Ek Zam” talebimizi görüştük. Vergi muafiyetinin nasıl yansıyacağını konuştuk. Ekonomideki dalgalanma nedeniyle alım gücü düşen kamu görevlileri için “Ek Zam” görüşmelerimizin başlamasını istedik.
Yine bu çerçevede Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la bir görüşme gerçekleştirdik.
Görüşmede;
Kamu görevlilerinin gelir vergisi yükünün kaldırılması/hafifletilmesi yönündeki teklifimizin hayata geçirilmesinden dolayı memnuniyetimizi ifade ettik. “Ek Zam” beklentimizi aktardık.
Gelir vergisine ilişkin uygulanacak istisna olumlu olmakla birlikte, sosyal adaletin gelir dağılımında sağlanması noktasında bazı sorunlar/sıkıntılar içerdiğini; düzenlemeyle, kısmi artışlarla az kazanana az, çok kazanana çok ilave gelir yansıtılacağını ifade ettik.
Gelir vergisinde yapılan düzenleme ile ortaya çıkan eşitsizliğin giderilmesi başta olmak üzere kamu görevlilerinin alım gücünü artıracak, adil gelir dağılımını sağlayacak ek zammın/ilave ödemenin bir an önce gerçekleştirilmesi noktasında hassasiyetlerimizi dile getirdik.
Toplu sözleşme hükmümüz gereği 3600 Ek Gösterge/Ek Göstergeler ve sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi konusunda atılacak adımlara ilişkin sürecin hızlandırılması noktasında beklentilerimizi paylaştık.
Ne var ki, bürokrasi kaynaklı bazı hataların devam ettiğini gördük. Baştan itibaren bütün emek kesimi açısından vergi muafiyetinin altını çizdik, değişik platformlarda, kamuoyu önünde bunun önemini vurguladık. Bu çerçevede uzmanlarımızın hazırladığı tabloları muhataplarımıza ulaştırdık ve kamuoyu ile paylaştık.
Evet, ortada büyük bir hata var ve politika yapıcılar bu hata üzerinden cümleler kuruyorlar. Biz, bu noktada hatanın dönülmesi ve memurların yaşadığı gelir kaybının giderilmesi adına gerçekçi ve dolayısıyla akılcı bir yöntemle mücadelemizi sürdürüyoruz.
Peki nedir hata?
Evli iki çocuklu memura aylık 38₺ yansıyacağını söylemeyip, işçiler üzerinden hesaplanan 300₺’lik vergi indirimini kamu görevlileri için de geçerli olduğunu dile getirmeleri büyük bir skandalı da ortaya koymaktadır. Bu hesabı yapıp, hükümete yanlış bilgi verene hesabı sorulmalıdır. Gerçek ortadadır. “Ek Zam” yapılmalı, memurun beklentisi karşılanmalıdır.
Vergi muafiyeti bir talebimizin yerine gelmesi açısından önemli, ama memurlar için tek başına yeterli değildir.
Aylık:
38₺: Hizmetli (Evli-2 Çocuk-15/1)
38₺: Öğretmen (Evli-2 Çocuk-9/1)
38₺: Hemşire (Evli-2 Çocuk-9/1)
38₺: Polis (Evli-2 Çocuk-9/1)
69₺: Mühendis (Evli-2 Çocuk-1/4)
Evli ve 3 çocuklu olmayı özendiren Cumhurbaşkanımızın hilafına, bekâr olmayı sanki daha avantajlı kılınıyor. Mutfağı çalışanlar neye kime hizmet etti?
63₺:Polis (Bekâr-9/1)
72₺:Öğretmen (Bekâr-9/1)
89₺:Hemşire (Bekâr-9/1)
100₺:Hizmetli (Bekâr-15/1)
217₺:Mühendis (Bekâr-1/4)
Düzenleme, sözleşmeliyi kadroluya göre bir miktar farklı kılıyor ama evliyi cezalandırıyor.
192₺:Sözleşmeli Öğretmen (Sözleşme Ü:5.100 E-2 Çocuk-9/1)
192₺:Sözleşmeli Hemşire (Sözleşme Ü:5.140 Evli-2 Çocuk-9/1)
192₺:Sözleşmeli Mühendis (Sözleşme Ü:8.900 Evli-2 Çocuk-1/4)
Ortalama 300₺ iyileştirme yapıldı vergi muafiyetiyle diyenler 4 milyon memur içinde sınırlı sayıda sözleşmeli bekârı baz almış anlaşılan. Bu nasıl hesap kitaptır?
380₺: Sözleşmeli Öğretmen (Bekâr-9/1)
380₺: Sözleşmeli Hemşire (Bekâr-9/1)
380₺: Sözleşmeli Mühendis (Bekâr-1/4)
Tablo bu kadar açık ve net. Dolayısıyla “Ek Zam” şarttır! Memura “Ek Zam” için ek protokol kaçınılmazdır. Maliye Bakanlığı vergi muafiyetinin “Ek Zam” talebini karşılamaktan uzak olduğunu bilmeli, talebi görmelidir.
Biz Memur-Sen ailesi olarak, ekonomik bağımsızlık mücadelesine emeği merkeze koymamız hasebiyle ontolojik olarak destek veriyoruz. Bizler üretim ekonomisi için emeğimizi, alın terimizi sonuna harcayarak, üreten ve büyüyen Türkiye ideali için gecemizi gündüzümüze katma noktasında kararlıyız. Ne var ki, sürecin sürdürülebilir olması için tüm kesimlerin sahici olması gerekiyor. Biz iyi niyetli girişimlerin farkındayız. Fakat biraz önce söylediğimiz gibi yanlış hesap yapanların hesapları bozulmalı ve memura “Ek Zam” verilerek gelir kaybı telafi edilmeli.